DENİZ GEZMİŞ KİTAPLARI



http://www.kitaplik.org/gulunun-soldugu-aksam.html








DARAĞACINDA ÜÇ FİDAN



NĐHAT BEHRAM

DARAĞACINDA ワヌ FĐDAN

:::::::::::::::::

NĐHAT BEHRAM

1946 yılında Kars'ta doğdu. On siir kitabı yayınlandı. Yayınlanmıs

yirmi kitabı bulunmaktadır. ヌesitli yapıtları yabancı dillere

evrilmistir. -Halkın Dostları-, -Militan- ve -Gney- dergilerini

ıkaranlar arasındadır. Yazdıklarından tr 12 Mart dneminde

2 yıl tutuklu kaldı. 70'li yıllarda bir sre gazetecilik

yaptı. 12 Eyll dneminde Bakanlar Kurulu kararıyla T.C. vatandaslığından

ıkarıldı. Uzun yıllar yurdundan uzakta yasamak

zorunda kalan Behram, 17 yıllık politik srgnlkten sonra

1996 yılında yurduna dnebildi.

:::::::::::::::::

ĐヌĐNDEKĐLER

Sunu

Uğruna lme gidilen sey kendini karanlıkta bir

ısık gibi hissettirir

Bu gnler ki

Trkiye'de karanlık bir dnem ve Deniz, Yusuf, Hseyin'in

dısarda son gnleri

Deniz Gezmis, -Mahkeme diye byle bir yerde bulunmaktan

utan duyuyorum- dedi

Tutanaklar (1)

Ortak savunmalarına -ezenlere karsı verdikleri mcadelelerde

len tm ezilenlere selam olsun- diye basladılar

Gecenin Glgelerinde Ayrılık

N. Ağırnaslı Đnn'ye -Korkarım bu kan gl onu dktrenlerle

birlikte, susanları da boğar- dedi

ワ Dağa Ağıt

6 Mayıs'ın ilk dakikalarında Deniz, Yusuf ve Hseyin'in

hcreleri aıldı... Zincire vuruldular...

Tutanaklar (2)

Telaslanmıslar, Deniz'in ayağındaki zinciri aamıyorlardı...

Deniz glmsyordu.

Kanayan ワzmler

Yusuf odasından alınırken -Deniz'in sesini duydum- diyordu...

ヨlm Nerden ve Nasıl Gelirse...

Yan yana yasamıs, yan yana lmslerdi, ama yan yana

gmlmeleri engellendi

Ah, ardı ardına kenetlenen lm

Yusuf Aslan son mektubunu Senato'nun idamları onayladığı

gn yazmıstı...

Yalnız Değiller...

Sinan'la Hseyin'in arkadaslığı kavga iinde basladı, son ana

kadar aynı duyguyu tasıdılar...

Yasamak Adına

Kurtulus haberlerinin, lm haberleriyle birlikte geldiği

gnlerdi; Ulas dst Đstanbul'da...

MBG Baskanı Fahri ヨzdilek infazlara taraftar değil, fakat

umutsuzdu...

Bahardı (ĐĐ)

Hseyin Filistin dnsnde ağır iskencelerden gemis fakat

tek szck konusmamıstı...

Yusuf'un kararlılığı ve cesareti polisi saskına evirmisti...

Yusuf' un yarasına, vurulduktan on bir saat sonra

bakıldı.

Bahardı (Đ)

-Asma-yı bir eğlence konusu yapmıslardı, hcrede bir isiyi

gnlerce sehpaya ıkardılar...

Dvse Dvse Yrnecek

Bir anda Denizlerin, Yusufların, Hseyinlerin mezarları insanla

kaynastı... Sıralar halinde, binler, on binler -saygı durusu-nda

bulunuyordu...

1'inci THKO davası ve sonularına iliskin grsler

Fasist uygulamaları, tarih kimsenin gznn yasına bakmadan

değerlendirecektir...

Siyasal yargılamalarda hkm verenler oğu kez hem davacı

hem de yargı durumundadırlar

Asıl yargılama; 6 Mayıs 1972 safak vakti halkın vicdanında

yeniden baslamıs ve devam etmektedir

Verilen lm cezası, uygulayıcılara onur vermeyecek bir biimde

adalet tarihine geecek acılı bir rnek olacaktır...

Hkm verilmesine ve cezanın infaz edilmesine rağmen

kamuoyunda kabul edilmiyor, tartısılıyorsa o dava

kapanmamıstır

12 Mart dneminde hukuk kuralları alabildiğince hie sayılmıstır

Ali Elverdi grevinin ne olduğunu AP'den milletvekili olduktan

sonra kamuoyuna aıklamıstır...

Askeri grevleri yanında politik grevler de yaptığını syleyen

Elverdi hakkında kovusturma aılması gerekir

22 kisilik Adalet Komisyonu'nda idama karsı gelen tek ye bendim.

Đkisi 25, biri 23 yasında olan bu gen lmden kurtulamaz mıydı?

12 Mart'ın kendine zg hukukla bağlantısı olmayan zel bir yeri

vardır

Đdam hkmyle sonulanan bu davaya yneltilen elestiriler

gsteriyor ki, kanunun değistirilmesi bir gerekliliktir

Đdamlarla ilgili tarihi bir belge

Yeniden kendi sehrimde

:::::::::::::::::

SUNU

Deniz Gezmis, Hseyin Đnan ve Yusuf Aslan yakın tarihimizin

simgelesmis adlarından dr. Bilindiği gibi bu

gen -12 Mart Dnemi-nin karanlık gnlerinde, 6 Mayıs

1972 sabahı darağacına ıkarıldılar.

12 Mart'ın hukuk anlayısının bir gstergesi ve sonucu

olan bu infazlar yıllardır kamuoyunun vicdanını rahatsız

etmis ve etmektedir. 12 Mart darbecileri bu gencin

muhalif etkinliklerine son vermek, onların birer mitos olma

potansiyellerini engellemek amacıyla yasamları ve son

dnemlerine iliskin her seyi bir sis perdesi altında tutmaya

alıstılar. Đnfaz haberini veren spikerin, -haberi okurken sesi

titredi- diye isten uzaklastırılması, dnemin baskı ve sansrnn

boyutları hakkında fikir verir.

1976 yılının Mayıs'ında, gencin darağacında canverislerinin

drdnc yılında, bu sis perdesi -Darağacında ワ

Fidan-ın yayımlanmasıyla aralandı. Deniz Gezmis, Yusuf Aslan

ve Hseyin Đnan'ın yasamları, son gnleri, son szleri aynı

kusağın sair ve yazarı Nihat Behram'ın kaleminden kamuoyuna

yansıdı.

Bu yapıt aynı adla (Darağacında ワ Fidan) belgesel anlatı

tarzında on sekiz gn sren bir dizi yazıdan sonra kitaplastırılmıstır.

Dizinin yayını sresince hemen her gn ağır

cezalık dava ve toplatma konusu edildiğini ayrıca bir not olarak

dsmeliyiz. Kitaplasan yapıt ağır baskılara uğradı. Yasaklandı;

yedinci basımının kursun dizgileri baskı makinesinden

sklerek el konuldu.

1980 Darbesi, kitap stndeki baskıyı daha da koyulastırdı.

Yazarı hakkındaki ağır ceza davaları sıkıynetim mahkemelerine

devredildi.

1980 yılında yurtdısına ıkmak zorunda kalan yazar tam

17 yıl srecek politik srgn hayatı yasadı.

Behram'ın bu yapıtı 1988 yılında -Yrekleri Safakta Kıvılcımlaradıyla

yeniden yayımlandı. Ama basına yine aynı

seyler geldi: Yasal dayanağa gerek grlmeksizin matbaa ve

yayınevi baskınları, el koymalar.

Bu arada uzun sre verilen hukuk mcadelesiyle kitap

hakkında beraat kararı ıktı.

Nihat Behram 1996 yılında 17 yıllık srgn yasamından

sonra yurda dnd. Yazar kitap ile ilgili 16 yıl nce verilen

tutuklama kararlarına dayanılarak gzaltına alındı, ancak

beraat kararının kanıtlanması sonucu serbest bırakıldı.

ヨyksn kısaca anımsattığımız -Darağacında ワ Fidanyine

okurunun karsısında. Belgesel ynyle yakın tarihimizin

bir blm hakkında kamuoyunu bilgilendireceğine

inandığımız bu kitap, ideolojik tasarımların dısında okura

sunulmaktadır. ワlkeler alkantılı yıllarını, hukuku ve demokrasiyi

gzeten, crmleri, kıskırtmaları, ynlendirmeleri

dıslayan sivil tarih belgeciliğiyle değerlendirerek asarlar. Bu

srete bizzat belgeler kadar, arastırmacı yazar emeğine dayanan

belgesel anlatılar da ısık tutarlar.

Kitabın kendi mcadelesini ieren belgelere dayalı yeni

blmyle bir yayıncılık hizmeti verdiğimize inanıyoruz.

Okurlar, yakın tarihimizin simgelesmis adının yksn

izleme hakkına sahiplerdir.

Adnan ヨzer-Hasan ヨztoprak

:::::::::::::::::

UĞRUNDA ヨLワME GĐDĐLEN SEY KENDĐNĐ KARANLIKTA BĐR ISIK

GĐBĐ HĐSSETTĐRĐR...

ヨyle bir an vardır ki, bir can, bir duygunun simgesi olur.

Btnlesir o duyguyla. Anlamı derinlesir.

ヨlmle ikiye blnmek istenen bir seydir bu. Kimisi yasatmanın

saflarında kenetlenir, kimisi ldrmek iin pusuya

yatar; en karanlık yollarını arar can almanın.

Tarih byle olusagelmistir. Bir bakıma yasama arzusuyla,

lmn arpıstığı yerdir dnya. Toplum yasalarının anlamı

da bunun iinde dğmldr. Kimisi o dğm zlmesin ister;

kimisi zlsn dğm, toplum ferahlasın diye, can vermeyi

gze alır...

Sinsiliğin, ıkarın, acının, alığın, acımasızlığın, korkaklığın,

bencilliğin, agzllğn, kallesliğin, smrnn... kolgezdiği

bir dnyada her gn binlerce bebek doğmakta. Sefkate,

merhamete, doymaya muhta; ıkarsız, drst bir titreyis

tasıyan ocuklar. Ve onların byk kesimini alık beklemektedir;

kalleslikler, acılar, smr... Ve ilerinden bazıları dsnmeye

baslar. Dsnr ve dsndke yiğitlenir, korkusuzlanır,

bilinlenir... Eğilir halkının acılarına. Umut verir.

Halkın umudu bir nehre benzer. Ve o nehri besleyen sular

vardır.

Đste lm arayıcılar, bu nehrin n kesilsin. isterler; n

kesilen nehir derinlesir, tasar; kurusun isterler bu nehir, sularını

gzbağında bulandırırlar, fakat bakarlar ki, dağ su

olur, gzyası irilesir, dağlasır; nehre doğru yuvarlanır. Dağ

diplerinde ve dağ diplerini omuzlaya omuzlaya kprr gider

o nehir...

Nice isimsiz yiğitler dsmstr bu dvste. Ne var ki, oğalan

acının da bir tasma anı vardır. Canlanır. Kimisi onun

soluğu kesilsin ister, kimisi daha gr yasasın diye canını canına,

sesini sesine katar. O an, umudun hesap anıdır.

Bir yanda halk vardır; bir yanda halkın cevherine kk salmıs

asalaklar. Bir yanda halkla varolan duygular; bir yandan

halkın duygularına kurulan pusu.

Đnanları uğruna lmn esiğinde bklmeden duranları,

varolalı beri tanır dnyamız. ヌnk bazı ller dnyanındır.

Hemen her lkede yasandı bu, yasanıyor, daha kim bilir

ne kadar yasanacak.

Bir zamanlar Sacco ile Vanzetti lmn karsısında bekletildi.

Dnyanın kılmıstı onları, yasadıkları sey. Amerika'da

elektrikli sandalyede can verdiler. Halkın sevgisi stlerinden

eksilmedi. ヌoğaldılar.

Đspanya'da altı gencin dklen kanı daha kurumadı. Onları

da dnyanın kılmıstı simgeledikleri sey. Kursuna dizildiler.

Halkın bağlılığı varlıklarında dalgalandı. Milyonlarca

basıldı resimleri. Bir ucundan bir ucuna dnyaya uzanıp

uyudular.

Bilinir, nice isimsiz lnn omuzlarında ykseldi Vietnam'da

zafer. Ve zaman zaman tmnn adına dikilerek lmn

karsısında bazı isimler, simgesi oldu bu lkenin. Gen

elektrik isisi Nguyen Van Troi bunlardan biriydi...

Doğduğunda savas vardı; lkesi yağmalanıyordu. Ve yağmacılar

yerli eteleri drt bir yanı tutmustu. Halkı yıllardır

direnmekteydi emperyalizme ve usaklarına karsı. Nguyen

dnyaya baktıka kendine geldi. Halkın saflarına katıldı.

Amerika Savunma Bakanı McNamara'nın ldrlmesi grevini

verdi ona mcadelesi. Girisimi basarısızlığa uğradı. Vietnam'daki

azgın smrgeci gleri denetlemeye gelen McNamara, lmden kıl

payı kurtuldu. Nguyen yakalanmıstı. Đskencelerden geirildi.

Troi'nun devrimci bilinci, yurtsever duyarlılığı, kararlılığı bir

an bile geri basmadı. ワstelik halk dsmanlarının elinden kamak,

mcadeleye katılmak iin her fırsatı değerlendirdi. Đki kez

ellerinden sıyrıldı. Fakat ayağı kırılmıs, basaramamıstı. Yeni bir

fırsatta yine kaacağını sylemekten ekinmedi; bir de eylemlerinin

su değil, halkına bir borcu olduğunu sylyordu. Bu iki szden

baska tek sey alamadılar ağzından. Kursuna dizileceği gn

beklemeye basladı.

Yakalandığmda yirmi gnlk karısı, pamuk isisi Quyen,

umut ısığının snmemesini dileyen bir duyguyla, acı iinde

Saygon sokaklarında dolasırken, gazete satan ocukların birden

parlayan ığlıklarıyla irkilmisti: -Son baskı, yazıyor... bir

telefon konusması bir hayatı kurtarıyor...-

Telefon Venezuellalı gerillalardan geliyordu. Yani dnyanın

bir baska ucundan. Gerillalar kaırdıkları bir Amerikalı

albayın hayatına karsılık, Nguyen'in hayatını istiyorlardı.

Yani Nguyen'in kisiliğinde umudu...

Quyen ne Venezuella'yı duymustu ne de kocasını kurtarmaya

alısanları tanıyordu. Saskınlık ve sevin iinde, yaslı

ve bilgili tanıdık bir isiye kosarken, Saygon sokakları da bir

anda hareketlenmisti. Karanlık altında bir senlik fısıltısı esiyordu.

Quyen değis tokus sırasında giysin diye, kocasının tek

giysisini fıralayıp bohalarken, kocasından gelen bir mektup,

onun her seyden habersiz olduğunu gsteriyordu. Quyen

daha da heyecanlanmıstı. Nguyen mektubunda -idamımdan

sonra karıma iyi bakın- diyordu. Quyen sevinli haberi kocasına

iletmek iin zindana seğirmis, orada olağanst gvenlik

nlemleriyle karsılasmıstı.

Satılık, kukla Saygon ynetimi Venezuellalı gerillaları aldatmıstı.

Nguyen'i saldık deyip kursuna dizmislerdi.

Nguyen ldrldğnde yirmi yasındaydı. Onun ldrldğ

zindan, Saygon ynetiminin en sıkı korunan zindanıydı.

Fakat bir grup devrimci, akla durgunluk veren bir basarıyla,

zindana girip, Nguyen'in kursuna dizildiği direğin dibinde

gsteri yaptılar.

Satılık Saygon ynetimi, yeni Nguyenlerle karsı karsıyaydı.

Artık karısı Quyen de devrimin bir neferi olmustu.

Bugn siyasal nitelikteki cinayetler, dnyada alabildiğine

yaygındır. ヨlm kimi zaman ansızın gelir. Kimi zaman lmle

yargılanır, beklenir ve sonunda bir duvarın dibine, elektrikli

sandalyeye ya da darağacına doğru yrnr...

25 Temmuz 1968'de Vedat Demircioğlu'nun ldrlmesiyle,

Trkiye'de de hızlanmaya baslayan siyasal cinayetlerin

sayısı bugn yzlerin stne ulasmıstır. Yani sekiz yıldır,

yasları yirmi bese değmeyen bir kusak lmle susturulmaya

alısılıyor.

6 Mayıs 1972'de idam hkm giyip darağacında can verdiklerinde,

Deniz, Yusuf ve Hseyin'in yasları toplamı, o gne

dek len arkadaslarının sayısının altındaydı.

Vedat ldrldğ gn Deniz, ワniversite Merkez Binası'ndan

Sultanahmet'e doğru yryen kalabalığın nndeydi.

Kavgasına adını kanıyla yazdırdığı ilk yıllardı. Yediği taslardan

sarsılacak kadar ince, gen; geri dnmeyecek kadar gzpekti...

Gnlerin lm haberleriyle geldiği bir dnemdi. Yasadığı

kısacık hayatında, en yakın arkadaslarının bir bir dssne

tanık oluyor, bu onu derinden etkiliyordu. Kavgasına lm

haberleri iinde hazırladı kendisini.

ワ de inanlarının yolunu kendi grsleri doğrultusunda

belirginlestirdikleri ve bir araya geldikleri zaman, bir gn

lebilecekleri olasılığını biliyorlar ve bunu hi sorun etmiyorlardı.

Birlikte birok kez lme gidip geldiler. Bastan beri aileleri

ve yakınlarını, bir gn baslarına gelebilecek olana karsı

hazırlamaya alısıyorlardı.

Kyne geldiği bir gn stne rttğ yorganın kısa gelmesi

karsısında, anasının eğilip Hseyin'i perek -ワzlme

oğlum, yarın yorganını uzatırım- dediğini anlatıyor babası.

Hseyin, -Benim iin byle bir zahmete girmeyin, belki bu,

eve son gelisimdir- demisti...

Yusuf, daha dısarda olduğu gnlerde, babasına yazdığı bir

mektupta kendisini unutmaya alısmalarını istiyordu.

Duygulu, gzpek, sakacı kisiliğle Deniz, ilk arkadas lmnn

acısını tattığı 25 Temmuz 1968'den drt yıl sonra; cesareti,

dayanıklılığı ve kararlılığıyla hareket iinde belirginlesen

Yusuf ve ağırbaslılığı, az z konususu, bilgisiyle belirginlesen

Hseyin'le birlikte 6 Mayıs 1972'de darağacına doğru yrd...

Cumhuriyet tarihinde solun, infazı can karsılığı olan ilk

hkm giyisiydi bu. Onlar darağacının glgesinde aylarca

bekletildiler.

Son tutuklanıslarıyla baslayan servenleri, hareket iinde

değisik bir gerilim olusturdu. Arkadasları iin Deniz, Yusuf

ve Hseyin'in kurtarılması kendi hayatlarından daha

fazla nem kazanmıstı. ヌnk onların kurtarılmalarındaki

anlam, sıradan bir grnmn dısına tasmıstı. Varlıklarından

ok, simgeledikleri sey ne fırlamıstı.

ヨlmlerini bekledikleri gnlerde, dısarıda kendileri iin

can verenleri duyuyorlar, bu durum onları son derece etkiliyordu.

Deniz, saatlerce arkadaslarının resimlerine bakıyor;

Yusuf, byk bir buruklukla hcresinde sabırsızlanıyor; Hseyin

-hareketin kendilerinin kurtarılması biiminde odaklanmamasıgereğini

arkadaslarına iletmeye alısıyordu.

Bir an vardır, uğruna lme gidilir. Kendi inanları doğrultusunda

Deniz, Hseyin ve Yusuf bunu yasadı. Đnanlarının

siyasal yorumu; bıraktıkları mirasın genislemesine ve

derinlemesine değerlendirilmesi tarihin sorunudur. Ne var ki

onların son tutuklanmalarıyla baslayan ve asılmalarıyla sonulanan

bir yargılanmanın stnden kolayca geilemiyor.

Evet, onlara biilen hkm infaz edildi, fakat varolan yasalar

karsısında suları, hkmle uyum halinde miydi?

Onların inandıkları yolun değerlendirilmesi, ne kadar tarihin

sorunuysa, onların yargılanıs biiminin değerlendirilmesi

de, o kadar bugnn sorunudur...

ヨLワLERĐMĐZ...

Her sabah

her sabah

o kusursuz acının kollarında

o kusursuz acının kollarında pstğm gkyz artık

ırpınan yreğimi yatıstırmıyor. Ve onun

koparıp dizginlerini

uarcasına boylu boyunca

sakınmasız arpısı

heyecanlandırıyor beni.

...

Bir sere kmesinin konması karsıki dala

belki hibir seydir,

ama sevgilimin mektubunda bir kus resmi

beni coskulandırabilir.

Milyarla yıldız arasında tanırım onu

nk seyredince gzellesir sevginin ısıltısı

binlerce gzm var

binlerce safak halindeyim

anlamak istediğim seyin karsısında,

nk anlamak zorundayım;

her sevin kolayca ele gemez

insan her acının sahibi değildir,

gkyz ve nehirler olmasa toprak da anlasılmaz

ve hayatın kararı kesin:

son ana kadar onuru koruyanlar yasayacak

sylenecek son sz kahramanca olmalıdır.

...

Vurgunum

inceliğinim senin

eyy

yapraklarda bir kus hafifliğinde srp giden titreyis

vurgunum

bir nehri besleyen suların uyumuna,

taslara hırsla vurusuna dalganın

...

ヨlm seni yanıltmasın...

Nasıl ki yığılır yzne gecenin karanlığı

gzlerinle bir basına kalırsın

lm ylesine gzularında,

savun, kavustur yreğini

minicik bir ieğin bile kkleri

yasamak hırsıyla uykusuzdur.

...

ヨlleriniz...

Đste Stevan Flipovi.

Bir kahraman.

Fasistler sarmıs evresini.

Sehpada.

Boynunda ip.

Ve o son nefesiyle dalayıp ciğerini

bir bıak gibi vuruyor kelimeleri disleri arasından

haykırıyor : -Kahrolsun fasizm; Yasasın mcadelemiz.-

...

Stevan Flipovi

onurun bekisi

direnmenin...

...

ヨlm seni yanıltmasın...

bir bir dsn yasayanları,

alnını korkusuzca kaldır

kimin yanındasın

yerin neresi

ve senin en aresiz anında

tek silahın nedir?

...

ヨlm seni yanıltmasın...

Usanma hayata yarasan sesi aramaktan

her kusun palazlandığı bir yuva vardır,

her dal gnesin ve rzgarın avularında

kendi hevesince boyanır;

nk yasaması gerekiyor bir seylerin

bir seylerin bir seylerin: senin olan

...

Bak: kollarını bağlıyorlar

son defa bakıyor dnyaya Nguyen Van Troi

birazdan gğsn paralayacaklar

ama kan onu geriletmiyor

baslıyor sarkısına:

-Yasasın Ho Chi Minh; Yasasın Vietnam...-

...

Damarlarım damarlarına bağlı yaralarından

nk ldrlmek istenen benim de sevincimdir

Nguyen onun siperi...

...

Bir buğday tanesi midir

aynı titreyisle

toprağa dser dsmez kıpırdayan

o sarkı... bir buğday tanesi mi?

...

ヨllerimiz...

Sesleri dnyamız kadar bilge.

Birazdan kalkacaklarmıs gibi

uzanıp bir sipere

koyulasan..

ヨllerimiz...

Bakısları

umaya hazırlanan bir kartal kadar evik,

vurgunum

gizleyemem.

...

Sen bağrımı amansızca zorlayan siyahlık

unutma

ldrmekten daha kuvvetlidir lebilmek

N. Behram

:::::::::::::::::

BU GワNLER KĐ...

Đste yzleri ne kadar net

dostun da, dsmanın da

...

Ve ilk kalkısı tozların doğacak fırtınada

denizi costuran dalganın ilk alkanısı

...

Oy, sancıyla kavrulan ten

bir canı ortak tasımadaki deryalı nabız

oy, mert bir bulusmanın gzlerde parlayısı

hesapsız hurdasız iletilen heyecan

...

Ve kusursuz ırpınıslarla

hayata bağlanısın ilk atakları

dpedz, arpa arpa

gnesin ve toprağın dostluğuyla,

oğalan vahsetin

zulmne, iğrenliğine karsı

halka adanısın

ilk atakları

...

Artık

przsz bakısımızdaki hzn

kaybedisten değil,

acıyla da olsa

bayırlardaki yuvalarından

sıyrılarak uan yavru kuslarda

coskunun yaralarla bezenisidir

Onların kalbini pyoruz ağlayıslarda

N. Behram 1971

:::::::::::::::::

TワRKĐYE'DE KARANLIK BĐR DヨNEM VE DENĐZ, YUSUF, HワSEYĐN'ĐN

DISARDA SON GワNLERĐ

12 Mart'la baslayan dnem Trkiye'nin stndeki karartıyı

daha da yoğunlastırmıstı. Szde -sz zgrlğ, dsnce

zgrlğ- denen sey, artık szde bile değildi. ヨzellikle

1967-68'lerden sonra giderek yaygınlasan toplumsal, ekonomik ve

siyasal huzursuzluk, 12 Mart'la birlikte, tek taraflı olarak,

bu kez sıkıynetim uygulamalarıyla srdrlmeye baslandı.

Yıl be yıl sıramalarla gelen bu gerginlik, mcadele biimlerinde

de karsılıklı olarak ok esitli boyutlara varmıstı. Artık

tutuklanmalar, ldrlmeler, iskenceler her gnn haberleri

arasındaydı. Sıkıynetimin kendi iindeki ilk acemiliği

sonunda, birok Sıkıynetim Mahkemesi, nceden (ve bilinen

yntemlerle) bnlunan suluları, yargılamaya basladı. Bu

mahkemelerden bir oğu, sanıkları -lm istemi-yle yargılıyordu.

ヨlmle yargılanmak da sıradan bir yargılama biimi

olmustu. Trkiye'deki, siyasal yargılama tarihinde ender uygulanmıs

maddeler, bu dnemde gnlk istekler arasındaydı.

Yzlerce sanığın lmle yargılanısına tanık olundu. Bunlardan

nn, Deniz, Yusuf ve Hseyin'e verilen hkm infaz edildi.

ヌesitli siyasal sulardan aranan Deniz Gezmis,

16.3.1971'de Gemerek'te yakalanmıs. 18.3.1971'de tutuklanma

kararı verilmisti. 5.4.1971'de tutuklanma kararı verilen,

Yusuf Aslan da Deniz'le birlikteyken Sarkısla'da yakalanmıstı.

23.3.1971 tarihinde Pınarbası'nda yakalanan Hseyin

Đnan 24.3.1971 tarihinde tutuklanmıstı.

Bu son tutuklanıslarıydı nn de. Daha nce, zellikle

Deniz basta olmak zere, birok kez tutuklanmıslardı. Hele

1968-71 dneminde; iinde Deniz olsun olmasın, her hareketten

sonra Deniz hakkında arama, tutuklama kararı verilirdi.

ワ de esitli cezavelerinde kalmıslardı daha nceleri;

iskencelerden geirilmislerdi. Hseyin'e, Filistin dns yakalandığı

Diyarbakır'da ok ağır iskenceler uygulanmıstı. Yine

de istenilen ifadeler alınamamıstı.

Bu son tutuklanıslarıydı. Bu tutuklanıslarıyla baslayan

servenleri, lmleriyle sonulandı. Tutuklanma ncesinde

bunu de biliyordu. Artık hareketleri bir baska boyuta

varmıstı. ヨğrenci hareketi olmanın stnde bir anlam tasıyordu.

12 Mart Muhtırasıyla birlikte eylemleri de yoğunluk

kazandı. Bir sre sonra Ankara'dan ayrıldılar. Sarkısla'ya

doğru yola ıktılar. Elazığ yresinde bir kprde kendileriyle

birlikte Ankara'dan ayrılan Sinan'la bulusacaklardı, Nurhak

Dağları'ndaki barınaklarına gideceklerdi. Sarkısla'da bir

kusku zerine evrildiler. Đsteseler ellerindeki otomatik silahlarla

kendilerini evirenlerden bir anda sıyrılabilirlerdi.

O gne dek silahlarını ldrmek iin ateslememislerdi...

ヨldrme duygusu onları her zaman tedirgin etmisti. ヨzellikle

en yakın arkadasları Sinan, bu konuda alabildiğine titiz

davranırdı...

Drt Amerikalıyı esir alıp kaırdıklarında Sinan da, Deniz

de, Yusuf da ellerindeki tutsakları ldrmek zorunda kalabileceklerini

dsnmek bile istemiyorlardı... Sinan, byle

bir olasılık aklına dsmesin diye srekli uzak duruyor, konusmalara

katılmıyordu. Deniz, -bunlar nesnel olarak lm

haketseler de, znel olarak susuz insanlar- diye dsnyordu.

Amerikalıları esir aldıklarının ertesi gn, ilerinden birinin

gizlice karısına yazdığı mektubu yakaladılar. Amerikalı

karısına, -artık grsmeyeceğiz- diye yazmıstı. Deniz mektubu

okurken olduka hznlenmisti. Mektubu yakalatan

Amerikalı avussa, ok korkmus, Deniz'e -karısının hamile

olduğunu- sylyordu. Deniz -zlme grsrsnz- diye

avutmustu onu.

Đste aynı duygu Sarkısla'da Deniz'in iini kaplamıstı.

ヌevrilmislerdi ve kamaları gerekiyordu. Yeri ve gğ atesleyip

dndler. Dndklerinde ilk kursunu Yusuf yedi arkadan.

Deniz, dsen Yusufa kostu. Bakıstılar; Yusuf; Deniz kasın

istedi; o Yusuf'u kaırmak istedi. Hayatları saniyelerle evriliydi.

Bakıstılar ve Deniz sıyrılıp katı...

Deniz seğirtirken iinden bir yanı kopmus gibi duyuyordu

Yusuf'u. ヨnnde araba duran bir kapıyı aldı. Kapıyı aan

kadına kocasını ağırmasını syledi. Kadın ansızın kapıyı rtnce,

silahını kilide doğru alıstırdı.. Deniz'in hi istemediği

bir sey olmus, kapının br yanındaki kadın yaralanmıstı.

Kocası geldi. Arabaya bindiler. Deniz arabanın ynn,

Yusuf'un kendinden koparıldığı yana evirdi. Orada bir iki

tur attı. Ve dısarı doğru -Yusuf, Yusuf- diye seslendi. Kendi

sesi ve motor grlts dısında bir ses alamıyordu. -Yusuf'u

ldrdler- diye geirdi iinden. Yzndeki izgiler gerildi.

Metin ve kararlı olması gerektiğini mırıldandı kendi kendine.

Metin ve kararlı olmak onun ilk genliğinden beri en temel

niteliğiydi.

Arabasını aldığı Assubay Đbrahim Fırıncı'ya, Sarkısla dısına

ıkmasını syledi. Gemerek'e doğru yneldiler, Assubay'a

karısının yaralanmasından duyduğu znty belirtip,

tedavisi iin para verdi. -Su bes yz lirayla tedavi ettirin.

Korkmayın bankanın parası değil, harlığımdan veriyorum.

Bu 10 lira da bana yeter- demisti.

Yolda iki kez barikatla karsılastılar. Silahına sarılıp ikisinden

de sıyrıldı. ヨldrmek amacıyla ateslemedi silahını.

ヌevredekilerin ayakları dibine ve basları stne doğru yn

veriyordu kursunlara. Deniz keskin nisancıydı. Kosarken

uzakta kk bir hedefi ilk atısta vurabilirdi.

Gemerek'e yaklastıklarında bir benzin istasyonu evresinde

yolun kesilmis olduğunu grd. Belediye hoparlrnden

bir ses srekli ortalığı ınlatıyordu. Deniz'in Gemerek

ynnde geldiğini duyuruyor, herkesi -bu kanun kaağınınyakalanması

iin seferber olmağa ağırıyordu.

Deniz bundan sonraki anısını hcresinde Niyazi Ağırnaslı'ya

syle anlatmıstı:

-Uzaktan, bir benzin istasyonunun yakınında yolun kesildiğini

grnce direksiyonu tarlalara doğru kır dedim. Biraz

sonra aradabadan indim, kamaya basladım. Bu arada, etraftan

sesler, anonslar geliyordu. Bir kalabalık drder beser

kisilik gruplar halinde bana doğru sokuluyordu. Elimdeki

makineliyle etrafa, yere, havaya doğru ates atım. Kalabalık

kaıstı. Đlerinden bir sivil kaamadı. Onu yakaladım. Kimsin

ne istiyorsun benden? diye sordum. Ayaklarıma kapandı.

Beni ocuklarıma bağısla yiğidim, diye yalvarıyordu. Omuzuna

ayağımla vurdum. Kalk abuk defol yanımdan dedim. Belediye

baskanıymıs. Kalktı ve kamaya basladı...-

Deniz bir sre tarlalara doğru yn aldı. Seğirtti ve nne

gelen bir ukura girdi. Silahında iki mermisi kalmıstı. -Biri

kendime, biri hedefe- diye geirdi iinden. Gz gkyzne

takıldı. Kısacık gen mr bir geldi, bir gitti gz nne.

Mermilerden kendine ayırdığını kalbine sıkmayı geirdi iinden.

Bir an ince bir duyguyla sarsıldı.

-Kalbe girecek bir mermi... Kalbinden giren bir mermiyle

intihar...-

Sanki soyut bir seyler vardı kalbe sıkılan mermiyle lmede.

Deniz bunu dsnrken duygulanıyordu. ヨlm kalbinden

olsun istemiyordu. Kendini beynine saplanacak bir kursunla

ldrmek daha somuttu. Dsnceleri beyni ve kalbi

arasında gidip gelirken, yakınlasan seslerle irkilip doğruldu.

Yukarı baktı. Yukarda yalnızca gkyz grnyordu. O anda

vazgeti kendini vurmaktan -Đskence acıları unutulur- diye

geirdi iinden. Yasamaya olan inancı baskın geldi.

-Teslim ol- diye bağırıyorlardı.

-Sonunda lm de olsa konusmam,- diye mırıldandı; -iskence

acıları unutulur, dik yasamak iz bırakır hayatta...-

Bu onun son yakalanısıydı.

Yakalayanların tmnden uzundu boyu. Byk bir telas

iindeydiler. Yere bıraktığı silahını kaptılar hemen. Deniz

Yusuf'u geirdi aklından. Bir yandan onu ld sanıyor, bir

yandan yasıyor olması umudunu tasıyordu iinde. Gemerek'ten

Kayseri'ye, oradan da Ankara'ya getirildi. Devrin

Đisleri Bakanı'nın karsısına ıkarıldı. Onun sorularına gereken

yanıtı verdi. Tutuklanıp Merkez Cezaevi'nde hcreye konuldu.

Avukatı Niyazi Ağırnaslı uzun bir uğrastan sonra

onunla grsmeyi basardı. Deniz grsme yerine getirildiğinde

ilk sz -Yusuf sağ mı?- oldu.

Yusuf vurulup dstğ buzlamıs yerde, iki saate yakın

uzandı durdu. ヨylece beklettiler. Sonra gtrmek iin aldılar.

Yarı baygındı. Bir yandan vuruyorlardı. Darbeler indike

ayılıyor, sonra yine kendinden geiyordu. Bir binaya getirip

yatırdılar. -Kimsin?- diyorlardı. Yusuf'un, yarı baygın gzlerinden,

Deniz'in grnts geiyordu. -Belki yakalanmamıstır,

ismimi sylememeliyim...- diye kendine dis geiriyordu.

Odaya getirilen fotoğraflar arasında onu tanıdılar. -Bu

Yusuf Aslan- diye bağırırlarken, seslerinde hem gizli bir korku,

hem gizli bir sevin vardı. O sırada odaya giren biri Gemerek'te

Deniz'in yakalandığı haberini getirdi.

Grevliler Yusuf'u soymuslardı. Yaralı vcudundan hala

kan sızmaktaydı. Akıp gtryordu gcn.

Yusuf uzun sre ıplak kaldı. Bu ıplaklık keskin soğuk

altında bir de zatrree bulastırdı ona. Ve komaya girdi.

Hseyin, Deniz ve Yusuf'tan iki gn sonra, Ankara'dan

ayrılacaktı. Denizler'in Sinan'la bulusup, Nurhak Dağları'ndaki

barınaklarına varmalarından sonra, Hseyin onlara katılacaktı.

Deniz ve Yusuf'un Sarkısla'da evrildiklerini, Deniz'in

Gemerek'te, Yusuf'un Sarkısla'da vurularak yakalandığını

Ankara'da, saklandığı yerde ğrendi. Onların yakalanmıs olması

Hseyin'i ok etkiledi. Hseyin'in ok sakin bir kisiliği

vardı. Bir olay karsısında ilk tepkisi nedir, kolay kolay anlasılmazdı.

Deniz'in heyecanlı ve coskulu olusuna karsılık, Hseyin

daha ok sakin ve dsnceliydi. Fakat Denizler'in yakalanması

karsısındaki etkilenisi, bakıslarında birden kendini

gstermisti. Yine de kararlı sakinliğini yitirmemisti. Konusmalarıyla,

evresinde umudu sarsılmaya yz tutabilecekleri

yatıstırıyordu. Ağzından ilk ıkan sz bir panik havasında

olmanın tam tersine yatıstırıcı ve toparlayıcıydı.

Sadece Yusuf'un sağlığı hakkında kaygılanıyordu. Ona

yaralıyken iskence yapabileceklerini dsnyordu. Fakat

Yusuf'un ok dayanıklı olduğunu sylyordu. Onun daha nceki

bir yakalanısında ağır iskenceler altında suu, bulunan

silahı kabullenmeyip, istedikleri ifadeyi vermediği iin, serbest

bırakıldığını dsnyordu. Bu kez de konusmayacağına

inanıyordu.

Denizler'in yakalandığı ilk andan itibaren onları kurtarabilmenin

yollarını dsnmeye basladı. Yakalanma olayı Hseyin'in

Ankara'dan ayrılısını geciktirdi. Ankara'da bir yurtta

kalıyordu. Denizler'in yakalanısından bir hafta sonra Ankara'dan

ayrıldı. M. Nakipoğlu ile birlikte Pınarbası'na geldi.

Gece yarısı, dayısının evine dayandı. Uzun bir yoldan geliyordu.

Saatlerce yrmslerdi daha nce. Son derece yorgundular.

Bir odaya ekilip uyudular.

Sabaha karsı vurulan kapının grltsyle uyandı Hseyin.

Bir an tedirgin davrandı. Sonra dedesinin sesini duydu.

Kapıyı atı. Karsısında dedesi duruyordu. Đlerde, arkasında

bir iki grevli vardı. Hseyin birden irkilip ieri girmek istedi.

Dedesi ona evrenin ok sıkı sarıldığını, kurtulamıyacağını,

kamaya alısırsa vurulacağını, msademenin kylye

zarar vereceğini sylyor, teslim olmasını istiyordu. Hseyin

dedesine aradan ekilmesini, kurtulabileceğini syledi. Dedesi

yalvarır bir sesle ona ldrleceğini, teslim olmasını ğtlyordu.

Hseyin dsnd, dsnd ve teslim oldu. Grevliler hemen

atılıp onu bağladılar.

Dısarı ıktığında dayısı, -drt grevli ve dedesinden

baska kimseyi gremedi. ヌok sonra dayısının, onu ldrlecek

korkusuyla gidip -evimde- diye ihbar ettiğini, babasından

ğrendi.

Hseyin kendisini ihbar ettikleri halde, hibir zaman dedesi

ve dayısına intikam duygusu gtmedi. Hatta onlara acıdı

da. Ve arkadaslarına onları hain saymamalarını, bir gn

onların da her seyi anlayacağını syledi. Đerlediği tek sey

ok az sayıda; -drt kisinin kendini teslim almasıydı.

-Kurtulabilirdim- diyordu. Yakalanmasında onu inciten tek sey

buydu.

Deniz, Yusuf, Hseyin yakalanmıs ve tutuklanmıslardı.

Yusuf hastanede, Deniz ve Hseyin cezaevinde hcrelerinde

mahkeme gnlerini beklemeye basladılar...

:::::::::::::::::

DENĐZ GEZMĐS -MAHKEME DĐYE BヨYLE BĐR YERDE BULUNMAKTAN

UTANヌ DUYUYORUM- DEDĐ

-Deniz Gezmis Davası- diye anılan 1'inci THKO durusmalarına

16.7.1971'de Altındağ Veteriner Okulu binasında baslanmıs;

9.10.1971'de, yani iki ay on gn sonra karara bağlanmıstı.

Mahkemenin vardığı sonu, yirmi bes sanıktan on sekizinin

lmle cezalandırılısıydı.

Askeri Yargıtay 2'inci Dairesi'nce -asli fail- sayılmıs ve

haklarındaki hkm onanmıs, diğerleri hakkındaki karar

bozulmustu.

1 No'lu Sıkıynetim Askeri Mahkemesi, Yargıtay'ın kararına

uymadı ve ilk hkmn tekrarladı. Daha sonra dava

dosyası, Askeri Yargıtay Daireler Kurulu'nda incelendi. Ve 2'inci

Daire'nin kararı onandı. Yasalar gereği bu kez mahkeme zorunlu

olarak Yargıtay Daireler Kurulu'nun kararına uydu.

Sanıkların avukatları, temyiz etti. Sonuta karar As. Yargıtay

2'inci Dairesi'nce onandı.

Đs meclise kalmıstı. Meclis, Yargıtay'ın, dolayısıyla mahkemenin

son kararını onayladı. Aynı gnlerde Đsmet Đnn,

grsmelerde usule aykırılık olduğu gerekesiyle Anayasa

Mahkemesi'nde -kararı iptal- davası atı. Anayasa Mahkemesi

kararı usul ynnden bozdu.

T.B.M.M. ikinci kez grsmelerinde -infaz- kararı onandı.

Ve Cumhurbaskanı Cevdet Sunay da onaylayınca, karar hemen

Resmi Gazete'de yayınlandı.

Denizgilin hakkında grlen davanın kronolojik sıralaması

kısaca byle.

Davanın gerek kendi iinde, gerek dısında, dnemin yapısına

bağlı olarak bir baska grns daha vardı. Denizler yakalanıp

ilkin Ankara'ya getirilmisler, daha sonra Kayseri'ye

gtrlp ayrı ayrı hcrelere kapatılmıslardı. Gerek bu duruma,

gerekse uygulamalarla iliskin olarak avukatları (Sakir

Keeli ve Halit ヌelenk) 3 Nisan 1971'de bir dilekeyle itirazda

bulundular.

Ne bu itiraz, ne de uygulamalara iliskin diğer itiraz ve girisimler

hibir sonu vermedi. Hatta yle durumlar oldu ki,

adeta mahkemeye resmen -lm hkm-, -telkin ve tavsiyeediliyordu.

27 Eyll 1971'de Ankara Sıkıynetim Komutanlığı'nın yayınladığı

49 No'lu bildiri bunun bir kanıtıydı. Yine avukatlar

29 Eyll 1971'de Nihat Erim'e uyarı telgrafı ektiler. Bir tutuklu

olan Yusuf Aslan'ın yaralı yatağında zincire vurulması,

sanıkların mahkeme salonunda dvlmeleri gibi olaylar

karsısında da gerekli merciler, avukatların ve sanık yakınlarının

basvurmaları karsısında her zamanki gibi suskunluğu

setiler.

21 ve 22 Ekim 1971 gnlerinde Trkiye radyoları, Đzmir

Sıkıynetim Komutanlığı'nın 26 sayılı bildirisini tekrarlıyordu.

Davanın srmekte olduğu bir sırada yayınlanan bu bildiride

-verilmis kararların infaz islemine baslanacağı su gnlerdeniliyordu.

Mahkeme haberlerine sansr uygulanıyordu.

Oysa davayı ters ynde etki altında bırakacak her trl

haber ve yayın sağ basında yer alıyordu.

Gerek avukatların, gerek sanık yakınlarının bu islemelere

karsı ırpınıslarının bir sonu vermemesi bir yana, avukatlara

da sanıkmıs gzyle bakılmıs ve hatta savunmalarında

geen bir szcğn su olduğu gerekesiyle davanın onbir

avukatı hakkında T.C.K 266'ıncı maddesi gereğince dava aılıp,

Ankara 3 No'lu Sıkıynetim Mahkemesi'nce er ay hapse

mahkum edilmislerdi.

16.7.1971'de baslayan 1'inci THKO davasının mahkeme baskanlığında

Tuğgeneral Ali Elverdi, durusma hakimliğinde

Yarbay Ahmet Tetik, ye hakimliğinde Binbası Mehmet Turan,

iddia makamında ise Binbası Keramettin ヌelebi ve Yzbası

Baki Tuğ bulunuyordu.

1'inci THKO Davası'nın avukatlarından Zeki Oru Erel, o

gnle ilgili anılarını syle anlatıyor.

-16 Temmuz 1971 gn Askeri Veteriner Okulu'nun evresinde,

avlusunda elleri makineli tfekli pek ok komando

askeri; verilecek komutla her an ates etmeğe hazır bir durumda

bekliyorlar.

Topu yedek subay olarak bulunuduğum askerlikten yeni

dndğmden; askerin ve basındakilerin ruh halini ezbere

biliyorum. Binanın iindeki nlemler; dısarıya kıyaslanmıyacak

lde. Kesinlikle syleyebilirim ki; hibir askeri birlikte

birinci derecede alarm verilmeden bir bina bu denli korunmaya

kalkılamaz.

ワstmz, basımız, antamız, kısaca her yerimiz aranarak,

dıs kapıdan gidiyoruz. Sanki sanık mdafiileri değil, tutuklanıp

cezaevine yeni konulan sanıklarız. Sphesiz o zaman,

bu islemin -doğal bir nlem- olduğunu dsnyoruz.

En ktmserimiz; bunu, olsa olsa isgzarlık olarak değerlendiriyor.

Sıkıynetim Mahkemeleri'nin avukatlar iin bile bir

cezaevi, oradaki tm grevlilerin ise; birer gardiyan olduğu

konusunda, hibirimizin bir bilgisi, grgs ve deneyi yok

daha.

18 Temmuz 1971 gn saat 9.00'da; binbir glkle -dinleyici-lik

olanağına kavusmus yargılananların yakınları, 18

kisinin idam istemiyle grlecek bir davayı izlemek zere

gelmis yerli ve yabancı basın mensupları, baskanlığını,

bugn artık kim olduğu bilinen Ali Elverdi, durusma yargılığını

Alb. Ahmet Tetik, ye yargılığını Yb. Mehmet Turan'ın

yaptığı mahkeme heyeti, yargılanacakları savunacak ok sayıda

avukat; durusma salonunda, sessiz, yerlerini almıs bekliyorlar;

henz salona getirilememis yargılanacak olanlar.

Bekleyis 10 dakika srd, 20 dakika srd, yarım saat

srd; gelen yok.

Durusma usuln bilenler iin belki garip olacak. Fakat,

gerekten; savcı hazır, basın hazır, mahkeme heyeti hazır,

avukatlar, dinleyiciler hazır. Ama, yargılanacaklar tm bu

-hazır-lara karsın, tam 45 dakikadan beri salonda yoklar. Kısaca;

herkes yerini almıs 45 dakikadır onları beklemekte.

Nihayet saat 10'a doğru, ok uzaklardan! Nasıl bir radyonun

sesi kulağın duyabileceği en dsk dzeyde aılırsa, ancak

o kadar duyabilecek bir ses tonunda, devrimci marslar

duymağa basladı -hazır-lar.

Giderek sesler yakınlastı, grlesti, netlesti; szckleri bile

aık ve kesin olarak seebiliyoruz artık... Beklenenlerin

geldiğinden hi kimsenin sphesi yok; sphe, yalnızca durusma

salonuna nasıl gireceklerinde.

Girisi anlatamam. Byle bir olayı anlatmada, -duygusal

bir kisi olmamak- iin ne kadar aba harcasam, itenlikle belirtmek

isterim ki gerekten anlatamam.

Biraz nce asağıda bir grlt kıyamet koptu; belli ki iyice

bir arbede var. Sonradan ğrendiğimize gre; sıkıynetimin,

otomatik silahlı grevliler tarafından, her birinin sağ eli

diğerinin sol eline, bosta kalan sağ ve sol eller de iki ayrı komando

askerine kelepelenen ve bylece ikiser ikiser askeri

ambulanslara konulan Deniz, Yusuf, Hseyin ve arkadasları

ambulanslardan inip, yukarı ıkarlarken, elleri kolları zincirli

kelepeli durumda, -vatan kahramanları- tarafından

dipiklenip, susmaları buyrulmus. Đste demin szn ettiğim,

grlt, patırtı ve kıyamet bu yzden kopmus...

Tutuklunun mahkemeye -bağımsız- olarak alınması yasa

hkmndendir. Biz avukatlar, salonun giris kapısına gre

sağ dipde olduğumuzdan, kelepelerin zlmesini gremedik.

Fakat, anahtar seslerinden bunu anlıyor ve ayrıca yasa

hkmn bilmemizin yardımıyla, kesinlikle seziyorduk.

Gepgen, hayatlarının baharında, pervasız; bizleri heyecandan,

mahkemeyi teskil edenleri ne yapacaklarını bilememekten

karmakarısık eden bir havada girdiler ieriye. -Sudurulunca,

askeri yargılama usulne gre, mahkemeye gvenleri

olup olmadığı soruldu. Buraya bir parantez amak istiyorum:

Savunma yntemine uygun olduğu sanıldığından, benim

de dahil olduğum avukatlarca; anayasaya aykırılığı ne kadar

aık bile olsa, sanıkların mahkemeye karsı, pesinen ters bir

tutum almamaları istenmisti.

Durusma yargıcı soruyordu:

-Mahkemeye itimadınız var mı?-

Cemil oğlu, 1947 doğumlu, Erzurum Ilıca Mahallesi, ヨzn

ky nfusunda kayıtlı, Hukuk Fakltesi son sınıf ğrencisi

Deniz Gezmis:

-Mahkemeye asla gvenim yoktur. Mahkeme diye byle bir

yerde bulunmaktan utan duyuyorum.-

Durusma yargıcı soruyordu:

-Mahkemeye itimadınız var mı?-

Besir oğlu, 1947 doğumlu, ヌekerek ilesi Kussaray ky

nfusuna kayıtlı Ankara ODTワ fizik blm 2'inci sınıf ğrencisi

Yusuf Aslan.

-Mahkemeye gvenim yoktur.-

Durusma yargıcı soruyordu;

-Mahkemeye itimadınız var mı?-

Hıdır oğlu 1949 doğumlu Kayseri Sarız ilesi, Baheli Mahallesi

Nfusuna kayıtlı ODTワ'den ayrılma Hseyin Đnan:

-Mahkemeye gvenim yoktur. Sıkıynetim Mahkemeleri'ni

yargı organı olarak kabul etmiyorum.-

Ve Hseyin mahkeme ve dava konusundaki dsncelerini

sorgusunda, aıklamaya devam ediyor:

-... 50 yılın btn hesabını 20 genten soruyorlar. Bununla

da kalmayarak, daha ileri gidiyorlar; ayda esi grlmemis

zamların, vergilerin, hayat pahalılığının ve reformları

engelleyen parti ve bakanların stne rt ekilerek, dikkatler

bizim zerimize toplanıp, biz, bu 20 gen topun ağzına srlyoruz.

Đddianameyi okuduğum zaman, cezanın sua değil,

suun cezaya uydurulmaya alısıldığını grdm. Cezamızı;

biraz nce bahsettiğim pazarlık tayin edecektir. Byle bir

pazarlığın bize reva greceği cezayı bağımsız yargı organlarından

ıkarmak zor olduğu iin, Sıkıynetim Mahkemeleri'ne ıkartılıyoruz.

Haklı olarak belirtiyorum; iddia makamını muhatap olarak

almıyorum ve mahkemeyi bağımsız yargı organı olarak

kabul etmiyorum. Karanlık gnler yasadığımız Erim iktidarı

dneminde szlerimizin halktan gizleneceğini biliyorum. Fakat,

hrriyetlerimizin alındığı bu ortamda, konusma fırsatı

bulmak dahi nemlidir. Cezamızın baska organlar tarafından

verileceğini de ok iyi biliyorum.

Cumhuriyet tarihinde ilk defa 20 gen idam talebiyle yargılanıyor.

... Erim iktidarı 3 aylık politikası ile; sanayiciler ve byk

tccarlar hari, Trkiye halkını; alığın ve sefaletin esiğine

getirmistir. Bu tehlikeli uygulamayı rtbas etmek iin 20 genci

topun ağzına srmek yetmeyecektir!

Tarih, asıl suluları affetmeyecektir!

Asıl sulular kurtulsa dahi onları koruyanlar tarih nnde

er ge hesap vereceklerdir.

Bu mahkemenin sonucu adli bir skandal olabilir. Fakat,

mahkemenin sonucu ne olursa olsun dediklerimiz gereklesecektir!

... Ta ki vatanı Amerika'ya satanlar ve gericilerin sonu gelene

kadar, bu kavga biz olmasak da devam edecektir!

Yurtsever analar var olduka devam edecektir! Kısaca;

anaların rahmine el atılamıyacağına gre, mutlaka devam

edecek ve basarılacaktır!-

Bu gerilim iinde baslayan durusmalar, sonuna dek aynı

gerilimde srd. Hem de lmn esiğinde, geri bakmadan

durabilmenin duyarlığıyla...

:::::::::::::::::

TUTANAKLAR (Đ)

Sen kalbini savunurken dsmana uluorta

bağrından alkıs benzeri bir grltyle ykselerek

sehri beyaz bir rtyle kaplıyor iindeki duygular

...

Sen kalbini savunurken

habire gğsnde yumruklanan dnya

nemli duvarlarında hcrelerin

kanayan parmakların izleri gibi

...

Bilemem

hatıralar mı artık

seni

karanlık bir sokakta unutulmus

sessiz gzyasları mı gizler

...

Akarsular kadar berraksın oysa

adımların

kayalıklar kadar grkemli senin

N. Behram 1971

:::::::::::::::::

ORTAK SAVUNMALARlNA -EZENLERE KARSI VERDĐKLERĐ MワCADELELERDE

ヨLEN TワM EZĐLENLERE SELAM OLSUN- DĐYE BASLADILAR...

Đddianameye syle girmisti savcı:

-1968 yılı Trkiyesi'ndeki kıpırdanıslar gzle grnr bir

durum arzettiği halde, gaflet, korku, kurnazlık ve ihtiras ierisinde

bekleniyor, skunetle karsılanıyor, devamında fayda

umuluyor, samimi ve gereki bakıslarla karsılanıyordu. O

gnlerden bu gne gelindi; basiretliler geleceği grdler, gizli

yneticiler kayboldular, kurnazlar lzumlu dersi hafif geistirerek

aldılar, gafiller uyandılar, korkaklar hala yerlerinde

muhterisler umduklarını bulamadılar: Trk milleti uyanıktı...-

Savcı iddianamesi sonunda yirmi bir sanık hakkında

146//1'den lm cezası istiyordu.

Deniz, Yusuf ve avukatları 16.7.71'de mahkemeye gvensizliklerini

bildirmisler ve bu istek reddedilmisti.

Davanın avukatları yaptıkları savunmada, Trkiye'nin

yapısı, siyasal, toplumsal, ekonomik bunalımın nedenlerini

uzun uzun anlatmıslar, sanıkların sularıyla istenilen ceza

arasındaki oransızlığı belirtmislerdi. Avukatların savunmalarında

su bulunmus ve haklarında dava aılmıstı.

Deniz Gezmis ve arkadasları ortak bir savunma hazırlamıslardı.

Savunmalarına syle baslamıslardı:

-... Đinde bulunduğumuz sartlar, genis bir savunma yapmamızı

ve sahıslarımızda zincire vurulmak istenen bilimi ve

gerekleri savunmamızı gerektiriyor.

Amacımız, aleyhimize verilecek cezayı nlemekten ok,

doğruluğuna inandığımız doğa ve toplum kanunlarının, insanlık

tarihine nasıl yn verdiğini aıklamaktır.

Toplumların tarihi, ezenler ve ezilenler arasındaki mcadelelerin

tarihidir. ヌağımıza kadar bu mcadelelerde ezilenler

daima yenilmislerdi. Fakat 20'inci yy. tarihimiz, ezenlerin

barbarlığına ve btn baskılarına rağmen ezilenlerin kurtulusuna

sahne olmaktadır.

Gnmzde ezenleri temsil eden ve ıkarı uğruna yoksul

ulusları boyunduruğu altında tutan EMPERYALĐZM'dir. Đnsanlık

tarihi gericiliğin, barbarlığın ve vahsetin son kalesi

olan emperyalizmin de sonunu mjdeliyor.

Btn ezilen uluslar, emperyalizme her gn darbe stne

darbe vuruyorlar. Asırlardır ezenlere karsı mcadelelerde hayatlarını

feda edenlerin abaları bosa gitmemistir. Dnyamız

zafer trklerini sylemek zeredir...

Ezenlere karsı verdikleri mcadelelerde, len tm ezilenlere

selam olsun...

Dnyanın ve Ortadoğu'nun en eski devletlerinden biri

olan Trkiye, hala kalkınamamıs olup, yarı bağımlı durumdadır.

Bir avu sermaye evresi Amerikan doları uğruna ulusumuza

ihanet etmis ve bağımsızlığımızı yabancılara ticaret

konusu yapmıslardır. Yurdumuzun bağımsızlığı iin giristiğimiz

bu kavgada Kurtulus Savası'mızda sehit olanların onurlarını

ve ulusumuzun kaderini korumaya kararlı olduğumuzu

bildiriyoruz.

Kurtulus Savası'mızın tm sehitlerine selam olsun.

...

ヌağımıza damgasını vuran en gl silah bağımsızlık ve

kurtulus savaslarıdır.

Emperyalizme karsı verdikleri mcadelelerinde baslarını

eğmeden kahramanca savasan tm ezilen uluslara selam olsun.

Đsiler, kyller, ğrenciler ve tm yurtseverler gericilere

kahramanca karsı koymuslar ve bu uğurda birokları sehit

olmustur.

Emperyalizme ve onun emrindeki usaklara karsı verdiğimiz

kutsal bağımsızlık kavgamızın sehitlerine selam olsun...-

...

Ve Denizler uzun savunmalarını su szlerle tamamladılar:

-Sayın Savcı,

1- Amerikan emperyalizmi gayri millidir.

2- Ona ortaklık edenler ulusumuza ihanet etmislerdir.

3- Emperyalizme karsı mcadele su değildir, silahlı mcadele

ise anayasayı ihlal değildir.

4- Gayri milli olan emperyalizm ve ortaklarının smrs,

anayasaya aykırıdır.

Buna gre iki sey var:

1- Eğer belli bir hata sonucu, iddianame ve mtalayı hazırladınızsa,

dikkatli olunuz; idamını istediğiniz kisiler kasaplık

koyun değildir ve siz savcısınız...

2- Yok eğer yaptığınızın bilincindeyseniz; yolunuz aık

olsun.-

Denizler'in savunmalarını tamamlamaları ve hkm gnyle

ilgili anılarını Avukat Zeki Oru Erel syle anlatıyor:

-Savunmaların sonuna gelmistik.

Msterek savunmayı, arkadasları adına, Deniz, Yusuf,

Atilla Keskin ve Hseyin okumuslardı. Savunmanın son blmn,

zaman zaman yazılı metne bakarak, fakat, genellikle

mealen yapan Hseyin, mahkeme heyetinde, gerek anlamda

tam bir etki yaratmıstı. O kadar bilimsel ve iten konusmustu

ki; durusma yargıcı Ahmet Tetik renkten renge giriyor,

ye Mehmet Turan da olduka etkilenmis grnyordu.

Ancak ok dikkatli bir gzlemle anlasılabilecek, ie dnk

paniğine rağmen, Mahkeme Baskanı Ali Elverdi hi

renk vermemeğe alısıyordu.

Mahkemenin bu grnmne bakan biz avukatların byk

oğunluğu, hibir idam kararı ıkmayacağını ummaya

baslamıstık.

Deniz'i yakalandıktan sonra, Ankara Adliyesi'ne getirilisinde

grms ve ilk defa Ankara Cezaevi'nde tanısmıstım.

Yusuf'la ilk karsılasmam, ancak mahkeme salonunda olmustu.

Hseyin'i ise, daha 1965 yılından, ğrenciliğinden, ok yakından

tanıyordum. Bu bakımdan onunla yakınlığımız --ama,

sadece bu nedenle-- biraz daha fazla idi. Bende daha yıllarca

nce ok zeki, bilgili, tutarlı ve kararlı bir insan izlenimi

bıraktığını aıkca belirtmek isterim.

Savunmalar bitip, dava karara kaldığı gnlerden birinde

Av. Halit ヌelenk ve Av. Niyazi Ağırnaslı ile birlikte, grsmek

zere, Mamak Askeri Cezaevi'ne gitmistik. Cezaevi Mdr

M. K. Saldıraner ve birka subay, assubay ve erin nezaretinde,

cezaevi mdrnn odasında; Yusuf, Hseyin ve Deniz'le

grsyorduk. Genellikle herkes birbiriyle konusmasına

rağmen; Deniz, Halit ヌelenk'in, Yusuf, Niyazi Ağırnaslı'nın;

Hseyin de benim yanımda oturuyordu. Hseyin bana:

-Sence karar ne ynde ıkabilir?- diye sordu. Ben:

-Her trl olabilir. Bu sorunun en iyi cevabı durusmanın

basında sen, kendin verdin; Sıkıynetim Mahkemeleri yargı

organı değildir, bu mahkemenin sonucu adli bir skandal olabilir

dedin. Bu sznn doğruluğunu, ben de, aynen kabul

ediyorum. Yargı organı olmayan yerden her sey ıkabilir.-

Ama, Hseyin byle st kapalı, genel anlam tasıyan cevaplarla

yetinecek kisilerden değildi. Benden, gerek kisisel

dsncemin ne olduğunu kesin bir sekilde, tekrar sordu. Ben de:

-Bunlar, benim grsme gre; halkın zerinde baskı ve

terr yaratmak amacıyla sizin davada ve diğer davalarda

yargılananlardan toplam 10-15 kisiyi yok etmek isteyebilirler.

ヨrneğin, sizin davayla ilgili olarak, nce mahkemeden 8-10

idam kararı ıkarmak, bunun bir kısmını Askeri Yargıtay'da

onamak ve sonra da halka dnp; -ne yapalım, kurtara

kurtara ancak bu kadar kurtarabildik- demek istiyebilirler,-

dedim. Bu szlerim zerine, o kendine zg durusuyla

bakıp:

-Gerekten byle iğren bir taktiğe basvurabilirler,- dedi...

9 Ekim 1971 gn gelip attı. Bugn hkm verilecekti.

Askeri Veteriner Okulu'un evresinde, avlusunda ve iinde

her zamankinden ok daha fazla nlem alınmıs; sadece

tank, top getirmemisler, o kadar. Askeri ambulanslar orada;

park yerine ekilip konulmus. Demek, haklarında hkm verilecekler

getirilmisler.

Artık olağan duruma gelen, stmzn basımızın, anta

ve evraklarımızın aranıp taranmasından sonra, dıs kapıdan

giriyoruz. Binanın girisinden baslayıp, merdivenlere, koridorlarda

sren ve durusma salonunda -sanıklar blme-sinde

son bulan, onlarca komando erinin yan yana ve karsı karsıya

dizilmesiyle meydana getirilmis; yani insandan meydana

getirilmis ince, patika gibi bir yol var. -Patika-dan geip, durusma

salonuna giriyoruz. Yusuf, Deniz, Hseyin ve arkadasları

salonda gene yok. Halbuki, asağıda ambulansları grmstk.

Savunduğumuz kisilerin, birbirinden ayrı ayrı,

mahkemenin alıstığı binanın bitisiğindeki ana tamir depolarının

esitli yerlerine konulmus olabileceğini, aklımızın kenarından

bile geiremiyoruz o anda.

Mahkeme salonunda, hepimizin dikkatini derhal eken;

ama cevabını bir trl bulamadığımız, byk bir gariplik

var. Tahta parmaklıklarla evrili; yargılananların tmn

rahata alan, iinde her zaman 20-25 iskemlenin bulunduğu

-sanıklar blm- iyice kltlms. Oraya, bugn, sadece 3

iskemle koymuslar. Halbuki hakkında hkm verilecek en az

20 kisi var.

Bir trl yanıtını bulamağımız garipliğin nedenini, biraz

sonra, orada bulunan herkes gibi, biz de ğreneceğiz.

Komando erlerinden olusan -patika yol-un iinden, nce

Deniz'le Yusuf'u getirdiler. Arkadaslarının nerede olduğunu

bilmedikleri belli. Hatta bize bakıp, gzleriyle soruyorlar.

Biz de bilmediğimizi belirten hareketlerle cevap veriyoruz.

Durusma Yargıcı Ahmet Tetik:

-Anayasayı tebdil, tağyir ve ilgaya... T.C.K.'nın 146//1'inci

maddesine... ヨlm cezasına... Tahfife mahal olmadığına...

Deniz; hi beklemeden, dimdik, yumruğu sıkılı, kolu havada

bağırıyor.

-YASASIN BAĞIMSIZ TワRKĐYEYusuf,

aynı sekilde:

-YASASIN BAĞIMSIZ TワRKĐYESonra

Hseyin, Atilla ve diğerleri..

Ama grevliler, genlere son szleri syleme fırsatı vermemeye,

hepimizin gzleri nnde durusma salonunda, sıkılı

yumruğu havaya kalkan her birinin zerine ullanıp, yakapaa

dısarı atmaya basladılar...-

Haklarındaki hkm dinlemeye salona ilk giren Deniz'le

Yusuf, dısarı ıkınca birbirlerine -vatan sağ olsun- diyerek

sarılmıs ve sonra kelepelenip gtrlmslerdi.

Artık celseler bitmisti. Beklemeye basladılar. Dısarda arkadasları,

yakınları, avukatları onları kurtarmak iin ırpınıyordu.

Gnler ilerledike beklemenin gerilimi de ok genis

alanlarda derinlesti. Đnanlarından hibir dn vermeden

beklediler.

:::::::::::::::::

GECENĐN GヨLGELERĐNDE AYRILIK

Karlı dal ularında kımıldayan ay mı

kabuğunun altında

ığlık ığlığa ısıldıyor tomurcuklar

yıldızlar mı dklyor gkten kırlara

...

Geceyle

sel sularında alkanan yapraklar kaybolur

artık grnmez omzuna serpilmis benekler

bayırlardan asağlara doğru derinlesen karanlık

rzgarla ıslık alar kayalıklar boyunca

...

ヌiğdem telleriyle bezenmis yastığın ıslak

uykuna renkler topluyor dalgın dolasan kelebekler.

motor ve ayak sesleriyle ırpınırken sokaklar,

ıssız bucaksız tarlalarda basaklar nasıl da titrek

...

Kanla beklediğim sarkılarda gelisen sevgilim

belki de kalbinde dğmlenen

lme giderken duyduğum glmseyistir

bakarsın seninle artık grsemem

alnına vuran ısığı

sakın kaybetme geceleri.

N. Behram 1972

:::::::::::::::::

N. AĞIRNASLI ĐNヨNワ'YE -KORKARIM BU KAN GヨLワ ONU DヨKTワRENLERLE

BĐRLĐKTE, SUSANLARI DA BOĞAR- DEDĐ...

1 Numaralı Sıkıynetim As. Mahkemesi'nde 1'inci THKO Davası

sonulanmıs ve 18 gen hakkında idam kararı verilmisti.

Gelismeler sonucunda artık, kamuoyunda Deniz, Yusuf ve

Hseyin'in asılacakları sylentisi almıs yrmst. Avukatlar

son girisimlerde bulunuyorlardı. Bu dnemde Niyazi

Ağırnaslı, Đnn'yle bir grsme yaptı. Ağırnaslı Đnn'yle

grsmesine iliskin anılarını syle anlatıyor:

-Bizim endisemiz, bu genle ilgili kararın onanacağı

merkezindeydi. Doysa As. Yargıtay'da, Bassavcılık tetkikindeydi.

Đnn'y ziyaretim bu safhada oldu. 1933-1946 yılları

arasında T.B.M.M.'de zellikle son yıllarda Bte Komisyonu'nda

memurken, basbakanlığı, cumhurbaskanlığı dnemlerinde

sayın Đnn'nn, bana karsı bir gz asinalığı vardı.

1961 seimlerinde C. Senatosuna Ankara Senatr olarak

girdikten sonra kendileriyle iliskilerimiz oldu. Altı yıl sren

senatrlğm sırasında konusmalarına, T.Đ.P adına yaptığım

girisimlere daima ilgi duyar, Parlamento kulislerinde koluma

girip benimle konusarak dolastığı olurdu. C. Senatosundan

ayrıldığım zaman da -parlamentonun alıskan yelerinden

birisiydi. Yeni bir ses getirdi. Onu setirmek iin girisimde

bulunalım, kendisiyle konusup bana haber getiriniz.-

diye eski CHP bakanlarından bir arkadasımla bana mesaj

yollamıstı. Btn bu iliskilerden cesaret alarak telefonla

Mevhibe Hanımefendi aracılığıyla istediğimiz randevuyu kabul

etti. Pembe Ksk'n giris katındaki kk salonda 55 dakika

sren bir konusma yaptık. Daha doğrusu beni dinledi ve

ara sıra bir iki cmleyle konusmaya yn verdi. Ben bu konusmaya

18 gen aleyhine ıkan idam kararından duyduğumuz

endiseyi belirterek basladım.

-Telaslanma Ağırnaslı, ben ortada bir idam furyası grmyorum.

Olsa olsa 3-5 kisi hakkında bir kesin hkme varılır.

Onları da biz meclislerde hallederiz- demisti.

-Pasam, parlamentonun yapısı bu umudu besleyici nitelikte

değil sanıyorum. Đsin sosyopolitik, sosyo-ekonomik nedenlerini,

bu olayları hazırlayan ortamı, dıs ve i etkenleri

yeterince bilen ka kisi olduğunu bilemiyorum, amma bizzat

sizin partiniz de bile byle msfik ve hosgrl bir davranısa

karsı ıkanlar olacağını sanıyorum,- dedim.

-Eveet...- dedikten sonra -o halde ne yapabiliriz?- diye ilave

etti. O sıralarda gzlerindeki rahatsızlık nedeniyle, katarakt

ameliyatı iin Paris'e gidecekleri duyulmustu. Bir olup

bittiden endiseliydik.

-Siz, ilk Talat Aydemir olayında -kan dklmeden silahı

teslim ederseniz koğusturma atırmam, amma sizi emekliye

sevkettiririm.- diye Talat Aydemir'e mesaj gndermis ve bu

sznz parlamentoda da tekrarlamıstınız. Birincide koğusturma

aılmadı, bunu biliyoruz. Sizden baska kimsenin

gc yetmezdi koğusturma atırmamaya, dedim. Glmsedi.

-Bu genlerin devleti devirecek, anayasayı yok edecek gte

olduklarını sanmıyorum. Konu herhalde Yargıtay'da titizlikle

incelenecektir inancındayım..- gibi bir mesajınız yeterli

olur, dedim. -Bu, adalete mdahale olmaz mı Ağırnaslı?- deyince

de; -Pasam, sıkıynetim komutanlarından bazıları,

basta Faik Trn, bildiriler yayınladılar ve infazların ok

yaklastığı su gnlerde... diyerek adalate aıkca yn verme abası

gsterdiler. Biliyorsunuz infaz deyimi sadece idamlar

iin kullanılıyor. Sizin salt adaletin gereklesmesi istikametindeki

uyarmanız, adalete olumlu ynde mdahale olur

inancındayım, elbette bunun seklini siz takdir buyurursunuzcevabını

verdim. Bunun zerine de: -Amma ben Yargıtay'dan

kimseyi tanımıyorum ki- dedi. -Pasam sizin bu gen

insanları tanımanız olanaksız elbette. Amma memleketin Đsmet

Pasası bir tanedir. Onu herkes tanır ve ondan gelecek

telkinlere ve uyarılara dost dsman kulak kabartmak zorunluğunu

duyar.- yanıtını verdim. Glmsedi. Ben de durup bir

sey sylemesini bekledim. -Sen konusmana devam et Ağırnaslı

seni dikkatle dinliyorum- demekle yetindi. Sonradan

bazı girisimlerde bulunduğunu duyduk, amma karanlık gler

kamuoyunu ylesine yanıltarak hazırladılar ve olaylar

yle gelisti ki korkulan sonu 6 Mayıs 1972 gecesi sabaha

karsı gereklesti.

Đnn'yle grsmemiz sırasında anayasayı ihlalin Trkiye'de

kez sz konusu olduğunu; bunlardan birinin devleti

yneten oğunluk partisi iktidarına, ikincisinin Silahlı Kuvvetler'in

bir blmne ait olduğunu, bunlarda vasıtaların yeterli

ve maksadı istihsale elverisli olduğunu, T.H.K.O. davasında

durumun ok farklı bulunduğunu aıklamaya alıstım.

Siyasi cinayetlere, failleri bulunamadığına gre iktidarı su

ortağı, hatta asıl sulu saymanın zorunlu olduğuna değindim.

-Mesruluğunu yitiren bir iktidara karsı direnme hakkını

kullananları sorumlu saymak gtr. Genliğin taptaze ve

gr kanı durmadan glleniyor pasam. Korkarım bu kan gl

bir gn onu dktrenlerle birlikte susanları da boğar.- deyince,

Đnn'nn kasları atıldı. -Stn i stn- diye sehpaya

konan st bardağını isaretledi. -Siz Trkiye'de zgrlk

demokrasiye doğru ilk olumlu adımları atan insansınızdiyerek

konusmayı yumusattım. ヨzgrlk demokrasi karsıt

fikirlerin birbirine tahammln gerektirir. Devlet, kaba

kuvvete karsı tarafsız bir uyanıklık gsterse, bazı dsncelerin

meclisten, hatta lkeden kovulması iin lin olayları dzenlemese

lkenin 12 Mart ortamına gelmesine gerek olmazdı...-

filan gibi szler syledim. Hibir sz alamadan Đnn'nn

yanından ayrıldım, amma yine de Đnn'nn bir seyler

yapacağı umudu bende uyanmıstı. Sonradan bazı girisimlerde

bulundu da. Anayasa Mahkemesi'ne atığı iptal davası,

infazı 50 gn kadar geciktirmis oldu, ama byk yerler isgal

etmis bazı kk kisilerin hıncı, isbirliki sermayesinin devrimci

eğilimleri sindirme abaları, acımasızca kmst

memleket ufkuna bir kez. Đnn'nn Deniz Gezmis'i -Hukuk

okuyormus, kaıncı sınıfta?- -ヌok akıllı ocukmus diyorlar,

doğru mu?- -Đngilizceyi iyi biliyormus yle mi?- gibi soruları

zihnimizi karıstırdı. Arkadaslarla yaptığımız değerlendirmelerde

Hseyin'le Yusuf'un lm cezalarının meclislerde mr

boyu hapse evrileceğinden ve Deniz'in cezasının onanacağından

kusku duyar olmustuk...-

Gn, gn kovaladı. Zaten mahkemelerde tıkanmıs olan

yasalar, mahkeme sonrası basvurmalarda da, kendini aynı

nitelikleriyle srdrd. Denizler bir sarkı syleme ncesi

duyarlığıyla, hcrelerinde dnn izini tasımadan beklediler.

Gn gn kovaladı. Mayıs geldi dayandı. Artık avukatları

son grsmelerini yapıyorlardı. Niyazi Ağırnaslı son grsmesini

syle anlatıyor:

-Son ziyaretimiz infazdan birka gn nce Zeki Oru

Erel'le birlikte olmustu. Hala bazı mitlerin bulunduğundan,

cumhurbaskanının vetosundan bahsettiğimizi gren Deniz

Gezmis -Yok ağbey- demisti, -bizim asılma kararımızı ok nceden

vermislerdi zaten, bunu hep syledik. Dileriz ki biz

bos yere lms olmayalım ve vatan satıcılarının oyunları anlasılsın

yoksul halkımızca. Bosa lms olursak iste o zaman

yazık olur.-

Gzlerimi gizlemek zorunda kaldım ve sustuk. Kısa bir

sre sonra,

-Bizi TAYLAN ヨZGワR'n yanına gmdrn ve infazlar

sırasında mutlaka bulunun. Burjuvazinin paavra gazeteleri,

korktular, dstler, bayıldılar gibi onurumuzu kırıcı yayın

yapmaya alısır. Duruma avukatlarımız tanık olmalılar,- dedi.

Grsme hcrelerine tek tek geliyorlardı. Hseyin Đnan'a

-Hadi sen br hcreye ge de Yusuf'u greyim- dedim bir

ara. Durup bir sey sylemek istedi. Sonra dudağı hafife aralanmıs

olarak ıktı hcreden. Yusuf'un dudaklarında acı bir

glmseme vardı. ワnde de korkudan hi eser yoktu. Gler

dengesinde henz uyanısı tamamlanmıs halkın karsısında

dıs smrden pay alan sermayenin ağır bastığının, bu

ağırlığa kurban edileceklerinin bilincindeydiler.-

Avukat Zeki Oru Erel ise son grsmesiyle ilgili anısını

syle anlatıyor:

-Mamak Askeri Cezaevi'nde, arsamba gnleri sadece tutuklu

yakınları grs yapabilirler. Haftanın bu gn; yani

arsamba gn, avukatlar mvekkilleriyle grstrlmezler.

3 MAYIS 1972 ヌARSAMBA...

Bir gn nce, 2 Mayıs 1972'de senatodan idam kararları

onaylanıp, ıktı.

11 gndr DENĐZ, YUSUF, HワSEYĐN alık grevini srdryorlar.

Greve basladıkları gn, greve gitmelerinin nedenlerini

belirten yazılı metni; cezaevi yneticileri, btn abalarımıza

karsın bize vermedi. Mamak Askeri Cezaevi'nde

kanunsuzluk, asıl; yasallık, istisna olduğundan bu konunun

zerinde fazla durmağa gerek yok sanıyorum. Bu durumda

de szl olarak, bize; alık grevine gitmelerinin nedenini

syle aıkladılar.

-Dısardaki gelismelere bakılırsa, mzn idamı kesin

gibi grnyor. Ayrı ayrı kapatıldığımız hcrelerimizde, Trkiye

isi sınıfı ve halkımız iin yapabileceğimiz son eylem,

ancak bu olabilir.-

3 MAYIS 1972 ヌARSAMBA. Bu tarih; sphesiz kisisel

olarak benim iin, zel bir anlam tasımaktadır. Zira; onları

en son grdğm gn: 3 Mayıs 1972 ヌarsamba gndr.

2 Mayıs'ta senatodan idam kararları ıkınca; savunmayı

stlenen biz 11 avukat, bir mucize dısında, idamların nlenmesinden

umudumuzu kesmistik. Dava sresince n de

yakından tanıma fırsatını bulmus olan bizler; onların lm

karsısında en ufak bir tereddt gstermeyeceklerini kesinlikle

biliyorduk. Bu konuda, hibirimizin en ufak bir sphesi

yoktu. Ancak, 11 gndr alık grevinde olduklarını da biliyorduk.

11 gnden beri sren alık grevinin, en sağlıklı kisiyi

bile, -fizik- olarak nasıl halsiz dsrebileceği kolaylıkla

tahmin edilebilir. Bu nedenle, alık grevine son vermelerini

kendilerine nermeye karar verdik. Đste, bu neriyi iletmek

zere 3 Mayıs 1972 ヌarsamba gn Mamak Askeri Cezaevi'ne gittik.

Onları mutlaka asmaya kararlı olanlar da alık grevinden

son derece tedirgindiler. Grev sresince, her gn, ilerinde

profesrlerin de bulunduğu Glhane Askeri Tıp Akademisi'nden

bir doktorlar heyeti cezaevine gelip muayene ediyor, 24

saatlik hcredeki yasamları; her yarım saatte bir, cezaevi ynetimince,

yazılı olarak saptanıyordu. Bu nedenle, grs yasağına

karsın bizi cezaevine aldılar.

Basta cezaevi mdr olmak zere 5-6 grevli, basımızda

dikilmis, Hseyin, Yusuf ve Deniz'le yaptığımız konusmayı

dinliyorlar. Sze Halit ヌelenk basladı:

-Biz, infazların durdurulması iin, hala, ciddi abalar sarfediyoruz.

Ancak, bu abalar sonu vermezse infazlar gereklesebilir.

Đnfazlar gereklestiği takdirde, biz avukatlar; sizin

infaz yerine sağlıklı ve rahat bir sekilde gidebilmeniz iin, alık

grevine son vermenizi neriyoruz. Sphesiz, bu konuda

karar sizindir.-

ヨneriye cevap iin bizden bir saat sre istediler. Ama, on

dakika kadar sonra Deniz, glerek geri geldi ve syle dedi:

-ヨnerinizi kabul ediyoruz. Sizlerden en az bir kisinin, infazlarda

mutlaka bulunmasını istiyoruz. Ancak, fasizm; bizlerle

ilgili halka yalan syleyebilmek iin, sizleri infaz mahallinde

bulundurmayabilir. Eğer byle bir durum olursa,

btn arkadaslar kesinlikle emin olsunlar ki, bir devrimciye

yakısır sekilde gideceğiz.-

Kendisine infazlarda iki avukatın bulunacağını, bu ynde

btn tedbirleri aldığımızı sylyoruz. Benimle rahat, kendinden

ve arkadaslarından kesinlikle emin bir havada biraz

daha grstkten sonra; konusmayı, gene Deniz bitirdi:

-SĐMDĐLĐK HOSヌAKALIN. ĐNFAZLARDA BULUSURUZ!-

Evet mayıs gn gn ilerliyordu. Ve sanki lm bekleyen

onlar değildi. ヨyle gen, yle meraklı bekliyorlardı hcrelerinde.

Son anlarına dek yasamayla, yurtlarıyla, insanlarla ilgili

seyler dsyordu akıllarına.

Deniz Yusuf ve Hseyin'le son grsmesine iliskin anılarını

Avukat Orhan Đzzet Kk syle anlatıyor:

-Yapabilecek her sey yapılmıs, sonu belli olmustu. Đnfazlarla

ilgili maddelik yasayı meclis onaylamıs, cumhurbaskanı

imzalamıstı. Her an infazların yapılması bekleniyordu.

Her de hcrelerindeydiler. 6 Mayıs'tan bir-iki gn nce

(tam hatırlayamıyorum) tutukevinden avukat istendiği haberi

geldi. Gittim. Tek tek yle de grstm (bu onları son

grsmd). Đnfazlarla, dısarıdaki politik ortamla ilgili bazı

seyler sordular. Tam ayrılacağım sırada Hseyin, Toprak ve

Tarım Reformu ヨn Tedbirler Yasa Tasarısı'ndan bir tane elde

edip kendisine getirmeye alısmamı rica etti. Tasarının

kylye ne getirip gtrdğn ğrenmek istiyordu. (O sırada

basında ve kamuoyunda sz konusu tasarı tartısılıyordu.)

Donup kalmıstım. Her an lme gtrlmesini bekleyen

bir insan, o zamana kadar hcresinde, adı reform olan bir

toprak yasasını okumak istiyordu. G toparlandığımı, hemen

sehre dndğm, bir yerlerden aldığım teksir ya da gazete

kpr benzeri bir tomar kağıdı geri gtrp ieriye yolladığımı

hatırlıyorum.-

Orhan Đzzet, Hseyin'in istediği seyleri getirmis fakat

kendisi grsememis, elden ieriye yollamıstı. Kprler ieride

Hseyin'e verilmisti. Hseyin gtrleceği ana kadar

-Toprak ve Tarım ヨn Tedbirler Tasarısı-nı inceledi. Notlar

dst kenarına, satırların altını izdi...

Ve Deniz de ve Yusuf da... Halkın hayatını dsnerek vardılar

Altı Mayıs'a...

:::::::::::::::::

ワヌ DAĞA AĞlT

Alığın

ıplaklığın acısı mı genisliyor

dalları

meyvaya ağıran rzgar mı

...

Dalgın bir kusun tsnden

sevdiğinin kalbine dsen asık mı

yağmuru emen toprak mı derinlesiyor

...

Yas mı tutmalıyım onurlu lme

halkın gzlerini dolduran izgilere

umudu mu ağırmalıyım

...

Ah, gidiyor iste gidiyor gz gre gre

sıcak titreyisi varlığını hayata adamısların

gidiyor

fkenin haykırısları

yasalarıyla gidiyor kahredisin

zulmn ve iğrenliğin buyruklarıyla gidiyor

toprağa dsen bakımsız yapraklar gibi değil

azarlanmıs ocukların kederiyle değil

doğusun ve sevmenin feryadıyla gidiyor

lm donatan arkadaslarım

...

Ah, gidiyor iste gidiyor gz gre gre

durutarak gndzleri geceleri

durutarak adanmıslığı, mertliği yceliği

damıtıp sevdalarına

nefesi toprağa asılamaya gidiyor arkadaslarım

...

Bulutlar da hafif mi kar taneleri kadar

zgrlğn borcu mu deniyor

...

Yaralar mı aılıyor yoksulluğa

ezilmisliğin isyanı mı sesleniyor

...

Ah, gidiyor iste gidiyor gz gre gre

birer rzgar uğultusu bırakarak yanan atese

N. Behram Mayıs 1972

:::::::::::::::::

6 MAYIS'IN ĐLK DAKĐKALARINDA DENĐZ, YUSUF VE HワSEYĐN'ĐN

HワCRELERĐ AヌILDI... ZĐNCĐRE VURULDULAR...

1972 Mayıs'ının 5'inci gn Resmi Gazete'de bir kanun yayınlandı.

-Đnfaz-a iliskindi. Kanun yayınlanmıstı fakat hkml

vekillerinin 2.5.1972 ve 4.5.1972 tarihlerinde verdikleri

iki ayrı -karar dzeltme- istemine henz bir yanıt gelmemisti...

Kanunun yayınlandığı gn, hkml vekillerinden Ersen

Sansal ve Mkerrem Erdoğan, Mamak Cezaevi'ne geldi. Denizlerle

grsmek istediklerini bildirdiler. Beklemenin sonu

gelmiyordu. Saat 17.00 olmustu. Hala grsememislerdi. Ayrılmak

zorunda kaldılar.

Ve yavas yavas karanlık kt. Đlerleyen dakikalar 6 Mayıs'a

devirdi gn. Artık Mayıs'ın 6'sıydı...

Ankara'nın gğnde ılınmaya direnen bir gece yarısı.

Ege'nin ve Akdeniz'in ılınmıs rzgarı u vermis Ankara'da.

Ege'de dallar yırtılmıs. ヌieğe durmus tomurcuklar. Akdeniz'de

ilk turfandalar dirilmeye baslamıs. Ilınan hava, uzansın

istiyor Anadolu'ya. Ankara'da dğmlenmis. Durmus.

Burulmus. Bu bahar gecesinde Ankara sisli. Suskun. Susturulmus.

Yağmur yağıyor Sivas'ta. Yamalarda beyazlıklar baslıyor

Doğu'ya doğru. Kar daha ekilmemis. ヌektikleri, ekilir cinsten

değil Doğulunun. Binlerce can, kulağını Ankara'ya dikmis.

Karanlık altında bir haber bekliyor havadan.

Kar daha ekilmemis. Ankara'ya vuruyor serinliği.

Ankara'da dal fidan; ellerinde bıkılarla gelenlerin

ayak seslerini dinliyor.

Yeni bir gnn ilk dakikaları. Demir topuklar ınlatıyor

betonu. Sokakların gzleri yumuk. Geceleri sokağa ıkması

yasaklanmıs Ankaralıların. Binlerce gz uyanık ev ilerinde,

aık, bekliyor... aylardır yoldaki haberi, lm haberini... An

an beklenen uykusuzluk gelip irkiltti krpecik bedenleri.

Mayıs'ın 6'sıydı. Safak skmeden, gerilemeden karanlık,

gn ykselmeden, darağacına ıkacaktı Deniz, Hseyin, Yusuf.

Grevliler doldurmustu her yanı. Sanki bir seylerden bir

seyleri kaırıyorlardı. Telas iindeydiler.

Gvenlik kuvvetlerinde btn izinler kaldırılmıstı. Bes

kisi lmle yz yze getirilmeyi bekliyordu. ワnn durdurulacaktı

yreği. Đkisi avukattı; durdurup yreklerini, darağacında

kisiyi seyredeceklerdi.

Saat 00.30 olmustu ki, Halit ヌelenk ve Mkerrem Erdoğan'ın

evleri nnde grevliler belirdi. Arabaları gelmisti,

bindiler...

Yollar bombostu. Semtlerinden ayrılıp Merkez Cezavi'ne

doğru yneldiler.

Ankara'da Mamak Askeri Cezaevi ok sayıda kuvvetle

evrilmisti. Tanklar ve ember ember gvenlik grevlisiyle,

yksek dereceden gvenlik grevlileri ve yksek rtbeli subaylar,

sağa sola gidip geliyorlardı. Telsizlerle srekli olarak

komut alınıp veriliyordu. Cezaevinin ii dısı projektrlerle

aydınlatılmıstı.

Bir ara bir telsiz komutu btn bekleyenleri harekete geirdi.

Grevliler Mamak Askeri Cezaevi iinde Deniz'in bulunduğu

hcreliklere doğru yneldiler. Kaldıkları hcrelerin

birer birer kapıları aıldı. Gidecekleri haberi verildi.

Yusuf ve Hseyin daha nce yazdıkları son mektuplarını

koyunlarına koymuslardı. Grevliler ilkin, hcresinde Deniz'i

ayaklarından zincire vurdular. Ellerini arkadan bağlayıp

dısarı ıkardılar. Zincirler yrmesini engelliyordu. Bir

grevli zincirleri kaldırarak yrmesine yardımcı oluyordu.

Dısarda her biri iin ayrı bir zırhlı araba bekliyordu. Deniz

hcresinden ıkarılmıs, koridordan geiyordu. Koğusların

kapılarının aıldığı koridora geldiğinde, haykırarak kapalı

kapılar ardındaki arkadaslarına veda etti. Ve grevliler

arasında zırhlı arabaya doğru yrd.

Arabaya bindirip kapılarını kilitlediler.

Yusuf ve Hseyin de aynı sekilde alındılar ve aynı yerde

haykırıp, arkadaslarına veda etmelerinden sonra, ayaklarından

zincire vurulmus, elleri arkadan bağlanmıs bir durumda

zırhlılara bindirildiler.

Yeni bir telsiz komutuyla zırhlılar harekete geti. Mamak

Askeri Cezaevi'nin karanlıkta buruk sessizliği, arabaların

grlts uzaklasınca daha da yoğunlastı. Ve gz gz kapalı

gkyznn altında bkld kaldı. Uzaklasan sesler ierdekilerin

kulaklarında ağır ağır donuklasıp ınlamaya dnst.

Arabalar arka arkaya Merkez Cezaevi'ne yanastılar. Bir

sre kosusmalar, konusmalar ve hazırlıklardan sonra birer

birer zırhlıların kapıları aıldı.

Deniz'i basgardiyan odasına getirdiler. Yusuf ilerde bir

baska kk odaya, Hseyin avukatlarla mahkumların grsme

odasına getirildi.

Basgardiyan odası avluya bakıyordu. Zifiri geceyi, Ankara

Merkez Cezaevi'nin ısıkları kendi gcnde elmisti. Avludaki

darağacına, alaca karanlık altında ısık vuruyordu. Deniz,

yz pencereye dnk olarak oturtulmustu. Grevliler

omuzlarından tutuyordu. Ayakları hala zincire vurulmus, elleri

bir daha zlmemek zere arkadan bağlanmıstı.

Basgardiyan odasında asağı yukarı, yirmi-otuz yksek

dereceden grevli vardı. Cezaevi grevlileri, merkez komutanları,

gvenlik grevlileri, Tevfik Trng, Đnfaz Savcısı

Sami Uğur ve diğerleri...

Deniz son mektubunu nceden hazırlamamıstı. Son

mektubunu darağacının karsısında yazdıracaktı. Bir zabıt

katibi ve daktilo getirttiler.

Sigara ieceğini syledi. Bir grevli Deniz'in sigarasından

bir tane ağzına koyup yaktı. Bir iki nefes ektikten

sonra geri aldı. Deniz istedike veriyordu.

Darağacına bakarak son mektubunu yazdırmaya basladı:

Merkez Cezaevi

Baba

Mektup elinize gemis olduğu zaman aranızdan ayrılmıs

bulunuyorum. Ben ne hadar zlmeyin dersem yine de

zleceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu metanetle karsılamanı

istiyorum, insanlar doğar, byr, yasar, lrler,

nemli olan ok yasamak değil, yasadığı sre iinde fazla

seyler yapabilmektedir. Bu nedenle, ben erken gitmeyi normal

karsılıyorum, ve kaldı ki, benden evvel giden arkadaslarım

hibir zaman lm karsısında tereddt etmemislerdir.

Benim de dsmeyeceğimden sphen olmasın, oğlun

lm karsısında aciz ve aresiz kalmıs değildir, o bu yola

bilerek girdi ve sonununun da bu olduğunu biliyordu, seninle

dsncelerimiz ayrı, ama beni anlayacağını tahmin

ediyorum. Sadece senin değil, Trkiye'de yasayan Krt ve

Trk halklarının da anlayacağına inanıyorum. Cenazem

iin avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya

da bildireceğim. Ankara'da 1969'da len arkadasım Taylan

ヨzgr'n yanına gmlmek istiyorum. Onun iin cenazemi

Đstanbul'a gtrmeye kalkma, annemi teselli etmek

sana dsyor, kitaplarımı kk kardesime bırakıyorum,

kendisine zellikle tembih et, onun bilim adamı olmasını

istiyorum, bilimle uğrassın ve unutmasın ki, bilimle uğrasmak

da bir yerde insanlığa hizmettir, son anda yaptıklarımdan

en ufak bir pismanlık duymadığımı belirtir, seni, annemi,

ağabeyimi ve kardesimi devrimciliğimin olanca atesi ile

kucaklarım.

Oğlun DENĐZ GEZMĐS

Deniz basgardiyan odasında son mektubunu yazdırmaktayken,

dısarda stleri basları didik didik, don, orap, ayakkabı

iine kadar arandıktan sonra avukatları Halit ヌelenk

ve Mkerrem Erdoğan ieri alındılar.

Đlkin infaz savcısı Sami Uğur'la karsılastılar. Savcı onlara

son -kararı dzeltme istemleri-nin red olunduğunu szl olarak

iletti. -Hukuki btn formaliteler tamamlandı- dedi...

Avukatlar basgardiyan odasına getirildiler. Deniz onları

grnce glmsedi ve -Hosgeldiniz- dedi. Metin bir grns

vardı. Saı traslıydı.

Bir ara infaz savcısı Sami Uğur, Deniz'e doğru eğilerek

-Nasılsınız?- dedi. Deniz -ヌok mutluyum ve rahatım- diye

yanıtladı. Ve devamla mektubunun tamamlandığını syledi...

Mektubu infaz savcısına verdiler. Avukatları, Deniz'e bir

arzusu, diyeceği olup olmadığını sordu. Deniz onlara -Cezaevindeki

btn arkadaslarımı benim tarafımdan pn. Onlara

ve dısardaki btn devrimci arkadaslara selam ve sevgilerimi

syleyin. Her ikiniz de idam sehpasına nasıl gittiğimize

tanık olun ve bunu anlatın- dedi.

Avukatlar, Deniz'in yanından ayrılıp Yusuf'un olduğu

odaya geldiler. Zincire vurulmus ve bağlı bir durumda oturan

Yusuf'un, avukatları grnce, yzn bir glmseme kapladı

ve onlara -hosgeldiniz- dedi. Arkasından -Babam infazı biliyor

mu?- diye sordu. Avukatlar -Biliyor- dediler. Yusuf -Ne

durumda?- diye srdrd. Avukatlar -Metin ve soğukkanlıdiye

yanıtladılar.

Avukatlarının bir diyeceği olup olmadığını sormaları zerine

Yusuf, -ヌok iyiyim!- dedi. Ve su szleri ekledi -Biz inanıyoruz

ki, bu mcadele bizim lmemizle son bulmayacak...-

Kısa bir suskunluktan sonra Yusuf avukatlarına -Son bir kez

Deniz'i grmek istiyorum- dedi.

Đnfaz savcısı Yusuf'un bu sz zerine -Buna ne lzum

var- diye araya girdi. Avukatlar -Đdam hkmllerinin son

arzularının yerine getirilmesi bir gelenektir, bunda bir sakınca

yoktur, her nn de birbiriyle grstrlmeleri gerekirdiye

direttiler.

Yusuf odasından alınarak Deniz'in yanına getirildi.

Sanki, gnlerce sren lm orucundan, ıkan onlar değildi.

Sanki, az sonra darağacında can verecek olan onlar değildi.

Uzun bir hasretlikten sonra bulusan iki kardes gibi kucaklastılar.

ヨpstler. Dizleri ayaklarındaki zircirleri zorladı

bir an. Omuzları arkalarından bağlı kollarını zorladı bir

an. Sessiz bakıslarla veda ediyorlardı birbirlerine. Đkisi de

birbirlerine, yapacakları seylerden emin bir duyguyla bakıyorlardı.

Ayları, yılları tutmustu arkadaslıkları, daha nce birok

kez birlikte lme gidip gelmislerdi.

Simdi bu son yolculuklarından bakısları, saniyelerle sınırlıydı.

Bakıstılar... Bir mr boyu kadar uzun bir bakıs... Ama

bir kelebeğin mr kadar bile değil...

Birlikte -Tamam- der gibi grevlilere baktılar. Yusuf dnd,

grevlilerin arasında zincir sıkırtılarıyla odasına doğru

yrd...

Bu sırada avukatlar Hseyin'in olduğu odaya ynelmislerdi.

:::::::::::::::::

TUTANAKLAR (2)

Tuzlu suda yarası pisen ayak

ve pasıyla kelepenin incelen bilek kemikleri

yıllarca tasınsa da

ıplak etin altında acısı donuklastı

...

Ve ter

ve ipekten dklen uyku

ve halka halka aılan bahar sabahları

kırılan kaburgaları

gkkusağıyla sardı

...

Dostlarından gelen haberler

meraktan bir ps seli doldururken gvdene

gururla ykselen bakısını

toprağa dsrmek iin

dsman bosuna abaladı

...

Artık denizlerdeki dalgalar kadar azgın

ayırlar kadar ferahsın

Yreğin askla rselenmis bir kerre senin

N. Behram 1972

:::::::::::::::::

TELASLANMISLAR, DENĐZ'ĐN AYAĞIlNDAKĐ ZĐNCĐRĐ

AヌAMIYORLARDI... DENĐZ GワLワMSワYORDU.

Avukatlar Hseyin'in olduğu odaya girerlerken bir albayla

karsılastılar. Albay -Dini telkin istemiyorlar- dedi. Bunu

anlamlı bir sesle sylemisti. Mslman olmadıklarını ağrıstırmak

istiyordu.

Avukatlar -Bu sadece onların bileceği bir is- dedi. Albay

-Tabii siz de bilirsiniz,- diye aynı sezdirmeyi, bu kez avukatlara

yneltti.

Aylardan mayıstı. Gnlerden Mayıs'ın 6'sı. -Hıdırellezgn

diye yazıyor takvimler, -Alaam, Samsun, Geyikasan

Hıdırellez gn... Karacabey, Bursa Hıdırellez senlikleri...-

Halkın her yıl sevgili gibi karsıladığı bir gn. Dargınların barıstığı,

ocukların, canlıların, doğanın senlendiği, armağanlar

alınıp verildiği bir gn.

Yerlesmis Đslam geleneğine gre Hıdır ve Đlyas peygamberlerin

her yıl bulustuklarına inanılan gn. Đnanısa gre

lmszlğe erismis bu iki peygamberin bulusmaları, kutlanarak

anılır.

Avukatlar Hseyin'in bulunduğu odaya girecekken duydukları

bu szle sinirlenmislerdi. Hseyin babasını dsnyordu

odada, Hıdır'dı babasının adı, Hıdır Đnan.

Aylardan mayıstı. Gnlerden Mayıs'ın 6'sı. Đnanısa gre

lmsz peygamber Hıdır baba baharın mustulayıcısıdır.

Bastığı yerde gller aılır, blbller tsmeye baslar, baharın

bereketi hissedilir... O gn sarkılar syleme gndr.

Kızlar evliliğe niyet tutar. Hastaların iyilesme umudu dirilir,

tazelenir. Canlıların canı yakılmaz. Karıncaların bile incinmesinden

sakınılır. Đyilik gndr Mayıs'ın 6'sı. Hıdırellez,

halkın gndr...

Avukatlar albaydan geip Hseyin'in bulunduğu odaya

girdiler. Hseyin de Deniz ve Yusuf'un durumundaydı. Birka

grevli omuzlarından tutmaktaydı.

Avukatlarını grnce byk bir mutluluk ve derin bir glmsemeyle

-Hosgeldiniz- dedi. Avukatlar ona bir arzusu

olup olmadığını sordular. -Bir arzum yoktur. Sizlere ok tesekkr

ederim.- dedi.

Sonra Hseyin avukatlarına -Babam Ankara'da mı?- diye

sordu. Avukatlar Ankara'da olduğunu sylediler. Hseyin

-Nasıl?- diye srdrd sorusunu.

-Đyi ve seninle iftihar ediyor- diye yanıtladı avukatları.

Bu arada avukatlar grevlilere Hseyin'in de arkadaslarıyla

vedalastırılmasını hatırlattılar.

Hseyin aynı sıcaklık ve canlılıkla Deniz ve Yusuf'la odalarında

birer birer kucaklastı. Zincirleri ve bağları, nn

de bu vedalasma anında gvdelerine alabildiğine ağırlık veriyordu.

Omuzları ve baslarının hareketiyle birbirlerine sokuluyorlardı.

Hseyin nce basgardiyan odasında Deniz'le, sonra yandaki

diğer odada Yusuf'la, konusacak ok seyleri olan, ama

ayrılmak zorundaki insanların can sevinciyle bakıstı. Hibir

sey sakadan değildi. Fakat yasayan glmseyislerinde, ocuksu,

sakacıl bir incelik vardı.

Bir birlikteliğin, yasamadaki son karsılasmaları da bylece

bitti. Hseyin grevliler arasında bekleme yeri olan, avukatlarla

mahkumların grsme odasını getirilip sandalyesine oturtuldu.

ワ de ilkin kendisinin asılmasını isteyen bir duygu tasıyordu.

Onları darağacına ıkmak değil, darağacına ıkacak

arkadaslarını seslerden, kıpırtılardan dinlemek zorunluluğu

incitiyordu. Fakat bu son deneylerine de dik duruyorlardı.

Saat 01.00'i geiyordu.

Bu ara avukatlar Deniz'in bulunduğu odaya dndler.

Deniz ayakları zincirli, elleri arkadan bağlı bir durumda

darağacına bakan pencereye karsı oturduğu yerden yazdırdığı

son mektubunu tamamlamak zereydi. Onun bitirmesini

beklediler.

-... Son anda yaptıklarımdan en ufak bir pismanlık duymadığımı

belirtir, seni, annemi, ağabeyimi ve kardesimi devrimciliğimin

olanca atesiyle kucaklarım... Oğlun Deniz Gezmis.-

Mektup tamamlanmıstı.

Đnfaz savcısı Sami Uğur, Deniz'e sokulup, elindeki basılı

kağıttan idam kararının zetini okuyup; bir diyeceği olup olmadığını

sordu. Deniz, kararın kendisine ait olduğunu, bir

diyeceği olmadığını belirtti.

Savcı grevlilere -zincirleri zn- dedi. Bir grevli yarı

telaslı, yarı ekingen bir tavır iinde, elindeki anahtarla zincirlerin

kilidini kurcalamaya basladı... Aamıyordu. Elindeki

anahtar kilide uymuyordu. Bunun zerine basgardiyan birka

anahtar daha verdi. Kilidi yine aamadılar.

Bu durum odadakilerde yeni bir sabırsızlık havası estirmisti.

Kendi kendine sylenenler vardı.

On bes dakika kadar beklenildi. Birisinin -Zincirleri zmeye

lzum yok, zincirleriyle ıkarılsın- dediği duyuldu. Đnfaz

savcısı Sami Uğur -Bunlar efendi ocuk, prangayı zelimdiye

karsılık verdi ve -Kilidi kim kilitlediyse acele bulunkomutunu

verdi.

Adamı bulup getirdiler. Ve zincirler zlebildi. Deniz zincirlerini

zen adama -Postallarımın bağını bile bağlamaya

vakit bırakmadan beni apar topar buraya getirdiler. Sehpada

bu haliyle postallarım ayaklarımdan dsecekler. Onları

bağla..- dedi. Grevli, Deniz'in postallarını bağladı.

Bu arada Deniz'e, beyaz bezden dar bir idam gmleği giydirdiler.

Ayaklarına kadar uzandı...

Gitme vakti gelmisti.

Deniz avukatlarına dnerek veda etti. ヌevresini acı bir

glmsemeyle szd ve avludaki sehpaya doğru metin adımlarla

yrd.

Đdam gmleğinin dar olması ve ellerinin bağlı olması nedeniyle

sehpaya destekle ıktı. Sehpada ayaklı bir tabure

vardı. Deniz ona da ıkıp ilmiği boynuna kendisi geirmeye

alıstı.

Đlmiği boynuna geirdiğinde, seyredenlerden bazıları, cellada

baslarıyla tabureyi ek isareti veriliyordu. Deniz birden,

safağı daha skmemis bu bahar sabahının, serin sessizliğine

doğru yankı veren bir sesle bağırmaya basladı:

-YASASIN TワRKĐYE HALKININ BAĞIMSIZLIĞI, YASASIN

MARKSĐZM-LENĐNĐZMĐN YワCE ĐDEOLOJĐSĐ, YASASIN

TワRK VE KワRT HALKLARININ BAĞIMSIZLIK

MワCADELESĐ, KAHROLSUN EMPERYALĐZM!-

ヌevredeki grevliler telaslandılar. Deniz'in son szcğ

bitmemisti ki, cellat aceleyle tabureyi altından ekti. Ciğerinden

ykselen son szcğ tasıyan nefes, dudağına varamadan,

gırtlağında tıkandı.

Taburenin ekilmesiyle Deniz bosluğa yığılmıstı. Fakat

onun uzun boyunu cellat hesap edememisti: Deniz'in ayakları

taburenin altındaki masaya arptı. Hemen masayı da ektiler.

Saat 01.25'i gsteriyordu.

Gardiyan, imam ve sivil personel, gelenek gereği saygı

durusunu gemisti. Avukatların yzlerini derin bir hzn

doldurmustu. Denizgili lme mahkum eden 1 No'lu Sıkıynetim

Mahkemesi'nin Baskanı Tuğgeneral Ali Elverdi, elleri

arkasında; ağzında sigara Deniz'i seyrediyordu. Ankara savcısı

Fazıl Alp, Tevfik Trng, Sami Uğur, yksek rtbeli

birok subay, gardiyanlar, sivil grevliler, imam, avukatlar

doktor infazda hazır bulunmustu. ヨzellikle imamın asırı derecede

duygulandığı grlyordu. Đnfaz savcısı Sami Uğur,

kendince espriler yapıp yine kendi glyordu.

Deniz'in gğsne, karar zetini ieren bir beyaz karton astılar.

On dakika kadar sonra, grevli doktor gmleğini sıyırıp

nabzına baktı. Deniz'in nabzı arpıyordu. Beklediler...

On-on bes dakika sonra nabza tekrar bakıldı. Deniz'in

nabzı durmamıstı. Bekliyorlardı. Deniz ipin ucunda bir dal

gibi, alaca havada ağır ağır dnyordu. Sadece bası ve postalları,

uzun ince beyazlığın iki ucunda, iki gri noktaydı.

Gemerek'te yakalandığı gn kalbi ve beyni arasında dolastırdığı

lm duygusu, onu darağacında, boynunda bulmustu.

Elli dakika ylece kaldı.

02.15'de ipi kestiler.

:::::::::::::::::

KANAYAN ワZワMLER

Elleri bağlı, bilekleri

gzleri aık... kan yok gzkapaklarında

yalnız gevseyen bir omurga, kırılan ayna paraları

...

Yalnız gevseyen bir omurganın

salara bulasan ıslaklığı

cansız sarkısı bir gvdenin

...

Hayır, bağırmak iin vakit erken

geceyi blmeliyiz geceyi...

halkın ırpınıslar biriktiren karanlığını,

gl yapraklarında yağmur taneleri gibi

lm sabırla tasımalıyız bağrımızda

...

Isık kırılıyor --nasıl olsa kırılacaktı--

oksarken gvendiğimiz hayat

karanlıklara alısarak baskaldırdı

bulut gibi tasınan pankartlarla

olgun meyvalardan fıskıran suyla

acının ve akmayan gzyasının sırrıyla

ah, bir ter gibi gitgide soğuyan kansız ller

kanayan zmleri gryorum

kanayan zmleri

yasadığımız bağ evlerinde

bağ evlerinde

N. Behram 1972

:::::::::::::::::

YUSUF ODASINDAN ALINIRKEN -DENĐZ-ĐN SESĐNĐ DUYDUM- DĐYORDU...

Deniz darağacından indirilip gtrlrken, Yusuf'u odasından

ıkardılar. Basgardiyan odasına getirdiler. Gelirken

-Deniz'in sesini duydum- diyordu. Deniz'in oturmus olduğu

sandalyeye bu kez Yusuf'u oturttular.

Ayaklarındaki zincirler zld. Kendisine hkm okundu.

Bir diyeceği olup olmadığı soruldu. -Bir diyeceğim yok

karar bana aittir- dedi.

Doktor ağırdılar. Yusuf -Hibir seyim yok, sanki komada

olsam asmayacak mısınız? dedi.

Bu arada Yusuf babasına yazdığı ile kyndeki akrabalarına

ve ky halkına yazdığı son mektuplarını avukatlarının

almasını istedi. Yusuf son mektuplarını drt gn nce cezaevindeki

hcresinde yazmıs, koynuna koymustu.

Mektupları infaz savcısı aldı. Yusuf -Mektuplarını yerlerine

verecek misiniz?- diye sordu. Đnfaz savcısı -Elbette vereceğiz,

bize gvenin yok mu?-, diye yanıtladı. Yusuf glmseyerek,

-Niye gvenim olsun?- diye karsılık verdi...

Yusuf'un babasına yazdığı son mektubu syleydi:

Salı

2.5.1972

Sevgili Babacığım...

Bu mektubu aldığın zaman ben ebediyen bu dnyadan g

etmis olacağım. Ne kadar sarsılacağını tahmin ediyorum. Bir

buuk seneden beri benim yzmden nasıl znt iinde olduğunuz

malum. Bu son olayı da metanetle karsılamanızı sadece

dileyebiliyorum.

Babacığım, bu olayda da annemin ve Ycel'in senin tesellilerine

ve desteklerine ihtiyaları ok. Bunun iin ne hadar

metin olursan, hem senin sağlığın iin, hem de onlar iin o

kadar iyi olur. Elbette ki, yıllarca emek verip yetistirdiğin bir

oğulun, birgnde ldrlmesi kolay gğslenecek bir olay değildir.

Fakat siz benim ne iin, kimlere karsı mcadele verdiğimi

biliyorsunuz. Ben bu aıdan rahat ve vicdan huzuru

iinde gidiyorum. Sizlerin de bu bakımdan rahat ve huzur

iinde olduğunuzu ve olacağınızı biliyorum.

Babacığım, annemin ve Ycel'in senin desteklerine muhta

olduklarını yukarda sylemistim. Onları rahat ettirmek

iin btn gcn kullanacağından zaten eminim. Babacığım

burada sunu ilave edeyim ki, Ycel'in hastalığından kendimi

sorumlu hissediyorum. Ycel iin her seyinizi ortaya koyacağınız

konusunda da kuskum yok. Ablamlar iin syleyeceğim,

fazla zlmesinler. Olayın sarsıntıları getikten sonra

normal hayatlarını devam ettirsinler. Mehtap'a ne diyeyim...

Benim iin her zaman bol bol pn.

Babacığım cezaevinde kalan arkadasları arasıra yoklarsan,

hallerini, hatırlarını sorarsan ok memnun olurum. Her

biri oğlun sayılır. Dısarda bizler iin uğrasan dostlarımı ve

dostlarını hibir zaman unutmayacağını biliyorum.

Mektubum burada biterken sizi, annemi, Ycel'i, ablamı,

Aziz ağabeyi, Mehtab'ı hasretle kucaklarım babacığım... Sağlıcakla

kalın.

HOSヌAKALIN

T. Yusuf Aslan

Yusuf'un babasına yazdığı bu son mektubu yerine verilmisti,

fakat kyne ve akrabalarına yazdığı mektup yerine

verilmedi.

Yusuf'un infaz savcısına -Niye gvenim olsun?- karsılığı

daha sonra haklılık kazanmıstı.

Savcıyla bu konusması sırasında Yusuf'un beyaz idam

gmleğini getirdiler. Yusuf -Beyaz gmleği giymesem asamaz

mısınız?- diye sordu. -Usl byle- diye karsılık verdiler.

Bu ara Yusuf karsısında oturan ve evresindekilerin kendisine

-mdr bey- dediği birine (Birinci Sube Mdr'ne)

-Yine iskencelere devam ediyor musunuz?- diye sordu. Mdr

birden irkilip, -Biz yle bir sey yapmayız- diye yanıtladı.

Yusuf glmseyip basını hafife bkerek, -Peki elektrik iskencesi

nasıl gidiyor?- dedi. Mdr yine -Bizde byle bir sey

yoktur- diye yanıtlayınca, Yusuf, mdre -Sizin ocuğunuz

var mı?- diye sordu. -Bir kızım var- diye karsılık verdi mdr.

-Nerede okuyor?- diye sorusunu srdrd Yusuf; mdr

de -Okula gitmiyor, daha kk bir kız- dedi. Daha sonra

mdr Yusuf'a ODTワ'de hangi blmde okuduğunu sordu.

Yusuf -Fizik blm ikinci sınıfta idim- diye yanıtladı.

Yusuf'un konusmasındaki rahatlıktan onun idam edilecek

biri olduğunu unutmustu sanki mdr. -Đkinci sınıfta idimdeyisi

birden havayı etkiledi.

Daha sonra Yusuf'a avukatları -sigara ier misin?- diye

sordular. -Son bir defa ieyim- diye yanıtladı.

O ara tuvalete gitmek istediğini syledi. Đnfaz savcısının

izniyle tuvalete gtrdler. O tuvaletteyken savcı -Dikkat etsinler,

orada pencere vardır- diye seslendi.

Yusuf tuvaletten dndğnde, infaz savcısı -Yusuf'u bekletmeyelimdedi.

Beyaz gmleği giydirdiler.

Yusuf avukatlarıyla vedalasıp, gler bir yzle idam sehpasına

doğru yrd. Masaya ve tabureye ıktı. Đlmiği boynuna

geirmisti ki gr bir sesle bağırarak syle syledi:

-BEN HALKIMIN BAĞIMSIZLIĞI VE MUTLULUĞU

ĐヌĐN SEREFĐMLE BĐR DEFA ヨLワYORUM. SĐZLER, BĐZĐ

ASANLAR SEREFSĐZLĐĞĐNĐZLE HER GワN ヨLECEKSĐNĐZ.

BĐZ HALKIMIZIN HĐZMETĐNDEYĐZ. SĐZLER AMERĐKA'NIN

HĐZMETĐNDESĐNĐZ.. YASASIN DEVRĐMCĐLER

KAHROLSUN FASĐZM..!-

Yusuf bağırırken seyredenler arasından biri aceleci bir

sesle -Sehpaya vur, sehpaya vur, sehpaya vur- diyordu. Celladın

hareketleri abuklastı. Yusuf ayağıyla tabureye vurmaya

alısırken cellat onu altından ekti, sonra masayı da aldı.

Yusuf'un da son szcğ ağzında kalmıstı. Bosluğa akılmasıyla

birlikte disleri kenetlenmis, adeta son szcğ ısırarak

sylemisti...

Saat 02.25'i gsteriyordu.. Aynı kisiler onu da aynı sekilde

seyrettiler... Ağır ağır dnyordu ipin ucunda. Sonra bir

kle halinde durdu. Sadece esintiyle idam gmleğinin uları

uusuyordu...

02.50'de ipi kestiler...

Az sonra Hseyin, Merkez Cezaevi'ndeki avukatlarla

mahkumların grsme odasından alınıp, basgardiyan odasına

getirildi. Deniz ve Yusuf'un daha nce oturtulduğu sandalyeye

oturtulup, ayaklarındaki zincirler zld.

O sırada avukatları, Hseyin'e sigara vermek istediler.

Hseyin imeyeceğini syleyip tesekkr etti.

Bir ara infaz savcısı Hseyin'e, -Sarız'ın iinden misiniz,

kynden misin?- diye sordu. Hseyin -Sarız'ın iindenim,

siz Kayseri'nin neresindensiniz?- dedi. Đnfaz Savcısı -Kayseri'nin

iindenim- diye karsılık verdi.

Ve savcı bu konusmadan sonra, hakkındaki idam kararını

Hseyin'e okuyup, sordu: Hseyin -Karar bana aittir, bir

diyeceğim yoktur- dedi. Bu ara Hseyin daha nce hcresinde

babasına yazdığı kısa mektubunu alıp, babasına vermelerini

syledi... bu son mektubunda Hseyin sunları yazmıstı:

-Babama, Anneme, Kardeslerime ve yakın arkadaslarıma,

Syleyecek fazla sz bulamıyorum.

Bir insanın sonunda karsılasacağı tabii sonu bildiğiniz

sebeblerden dolayı erken karsıma ıktı.

ワznt ve acınızı tahmin ediyorum.

Đleride durumu ok daha yakından anlayacağınız inancındayım.

Metin olunuz.

ワznt ve acılarınızı unutmaya alısınız.

Btn varlığımla hepinize kucak dolusu selamlar, sevgiler!..

Yazılacak ok sey var, fakat hem mmkn değil, hem de sırası

değil...

Candan selamlar...

Hseyin Đnan

Hseyin son mektubunda da yasadığı srece ağır olan, az

konusan kisiliğini srdrms, kısa bir mektup bırakmıstı.

Đnfaz savcısının mektubu almasından sonra Hseyin,

avukatlarına dnerek -ayağımda bu beyaz lastik papular

var, ayakkabılarımı giymeme fırsat vermediler, ullanırcasına,

adeta havalandırarak apar topar getirdiler, babama syleyin,

bu lastikleri grdğ zaman, ayakkabısı yokmus diye

zlmesin. Hcrede kalan ayakkabılarım, Askeri Cezaevi'ne

hediyem olsun- dedi..

O sırada infaz savcısının -Hseyin'i bekletmeyelim- dediği

duyuldu. Hseyin'e beyaz idam gmleği giydirildi.

Hseyin avukatlarına veda etti ve evresine dnerek -Bu

mcadele bizimle bitecek mi?- dedi..

Daha sonra beyaz gmleği iinde sehpaya doğru dik ve

metin adımlarla yrd. Sehpaya ıktı, tabureye ıkmadı.

Son szlerini tabureye ıkmadan, ilmiği boynuna takmadan

bağıracaktı.. Aceleci sesin sahibine adeta, sessizce oyun bozanlık

etmisti...

Hseyin saat sabahın 03.00'nde, safağın skmeğe sabırsızlandığı

bir sırada, son karanlığında gecenin, sehpanın stnde

bağırarak karanlığa karsı sunları syledi:

-BEN SAHSĐ HĐヌBĐR ヌIKAR GヨZETMEDEN, HALKIMIN

MUTLULUĞU VE BAĞIMSIZLIĞI ĐヌĐN SAVASTIM.

BU BAYRAĞI BU ANA KADAR, SEREFLE TASIDIM. BUNDAN

SONRA BU BAYRAĞI TワRKĐYE HALKINA EMANET

EDĐYORUM. YASASIN ĐSヌĐLER, KヨYLワLER VE YASASIN

DEVRĐMCĐLER, KAHROLSUN FASĐZM...!-

Bu son szlerinden sonra Hseyin, boynunu ilmiğe geirdi

ve ayağının altındaki tabureyi bir iki tekmeyle devirip,

kendi infazını yaptı.

Đnce dal bedeni bosluğa dst... Đleri geri sallanıp dnd...

Deniz ve Yusuf'la bir kez daha bulustu...

:::::::::::::::::

ヨLワM NERDEN VE NASIL GELĐRSE...

Hava nasıl da puslu

bulutlar yumak yumak yığılmıs ağalara

incecik boynundan szlen ter

karısırken bğrnden fıskıran kana

yle derin yle berrak ki

stelik: ayır kuslarının gzleri kadar

...

Pusudan gvdene alaka sokulmuslar

dehset a kurtlar gibi ellerinde --sinsi ve kirli--

...

Oysa

onların gremediği bir sey var

kanınla yıkadığın toprağa

kalbinden rzgara usulca iliserek

savrulan isyan filizleri

N. Behram 1972

:::::::::::::::::

YAN YANA YASAMIS, YAN YANA ヨLMワSLERDĐ, AMA

YAN YANA GヨMワLMELERĐ ENGELLENDĐ

5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a bağlayan saniyelerde Deniz, Yusuf ve

Hseyin'in babaları, sokakları kulaklarında acı ınlamalarla

dinlediler. Ankara'da -sokağa ıkma yasağı- vardı. 3-4-5 Mayıs

gnleri Hseyin'in babası Hıdır Đnan, Deniz'in babası Cemil

Gezmis ve Yusuf'un babası Besir Aslan, bir gzleri kr

edilecekmiscesine, son ırpınılarıyla bakıyorlardı. Baktıkları

her nokta kararmıs, infazlar artık kesinlesmisti... ワ de birbirinden

daha az konusmaya alısıyordu. ヌocuklarının hayat

kardesliği, babayı Ankara'da omuz omuza getirmisti. ワ

de halktan insanlardı...

5 Mayıs aksamı, sabah bulusmak zere vedalasıp ayrıldılar.

O sabah oğulları asılacak baba, Ankara'nın karanlık

sokaklarına doğru, ayrı yne uzaklastı. Hıdır Đnan bir yakınlarının

evinde, Cemil Gezmis bir otelde kalıyordu. Besir

Aslan'ın evi Ankara'daydı. Sabah otelde bulusacaklardı.

ヌocuklarının bu son gecelerinde, ıkmanın yasak olduğu

Ankara sokakları, evvelki gnler gibi, ıssız ve grltsz değildi.

Gece ilerledike sehirlilerin sesleri evlere sinmis, Ankara'da

bir baska grlt ınlamaya baslamıstı.

Zaman zaman hızla bir resmi araba geiyor; zaman zaman

uzaktan uğultular geliyordu...

ワ de, bir ara bosanacak gibi oluyor, sonra oğullarıyla

yaptıkları son grsmelerini dsnp, metin olmaya alısıyorlardı.

ワ de bir ara bozulacak gibi oluyor, oğullarının

yargılandıkları gnleri dsnyor, netlesiyorlardı. ワ de

bir ara kahredecek gibi oluyor, gemis gnlerin anılarıyla

kahırlarını dindiriyorlardı.

ヨlm ve ayrılık duygusu, bu niteliğiyle, kendi tesellisini

de getiriyordu. Yapılacak tek sey onların lmediğini dsnmekti.

ワ baba da bunu yaptılar...

6 Mayıs sabahı gk sancılanırken, saat 04.00 sıralarında

grevliler Deniz'in babasını almaya geldiler. Onların gelisleri,

o ana kadar, Deniz'in babasının yreğindeki soyut titreyisleri;

soyut titreyisler halindeki dsleri bir anda donuklastırdı.

Ondan sağ olarak aldıklarını, ona cansız olarak vereceklerdi...

O ana kadar onun saymadıkları sey, artık onundu.

Aralarında dısarı ıktı ve arabalarına bindi...

Bir sre sonra Deniz'in babasının kaldığı otele Hseyin'in

babası geldi. Otele girdi ve orada, yarı uykulu beklemekte

olan otelciye Cemil Gezmis'i sordu. Otelci az nce gtrldğn

syledi. Biraz ileri ıkmıstı ki, otelin nne bir polis

arabası yanastı. ヌabuk abuk ieri girip otelciye bir seyler

sylediler. Otelci onlara Hıdır Đnan'ı isaret etti. Hıdır Đnan'la

karsılıklı sylenecek hibir seyleri yoktu. Hıdır Đnan da onların

yanına sokuldu ve otelden uzaklastılar...

Araba bir sre Ankara'nın dısına doğru yol aldı. Mezarlıklar

Mdrlğ'ne geldiler. Hıdır Đnan, orada Cemil Gezmis,

Besir Aslan ve Deniz'in abisi Bora dısında tanıdık kimse gremedi.

Fakat oda olduka kalabalıktı. Sonra Karsıyaka Mezarlığı'na geldiler.

Hıdır Đnan oğlunu grmek istediğini syledi. -Mdr

Bey-in izniyle, yanına 3-5 polis verilerek oğlunun olduğu blme

gnderildi.

Deniz, Yusuf ve Hseyin yıkanılmak zere yan yana uzatılmıslardı.

ワzerleri rtlyd, fakat Deniz uzun boyuyla belliydi.

Hıdır Đnan sırayla nn de yzn atı ve birer birer

alınlarından pt. ヌelik gibi sertlesen alınları altındaki izgiler,

ince bir glmseme halinde sakaklarından yanaklarına

doğru uzanıyordu. Yasayan insan kokuları, daha gvdelerinden

uzaklasmamıstı. Yine de Hıdır Đnan'ın dudakları, alınlarında

ince bir iz bırakmıstı. Bu onları son gren gz, onlara

son yaklasan dudak ve insani soluk oldu.

Hıdır Đnan yıllar sonra oğlunu ancak bu sekilde, bu kadar

yakından ve iten pebilmisti. Polisler onu seyrediyordu. Hala

oğlu ile kendisi arasında duruyorlardı. Anlasılıyordu ki, bu

insan ancak yeraltında bakıslardan uzak kalabilecekti.

Oysa zaman gsterdi ki, toprak altında da rahat bırakılmadılar.

Gelen ziyaretileri alınıp gtrlyor, adeta ziyaretleri su

sayılıyordu...

Hıdır Đnan ilkin Deniz'i, sonra Yusuf'u ve sonra oğlu Hseyin'i

alınlarından pms; onlara doğru bakarak -vatan ve

bağımsız Trkiye sağ olsun- demis ve rtlerini bir daha aılmamak

zere yzlerine rtmst...

Artık saat ilerlemis, vakit aydınlığa varmıstı. Cemil Gezmis

bir an nce llerin gmlmesini isteyen grevlilerle tartısıyordu.

Oğlunu Đstanbul'a gtrmek istiyordu. Onun son

mektubu daha kendisine verilmemisti. Deniz'in nereye gmlmek

istediğini bilmiyordu.

Grevlilerden sylenenler vardı. Yksek dereceden bir grevli

-Hadi yahu, sabahı uykusuz ettik- demisti.

Deniz'in babası, sabahın da uykusuz olduğunu ona hatırlatmıs,

grevli susmustu...

Yusuf'un babası Cemil Gezmis'e -gel bu ocukları ayırmayalım,

birlikte yasayıp birlikte ldler, onları birlikte gmelimdiyordu.

ヌıkıp mezarlığı gezdiler. Sonunda Cemil Gezmis fazla ısrar

etmedi. Ve Yenimahalle Belediyesi'nden mezar yeri almaya

gittiler.

Grevlilerle uzun uzun tartısıyorlardı. ワnn de babası,

oğullarının yan yana gmlmesini istiyordu. Mezarlıklar

Mdr ise -aynı mezarlıkta olsun, fakat ayrı ayrı blgelerde

yer vereceğiz- diyordu. Onların -ocuklarımızı ayırmayacağızısrarı

karsısında, Mezarlıklar Mdr -emir byle- demek

zorunda kalmıstı.

Sonunda Deniz, Yusuf ve Hseyin'in, aralarında baska

mezarlar olması kaydıyla, aynı sırada gmlmelerine izin verildi.

Birlikte yasayan, birlikte len Deniz, Yusuf ve Hseyin'in,

birlikte gmlmesi de, -emir byle- olduğu iin engellenmisti.

Mezar yerleri alındıktan sonra, Cemil Gezmis imam getirilmesini

istedi...

ヌocuklarının kendilerine -tren yapılmamak zere teslimedildiği

hatırlatılarak, bir an nce gmlme isleminin

yapılmasını sylediler...

Cemil Gezmis -imamın gelmesinin tren olmadığını; elbette

davul-zurna getirmeyeceklerini; zaten kendilerinden

baska, llerinin orada kimseciği olmadığını; kendilerinden

korkmamalarını- hatırlattı.

Bir grevli Cemil Gezmis'e -Onlar asılma ncesinde imam

istemediler- demisti. Cemil Gezmis ise bu grevliyi -Neden

istesinler, gnahları mı vardı ki?- diye yanıtladı.

Sonra ocuklarını gmme islemine hazırlandılar. Mezarlık

polis ve grevlilerle doluydu. Olduka kalabalıktılar. Đlerde

gruplar halinde duruyorlardı.

Cemil Gezmis, Besir Aslan, Hıdır Đnan ve Deniz'in abisi

llerinin nnde namaz kılmaya hazırlanıyorlardı. Bir ara

Cemil Gezmis arkasındaki polis kalabalığına dnerek -iinizde

abdesti olan yok mu?- diye anlamlı bir sesle sordu. Tek kıpırtı

gelmedi o yandan. Cemil Gezmis'in sz beklenmedik

bir konuk gibi almıstı kapılarını. Zaten bastan beri srekli

olarak, beklenmedik bir sey oluverecekmis tedirginliğiyle

seyrediyorlardı...

Deniz'i babası ve abisi kucaklayıp, kollarıyla mezarına

yerlestirdiler. Ve sırayla Yusuf'u... Hseyin'i...

Đlerde, değisik kselerde Mahir yatıyordu... Saffet... Niyazi...

Hdai...

Artık mezarlıktan ayrılma vakti gelmis, onlarla birlikte

oradan, kalabalık da uzaklasmıstı. Mezarlığı arkada bırakacak

tepeyi dnerlerken, geriye dnp baktılar. Uzaktı; ocuklarının

mezarları grlmyordu. Fakat bazı memurların grevleri

orada srmekteydi...

Ankara'ya dnp, ocuklarının son emanetlerini toplayacaklardı.

Đnfaz savcısı kendileriyle grsecekti.

Gidip, asılma sonrası zerlerindeki esyaların doldurulduğu

torbaları aldılar.

Đnfaz Savcısı Hıdır Đnan'la grsms, ona -Basın sağ olsun,

bu kadar infazda bulundum, bunca mert adam grmedimdemisti.

Bu arada Hseyin'in stnden ıkan 21 lira 95

kurusu babasına veriyordu. Ayrıca Hseyin'in lmeden kendisine

bir mektup bıraktığını syleyip onu da verdi. Hıdır

Đnan -Savcı Bey, demisti, Hseyin'in bu gne gelmesi onun

mertliği sonucudur, mert yasadı, mert ld... Bu vereceğiniz

parayı almazdım ama, onu lene kadar saklayacağım iin alıyorum...-

Savcı daha sonra Yusuf'un babasına, oğlunun asılma ncesinde,

kolundan ıkarılan Rigi marka saati ve 17 lira 50

kurusu verdi. Ayrıca Yusuf'un lmeden yazdığı iki mektuptan,

kyne ve akrabalarına olanını alıkoyup, babasına hitaben

yazdığını Besir Aslan'a verdi.

Besir Aslan br mektubun da verilmesi iin ok ısrar etmis,

fakat mektup verilmemisti.

Đdamlar sırasında tutulan -ヨlm Đnfaz Zabıt Vakası-nda

-... Yusuf Aslan tarafından, daha nce babasına ve btn akrabalarına

hitaben yazdığı iki adet mektup, savcı yardımcısı

Sami Uğur'a verildi ve bunların babasına her ikisinin de teslimi

istendi...- diye resmi kayıta gemis olmasına rağmen,

-btn akrabalarına- hitaben yazdığı mektup hala yerine verilmemistir.

ヨlm ncesi, bir insanın yazdığı veda mektubunun, hangi

kanun maddesince yasaklandığı belli değildir. Bugn mahkemelerde

mektupların su delili bile sayılmadığı aıkken,

Yusuf son mektubuyla da sulanmıs, takibata uğramıstı.

ヨlmnn hemen ertesinde yeni bir yargılanmadan geiriliyordu...

Savcının mektubu -kesin olarak- veremeyeceğini bildirmesi

zerine, Besir Aslan ısrarından vazgeti. Yalnız bir kere

okutup dinledi...

Yusuf bu son mektubunda kyne ve akrabalarına veda

ederken, emperyalizme karsı srdrlen mcadeleyi halkın

durumunu, smry anlatıyor, gelecek gnlere olan umudunu

belirtiyor, fasizmi lanetliyordu...

ヌırpınarak sabaha varmıs bir gecenin karanlığı, aydınlıkla

elinirken, Ankara'da sokağa ıkma yasağı da sonulanmıstı...

Đnfaz haberi, ilk bltenlerle Ankara'da, bir utan bir

uca Anadolu'ya yayıldı...

O gn 6 Mayıs'tı, Halkın -Hıdırellez- gn. Toprağa tohum

atılırdı Hıdırellez'de... Halk inancında toprağın bereket

vakti diye bilindiği bir gnd...

:::::::::::::::::

Ah, ardı ardına kenetlenen lm

ah, hıncı sabırla bezeyen sır

yazmadaki sırması ağlayısın tırnaklara oturan kan

...

Ey yangınlarda patlamaya hazırlanan merak

ey iimi eksi sularla alkalayan bas dnmesi

ıssız ıpıssız bosluğu aysız gecenin

lmle yasamak arasındaki serit

naneler, kekikler, ebegmeleri

ve sifalı bulutu kaynar kkrt deresinin

ekiyor altımdan nemli dseğimi

...

Ah, yrekleri toprağa saplanan arkadaslarım

ah, oğlakların, tayların, buzağların

acı otlarla kararan damakları

(aksamları barut kokusuyla dnsem de odama)

sancısı: aresiz seyrettiğim lmn

Ah, bir kere daha kederliyim

ah, ılgın bir askın kollarında incelen bıak

seni perek bilemeliyim

N. Behram

:::::::::::::::::

YUSUF ASLAN SON MEKTUBUNU SENATONUN ĐDAMLARI ONAYLADIĞI GワN YAZMlSTI...

6 Mayıs'ı Ankara byk bir sessizlik iinde geirdi. Ana

caddelerde, sokak aralarında, okul nlerinde, duraklarda hznl

insanlar kadar, gvenlik nlemleri de gze arpıyordu.

Đkiser er sivil-resmi gvenlik grevlileri dolasıyor, grevleri

gereği, incelen bakısları izliyorlardı.

ヨlm hangi nitelikte olursa olsun, yine de kendi ağırlığıyla

gelir. Ve o gn Ankara'daki lm, ağlamayı dahi yasaklayan

cinstendi. Haberi ilk veren spiker, huzurundan edildi.

Mezarlığa ilk giden gen tutuklandı. Sokakta ilk bağıran bir

kadın, alınıp gtrld.

Ve binlerce insan yeraltı yatağında akan bir dere gibi,

iinde yasadı duygularını.

Deniz, Yusuf ve Hseyin'in anaları: Deniz, Yusuf ve Hseyin'in

babaları, kardesleri de o sabah, duyguları ilerine bastırılmıs

olarak yasadı.

Sabahın ilk saatiyle birlikte evlerini grevliler evirmisti.

O gn dahi, dostlarıyla aralarına kara glgeler devrildi.

ワ gencin babaları btn gn ırpındı durdu Ankara'da.

Deniz, Yusuf ve Hseyin'i lmn karsısında olduğu gnlerde

savunan avukatlar, lmlerinden sonra babalarına, son

grevlerini yapmanın acı telasındaydılar.

Avukat Zeki Oru Erel, Deniz, Yusuf ve Hseyin'in, darağacında

ldrldkleri gnle ilgili anılarını syle anlatıyor:

-5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a bağlayan gece, evde sabaha kadar

uyumadan bekliyorum. Sokağa ıkma yasağı devam ediyor.

Sabah saat 05.00'te telefon alıyor; telefonda, yakından tanıdığım,

Yusuf'un babası Besir Aslan:

'Zeki bey, biz mezarlıktan telefon ediyoruz..'

Telefonu, Deniz'in babası Cemil Gezmis alıyor:

'Zeki bey, bizim buradaki isler iin herhangi bir yardıma

ihtiyacımız yoktur. Buradaki isleri biz kendimiz grebiliriz

ve esasen grmekteyiz. Ancak; ocuklar lmeden nce bize birer

mektup bırakmıslar. ヨğrendiğimize gre, mektuplar infaz

savcısında imis. Sizi aramamızın nedeni; mesai saatinde

bulusup, mektuplarımızı almak iindir. Bir yer ve saat kararlastırıp,

mektuplarımızı alalım.'

Yer ve saat kararlastırıp telefonu kapıyoruz.

Artık, onların aramızdan ayrıldığını ğrenmis bulunuyorum.

Hem de babalarından!..

Evden ıkıp, doğruca, infazlarda bulunacağını bildiğim,

arkadasım Av. Mkerrem Erdoğan'ın evine gidiyorum. Evde

5-10 kisi daha var. Haliyle, acı haberden hepsi allak-bullak

olmus. Mkerrem ise; iki saat ncenin etkisiyle donmus kalmıs,

yzmze anlamsız bakıyor. O'na olanları, hemen simdi,

aynen anlatılmasını; Deniz'in, Yusuf'un, Hseyin'in, lm

karsısında takındıkları tavrı tesbit etmek istediğimizi sylyoruz.

Đnfazları tekrar yasayarak, aynen anlatıyor. Ve szlerini

syle bağlıyor:

'Size serefimle temin ederim ki; ocuklar 2 saat nce idam

olmadılar. Hi tartısılmayacak biimde, bu bir devrimci eylemdi.'

6 Mayıs 1972 sabah saat 9.00'da Ankara Adliye Binası'ndayız.

Deniz, Hseyin ve Yusuf'un mektuplarını almak iin,

babalarıyla birlikte, Đnfaz Savcısı Sami Uğur'un odasına ıkıp,

gelis nedenimizi sylyoruz. Sami Uğur'un, mektupları

vermemek iin, o gn takındığı tavrını hala unutamam. ヌocuklarını

daha birka saat nce kaybetmis olan babalara; istemeseler

bile mektupları vermekte kanunen zorunlu iken,

gereği sylemiyor.

-Ben mektupları sıkıynetime verdim (!)-

Hepimizde son derece gergin bir hava, Ankara Savcısı Fazıl

Alp'e gidiyoruz. Mektupları, ne pahasına olursa olsun, almadan

buradan ayrılmayacağımızı, bu yzden ıkabilecek

olayların sorumluluğunun bize ait olmayacağını, kesinlikle,

belirtiyoruz. Fazıl Alp durumun farkında; infaz savcısını ağırtıp

gerekli talimatı veriyor, biraz nce kendisinde mektupların

bulunmadığını syleyen Sami Uğur'dan, mektupları

alıyoruz...-

Yusuf iki mektup bırakmıstı; biri babasına, diğeri akrabalarına.

Akrabalarına yazdığı mektubu vermediler. Ancak, verilmeyen

bu mektup infazlarda bulunan avukatlar ve babası

tarafından okundu. Bu metin; okuyanlarca, hemen o gn; yani

6 Mayıs 1972 gn, yazılı olarak saptandı. Av. Zeki Oru

Erel'den edindiğimiz bu metinde Yusuf syle diyor:

2 Mayıs 1972

Mamak-Askeri Cezaevi

Btn Akrabalara,

Bu mektubumu okuduğunuz zaman, artık aranızda olmayacağım.

Mektubumu, senatonun idamlarımızı onayladığını

ğrendiğim anda yazıyorum. Sundan emin olmalısınız ki; bu

gne kadar davama olan inancım sarsılmamıstır. Sehpaya

gidene kadar da en ufak bir sarsılma olmayacaktır.

Ben, halkımın kurtulusu, Trkiye'nin tam bağımsızlığı

iin savastım. Sizler beni tanıyorsunuz. Bir yıldan beri, bu

bir avu smrcler, vatan satıcıları, isbirlikiler; ellerindeki

btn imkanlarla, bizi dısardan yardım gren, beyinleri

yıkanmıs, vatan haini, dısardan emir alan, blc, anarsist

diye tanıtmaya ve halkımızdan bizi koparmaya alıstılar. Bu

bir avu azınlığa gre vatanseverlik; vatan satmak, yabancılarla

isbirliği yapmak, NATO'yu, Amerika'yı savunmak, 6'ıncı

Filo'yu ağırlamak, milyonlarca kylnn geimi olan hashas

ekimini elinden almak, isinin grev hakkını engellemek.

Amerika'ya ve emperyalizme hizmet etmektir.

Biz bunlara karsı ıktık. Bunun iin; biz vatan haini, onlar

vatansever oldular.

Bizi, bu mcadelemizden dolayı, gya adil mahkemelerinde

yargılayan ve yine adil kurumların eli ile asacak olanlar

bilmelidirler ki; biz halkımızın kurtulusu ve Trkiye'nin bağımsızlık

mcadelesi uğruna, serefimizle bir defa leceğiz. Bizi

asanlar ve astıranlar ise; her gn bin defa leceklerdir.

Son szm: Yasasın isiler, kyller! Yasasın Devrimciler!

Yasasın halkımın kurtulusu ve bağımsızlığı iin savasanlar!

Yasasın tam demokratik Trkiye'nin kurulmasından yana

olanlar!

Kahrolsun emperyalizm! Kahrolsun Sunay, Erim, Tağma,

fasist koalisyonu.

T. Yusuf Aslan

:::::::::::::::::

YALNIZ DEĞĐLLER...

Saydam ve ıslak lm

eğer boyunlarına geirilen ilmikten

gkten bir fırtınayı koparır gibi

koparacaksa ciğerlerini

nefesimi onlara vereceğim

kalbimdeki yasayan tıpırtıyı

gzlerimi onlara vereceğim

oyarak kirpiklerimle dnyada

acıya ve fkeye dair btn grntleri

...

Urgan

demir yollarında

fabrikalarda

gn boyunca ığlığın dinmediği

sehrin uzak semtlerine dolusan isilerin,

pamuk seline yaprak yaprak dklen

ttnde

zeytinde

fındıkta

am denizinde ormanların

ve verimsiz dzlklerinde kurak toprağın

alığın an ekisini

tırnakla

terle

susturmaya alısan yoksul kylerin

gzlerinde parlamaya baslayan

umut iin dğmlendi

...

Saydam ve ıslak lm

eğer boyunlarına geirilen dğmden

dkecekse krlerin alfabesini

yumruğumu onlara vereceğim

yasayan yumruğumu

ağzımı onlara vereceğim

yeryznn btn mert lleri iin

toplayarak kanlı kelimeleri

N. Behram 1971

:::::::::::::::::

SiNAN'LA HワSEYĐN'ĐN ARKADASLIĞI KAVGA ĐヌĐNDE BASLADI, SON ANA

KADAR AYNI DUYGUYU TASIDILAR...

Mustafa Yalıner mahkemedeki sorgusunda -ワ yiğit vatansever

arkadasım, gzlerim nnde, yaralı yaralı kursunlanırken...-

diyordu.

Szn ettiği arkadasları Sinan Cemgil, Kadir Manga ve

Alpaslan ヨzdoğan'dı. Yalıner aynı olayda yaralı olarak ele

geirilmisti... Yedi kisiydiler. Denizgil yakalanalı iki ayı gemisti...

Onları kurtarabilmenin girisimindeydiler.

Karaha Geidi yresindeki, Amerikan Radar ワss'n basacaklardı.

Đhbar sonucu, Đnekli Ky yakınlarında evrildiler...

Deniz'in Gemerek'te, Yusuf'un Sarkısla'da yakalanısları,

Akadağ Nurhak Dağları'ndaki karargahlarında onları beklemekte

olan Sinangili derinden etkilemisti...

Bir sre neler yapabileceklerini dsndler. Yirmiden

fazla arkadastılar. O sıra Hseyin, Ankara'dan ayrılmıstı. Sinangil'le

irtibat kurmaya alısıyordu.

Sinan'ın bulunduğu blge Hseyin'e yabancı değildi. Blgeyi

birlikte gezip, tanımıslardı. Fakat gerek yeni kosullar,

gerek iki nemli arkadaslarının yakalanmıs olusu ve evredeki

sıkı nlemler, bağlantılarını glestirmisti.

Daha sonra Hseyin'in de, Pınarbası'nda yakalanısı, Sinangil'i

nemli bir unsurdan daha yoksun bırakıyordu.

Sinan'la Hseyin'in arkadaslıkları, Sinan'ın Hseyin'i

kavga iinde grmesiyle baslamıstı. Hseyin 3-4 polisin arasında,

dsp kalkıp boğusuyordu... Onun gzpekliği ve dvskenliği

Sinan'ı bir anda etkilemisti.

Ortalık yatıstığında, tanıstılar. Hseyin yeni bir ğrenciydi.

ODTワ'ye gelmisti. Sinan onu arkadaslarıyla tanıstırdı.

Hseyin kısa zamanda ODTワ'de adından en ok sz ettiren

biri olmustu.

Bir gerilim iinde baslayan arkadaslıkları, sonuna kadar

byle srd. Simdi Hseyin ierdeydi ve Sinan onu kurtarmak

iin dvsyordu.

Ankara ve Nurhaklar arasındaki bu kopukluk Đstanbul'da

da kendini gsterdi. Denizgil'in yakalanısı, Đstanbul'da da

aynı etkiyi bırakmıstı...

ヨmer Ayna, sonradan sınırda ldrlen Avni Gkoğlu ve

bir arkadasıyla birlikte Kadıky'de vapura bineceklerken,

gazetecilerin -Deniz Gezmis yakalandı- diye bağırmasıyla,

birden duraklamıs ve hemen aldığı gazeteden haberi yutarcasına

okumustu. Cihanlar'la bulusup konusmustu. Onlar

arasında da arkadaslarının kurtarılması sorunu n plana

gemisti.

Bağlantı sağlamak zere Alpaslan ヨzdoğan Đstanbul'a

gelmis, ヨmer ve Cihan'la bulusmustu. Kendilerinin Nurhaklar'da

Amerikan Radar ワss'n basacaklarını, Cihanlar'ın

da Đstanbul'da es eylem koymaları gereğini sylemisti.

Cihanlar Đstanbul'da kararlastırılan tarihlerde bir konsolosluk

basmaya, ya da konsolos kaırmaya alısacaktı. Alpaslan

Đstanbul'dan, Nurhaklar'a dnp, Sinangile durumu iletti...

31 Mayıs 1971'de karargahlarından, Sinan'ın ynetiminde,

gn doğmadan yedi kisi Đnekli Ky'ne doğru yola ıktılar.

Ve radar ssne yakın bir yerde dinlenme sırasında, saat

05.30'a gelirken yapılan bir ihbar sonucu evrildiler. Aynı

gnk olaydan sağ ıkanların deyimiyle, Sinanlar -vurma

kastı gtmeksizin- atese, atesle cevap verdiler. ヌatısma sonunda

arkadasları ldrld.

Sinan, Kadir ve Alpaslan'ın ldrldğn, karargahtakiler

radyodan ğrendiler. Bir sre dsnp, gruplar halinde

esitli ynlere ekilmeye karar verdiler.

En yakın arkadaslarından nn ldrls, Deniz, Yusuf

ve Hseyin'i alabildiğine zmst. Bu znt giderek yerini

fkeye bıraktı.

Deniz sorgusunda fke ve zntyle harmanlanan bir

duyguyla syle diyordu:

-Biz Amerikalılara acımıs serbest bırakmıstık. Sinan da

aramızdaydı, sonradan dağıldık. Sinan Cemgil Nurhak Dağları'nda

yaralandı. Silah kullanamaz haldeyhen kasti olarak

ldrld. Alpaslan ve Kadir de aynı sekilde ldrld... Biz

Sarkısla'da teshis edildik, ancak burada isteseydik bizi teshis

edenleri silah kullanamaz hale getirirdik, fakat bunu asla

yapmadık, bu yola basvurmadık. Arkamızı dndğmz sırada,

bu yola basvurmadığımız kimseler tarafından ates aıldı... -

Akadağ'dan bir muhtar, Deniz'in babasına, Sinan'la ilgili

bir anısını anlatmıstı. Muhtar, Sinan'a -gelin sizi Suriye'ye

geireyim, kurtulun- demisti. Bu sz Sinan'ı sinirlendirmis

-Arkadaslarımız, lm eli kolu bağlı beklerken, bizim elimiz

kolumuz aık, kurtulmaya alıstığımızı mı sanıyorsun?-

demisti.

Sinan'la baslayan lm haberleri yeni isimlerle srp gitti.

Đerde, hcrelerinde Deniz, Yusuf ve Hseyin'i bir an olsun

bırakmadı. ヨlm haberleri durmadan tekrarladı kendini.

Đstanbul'da, Unkapanı Ziraat Bankası soygununda ヨmer

yakalanmıs, giderek Cihanlar ele gemisti.

Yakalanmalarından, -emniyette geen gnler-inden sonra,

Maltepe Askeri Cezaevi'nde toplanmaya basladılar.

Dsnceleri tasarıları orada da aynı ağırlığıyla kendini

srdrd. Yalnız bu kez, bir fark vardı. Kurtulmak ve kurtarmak

gerekiyordu. Bu bir an olsun akıllarından ıkmadı.

Srekli olarak kama planları kuruyorlar, dsen hareketlerinin

serpilmesi iin kurtulmak ve Denizler'i kurtarmak

gerektiğini vurguluyorlardı.

ヨnceleri insaatlarda alısmıs olan ヨmer, srekli olarak

duvarları, yeri inceliyor, bir seyler dsnmeye alısıyordu.

Bu gnlerde tnel fikri atıldı. Đlk ikna olan Cihan'dı. ヨmer

toprağın tnel iin elverisli olduğunu sylyordu. Uzun zaman

planlarını yaptılar.

Sonunda tneli kazmaya karar verdiler. Đdareden tuvaletlerin

temizliği iin, tuzruhu getirmek istediklerini bildirdiler.

Byk bir heyecan ve gizlilik iinde kazıma baslama gnn

beklediler. Bir sre, tuzruhu biriktirdikten sonra, betonun

delinme gn gelip attı.

Aralarından bir kısmının, byk koğusta eğlence dzenleyip

herkesi bir yere toplayıp, grlty sağladığı bir sırada,

tnelin kazılacağı byk odada, tuzruhu betona dkld. Beton

kelek gibi olmus, gevsemisti.

Diğer koğustakiler grltden tr keser darbelerini

duymadılar. ヨmer betonu delmis, toprağı ıkarmaya baslamıstı

bile. Artık tek sorunları kalmıstı; gizlilik iinde, yorulmaksızın

alısmak.

Sabahlara kadar, soğuk, ıslak tnel iinde sırayla alıstılar.

Tnel kazımını bilenlerin sayısını, bir sre sonra, gvendikleri

kisilere gre arttırdılar.

Daha sonra Mahir'de aynı cezaevine geldi. Ortak savunma

hazırlığı iin getirmislerdi. Uzun aylardır hcredeydi.

Alık grevinden yeni ıkmıstı. Fakat sasılacak bir biimde,

kısa zamanda toparlandı ve kendine geldi.

Tnel ilerledike kaabileceklerine inanları da oğaldı,

somutlandı. Bir kısmı daracık tnele girip alısıyor, bir kısmı

onların amurlanan giysilerini yıkıyor, ertesi gne hazırlıyordu.

Tnelden ıkan suyu ve toprağı tuvaletlere tasıyorlardı.

Toprakları yığabilmek iin, tuvaletlerden birini kapatmıslardı.

Tnel iin kablolarla ısık, tencerelerle toprak tasıma sistemi

kurmuslardı.

Diğer tutukluların dikkatlerini dağıtabilmek iin, soba

basında trkler sylyor, eğlenceler tertipliyorlardı. ヨzellikle

Cihan Laz trkleri syleyip oynuyor, bu sekilde hem

iindeki sevinci yasıyor, hem soba basında grev yapıyordu.

Tnel tamamlandığında, beser kisilik grubun ıkmasına

karar verilmisti. Đlk ıkıs denemesinde, dıs duvar dibine

ge gelmisler, askerlerin devriyesi baslamıstı. Saat 06.00 olmustu.

Tam bu saatte geliyordu devriyeler.

Cuma gnk bu basarısızlık, ıkacak gruplardan birini

eksiltmisti. Cumartesi gn de, son anda ıkılamamıs, geri

dnlmst.

Artık tek grubun ıkması gerekiyordu.

Pazar gn Cihan, ヨmer, Ulas, Mahir, Ziya arkadaslarıyla

vedalasıp, ilerinde giysileri olan naylon torbalarıyla, birer

birer tnele girdiler.

Koğustakiler soluklarını keserek beklediler. Dakikalar

lm anı ağırlığıyla yryordu. Hepsinin kulağı tetikteydi.

Tetiğin alısabileceğinde... Ve ok zor gelen, kısa bir zaman

sonra, ilk rahat soluklar alındı. Bir saat gemisti ki, geride

kalanlar ikiser ikiser tuvaletlere, odalara gidip diğer tutuklulara

belli etmeden sevin gideriyorlardı.

Yeni bir umut belirmisti... Kapıları tutup, ierde direnis

baslattılar. Ankara'daki cezaevlerinde direnis vardı. Direnislerinin,

onlarla dayanısma anlamında olduğunu sylediler.

Gerek amaları mahkumların sayım saatini geciktirmekti...

ヨlm haberlerinin, kurtulus haberleriyle birlikte geldiği

gnlerdi. Kaıs byk mansetlerle bir anda btn yurdu

kapladı.

Haber, Ankara Mamak Cezaevi'ne geldiğinde, alık grevi

ve direnis vardı. Koğuslar ilk haberi radyodan aldılar ve herkes

bir anda bağrısmaya basladı. Hemen herkes birbirine

-Susun, kim kamıs adlarını duyalım- diyor ve bir ağızdan

edilen bu sz, yoğun bir grlt yapıyordu.

Mamak'ta bir anda gvenlik nlemleri alınmıstı. Koğuslar

alık grevini bıraktı. Direnisi kaldırıp senliğe basladılar.

Deniz bir anda uarılasmıs; Yusuf sabırsızlığını bu kez sevin

adına yasıyor; Hseyin; -Simdi dısarda bir varlık sayılabiliriz

artık- diyordu.

Kaıs gnlerinde, de, ilk grsmelerine ısıldayan gzlerle

ıkmıstı...

:::::::::::::::::

YASAMAK ADINA

Doldurdu gırtlağını kalbinden esen rzgar

Dağıldı sessizce yaralarına

Kalbin ki susarak neler syledi

En gzel siirler bile uzaktı ona

...

Simdi uykusunda kıpırdayan ocuklar

Rzgarlarınla uusan kar gibidir

Ve dalgın gzlerin sefkatle aralanıp

Kelebekler dkyor onların titreyen kanatlarına

Uzanıp gidiyorsun belli belirsiz

Bir tutam kan sıcak nefesiyle dostların

Kakl gibi kıvrılıyor alnında

Snglenmis bahar kadar dokunaklısın

Snglenmis bahar kadar incelen hayal

Tanımsız duygularla katıldı sana

Glmsedin papatyadan rlms bayırlar gibi

Kuslar doldu koynuna glmserken

Hasretin derinlestiği anda

Kapıstılar kabaran bağrındaki dehseti

...

Đste derelerin kıyısında sevisen serelerin

Arılar topluyor sevinlerini

Oynarken glgesinden rkyor sincap

Sabahın bosluğuna serpildi kırlangılar

...

Đste yayla serin boylu boyunca

Kan sıcak

Ses yankı veriyor mağara nnde

...

Yıldız dkmek isteyene zorlu dağlar var

N. Behram 1971

:::::::::::::::::

KURTULUS HABERLERĐNĐN, ヨLワM HABERLERĐYLE BĐRLĐKTE

GELDĐĞĐ GワNLERDĐ; ULAS DワSTワ ĐSTANBUL'DA...

Ve gnler geti... Ulas dst Đstanbul'da... Cihanlar, Mahirler

gn be gn tetik stnde beklesti; tetik ardında uykusuz

geirdiler geceleri... Koray dst Ankara'da... Ardından

Kızıldere... Hdai, Saffet, Mahir, Cihan... dstler...

Gnlerin lm ve kurtulus haberleriyle geldiği dnem

ağırlastı. Yasamak btn ağırlığıyla sindi Deniz'in, Yusuf'un,

Hseyin'in iine...

Kızıldere'de kan aktığını, radyodan dinlediler. Ertesi gn

saatlerce gazetelere diktiler gzlerini.

Uzaktan bakan grevlilerin, kendilerini grp sevinebileceklerini

dsenerek, acılarına da gsterissizlik verdiler. Dayanmak

gerektiğini sylediler. Ve ilk onlar oldu, znts

asırılasan arkadaslarını onaranlar.

Kızıldere olayından sonraki ilk grsme gnnde, grsleri

onları, uzaktaki bir seyleri dsnrken buldular. Dsnceliydiler,

fakat dikliği yine de elden bırakmıyorlardı.

Bu ilk grsmesinde -Ana, ana- demisti Deniz, ziyarete

gelen anasına; -sanki srek avına ıkmıslar, ne canlar dst

bak, ne yiğit canları... duydun mu, grdn m olanları...- ve

babasına -ヨlenlerimize yakısan bir biimde olmalıyız- demis,

hibir af girisiminde bulunmamasını rica etmisti.

Aynı gn Hseyin grsme yerinde babasına; -Bu bir yakalama

değil, katliamdır- diyordu.

O gnler avukatlarına da hibir af girisiminde bulunmamalarını,

tekrar tekrar rica etmisler -af istemiyoruz- diye bir

dileke vereceklerini sylemislerdi.

Bu acının da altından kalktılar. Yine, kendilerine moral

vermek iin grse gelenlere moral veren onlardı.

Son gnlerine kadar byk bir ısrarla kitap istiyorlardı.

En yeni haberleri, yayınları merak ediyorlardı.

ヨzellikle romanlara meraklı olan Deniz en son babasından

Tolstoy'un -Savas ve Barıs-ını istemisti.

Yakınlarının onlarla son grsmeleri, alık grevlerinin 12'inci

gnne rastladı.

12 gndr lm orucuna yatmıslardı. Ve lm orularının

nedenlerini aıklamıslardı. Bu onların lmleri dısında son

eylemleri oldu...

Dısarda, idamların bir an nce infazı iin yoğun bir alısma

vardı. Bir an nce meclisten gesin ve sonulansın diye

uğrasılıyordu. Tam bu sırada, 18 Nisan 1972'de, Deniz, Yusuf

ve Hseyin hcrelerinde lm orucuna basladıklarını aıkladılar.

ヨlm orucuna baslama nedenlerinden elde edebildiklerimiz sunlardır:

-1) Son getirilen zamlar ve hayat pahalılığı ile fakir

emeki halkımızın zaten son derece g olan hayat sartlarını,

ıkarcıların menfaati uğruna daha da dayanılmaz hale getirmistir.

2) Halka dnk olan 1961 Anayasası, elbise değistirir gibi

değistirilmis, bununla da yetinmeyerek halkımıza anayasamızca

tanınan hakları tamamen ortadan kaldırmak iin,

yeni anayasa değisikliğine gidilmek istenmektedir.

3) Sıkıynetim Mahkemeleri'nde, MĐT ajanlarına mahkemelerin

temsilcileri grnts verilmek istenmis ve -ANARSĐSTdeyimi

ile devrimcilerin katline gidilmis ve aynı nedenle

siyasi cinayetler islenmistir.

4) Bizim bugn hcrelerinde kaldığımız Mamak Askeri

Cezaevi'nde bulunan diğer tutuklu arkadaslarımızdan bir veya

birkaı her gn -Mahkemeye gtryoruz- denilerek

MĐT'in iskence odalarına gtrlp ağ ve insanlık dısı iskenceye

tabi tutularak, yapılan iskencenin btn belirtileri

stlerinde olarak geri getirilmektedir.

5) Btn bu yasadısı, ağdısı ve insanlık dısı uygulamaların

halkımız ve ilerici aydınlar tarafından bilinmemesi ve

duyulmaması iin basına sansr konulmus, basın ancak sıkıynetiminin

izin verdiği haberleri verebilecek duruma getirilmistir.

Btn bu nedenlerle 18.4.1972 tarihinden itibaren

-ヨLワM ORUCU-na basladık. Bu davranısımızın ktlkleri

sona erdirmeyeceğini biliyoruz. Ancak, halkımıza ve onun

haklarına cezaevi hcrelerine sahip ıkıp onu savunacak tek

hareketimiz -ヨLワM ORUCU-nu srdrmek olacaktır.-

ヨlm orucunda kararlı olusları, yneticileri de telaslandırmıstı.

Đnfazda bir aksilik ıkmasından korkuyorlardı. Yakınlarına,

onları vazgeirmeleri iin ok ısrar ettiler. Đerde

koğuslardaki arkadaslarından onlara -alık grevini bırakma

ağrısı- yapmalarını istediler.

Bu isteği, ierdeki arkadasları, Denizgil'le son bir grsme

fırsatı saydılar. Grevlilere Deniz, Yusuf ve Hseyin'i ikna

edebileceklerini sylediler.

Grevlilerin kabul etmesi sonucu, aralarından kisi seerek,

yanlarına yolladılar. Bylece arkadasları son kez Denizler'le

bir araya geldi ve onlara haber getirdi, haber gtrd,

konustu, vedalastılar...

ヨlm orularının 12'inci gn, aynı zamanda grsme gnyd.

Deniz'e babası ve kardesi Hamdi gelmisti. Yusuf ve

Hseyin'in babaları da oğullarının ziyaretisiydi...

Deniz grsme yerine, dal gibi geldi. Yorgun fakat neseliydi.

Babası kemerinin bes delik geride olduğunu sylyordu.

ヨlmlerinden bir hafta nceydi, bu son grsmeleri. ヨlmden

hi konusmamıs ve hatta canlı, esprili anılar anlatmıstı.

Yusuf grsme yerine geldiğinde ok soğukkanlıydı. Alık

grevi onu hi etkilememisti. Babasına, dayanıklı olduğunu,

kendisi iin zlmemesi gerektiğini sylyordu.

Besir Aslan -Sen syle oğlum, seni dinleyeyim, ıkmayan

canda mit vardır. Ama yine de hazırlıklı ol- demisti.

Yusuf'sa -Biz zaten hazırlıklıyız, tahminimizde yanılmıyoruzdiye

yanıtlamıstı. Babasından herhangi bir af girisiminde

bulunmamasını rica etmis, -sizin mitlendiğiniz insanlar

bize karsıdır, biz sadece kendimize ve arkadaslarımıza, bizimle

olanlara gveniriz- demisti.

Hseyin aynı gn grsme yerine olduka bitkin gelmisti.

Rahatsızlığı iyice ilerlemisti. Uzun sredir midesinden rahatsızdı.

Fakat Hseyin bu rahatsızlığını hibir zaman sorun

etmemisti.

ヨteden beri arkadasları, midesi rahatsız olduğu iin ona

st verilmesini istemis, Hseyin bir ayrıcalığı olmasın diye

bunu kabullenmemisti.

ヨlm orucunun bosluğu midesini iyiden iyiye yaralamıstı.

Babası grsme yerine -karnı sırtına yapısmıs bir durumda

gelen- oğluna -oğlum, lme git, ama byle değil- demisti.

Hseyin'se babasına: -Sağlığı değilse de, moralinin ve nesesinin

yerinde olduğunu, zlmemesini- sylemis, lm

orularının sebeplerini anlatmıstı.

Hıdır Đnan oğluna -senin lmne zlmeyeceğiz; hırsız

değilsin, katil değilsin; ama sevmeyenlerimizin gzleri zerimizde,

dik git...- demisti. Hseyin'in babasına son sz -Dik

gideceğime de gvenin hibir zaman sarsılmasın- olmustu.

Yakınlarından sonra, onlarla grsmeye avukatları geldi.

-ヨlm orucuyla ilgili haberlere sansr konduğunu- sylediler.

Orucu bırakmalarını istediler.

18 Nisan'da baslattıkları alık grevini, infazlardan bir

hafta nce bıraktılar...

:::::::::::::::::

MBG BASKANI FAHRĐ ヨZDĐLEK ĐNFAZLARA TARAFTAR DEĞĐL, FAKAT UMUTSUZDU...

Avukatların, infazların durdurulması iin btn yasal girisimleri

sonusuz kalmaktaydı. ヨzellikle gerici parlamenterler

ve gerici basın bir an nce infazların yapılması iin her

trl yola basvurmaktaydı. Đnfazlar halinde byk bir -adli

hatanın- artık onarılamaz biimde isleneceğine değin grslere,

kesin bir sansr uygulanıyordu. Aynı gnlerde aydınlar,

ilerici, yurtsever, demokrat unsurlar arasında idamların durdurulması

iin aılan imza kampanyasına, binlerce kisi katılmıstı.

Tepkilerin yoğunlasmasından korkan gericiler byk

bir telas iindeydi.

Denizler'in avukatları byle bir ortamda, kararın stnde

etkili olabileceğini dsndkleri kisilerle, son bir kez daha

konusmayı deniyorlardı. Bu kisilerden birisi de Milli Birlik

Grubu Baskanı Fahri ヨzdilek'ti.

Fahri ヨzdilek'le, Deniz ve arkadaslarının avukatlarından

olan Niyazi Ağırnaslı grsmst.

Ağırnaslı bu grsmeye iliskin anılarını syle anlatıyor:

-Hseyin Đnan, Deniz Gezmis ve Yusuf Aslan'ın asılacaklarına,

hala bir trl inanmak istemiyorduk. Kızıldere'de

ヨmer Ayna, Cihan Alptekin, Mahir ヌayan ve arkadaslarının

toplu olarak katledilmis olmalarına niversitelerin, liselerin

kapıları nnde geleceğin gvencesi olan genlerin, fabrika

duvarları dibinde devrimci isilerin kursunlanmasına; katillerinin

bulunmamasına, bas katilin bilinmesine rağmen,

inanmak istemiyorduk.

Yavrularını yiyen disi kediler gibi genliğin kanını ierek

fosillesip khnemis gvdelerine zindelik kazandırabileceklerini,

yabancı efendileriyle, onların isbirlikisi sermaye evrelerine

yaranacaklarını umanların, kahpece abalarına rağmen,

inanmak istemiyorduk.

ヌnk, idamlar toplum adına, adalet adına yapılacaktı.

Ne toplumun ne de zellikle adaletin yasalara uymayan bu

cinayetleri, iine sindirebileceğine kesinlikle inanmıyorduk.

Bu nedenlerle ben, sayın Fahri ヨzdilek'i de evinde ziyaret

ettim. Değerli dostum beni karsıladı, ziyaretimin sebebini bile bile.

-Pasam, dedim. Siz Sunay'la sınıf arkadasısınız. Bunu sizden

ğrenmistim. ヨlm cezalarına iliskin yasayı VETO etmesine

onu uyarmanız iin ricaya geldim. Sizden, hayatımda

ilk ve belki de son kez bir dilekte bulunuyorum. Bu, yanlıs ve

siyasi bir karar oldu. Đse duygular ve sınıfsal ıkarlara hizmet

amacı da karıstı. ヌok yakında, bu adli skandal hukukular

arasında, daha sonra da kamuoyunda tartısılmaya baslanacaktır,

amma neye yarar ki ok gecikilmis olur. Bu konuda

gstereceğiniz abayı zellikle gen kusaklar unutmayacaktır.-

-Milli Birlik Grubu'nun ve benim bu konudaki eğilimimi

biliyorsun. Bu genleri bu tr eylemlere iten asıl sebepleri de

biliyoruz. Amma byle bir mdahalenin yararlı olacağı inancında

değilim. Hem de bu genlerin generaller iin -babaları

belirsiz-, dedikleri duyulmus. Bu nasıl sylenir?- dedi.

-Pasam bu, karanlık maksatların tam bir uydurmasıdır.

Herkesin bir babası olur. Kendi iradeleri dısında fizyolojik

bir olaydan dolayı insanlar sulanamazlar. Bu idrak ve grs

iinde olan genlerin byle bir sulamada ve kınamada bulunmalarına

kesinlikle olanak yoktur, dedim ve ekledim:

Pasam hatırlarsınız: Cumhurbaskanı seiminde yan yana

oturuyorduk. Siz oyunuzu yazmıs ve katlamıstınız. Bos oy

pusulasının benim nmde durduğunu grnce bana -niin

yazmıyorsun?- diye sordunuz. Ben de -elim bir trl varmıyor.

Gvenemiyorum bu zata- demistim.

-Sunay benim sınıf arkadasımdır. Ben kefil oluyorum,

yaz. Zaten baska alternatif de yok.- dediniz.

ヨnmzdeki sırada oturan iki Milli Birlik Gurubu yesine

-Pasamın kefaletine gvenerek oyumu veriyorum, vebali

kendilerinin- dedim ve oyumu yazdım. (Hatta krsden inerken

Blkbası elimden tutup -Oy verdin mi?- diye sordu ve

-Biz vermiyoruz- diye de ekledi.

Bu kısmı Pasa'ya sylemedim. Sayın Blkbası'yla ikimiz

arasında geti.)

ヨzdilek Pasa, -evet hatırlıyorum-. Ben verdiğim oydan

dolayı ok pismanım, amma simdi is size dsyor. Bu gen

insanın hayatı sz konusu olunca ve stelik sularla takdir

edilen ceza arasında yasal ve vicdani aıdan denge de kurulamayınca,

bu mdahaleyi sizden isteme hakkı doğuyor. Bir

kısım insanlar 27 Mayıs'ın intikamını da alma abasındalar.

27 Mayıs 1960'da bu genler ortaokul ğrencisiydiler pasam.

Cumhurbaskam parti liderlerine de etki yaparak kanunu

VETO edebilir ve idamlar mr boyu hapse evrilirse bu, sizin

hizmetlerinize hi unutulamayacak bir yenisini eklemis

olur, dedim.

-Bir deneyelim Niyazi. Fazla mitli değilim ya.- dediler.

Đliskilerinden ve Milli Birlik Grubu'nun topluca abasından

da olumlu bir sonu alınamadı, amma biz bu abaları

Ahmet Yıldız'ın C. Senatosu'ndaki grup adına yaptığı konusmayı,

Sami Kk'n bir gnde kez; enfarktsl kalbi ile

merdivenlerimizi tırmanıp bize haber ulastırdığını, babaları

teselli ettiğini, Sayın Haydar Tunkanat'ın aıklamalarını,

Suphi Karaman dostumun yrekten gayretlerini unutamayız.

ワ, fidan gibi gencin asılmasının drdnc yılında, -Ben

bu mahkeme baskanlığını komnizmin kkn kazımak iin

zerime aldım- diyebilen szde tarafsız bir mahkemenin baskanını,

byk bir istahla Millet Meclisi'nde ve C. Senatosu'nda

-daha ok idam bekliyorduk- diyerek sınıflarına yaranma

gayretine dsenleri ve bu arada Nahit Salıoğlu, Remzi Sirin,

Kemal Pasa gibi davranısları, kararları ve muhalefet

serhleriyle adaletin itibarını korumaya alısan hakimleri ayrı

ayrı anıyoruz. Zaman, kimlerin lmszlestiğini, kimlerin

daha nefes alırken, havyar yiyip viski yudumlarken, l bulunduğunu

elbette ok yakında saptayacaktır.-

Deniz'in babasıyla konusmam sırasında, bir ara bir doktordan

szetmisti. Ankara'ya Denizgil'in mezarlarına gideceğini,

Yusuf'un babasını, Niyazi Ağırnaslı'yı greceğimi sylemistim.

Cemil Gezmis bir an durmus ve -Mezarlara gittiğinde

Deniz'in doktorunun mezarına da uğrasın- demisti.. Kendisine,

-Deniz'in doktorunun kim olduğunu- sorduğumda

-Niyazi beyin iyi arkadasıydı, o anlatır- diye yanıtlamıstı.

Sadece ODTワ'deki bir olayda Deniz'in basından yaralandığını;

o zaman kendisini bu doktorun tedavi ettiğini sylemisti.

Deniz babasına, bu doktora olan saygısını sık sık belirtirdi.

Ankara'da Niyazi Ağırnaslı'ya -Deniz'in ok sevdiği bir

doktor varmıs- dediğimde, bir sre hi konusmadan durdu.

Denizlerin grntleriyle dalgalanan gzlerine, belli ki,

yeni bir grnt daha dsmst. Yine aynı duygulu sesiyle,

ağır ağır sunları anlattı:

-Dr. Paruğ Erdilek, devrimci bir operatr arkadasımdı.

ヌocuklar 6 Mayıs 1972 gn asıldılar. Hemen her gn muayenehanesine

uğrardım Paruğ Erdilek'in.

-Bu yasta fidan gibi ocuklar, bylesine acımasızca asıldı

da l toprağı saılmıs gibi susuluyor- diyordu ve hi iine

sindiremiyordu idamları.

Birok yaralı gencin kursunlarını ıkarmıs, yaralarını

sarmıs; devrimci genlere daima bir baba sefkati gstermisti.

Kızı Nese, benim kızımla beraber gzaltına alınmıstı. Kızını

ziyarete geldike bizi de mutlaka grmeye alısırdı.

Trafik kazasındaki kırıktan kalma bir iltihaplanma ile

sağ bacağım vakit vakit siser, morarır, ağrılar beni yryemez

hale getirirdi. Hemen Paruğ'a uğrardım. Ufuneti yarıp

akıtır. Yaraya fitil koyar, pansuman yapıp beni yolcu ederdi.

Devamlı kosturmak zorundaydık. Hafta srmez bacağım bir

baska yerden yine iltihaplanırdı. Durusma safahatını benden,

gn gnne sorar izlerdi. Burjuvazinin sağırlığına hırınlanır,

kfrederdi.

ヌocukların idamından 5 gn sonra sokak ortasında dsp

ld. Onlara ok yakın bir yere gmld. Esi Sevin hanım

Denizler'in mezarının rneğini yiğit kocasına da yaptırdı.-

:::::::::::::::::

BAHARDI (ĐĐ)

Onlar, onlar kurtulabilseydi eğer

--stelik can verildi bunun iin

paralanıp dsld,

szlesildi, kosuldu, ırpınıldı...

ne mahpusluk, ne ayrılık incitir ii

dayanılmaz olurdu

ne sususlar, ne keder blebilirdi derinliği

...

dkld, en kıvırcık tyleri st kuzularının

arpa arpa yemislere dkld dalularından

bir kus yuvası,

dkld, kahramanca sylenen trklerden

oluk oluk kan

...

onlar, onlar kurtulabilseydi eğer

olur olmaz baslayan her konusmada

kaynak atesinden sırayan demir lavları

sabahı yutkunusla tıkmazdı boyunlara

...

yolundular daha ok baslarındayken yolun

en krpe, en diri filizleri ezildi glmseyisin,

sınanır, yol aranır

avu avu tasınırken halka aydınlık

elmelendi sekisi

koparıldı bağırlardan bir demet ısık

...

dkld, yzlerce yesillik sanki,

sedef gagasından yanar gibi dkld

tsleri sakanın,

dkld ykselen omuzların rpertisi

yayıldı sabrın kreklerine

...

onlar, onlar kurtulabilseydi eğer

--hayata

uzak yasayanlar

bunu bilmezler--

varlıkları gzlerden dudaklardan sezilecekti.

...

(Hangisine alısılır acının syleyebilirim simdi.

hangisi korunda ısıtır deprestirir insanı;

hangi sevin basıbostur --artık biliyorum--

hangisinin o yıldırım kkleri acılardan beslenir)

N. Behram 1972

:::::::::::::::::

HワSEYĐN FĐLĐSTĐN DヨNワSワNDE AĞlR ĐSKENCELERDEN GEヌMĐS,

FAKAT TEK SヨZCワK KONUSMAMISTI...

Hseyin'in babası, oğlunun kkken kusları ok sevdiğini

sylyor. Onun ev stne aktığı sandıkta, iki gvercinini

byk bir titizlikle beslediğini, uurduğunu, kendine alıstırdığını

anlatıyor.

Hseyin'in babasının kk bir dkkanı vardı. Fakat Hseyin,

dkkana, ok az uğruyordu. Bu ise, hi mi hi bağlığı

yoktu. ヌoğunlukla kırlarda gezer, bir seyler dsnr; kendi

kendine bulduğu seyleri incelerdi.

Okul sınavlarında alıskan bir ğrenciydi. Babası, hi olmazsa

ders sonlarında dkkana gelmesini istiyor, Hseyin'se

-Ben tccar olmak istemiyorum- diyordu.

Đki oğlan, drt kız kardesi vardı.

Lise sıralarına geldiğinde, babası -artık bydğn,

kardesleri gibi kendisine yardım etmesini, dkkana sahip

ıkmasını- istemisti. Hseyin'se ocukluğundaki tepkisini,

bu kez dsnceyle birlestirmis; yine babasına -Ben bu dzenin

adamı olamam bese aldığınızı ona satıyorsunuz, bu bana

uygun değil- demisti.

Sonraki yıllar Hseyin, Sarız'dan ayrılmıs, Ankara'ya

ODTワ'ye gelmisti.

Hseyin'in lise sıralarında kltr ve sanat alısmalarına

yatkınlığı ve sevgisi vardı. ヨzellikle tiyatroya karsı byk

bir eğilimi vardı. Devrimci bir oyun yazarı olmak istiyordu.

Kendince senaryolar tasarlıyor ve yazmayı deniyordu. ODTワ'ye

girdiği 1966 yılıyla birlikte, militan enerjisi hareket

iinde kendini gnısığına ıkardı. Ve artık btn devrimci eylemlerde

aktif olarak yerini aldı. Bir dakikasını bile bos geirmeyisi,

srekli okuyusu, btn eylemlerde n safta olusu

ona arkadasları arasında saygın bir yer kazandırmıstı.

Babası Đstanbul'a mal almaya giderken, ona uğrar, grsrd.

Ankara'ya geldikten sonra, artık memleketine uğramaz

olmustu. Bir seferinde babası onu, okulunda bulmus,

-oğlum, demisti, bayramlar, kurbanlar geiyor; anan, ablaların

zlyor, niye evine gelmiyorsun?-

Hseyin babasına uzun uzun bir seyler anlatmıs, sonunda

-eve gelemem- demisti. -ヌnk kendimi adadığım bir dava

var, ilerde en ağır cezanın verileceğini biliyorum, gelmememin

sebebi budur. Beni simdiden unutmaya alısın, kendinizi

hazırlamıs olursunuz.-

Bir gn babası Sarız'da radyodan, Antep yolu zerinde Filistin'den

dnenlerin yakalandığını dinlemis; isimler arasında

-Hseyin Đnan- da gemisti.

Hıdır Đnan hemen Antep'e gidip, savcıyı bulmustu. Savcının

-Yakalananlar Diyarbakır'a gnderildiler- demesi zerine,

Hıdır Đnan Diyarbakır'a gemisti...

Vilayete gidip, oğlunu grmek istediğin bildirdi. Vali -Oğluna

tek fiske vurulmadığını, sağlığının yerinde olduğunubildirmis,

fakat grsmenin imkansız olduğunu sylemisti.

Hıdır Đnan ok ısrar edince, kendisini Emniyet Mdr'ne

yolladılar. Oradaki yetkililer de, Hıdır Đnan'a, Hseyin'in

sağlığının iyi olduğunu, fakat grsemeyeceklerini sylediler.

Mahkemeyi beklemesini istediler.

-Oğlumu hi olmazsa karsıdan greyim- diye ok ısrar etmis,

ısrarları sonusuz kalınca ertesi sabah 04.30'da gelip

beklemeye baslamıstı.

O gn mahkemeye ıkacaklarını duymustu.

Beklemenin sonu yoktu.

Taksicilerden biriyle konusurken yakalananların 04.00'te

cezaevinden alındıklarını ğrendi. Cezaevi ve adliye birbirine

yakındı. Ve bir avukat buldu. Avukat ieri girip, bir sre

sonra ıktığında -ocukların ayakta duramadıklarını- syledi.

Hıdır Đnan saat 12.00'ye dek orada bekledi. Bu sırada her

birinin kolunda iki polis; ocuklar srlenerek dısarı ıkarılıyordu.

Đlk 8-9 kisi ıkmıstı ki, iki polis arasında, kapıda Hseyin

grnd. Babasıyla gz gze gelince ne atılmak istemis,

-Babam gelmis- diye bağırmıstı. Polisler bırakmadılar.

Hıdır Đnan'sa -oğlum zorlanma, pesinden gelirim, sen git- demisti.

Sonra cezaevinde Hseyin'le grsebildi. Hseyin -ok dvldklerini,

kendisinde ve arkadaslarında hayır bırakılmadığınısylyordu.

Aynı olayda, Sinan'la birlikte Nurhaklar'da

ldrlen Kadir Manga da vardı.

Hseyin babasına, Vali Ali Rıza Yaradan'ın kendisine -gel

bu isten vazge, ne istersen veririz, bize yardımcı ol...- diye,

ajanlık nerdiğinı anlatıyor -Vali'ye gerekli yanıtı onun szlerini

halka aıklayarak vereceğim- diyordu.

Nitekim Hseyin bunu aıklamıs, Vali Ali Rıza Yaradan

da alelacele basında tekzip etmisti.

Diyarbakır'da yattığı gnler, babası ona grsmeci gidiyordu.

Bir seferinde, ona aldığı i amasırlarını getirmis ve

-Burada fanila, amasır ok pahalı- demisti. Hseyin o zaman

babasına -Simdi anladın mı ocukluktan beri senin dkkanına

neden gelmediğimi; bizim mcadelemiz bunlarla iste;

sen de aynı isi yapıyorsun, bese alıp ona veriyorsunuz, fakir

fukarayı smryorsunuz- demisti...

Hseyin Diyarbakır'dan ıktıktan sonra yine uzun sre

kaybolmustu.

Hseyin'in son tutuklanısında, artık baba oğul karsılıklı

olarak, bunun bir lm tutuklanısı olduğunu biliyorlardı.

Bir grsme ncesinde, bir grevli, cezaevi kapısında grsmecilere

-Bizim szmz dinlemiyorlar, onları ikna

edin, bir af dilekesi versinler; yaptıklarımızın yanlıslığını

anladık, pismanız desinler, o zaman idamdan kurtulabilirler...-

demisti.

Hıdır Đnan bunları syleyen grevliye, -Onlar byle bir nedamet

iine girerlerse, biz veli olarak hakkımızı helal etmeyizdiye

karsılık vermisti. Bunun zerine aynı grevli -Siz

veliler, canavarca, ocuklarınızın sehpada sallanmasında razı

oluyorsunuz da, birer dilekeyle reisicumhurdan af dilemeye

razı olmuyorsunuz...- diye sylenmisti.

Hıdır Đnan af dileme nerisine karsı ıkarken af da dilense,

onların yine asılacaklarını dsnmst. Fakat af dilenirse;

ellerinde onları kk dsrc kozları olacaktı...

Grsmeye girdiğinde, dısarıda olanları Hseyin'e anlatmıs,

Hseyin babasını byk bir mutluluk ve glmseyisle

dinlemisti, -Bize de geldiler, bosverin, stnde durmayın- demis,

babasına en ufak bir af girisiminde bulunmaması dileğini

tekrarlamıstı.

Hseyin'in bu szne rağmen, Yargıtay'da 18 idam hkmnn

bozulması yanında, Deniz, Yusuf ve Hseyin'inki kesinlesmisti

ki; birer baba olarak Hıdır Đnan ve Besir Aslan

dayanamayıp, 12 Mart ncesi sağlık bakanlarından, Kayseri

AP Milletvekili Vedat Ali ヨzkan'a gitmislerdi.

Onun da Kayserili olduğunu dsnp, -belki bir bilgi alabilirizdiye

hesaplamıslardı. Meclis salonunda kendisini grmsler

-Biz Yusuf ve Hseyin'in babalarıyız, ocukların

idamları Yargıtay'da onaylandı; sizin partinizin ne gibi bir

fikri var- demislerdi.

Vedat Ali ヨzkan onlara -Biz 18'inin de Yargıtay'dan gemesini

bekliyorduk, artık bu kesindir- diye karsılık vermisti.

Vedat Ali ヨzkan'ın bu sz zerine, Yusuf ve Hseyin'in

babaları -Eğer memleket dzelecekse, idam edilsinler, vatan

sağ olsun- deyip ayrılmıslardı.

Yine bir seferinde, Hseyin'den habersiz olarak babası,

Memduh Tağma'ın karısına bir bayan yollamıs, ocuklarının

durumu hakkında bilgi almak istemisti... Tağma'ın karısı

kendisiyle grsmeye gelen bayana -3 kisi değil, 3 milyon

gitmeli ki bu memleket kurtulsun- demisti...

Deniz'in Gemerek'te yakalanısı sırasında ocukluğunun

gzleri nnden bir serit gibi gemesi bosuna değildi. Sarkısla

onun aynı zamanda ocukluğunun izlerini tasıyan bir ileydi.

ヌocukluk gnleri Sarkısla'nın sokaklarında gemisti.

ワ kardesin ortancasıydı. Babası Cemil Gezmis orada ğretmendi...

Duygulu, hasarı, sıcak kanlı, gzn budaktan esirgemeyen,

ince, naif bir ocuktu. Daha o yaslarında, yediği her lokmada,

bir lokma yiyeceği olmayanları dsnr, tıkanırdı.

5-6 yaslarındaydı ki, ilenin en yoksullarından birok arkadas

edinmis, onlarla her seyini paylasıyordu... En ufak bir

mal tutkusu yoktu.

Babası mahallenin esnafına, aydan aya deme yapar, anası

ve kardesleri ay boyunca, erzağı veresiye alırlardı.

Deniz'in anası, byk oğlu Bora'yı her gn fırına ekmek

almaya gnderirdi. Deniz ve Bora birbirlerine ok benziyordu.

Bir keresinde fırıncı, Denizgil'in eve her gn, birka ekmek

aldığına dikkat etmis, durumu merak edip, bunca ekmeği

ne yaptıklarını babasına sormustu.

Sonradan anlasılmıstı ki, Deniz kendisine ok benzeyen

abisi yerine, fırına gidiyor ve ekmekleri alıyordu. Đzlediklerinde,

Deniz'in aldığı ekmekleri, yoksul arkadaslarına dağıttığını

grmslerdi.

Yine bir gn evlerine gelen bir komsu kadın, -Deniz'in

plkte, millete maas dağıttığını- sylemisti. Hemen evden

ıkan anası baktı ki, Deniz bir tasın stnde evresindekilere

para dağıtıyor. Ayaklarına da anneannesinin ayakkabılarını

giymisti. Sonradan anlasıldı ki; aydan aya emeklilik

maası alan anneannesinin parasını almıs ve onun ayakkabılarını

giyerek, mahallenin yoksullarına maas dağıtmaya

gitmisti.

Deniz annesinin geldiğini grnce rkms, fakat yaptığı

isin yanlıs olduğunu syleyenlere hibir zaman inanmamıstı...

Yasının biraz daha byk olduğu ilkokul sıralarında,

yasıtlarının ok stnde bir bilgilenme ve zeka tasıyordu.

Kendince CHP'li olmus, kitaplarına altı ok iziyordu. Aynı

dnemlerde, okul sıralarında ektirdiği bir resminde ellerinin

6 parmağını havaya kaldırarak poz vermis, hocasını telaslandırmıstı.

O yıllar bir baska baskı yıllarıydı...

Annesi Deniz'in bir gn evden katığını ve Sivas'a gelen

Đnn'y grmek iin, Đnn'nn kaldığı eve gittiğini anlatıyor.

Daha Sivas'ta ortağreniminde olduğu gnlerde, dsnceleri

ve devrimci grsleri, konusmaları nedeniyle baskılara

uğradı. Bu baskılar Deniz'in liseden ayrılmasıyla sonulandı.

Sivas'tan Đstanbul'a gelip Haydarpasa Lisesi'ne kaydoldu.

Deniz bu ilk genlik gnlerinde devrimci bir militan olmaya

baslamıstı artık. ヌocukluğundan beri iinde srklediği dsnceleri

olgunlasmaya baslamıstı.

Lise son sınıftaydı ki, Đstanbul'daki devrimci hareketler

iinde yerini alıyordu. Aynı gnlerde Haydarpasa Lisesi'nde

de zerindeki baskılar yoğunlasmaya basladı. Kıbrıs'ın, ancak

emperyalizmin gdmnden sıyrılmasıyla kurtulabileceğini

ve bağımsız bir devlet olabileceğini savunan bir kompozisyon

yazması stndeki baskıları daha da yoğunlastırdı ve

Deniz, Haydarpasa Lisesi'nden de uzaklastırılmıs oldu.

O gnlerden sonra btn ilerici devrimci hareketlerde en

nde yrd.

Bir ara arkadaslarıyla Filistin'e gitti ve Ortadoğu'daki

Arap halklarının mcadelesini yakından izledi ve katıldı.

ヨzellikle ailesini hi zmemeye alısır, onlara karsı sevgisinde

asırı bir zen gsterir, anasına byk saygı duyardı.

O yıllarda yoğunlasmaya baslayan ğrenci hareketleriyle

birlikte sık sık tutuklanmaya basladı. Ve sondan nceki tutuklanısında,

askere gtrlecekken, grevliler elinden kurtulup

Ankara'ya geldi... ODTワ'de kalmaya basladı. Ve bir daha

bırakmamak zere silah kusandı.

Sonuna kadar da yle gitti...

:::::::::::::::::

YUSUF'UN KARARLILIĞI VE CESARETĐ POLĐSĐ SASKINA ヌEVĐRMĐSTĐ...

Yusuf'un ocukluğu kylerde geti. Kisiliğinin en belirgin

yanları olan korkusuzluk ve dayanıklılık, daha 3-4 yaslarında

kendini gstermisti. Herkesi hasta eden havalarda, sapasağlam

sokağa fırlardı. Szn geiremediği yerde dvsr

ve ok ender ağlardı.

Gnlk yasamında, kendi halinde ve son derece uysaldı.

Yeni tanıdığı insanları byk bir dikkatle inceler ve ilk sezgileri,

oğunlukla onu yanıltmazdı. Sevdiği insanlara karsı

saygılı, efendi; kızdıklarına karsı hırın ve huysuzdu.

Damarına basılmadıka sinirlenmez, sonuna kadar hosgry

elden bırakmazdı. En belirgin zelliklerinden birisi

de kendinden kkleri koruyusuydu.

Yozgat'ın ヌekrek kazası, Kussaray kynde yasadıkları

sıralarda, bir gn babasını, anasını ve kardeslerini byk bir

tehlikeden kurtarmıstı.

5-6 yaslarındaydı. Anası, babası, kardesiyle birlikte değirmene

gidiyorlardı. O yrenin en iri ve azgın kpeklerinden

biri yolları stnde yatmaktaydı. Kpeğin nnden byk

bir tedirginlikle gemislerdi ki, hayvan birden saldırdı. ヌocuklarını

kurtarma duygusuyla Besir Aslan ne fırlamıs ve

kpekle karsı karsıya gelmisti. Kpek babanın zerine atılmıs

ve koluna enesini kenetlemisti. Kpeğin boğazına sarılmaya

alısan Besir Aslan, bir yandan da oluk ocuğuna

uzaklasmaları iin bağırıyordu.

Yusuf kamamıstı. Kpeğin babasına saldırmasıyla birlikte,

o da kpeğe ynelmis ve yasının btn gcyle bir yandan

bağırıyor, bir yandan elindeki değnekle kpeğe vuruyordu.

Yusuf'un gzpekliği, garip bir sekilde kpeği rktmst...

ヌocukluktan ıktığı gnlerde abisiyle birlikte kahveye giderler

ve gren herkes Yusuf'un daha byk olduğunu sanardı.

Ağırbaslılığı evrede byle bir izlenim bırakıyordu. Olur

olmaz herkesle arkadaslık kurmuyor, hibir zaman ciddiyeti

elden bırakmıyordu.

Yusuf liseyi bitirince ODTワ'ye girdi. ヌalıskan ve basarılı

bir ğrenci olmasına karsın, dsncelerinde gerici, tutucu

ideolojinin kosullanmaları vardı. Fakat Yusuf, iten yrekten

bir yurtseverdi. ヨzndeki bu yapı onun tutucu ideolojinin

kosullanmalarından kısa zamanda sıyrılmasını sağladı. Devrimci

ğrencilerin haklılığını kısa zamanda kavradı ve onların

saflarına katıldı.

Daha ODTワ 1'inci sınıfta olduğu gnlerde tutuklanmıstı. Bu

onun ilk tutuklanısıydı.

Kıbrıs sorunu iin Trkiye'ye gelmis, grsmelerde bulunan

Amerikan temsilcisi, devrimci ğrencilerce protesto ediliyordu.

Alan birbirine girmis, polis ğrencileri dağıtmaya alısıyordu.

Yusuf daha yeni bir ğrenciydi. Harekete aktif olarak

katılmamıstı.

Hava birden gerginlesmis ve alanda atısma baslamıstı.

Yusuf bir ğrenciyi polislerin dvdğn grms, dayanamayıp

ne fırlamıstı. Ve bir anda kendini ğrenciler arasında dvste

bulmustu. Damarına basılmıstı artık.

Toplum polisleri Yusuf'u yakalayıp gtrdler...

Bu olay onun iindeki yurtsever zn, devrimci bilinle

perinlesmesini sağladı. Kısa zamanda birok temel kitabı,

zmleyerek, yutarcasına okudu. ODTワ Sosyalist Fikir Kulb'ne

ye oldu. Ve artık Trkiye'nin neresinde bir eylem

varsa, Yusuf da oradaydı. Hareket iinde belirginlesmis, nde

yryen bir militan olmustu.

Onun polis karsısında, iskenceler karsısındaki tavrı ve

dayanıklılığı, inancının ve cesaretinin bir kanıtıydı. Yılmak,

yorulmak, sızlanmak bilmeyen bir yapısı vardı. Dayanıklılığı,

cesareti ve kararlılığı iskencecileri saskına eviriyordu.

Ortadoğu'da, Arap halklarının siyonizme ve emperyalizme

karsı yrttkleri mcadeleyi, sıcaklığı iinde değerlendirmek

ve katılmak iin gittiği Filistin'den dnsnde yakalandığı

zaman, Yusuf'a gnler geceler boyunca korkun iskenceler

yapılmıs, stnde Filistin gerilla giysileri olmasına

karsın sulamayı kabullenmemis; ne istenilen ifadelerin altını

imzalamıs ne de arkadaslarının adını vermisti.

Devrimci saflara katılısından son gnne dek bu zelliği

zedelenmedi.

Aktif bir militan olarak dvstğ gnlerde, ailesi onu

ok ender gryordu. Bir gn bir mektup almıstı ondan babası,

Yusuf mektubunda syle diyordu:

Sevgili Anneciğim,

Babacığım, Kardeslerim

Sizlerden ayrılalı 3 ay kadar bir zaman geti. Bu zaman

zarfında sizleri ne kadar sevdiğimi anladım. ワ ay hep sizi

dsndm. Sizleri ve evimizi ok zledim. Ama ne yapayım ki

sartlar beni sizden ayırmaya zorluyor. Polis Ankara'dayken

beni takip ediyordu.

Herhangi bir kazaya kurban gitmemek iin Ankara'dan

ayrıldım.

Simdi bu mektubu aldığınız zaman Ben Almanya'da olmus

olacağım. Orada bir arkadasım vasıtasıyla gzel bir is

buldum. Orada bir mddet kalmayı dsnyorum. Sizleri

ok zdğm bunun iin benden nefret ettiğinizi biliyorum.

Fakat siz benden nefret etsenizde, ben sizi sevmekte devam

edeceğim. Kt bir is yapmadığımı, doğru yolda olduğumu

gelecekte anlayacaksınız.

O zaman simdi utandığınız benden gurur duyacaksınız.

Almanya'da size adres veremiyorum. Bunun esitli sakıncaları

var. Fakat devamlı kart atacağım. Sizlerin sıhhati hakkında

devamlı bilgi alıyorum. Benim iin hi merak etmeyin,

zlmeyin. Sıhhatliyim, mektubuma son verirken bulusma

dileğiyle hepinizi hasretle kucaklarım.

Sizleri ヌok Seven

YUSUF ASLAN

Besir Aslan mektubu alınca olduka telaslandı. Hemen

oğlunun arkadaslarına gitti. Onlara ısrarla Yusuf'u sordu,

bulmalarını, grsmek istediğini syledi.

Arkadasları bir sre sonra Besir Aslan'a -Bulamadık- dediler.

Besir Aslan uzun sre Almanya'dan mektup bekledi. Fakat

yine de iine kurt dsms, oğlunun Ankara'da olabileceğini

dsnmekteydi.

Bir gn. ODTワ'ye gitti ve Yusuf'u aramaya basladı. Sonunda

Yusuf'u buldu. Grsp, konustular.

Yusuf ona -Bir aksilik ıktığını, pasaport alamadığınısyleyip,

zlmemesi iin babasını avutmustu.

Besir Aslan oğlunun kendini lmne bir seye adamıs olduğunu

somut olarak hissetmis ve Yusuf'un geri dnmeyen

kisiliğini bildiği iin, acıyla burkulmustu.

Olaylar hızla birbirinı izledi!. Aynı gnlerde Besir Aslan

Yozgat'ta radyodan bir banka soygunu haberi dinlemis, haberde

soyguna katılanlardan birinin -Hadi Yusuf kaalımdediği

bildirilmisti. Soygunda bir istasyon sefi ldrlmst.

Besir Aslan son derece telaslanmıs, zlms ve hemen oğlunu

aramaya gelmisti. Onu bulamadı. Fakat ODTワ'de Hseyin'le

karsılastı. Hseyin'in oğlunun can arkadası olduğunu

biliyordu.

Besir Aslan, Hseyin'e, oğlunun nerde olduğunu sormus

Hseyin'se ona -Amca ben de senin gibiyim, nerde olduğunu

bilmiyorum- demisti.

Besir Aslan, Hseyin'le oğlunun yakınlığından dayanak

bulup ısrar ediyordu. Artık onun ağzından sz alamayacağını

anlayınca -Hseyin oğlum, bu nedir, Yusuf adam mı ldrd?-

diye sormustu. Bu sz Hseyin'i bir anda değistirmis,

gzlerini ateslendirmisti. Sert bir tonla -Amca, demisti, biz

istasyon sefi vurmayız. Byle bir seyi aklından ıkar. Gnahsız

hibir kimseyi vurmayacağımıza andımız var. Biz halk

dsmanlarına karsı dvsyoruz. Yusuf'u tanımıyor gibi konusma.-

:::::::::::::::::

YUSUF'UN YARASINA VURULDUKTAN ON BĐR SAAT SONRA BAKILDI...

Hseyin'in szleri Besir Aslan'ı bir anda yatıstırmıs ve

zntsn zmst. Artık ğrenmek istediğini ğrenmisti.

ヨnemli olan buydu. Đi rahatlamıstı. Son olarak Hseyin'e

-Saklanacaksa saklayayım, yardıma ihtiyacı varsa edeyim...-

demisti. Hseyin, Yusuf'un bir ihtiyacı olduğunu sanmadığını,

sağlığının yerinde olduğunu syleyip, bosuna zlmemesini

istemisti.

O gn evine dnen Besir Aslan, gazetede Đlhan Seluk'un

bir yazısını okumus, ii daha da rahatlamıstı. Đlhan Seluk

yazısında, bu soygunların adi sular olmadığını, siyasi nitelikte

olduklarım sylyordu. Oğlunun adi sulu, hırsız, katil

olmadığı inancı canlılık kazanmıs ve onu ferahlatmıstı.

Hseyin'le grstğnde Mart'ın 3'yd. Đki gn sonra

ODTワ'de byk bir atısma ıkmıstı.

O gnden sonra olaylar Ankara'da zincirlemesine genisledi.

Ve ayın 16'sında radyodan oğlunun Sivas'ta yakalandığı

haberini aldı. Radyo, Yusuf Aslan'ın vurularak ele geirildiğini

bildirmisti.

Besir Aslan hemen Sivas'a hareket etmis ve oğlunun yattığı

yere gitmisti. Yusuf ağır yaralı ve hasta olarak yatıyordu.

Yaralanıp dstğ yerde buzlar stnde saatlerce bekletilmisti.

Daha sonra da soyundurulmus, saatlerce soğukta bırakılmıstı.

Babasını grnce -Đyiyim, zlmeyin- dedi. Yatağında

zincire vurulmus bir durumda yatıyordu. Ağır ağır konusuyor,

vurulduktan on bir saat sonra yarasına bakılmaya baslandığını

anlatıyordu. Kısa zamanda iyileseceğine sz veriyor,

adeta sancısının stne yryordu. Son olarak babasına

Deniz'i sormus, kendisine sık sık Deniz'den haber getirilmesini

istemisti.

Yusuf, Hseyin ve Deniz, Ankara Mamak Cezaevi'nde

hcrelere konulmuslardı. Hcrelerinde de birbirleriyle konusmanın

yollarını bulmuslardı. Hcrelerinin duvarlarından

tuğla ıkarıp delik amıslardı. Hcrelerinin tepesindeki delikten

bağırarak birbirlerine haber iletiyorlardı.

Bir kck hcreye binlere merakı sığdırmıslardı. Habire

okuyorlar, dnyadan haber soruyorlardı.

Son gnlerine kadar arkadasları onları kurtarmaya abaladı.

3 Mayıs'ta bir uak kaırılmıs, 4 Mayıs'ta Eken'i kaırma

girisiminde bulunulmustu. Birincisinin sonucu bugn hala

karanlıktadır. Trk hkmetiyle, Bulgar hkmetinin grsleri

ne nitelikteydi...? Bulgar hkmetiyle yapılan grsmelerin

resmi belgeleri aıklanmadıka da bu sorun karanlıkta kalacaktır.

Eken'i kaırma girisimi, ardında Niyazi'nin hayatını bıraktı.

Kimi ller vardır, gvdesinde kursunlarla gmlr.

Niyazi de byle girdi toprağa.

Son gnlerine kadar lm haberleri dinledi Denizler. 6

Mayıs'ta bu duyguyu yenmeye gittiler.

Gitme ncesinde Hseyin, arkadaslarına haber iletmis ve

lmlerinden sonra kesin olarak, herhangi bir boykot, alık

grevi, isyan yapmamalarını; sonucu olgunlukla karsılamalarını

istemisti.

Mamak'ta arkadasları Hseyinler'in bu son vasiyetine

uydular ve gerek 5 Mayıs gecesini, gerek 6 Mayıs gnn knt

ve hırınlık izi tasımadan geirdiler. En ufak taskınlıkta

bulunmadılar.

Grevliler o gn cezaevinde isyan olabileceği dsncesiyle

olağanst nlemler almıslardı. Onların ierde hırınlasacağını

sanıyorlardı. Ve sık sık, gelip koğuslara bakıyorlar,

mahkumların her gnk olağanlıkları iinde olusları ve metanetleri

karsısında saskına dnyorlardı. Bu grnt, isyandan

daha etkili olmustu. ヨnlemini alamayacakları, hesap

edemeyecekleri bir sonula karsı karsıya bırakmıstı grevlileri.

Hseyin'in vasiyeti, yeni bir eylem gibi yasanmıstı Mamak'ta.

Saat 01.00'den sonra, saatlerce cızırdayan bir radyo, kaaklık

gnlerimizde saklandığımız odanın, o gece tek uğultusuydu.

Uğuldamıs, ınlamıs; gnle birlikte bir ses, stmze doğru

yuvarlanmaya baslamıstı. Saatlerce sren ınlama boyunca

Denizler'in can vermekte olduğunu bilmekteydik. O ses, o

dsnceyle birlikte paslı bir seyleri, sivriltip bilemekteydi.

Zaman zaman koynumdan -Hayatımız ワstne Siirler-in

msvettelerini ıkarıp odadaki arkadaslarıma okumak istiyor,

sonra yine koynuma koyuyordum.

Đlk haberler, koparıp gtrd Deniz'i, Yusuf'u, Hseyin'i...

Dısarı ıktık..

Dısarda aynı gn, aynı dnya, aynı insanlar. Ve ilk kez o

gn anladım, bir odanın, bir evin, bir sokağın, bir sehrin bir

insana dsmanca bir acı verebileceğini...

Ağır akan bir kalabalık iinde Taksim'e doğru yrms ve

bir ara grldeyen motorsiklet sesleriyle irkilmis, sarsalanmıstım.

Bir anda, evremin polislerle dolu olduğunu grms,

kamaya davranma ncesi bir saskınlıkla bir polise -Bir sey

mi var?- diye sormustum.

Polis byk bir kaygısızlık ve rahatlıkla (aklımda kaldığı

kadarıyla) -Karayolları emniyet gn-, -Uluslararası bir

bayram- gibisinden bir seyler sylemisti.

Sonra yoldan motorsikletleri stnde gsteri yapan trafik

polisleri getiler...

Đerdeki arkadaslarda olanaksızlıkların sağladığı metanet,

dısarda yerini, bir sey yapamamıs olmanın sululuk ve

hırınlık duygusuna bırakıyordu.

Ve Đbrahim paralanıp dst Aksaray'da. Dik, dayanıklı

gvdesi, bir kle halinde asfalta yayıldı.

Elindeki bombalar, sesini beklenmedik bir anda bosaltmıs,

en yakınındaki insanın, Đbrahim'in kulaklarını tıkamıstı.

Đlk grlt bir dumanla birlikte ykselip dalga dalga

uzaklasırken, Đbrahim elini beline atmıs, silahına davranmak

istemisti. Kolu gitmiyordu. Omzundan asağı doğru sallanıyordu.

ヨbr koluna dayanıp dikilmek istedi, omzundan

asağısı onu dinlemiyordu sırtını kaldıramıyordu yerden.

Karnına bir seyler batıyordu. Eğilip, ısırıp ekmek istedi.

ヌekmek istediği, dislerine değen sey, ayağının etinden fırlamıs

kemiğiydi... Ve dağıldı... uyustu beyni... kendinden geti...

Đbrahim ayıldığında, artık iki kolu ve bir bacağı gvdesinde

yoktu. ワ organı eksilmisti gvdesinden. ヌevresinde yığınla

polis bekliyordu. Daraağacında ldrlen arkadasını

dsnd... Polislere bir dumanın arkasındaymıslar gibi

bakıp, olanca gcn toplayarak, kesik kesik -Kafam gvdemde,

bu bana yeter- dedi... ve yine bayıldı...

:::::::::::::::::

BAHARDI (Đ)

Oyarken yuvasını yarlara kartal

elik tırnaklarıyla kopardığı kayalar

ısık, kanat ve hırslanısı

toplayıp kıvılcımlarına

nasıl ağıltıyla inerse dipsiz uurumlara

sular arasına gizlediği rzgarı balabanlar

kalkarken nasıl bırakırsa sazlara

yzn yleydi baharda

...

halkların

dnyayı kaplayan yakarısları

ve mahpuslar

ve lmlerini bekleyen arkadaslar

ınlayıp duruyordu kulaklarında

...

...bahardı

yana yakıla duyulan

ilk tsleriydi kusların...

avaz avaz bağırılan szler gibi

kınsız adımlarınla

yryorken sen

(asfaltı zorlayıp duruyorken mayıs toprağı)

vurdumduymaz, lgn, aldatılmıs

kahrolmus insanların

doldurduğu caddelerden

ykselen uğultular

avuta eritilen bir para buzun

nasılsa ie saldığı sızı

adımların altına ylece serpiliyordu

...

...bahardı

kıpırdayıp duruyordu sakağında

incecik dumanlar altında hava...

...

kalbini esintiler arasından vurarak yeryzne

yryordun seslene seslene azaltarak ykn

...

...bahardı

yakıyor, yarıyordu horozun gırtlağını

sabahın sisi...

...

yryordun... ki bir anda

dirseklerin, dizkapakların

ayak bileğinden mavimsi bir damar

ve rperis, ırpınıs, yas...

saıldı sehre boydan boya

...

...bahardı...

sisle birlikte kalkıyordu havaya

topraktan bir ten sıcaklığı

N. Behram 1972

:::::::::::::::::

-ASMA-YI BĐR EĞLENCE KONUSU YAPMISLARDI,

HワCREDE BĐR ĐSヌĐYĐ GワNLERCE SEHPAYA ヌIKARDILAR...

972 sıkıynetim dnemiyle birlikte, ok sayıda insan tutuklanmıs

ve bunlar gruplara ayrılarak, esitli davaların sanıkları

sayılmıslardı.

-83'ler Davası- -Dev-Gen Davası- -THKO Davası- ... gibi.

Ve bu dava sanıklarımn oğu -idam istemi-yle yargılanıyorlardı.

Bir anda yzlerce sanığın idam istemiyle yargılanısına tanık

olunmustu.

Đdam istemiyle yargılamaların; yargılayanlar, yargılananlar

ve gvenlik kuvvetleri zerinde ayrı ayrı yansımaları vardı.

Haklarında ağır sulamalarla arama kararları verilen sanıkları

yakalayan grevliler; ya da yakalanmıs bir sanığın

hcrede basında bekleyen nbetiler, o insanlara -kesin olarakidam

edilecek gzyle bakıyorlardı. Ve bu oğu zaman,

gizli sorgulama yerlerinde aık aık syleniyor, idamdan kurtulmaları

iin hainlik yapmaları neriliyordu.

ヌok sayıda insanın idamla yargılanması, sanıklar stnde

idamın sıradan bir ceza olduğu duygusu bırakıyordu. O

kosullar o duyguyu doğurmustu. Ve zaten birok insan -l

olarak ele geirilerek- bu cezaya mahkum olmustu bile.

Yavas yavas davalar sonulanmıs bazı mahkeme yargıları

kalemlerini kırmaya baslamıstı.

Bilindiği gibi, ilerleyen zaman iinde mahkemelerin verdiği

-idam- hkmleri, st mahkemelerde bozulmus fakat

bunlardan birinin; Ankara 1 No'lu Sıkıynetim Mahkemesi'nin

18 idam hkmnden 3', Deniz, Yusuf ve Hseyin haklarında

verilen hkmler onaylanmıstı.

Bir de, o dnemde bazı davalar vardı ki, sanıkları dzmece

olarak bir araya getirilmis; olaylarla hibir ilgisi olmayan

bu insanlar ok ağır sulamalarla yargılanmaya baslanmıstı.

Onlara maddi iskencelerin yanısıra, ok ağır manevi iskenceler

de uygulanmaktaydı.

ヨzellikle byle davaların sanıklarına -idam edileceklerininpsikolojisi

bir karartı gibi kmst.

Devrimci bir gemisi olan tutuklularda -idam- istemi fazla

bir etki yapmıyordu; hatta Denizgil gibi lmn karsısında

dnsz bir duyguyla dikilmekteydiler. Fakat o dnemde

ldrlme olasılığının kerttiği saf, masum insanlara da

tanık olundu.

Sanıklarının tamamı dzmece bir biimde bir araya getirilmis

olan -Sabotajlar Davası- bunun tipik bir rneğiydi.

Birbirleriyle ilgisiz birok kisi (zellikle isiler) toplanmıs ve

ağır iskenceler altında -yangınlar ıkarmıs olmayı- -gemi batırmıs

olmayı- kabul etmislerdi.

-Sabotaj Davası- iin toplanan susuz insanlar, iskence

gnlerinden sonra Harbiye Hcrelikleri'ne kilitlendiler.

ワ adım boyunda, iki adım eninde; tepesinde tel rgl, el

ii kadar bir deliği olan mezarlardı bu hcreler.

Her hcrenin duvarında -kendi kendinle de olsa konusmanın,

sarkı sylemenin, gazete okumanın, radyo dinlemenin,

yazı yazmanın, gndzleri uyumanın, ziyaretiyle grsmenin...

yasak- olduğuna iliskin bir komut asılıydı. Serbest

olan tek sey soluk almaktı. Oksijeni azalmıs bir akvaryumdaki

balıklar gibi o da...

Hcrelerin tepesinde sabaha dek devriyeler gezmekteydi.

Ve hcrelikler yerin altında bir mahzen iindeydi.

-Sabotaj Davası- sanıkları, cezaevine gitmeleri ncesinde

aylarca bu hcrelerde bekletildiler.

Aynı gnlerde, Denizgil'in idamı sonucundaki protesto

bombalanmalarıyla ilgili olduğum iddiasıyla tutuklu bulunduğum

cezaevinde, bir hadise sonunda hcre cezası almıs ve

arkadas Harbiye Hcrelikleri'ne getirilmistik.

Yine aynı gnlerde Denizler iin siir yazdığım gerekesi

ile sıkıynetimde yargılanmaktaydım.

Gz gz hcrelerin dısında, devriyeler ve nbeti grevliler

vardı. Btn gn aralarında esitli eğlenceler dzenlenmekte

idiler...

Gelen seslerden, oğunlukla kağıt oynadıkları, fıkra anlatıp

sakalastıkları anlasılıyordu. Ve onların aralarındaki konusmalardan,

sık sık -hcrelerdeki sanıkların idam edileceklerisz

hcredekilerin kulaklarına ulasmaktaydı.

Aylardır hcrede olan ve nbeti dısında insan yz gremeyen

sanıklardan bazılarının stnde derin bir etki bırakmıstı bu durum.

Grevlilerin eğlence konularından en korkuncu, -idamcılık

oyunuydu-.

Hazırlanan senaryo gereği bir nbeti yksek sesle, szgelimi

-komutanım 45 nolu esirin idam kararı geldi- diyor ve o

hcre aılıp tutuklu dısarı ıkarılıyordu.

Daha sonra sanığa beyaz gmlek giydiriliyor, son sz,

son ihtiyacı soruluyordu...

Denizler'in asılmıs olduğu bir dnemdi. Yani Trkiye'de

insan darağacında can vermisti. Ve artık asılma konusu

bir eğlence haline getirilmisti...

Son szleri sorulan bu masum insan, daha sonra, hazırlanan

ilmiğin karsısına getiriliyor. Đlmik boynuna geiriliyordu.

Ve yine senaryo gereği bir nbeti -infazın yeni bir emirle

ertelendiği- haberini getiriyordu.

Sonunda bu acı eğlencenin kahramanı olan isi; bir gece

yarısı korkun bir hıkırıkla byk bir moral kntsne

yuvarlandı.

Onun hcresinde ağlamakta olduğu bir gn hcremden

ıkarılmıs, Selimiye'ye -ワ Dağa Ağıt- siirimin yargılanmasına

getirilmistim. Denizlerin ldrlsleri karsısındaki duygularımın

hesabı istenmisti.

O gnler, kendi karanlığı iinde geti gitti.

Geen sadece gnlerdi. ヨlmse sadece biim değistirdi...

:::::::::::::::::

DヨVワSE DヨVワSE YワRワNECEK

Kardesler!

Sancıyan bir sessizlik bırakıyor geride

birer birer gidenlerimiz: kanlı, hırın, ıkarsız..

Ve artık, yetmiyor dilde ısıması,

kavranısı sığmıyor koyna;

saplanıslar istiyor elde haner,

o zifir karanlığın

gğsne gğsne saplanıslar.

...

Kardesler!

Kolları-pazuları

kırıla-ısırıla

damla damla emilen isiler iin;

assız-ısıksız,

suyu-samanı yağmalanmıs,

bezgin, dayanaksız kyller iin

ağrısan kardeslerim!

Gece yarılarına kadar grevlerden

haber bekleyenler!

Candaslarım!

...

Ucu-bucağı gze gelmek ufkuna

nefes nefese varılan bu kavganın

aslı-astarı sadece haklılıktır;

vursa da, usul usul yayılsa da kızıllığı

beyaz rtlere kursun yaralarının,

balkıyan o sesi dinleyin bağırlarından

eller stnde gidenlerimizin;

coskun ve isyankardır

ve diresken ve dvskendir onların

halkın kardesi olan yrekleri.

...

Kardesler!

Unutmayın! Yolumuz puslu-pusuludur.

Dsmanı sevindirir tkezleyen her adım.

Zorlu bir dnemete

dsmanca kaısanlar da unutulmasın.

Yreği duralatan bir zehir varsa eğer

o zehri tezelden kusmalı bu kalabalık;

duralamak hayatın yaralarıdır.

...

Bakın! Zırhlarla evirmis,

tel rgler ve tas duvarlarla halkın evresini;

doğrulsun istemiyorlar bin yıldır ezilenler.

Kardesler! Hızın, zverinin, hareketin kardesleri!

Sırdaslarım!

Bilgi ve dvskenlik

bilgi ve dvskenlik bizi bekliyor.

Nabzına kulak verin eliğin,

yağmurun, kayalığın, denizin nabzına kulak verin;

grn, nasıl nefes alıyor sevin,

sabır nasıl da arpıntılı.

...

Đste! Alınları ocukların. Barınaklarımız bizim.

Đste! Yas kundağı analar. Sessizce donatıyorlar bizi.

Đste! Gencecik anısı lenlerin. En canlı yığınaklar bize.

Đste! Ezilenler. Bayraklarımız.

...

Kardesler! Halkın kardesleri!

Yoldaslarım!

Baslayınca bu yolun onurlu yolculuğu

ancak yasamakla varılan duyguda konaklanır

ve ancak yryerek sylenir sarkılarımız,

nk adım adım derinlesti ezgisi,

bilekte, dizbağında, dudakta ateslendi.

Ve kosa-kucaklaya

ve sara-sarmalaya

ve yumruklaya-yumruklaya

haklı ve mazlum olanın uyusuk omurunu

uyarmak iin kuvvetli ve zalime karsı

nice sarp yerden geildi buraya kadar.

Ve buradan, daha da dikleserek,

dinmeden-dinlenmeden,

dise-dis

dvse dvse yrnecek...

N. Behram

:::::::::::::::::

BĐR ANDA DENĐZLERĐN, YUSUFLARIN, HワSEYĐNLERĐN MEZARLARI ĐNSANLA

KAYNASTI... SIRALAR HALĐNDE, BĐNLER, ON BĐNLER -SAYGI DURUSU-NDA

BULUNUYORDU...

Simdi hcreliklerdeki mahkemenin, senarist yargıcıları,

astıkları isinin beraat etmesi karsısında ne dsnmslerdir,

bilmiyorum.

Fakat, sanığı darağacında can vermis olan Ankara 1

No'lu Sıkıynetim Mahkemesi Baskanı Tuğgeneral Ali Elverdi,

emekli olduktan sonra AP'ye girmis ve Byk Millet Meclisi'nde

yeni grevine baslamıstır.

Onun sıkıynetimindeki gnleri ve sıkıynetim gnlerinin

sonularını kendine propaganda olarak kullanısına tanık

olduk.

Denizgil'in asılıslarının 4'nc yılında Yeni Asya Gazetesi, Ali

Elverdi'nin sıkıynetim gnlerindeki mcadelesinin byk

puntolarla reklamına basladı: -Bir ihtilali nleyen ve anarsistleri

yargılayan Ali Elverdi Pasa konustu- diye duyurusu yapılan

-Bu vatana kastedenler- isimli bir yazı dizisi yayınladı.

Sağcı Yeni Asya Gazetesi, sıkıynetim dneminin bu pasasının

yazı dizisi iin -Ali Elverdi'nin 28 Ocak 1976 gnk AP

ortak grubunda anarsik hadiselerle ilgili genel grsmede

yaptığı konusma ve basına aık olarak esitli yerlerde verdiği

konferanslardan- derlenmis olduğunu sylyor ve pasanın

hayatındaki en byk reklam konusunu tekrarlıyor: -Bilindiği

gibi Ali Elverdi; Deniz Gezmis, Yusuf Aslan ve Hseyin

Đnan isimli anarsistlerin hakkında idam cezası vermistir...-

Ali Elverdi bugn tarafsızlık zerine yemin ettiği gnlerdeki

grevinin sonularını belli bir tarafın hizmetinde kullanıyor.

Bir de savunma makamı vardı o dnem mahkemelerinde.

Geri -Savunma makamı sesini kamuoyuna ne kadar duyurabilirdi?-

Bunun tartısmasını yapmak bile komiktir. Oysa

ok sayıda avukat, davada savunma grevi almıslar ve gerek

sanıklarla grsmelerinde gerekse resmi kurumlarla iliskilerinde

tarihi bir aba gstermisler, birok olay yasamıslardı...

Her biri gerekten byk bir namusluluk rneği sergilemislerdi.

Değerli hukuku Niyazi Ağırnaslı, hayatının en zorlu

gnlerini bu dava sresince yasadı.

Onunla savunduğu insanların lm hkm giyip, darağacında

boğularak ldrlslerinin 4'nc yılında yine acı bir gnde

bulustuk, yeni lmn acısıyla harmanlanan yreğinde,

acı daha alevlendirdik...

Grsmeye gittiğim gn, Ankara'da Hakan, Burhan ve

Esari isimli devrimci gen fasistlerce kursunlanmıs,

ldrlmslerdi.

Deniz, Yusuf ve Hseyin iin geldiğim Ankara'da, Niyazi

Ağırnaslı ile aramıza bıkılanmıs yeni fidan dsmst.

Acılar birbiriyle bulusuyordu.

Uzun sre, Niyazi Ağırnaslı ile konusup konusmamayı

dsndm. Onun ok duygulu ve incelmis kisiliğinin, Ankara'daki

son olayla rselenmis olabileceğini, Denizleri hatırlatmanın

onu daha da zeceğini dsndm durdum.

Sonunda yine Denizlerin avukatlarından olan Orhan Đzzet

Kk'ten, Niyazi Ağırnaslı'ya birlikte gitmemizi istedim.

Aynı sey o gece Yusuf Aslan'ın baba ocağında da yasandı.

Sevgili anası -Yusuf-unu anlatırken televizyon o gn Ankara'da

fasistlerin ldrdğ devrimci gence iliskin haberi

veriyordu. Onlardan, Yusufların mezarına gitmemizi isteyecektim.

Đsteyemedim bunu.

Ve bir gn sonra, Ankara'yı bir ucundan bir ucuna alkalayan

bir kalabalığın arasında, Karsıyaka Mezarlığı'na doğru

yrdm. Onbinlerce insan yeni bir canı daha toprağa

vermeye gidiyordu.

Yine bahar ieklerinin dalları zorladığı bir aydı; yine Ankara'da

ve yine lyle...

Saatlerce sren bir yrysten sonra, mezarlığa dnen

yokusun basına geldiğimde, beynimde birden Cemil Gezmis'in

anlattıkları ısıldadı. Onların 6 Mayıs sabahındaki

gnlerini hatırladım.

Sonra Karsıyaka Mezarlığı kapısından mezarlığa doğru

akan kalabalık, bir anda bek bek mezarlar basında toplandı.

Bir anda Denizlerin, Hseyinlerin, Yusufların, Mahirlerin,

Hdailerin... mezarları insanla kaynastı. Sıralar halinde

binler on binler saygı durusunda bulunuyordu...

Hangi mezarın basına vardımsa tanıdık bir isim vuruyordu

gzme, mezar tasında... Mahir. Saffet.. Hdai... Ve ilerde

insan grubu... Deniz, Yusuf, Hseyin'in basındaydı...

Sırayla getiler mezarların nnden. Hakan, Burhan ve

Esari'nin resimleri ve onlara gelen elenklerin iekleri kondu

Deniz'in, Yusufun, Hseyin'in, Mahir'in, Saffet'in, Hdai'nin

stndeki toprağa...

Ve sonra, fasistlerin alaka ldrdğ Hakan'ın gen

krpe canı da toprağa; toprağın sıcaklığına; toprağın sıcaklığında

boy veren fidanlara emanet edildi...

Erdemleri rehberimiz;

Anıları yolumuza ısık olsun...

:::::::::::::::::

1'ĐNCĐ THKO DAVASI VE SONUヌLARINA ĐLĐSKĐN GヨRワSLER

(Davaya iliskin grsler 1962 Anayasası'na gre yorumlanmıstır.)

(Bu yazılar Deniz Gezmis ve arkadaslarının davasına iliskin olarak

Nihat Behram'ın sorularına, hukuk ve bilim adamlarının verdiği yanıtları

iermektedir.)

:::::::::::::::::

FASĐST UYGULAMALARI, TARĐH KĐMSENĐN GヨZワNワN YASlNA BAKMADAN

DEĞERLENDĐRECEKTĐR...

Avukat Niyazi AĞIRNASLI

ワ gen insan asıldı. Yzlercesi de 6-7 yıl iinde kursunlanıp

ldrld. Bu fasist uygulamaları tarih kimsenin gznn

yasına bakmadan değerlendirecektir kuskusuz ve o zaman

da gerek sulular tek tek gnısığında sergilenecek ve

lms olanlar bile tarihin yargısından kurtulamayacaktır.

Yrrlkteki yasalara gre bu gen insan, su islemislerdi

amma bu sularına verilebilecek cezanın ĐDAM olmaması

gerekirdi inancındayım. Trkiye'deki Ağırceza Mahkemeleri'nin

hibirinden bu genler iin idam hkm ıkmaz, ya da

en azından byle bir karar Yargıtay'dan gemezdi. Bunun

iindir ki 1 Numaralı Sıkıynetim Mahkemesi'ne ilk yaptığımız

itiraz greve iliskin oldu. -Anayasa uyarınca sanık mvekkillerimizin

tabii hakimler nne ıkarılması gerekir. Kurulusu

tabii olmayan, tayinle grev yapan kimselerin tarafsız

adaletine inanıp gvenmek mmkn değildir. Đdarenin

kontrol, denetimi altındaki bir kurulsunuz. Đktidar istediği

anda sizlerden istemediğini baska greve atayabilir, hatta

mahkemeyi ilga edebilir. Ta ki istediği biimde kararları verecek

kurulları meydana getirmis olsun. Bu nedenlerle grevsizlik

kararı vererek davaları tabii hakimlere sevkediniz,

zeti iindeki itirazları durusmalara baslamadan yaptık ve

bu mahkemelerin kuruluslarındaki anayasaya aykırılığı da

genis aıklamalarla belirterek konuyu Anayasa Mahkemesi'ne

gtrme girisiminde bulunduk. Bu isteklerimiz, doyurucu

ve ciddi gerekelere dayanmaksızın reddedildi. Bundan

sonra savunma avukatları tabii hakimler karsısındaymıs gibi

delillerin toplanmasında, savunmalarımızın zellikle hukuksal

aıdan noksansız olmasına alıstık.

HワSEYĐN ĐNAN'la arkadasları T.C.K.'nın 146'ıncı maddesine

uyan sulardan mahkemeye sevk edildiler ve bu maddenin

değisik fıkralarından hkm giydiler. 146'ıncı madde: -Trkiye

Cumhuriyeti, Teskilatı Esasiye Kanunu'nun tamamını

veya bir kısmını tağyir, tebdil ve ilgiya ve bu kanun ile tesekkl

etmis olan Byk Millet Meclisi'ni iskata veya vazifesini

yapmaktan men'e cebren tesebbs edenler...- der. Burada iki

su sz konusudur. Bunlardan birincisi anayasayı btnyle

veya kısmen tağyir, tebdil ve ilga suudur. ヌesitli vesilelerle

anayasaya saygı yrysleri dzenleyen devrimci genlerin

anayasayı tağyir, tebdil ve ilgayı kasdettiklerini kabule imkan

yoktur ve anayasanın 1971'den sonraki tağyir ve tebdilinin

sorumluluğuna da genlerin katılmadığı bilinmektedir.

Anayasanın icabi ve selbi olmak zere birincisi D.P. iktidarı,

ikincisi ise TALAT AYDEMĐR ve arkadasları tarafından ihlaline

cebren tesebbs edildiği uygulamada saptanmıstır. Kuvvetler

ayrılığı sistemi iinde yer alan g kaynağından birinin

veya her nn, yani YASAMA, YARGI, YワRワTME

organlarının vazife gremez hale getirilmesi, ya da buna cebren

tesebbs olunmasıyla suun manevi unsuruna vcut verilmis

olur. YワRワTME gcnn yargı bağımsızlığını, zellik

ve ncelikle siyasi amalarla, yok etmesi, yahut denetim altına

alması, anayasanın iktidar partisi tarafından ihlalidir.

D.P. rneğinde bu ve aynı zamanda parlemento oğunluğunun

azınlığa egemen olması gereklesmis ve birok anayasa

suu islenmistir. Parlementonun kararı olmaksızın Kore'ye

asker gnderilmesi, A.B.D. ile yapılan ikili anlasmalar, Basını,

fikir zgrlklerini tam baskı altına almayı amalayan

TAHKĐKAT KOMĐSYONU kurularak Yargı gcnn islerine

mdahale edilmesi... gibi. Talat Aydemir rneğinde ise ordu

birlikleri, parlementoya ve icra kuvvetine karsı harekete geirilmis

ve anayasanın ihlaline, hem de tam derecede tesebbs

olunmustur. Esas hakkındaki mtalaada, 18 devrimci

gencin eylemlerinin anayasayı ihlal kasdını tasıdığı iddia

edilmis ve fakat hangi eylemin bu kasda vcut verici nitelik

tasıdığından bahsedilmemistir. Su halde kasdın niteliğini belirlemekte

sanık genlerin beyanları ve savunuları ile tek tek

eylemleri değerlendirilmek gerekirdi ve bu değerlendirmede

objektif olunmalıydı. 1 No'lu THKO davasında sanık 18

gen, eylemlerini saklayıp gizleme gereği duymaksızın ve

amalarını da belirleyerek aıklamıslardır. Hatta ABD Bykeliliği'nin

ksesindeki kulbede nbet tutan polislerin kursunlanmasının,

aleyhlerine tek delil olmadığı halde bu fiili

de kendilerinin islediğini ifade edecek kadar aık yrekli

davranmıslardır. Deniz Gezmis ve arkadasları ABD'nin Trkiye'yi

ve smrdğ, yarı bağımlı hale getirdiği, bu nedenle

ABD emperyalizmine karsı savasmak gerektiği inancındaydılar

ve ne kadar zorlanırsa zorlansın bu hedefe varmak iin

koydukları eylemlerde anayasayı ihlal kasdının aranması

olanaksızdı.

1 No'lu Sıkıynetim As. Mahkemesi'nin idam kararından

hemen sonra ceza hukuk otoritesi bir profesr dostumla grstm.

Kararı -KORKUNヌ- olarak vasıflandırdı. Byk bir

adli hata islendiğini, bağımsız ve gvencelere sahip tabii hakimlerin

byle bir hkme varmaları olanaksızdı, dedi. Dava

konusu sularda gerek maddi ve gerekse manevi unsurların

noksan olduğunu, iddia edilen suu islemeğe elverisli vasıtaların

ve maddi gcn varlığını iddiaya bile olanak olmadığını,

bizim teknik savunmamız paralelinde anlattı. Bağımsızlıkları

iddia edilmese bile, mahkemeyi, bu safhada simdilik

Askeri Yargıtay'ı uyarmak iin bilimsel bir makale yazmasını

nerdim. Hatırlarlar sanırım. Bana bu hususta da sz vermisti

amma sonraları byle bir seri makaleye fırsat bulamadı.

YASAMA, YワRワTME ve YARGI kuvvetlerinin varlığını

gerektiren devlet hakimiyetinin, topları, tankları, jetleri ve

yz binlerce eğitim grms askeri ve komutanlarıyla birlikte

18 gencin tabancaları ve belki de 3-4 tfeğiyle, hem de Nurhak

Dağları'ndan yok edilebileceği kabul edilerek adalet tarihimiz

iin pek de ğnlemeyecek olan ĐDAM KARARI verilmis

oldu. Askeri Yargıtay'da Kemal Pasa'yla sayın Nahit

Salıoğlu'nun 3 gencin idam kararlarına iliskin MUHALEFET

SERHLERĐ ğnlecek değerde bilimsel ve tam anlamıyla

tarafsız ve cesur bir belgedir. Trl baskılara, tehdit

mektuplarına gğs gererek sadece vicdanlarını hareket halinde

bulunduran bu değerli hukuk adamlarını burada saygıyla

anmak isterim.

Đdam kararı aleyhine, infazların yapılmıs olmasına rağmen,

bir ĐADEĐ MUHAKEME yolunu soruyorsunuz. Đadei

muhakeminin yasal kosullarının mevcud olup olmadığı arastırılabilir

ve herhalde bu byk hatanın kamuoyunda ncelikle

ıslahı gereğine inanıyorum. T.H.K.O. davasının teknik

savunmasında en ok emeği geen Avukat arkadasım Zeki

Oru Erel'in bu konuya iliskin grslerinin kamuoyuna yansımasında

yarar grrm.

:::::::::::::::::

SĐYASAL YARGILAMALARDA HワKワM VERENLER ヌOĞU KEZ

HEM DAVACI HEM DE YARGIヌ DURUMUNDADlRLAR

Orhan APAYDIN

6 Mayıs 1972 gn safağında, yasamlarının ilkbaharında

gen adam, 25 yaslarında Deniz Gezmis ve Yusuf Aslan,

23 yasında Hseyin Đnan, Ankara Kapalı Cezaevi'nin avlusunda

darağacına ıkarıldılar ve boyunlarına geirilen iplerle

boğularak idam edildiler. Siyasal tarihimizde olduğu kadar

adalet yasamımızda da nemini koruyan ve etkilerini

srdren bu olay, Nihat Behram'ın siirsel slubuyla belgesel

bir anlatıma kavusmustur. Olayın hukuksal irdelenmesi de

bizden istenmektedir.

ワ gen adamın boyunlarına ipi geiren cellat, yargı organı

iinde yer alan bir mahkeminin, yasama organı iinde yer

alan bir mahkeminin, yasama organınca onaylanan kararını

yerine getirmistir. Biimsel aıdan cellatın boğarak ldrme

eylemi hukuka uygundur. Sokrat'ın baldıran zehiriyle ldrlmesi

de hukuka uygundu. Her safak, Sah'ın kursuna dizdirdiği

Đranlı devrimcilerin, geen yıl Đspanya'da Franco'nun

ldrttğ genlerin biimsel bakımdan hukuka uygun mahkeme

kararlarıyla yasamlarına son verilmistir. Vietnamlı

yurtsever Nuguyen Van Troi de, vatan haini bir iktidarın

kurdurduğu mahkeminin kararıyla lme mahkum edilmisti.

Demek istediğimiz su:

Siyasal yargılamalarda verilen kararların biimsel hukuka

uygunluğu, kamu vicdanını tatmin etmeye yetmemektedir.

Halkın ve tarihin hkm oğu kez mahkeme kararlarını

geersiz kılmakta mahkum edilenlerin değil, mahkum edenlerin

sulanmasına yol amaktadır.

Deniz Gezmis ve iki arkadasının idam edilmelerinde de

aynı kural geerlidir. Sulu grlenlerin eylemleriyle, verilen

ceza arasında oranın değerlendirilmesi subjektif grslerle

ve salt biimsel hukuk aısından yapılamaz. Yargılanmanın

biimlere ve yargılamayı etkileyen kosullar elbette hkmn

değerlendirilmesinde etkili olacaktır. Ama bunlar olağanst

nitelikte olmasaydı bile, tarihin akısı iinde, verilen hkmler

gene de haksız ve adaletsiz kalabilir, -sulu- grlenler

-kahraman- mertebesine ıkabilirdi.

Siyasal yargılamalarda hkm verenler oğu kez hem davacı

hem de yargı durumundadırlar. Gerekten yargıların

da siyasal, toplumsal ve ekonomik dzeni yaratan ve sregelmesini

savunan grsleri benimsemeleri mmkndr. Kendi

ideolojik anlayıslarının karsısına ıkanların yargılanmasında

(sartlandırılmıs) kafalarının etkisinde kalmamaları olanaksızdır.

Baska bir deyimle yargılar oğunlukla siyasal davalarda

tarafsız kalamazlar. Kendileri de sanıkların eylemlerinden

sikayeti ve davacıdırlar. Deniz Gezmis ve arkadaslarının

davasında mahkeme baskanlığı grevini yapan yargıcın,

politika hayatına atıldıktan sonra sylediği szler ve belirlediği

siyasal davranıs bunun aık bir kanıtını olusturmaktadır.

Olağanst bir ortamın, olağanst sayılabilecek bir

mahkemesi tarafından, olağandısı yasal yollardan yorumlarla

verdiği idam kararlarının, yargılamanın iadesi yoluyla dzeltilmesi

yolu, Deniz Gezmis ve arkadasları iin sz konusu

edilemez. Gerekten, biimsel hukuk kuralları ve prosedr,

bu davanın halkın ve tarihin kabul edebileceği bir sonuca

ulasmasına olanak veremez. Biimsel ve yrrlkte olduğu

srece, devletin zorlama gc ile geerli yasalar, tarihsel gelisme

iinde, bu geerliliklerini esasen yitirirler. Toplumsal

altyapının değisikliğine paralel olarak belirlenen hukuk ilkeleri,

kendisine ters yasaları, sonularıyla beraber, ortadan

kaldırmaktadır. Bu gelisme, yargılamanın iadesine gerek

kalmadan, zde haksız yargıları da silmekte, sulu grlenleri

kahraman, hkm verenleri ise sulu ilan etmektedir.

Deniz Gezmis ve arkadaslarının davası da hukukun bu değismez

dialektiğine bağlıdır. Verilen kararlar doğru mu, yanlıs

mı, bunun kesinlikle saptanması, tarihsel gelisme iinde

aydınlığa kavusacaktır. Yargılamayı iade ettirecek ve en doğru

hkm verecek tek hukuksal g ve yol, tarihsel gelisme

iinde aranmalıdır.

Bugn iin olayın değerlendirilmesi ise darağacında can

veren gen adamın geride bıraktıkları zerinde yapılabilir.

Bunlar nelerdir? Bu sorunun ilk yanıtını Nihat Behram

veriyor:

-Son ana kadar onuru koruyanlar yasayacak

Sylenecek son sz kahramanca olmalıdır-

Onlar, su sayılan eylemlerinin neden ve amalarını, lm

cezası tehdidi altında ve cezaevindeki hcrelerinde yazdıkları

savunmalarıyla aıklamıslardır. Bu savunmada, Trk toplumunun

tarihsel gelisimi, bilimsel llerle irdelenmis ve

lkenin bugnk sorunları kendilerine gre saptadıkları zmlerle

ortaya konmustur. Deniz Gezmis ve arkadaslarının

savunmaları, olayın bizce, bugn iin değerlendirilmesi gerekli

en nemli belgesini olusturmaktadır.

Onların geride bıraktıkları arasında bir de su vardır:

Yrekli olabilmek ve her seyi siyasal savunmaya tabi kılmak,

miting sylevleri vermek ya da yargılara hakaret etmek

değildir. Onlar, iddianameye karsı dzenledikleri ayrıntılı

savunma ile; tarihin kendileri hakkındaki hkmnn dayanağını

vermeyi basarmıslardır.

:::::::::::::::::

ASIL YARGILAMA; 6 MAYIS 1972 SAFAK VAKTĐ HALKIN VĐCDANINDA

YENĐDEN BASLAMlS VE DEVAM ETMEKTEDĐR

Av. Zeki ORUヌ EREL

-Hi kimse, tabii hakiminden baska bir merci nne ıkarılamaz.

Bir kimseyi tabii hakiminden baska bir merci nne

ıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanst

merciler kurulamaz.-

(Anayasanın, 12 Mart dneminde geirdiği gerici nitelikteki

değisiklikten nceki, 32'inci maddesi.)

Anayasanın 32'inci maddesini yukarıya almamızın nedeni;

Deniz Gezmis ve arkadaslarının davasına nasıl bir merciin

baktığını, davayı gren Sıkıynetim Mahkemesi'nin -tabii

hakim- ilkesine uygun bir merci olup olmadığını, -tabii hakimsartının

niin bir -anayasal kural- olarak dzenlendiğini,

bu davada bu kurala neden uyulmadığını, davanın ceza

adaletini gereklestirmek amacına ynelik bir dava olarak

mı grldğn, yoksa; bir politikaya hukuki kılıf geirmek

ve -hukuk-u bu politikanın aracı olarak kullanmak iin mi

yrtldğn, kısada olsa, incelemek iindir.

-Tabii hakim- kavramı; herkesin kanun nnde esitliği ilkesinden

kaynaklanır ve -kisi gvenliğinin bas sartı-nı teskil

eder. Su ve sulu belli olduktan sonra, sırf o suun, niteleğini

tayin ve suluları yargılamak iin kurulmus olan mahkemeler;

tabii mahkeme, bu mercilerde grev alan kisilerde tabii

hakim, değildir. Bu gibi mercilere -olağanst mercilerdenir.

Đste, anayasanın; -Hakların Korunmasıyla Đlgili Hkmler-i

iinde yer alan 32'inci maddesi; su ve sulu belli olduktan

sonra, o suun sulularını yargılamak iin kurulacak

olağanst mercileri kesinlikle yasaklamıstır.

Bu yasaklamaya rağmen, esasen Ağır Ceza Mahkemesi'nde

grlmesi gereken Deniz ve arkadaslarının davası, baskan

ve yeleri yrtme organınca atanan ve her an grevden

alınabilen Sıkıynetim Mahkemesi'nde grlmstr.

Bilindiği gibi, Denizlerin eylemleri; sıkıynetimin ilanından

2-4 ay nce meydana gelmis, haklarında Ankara Cumhuriyet

Savcılığı'nca sorusturmaya geilmis, dava gvenlik nedeniyle

Kayseri'ye nakledilmisti. Cumhuriyet savcıları, fiilleri

karsılıyan T.C.K.'nın değisik maddelerinin ihlali nedeniyle;

banka soymak, adam kaırmak vb. sebeplerden ceza sorusturmasını

yrtmeye baslamıslar ve sz konusu maddelerin

ihlali nedeniyle tutuklama taleplerinde bulunmuslardı.

Kısaca; T.C.K.'nın 146'ncı maddesi sorusturmanın basında

kesinlikle dsnlmemisti. Sphesiz, bu maddenin varlığından

Cumhuriyet Savcıları da haberdar idiler. Ancak; kanuni

unsurlarının yokluğu nedeniyle, 146'ncı maddenin olaya uygulanması

ceza hukuku aısından o kadar imkansızdı ki;

basta bu maddenin hi dsnlmemis olması, haliyle, anlasılabilir

bir seydir.

Deniz, Yusuf, Hseyin ve arkadaslarının T.C.K.'nın 146'ıncı

maddesi ile yargılanmalarının, bizce, ancak bir tek nedeni

vardı; o da, bu maddenin sabit cezalı olması ve lm cezası

hkmn tasımasıydı. Zira, kendilerine onlarca yıl hapis cezası

verilebilir, fakat baska hibir maddenin uygulanmasıyla

idam cezası istihsal edilemezdi.

Belirtmek gerekir ki, Deniz, Yusuf, Hseyin ve arkadasları

bu durumu hemen anlamıslardı. Durusmanın daha ilk gnnde,

bu konuda Hseyin syle diyordu:

-Đddianameyi okuduğum zaman cezanın sua değil, suun

cezaya uydurulmaya alısıldığını grdm. Cezamızı biraz nce

bahsettiğim pazarlık tayin edecektir. Byle bir pazarlığın

bize reva greceği cezayı bağımsız yargı organlarında uygulamak

zor olduğu iin Sıkıynetim Mahkemeleri'ne ıkartılıyoruz.

Haklı olarak belirtiyorum; iddia makamını muhatap

olarak almıyorum ve mahkemeyi bağımsız yargı organı kabul

etmiyorum.-

Ayrıca; davanın politik niteliğine rağmen, anayasa ve ceza

hukuku ilkelerinin de, hkmde nemli etkisi olabileceği

yolundaki avukatlarının grslerine, bence, hibir zaman katılmamıslar;

davanın, mutlaka ve sadece politik etkenlerle sonulanacağına

olan inanları hi değismemisti. Olaylar, onları haklı ıkardı.

Sphesiz, sadece zevk maddesine bakarak, davadan politik

sonular elde edilmek istendiği sonucunu ıkarmıyoruz.

Fakat, gerek yargılama sresince takınılan tavır, gerekse

yargılama dısında; anayasa ve yasaların kisiye gvence sağlıyan

hkmlerinin ayaklar altına alınmasıyla uygulanan

bir dizi fazisan tedbir ve sonu; hukuk'un ve hukukun stnlğ

ilkesinin değil; Deniz'in, Yusuf'un, Hseyin'in sahsında

halkın zerinde baskı, korku ve terr yaratmak amacına dayalı,

gerici egemen sınıfların politikasının, davaya damgasını

vurduğunu bize gstermektedir.

O dnem yasanalı daha ok olmadı, hemen hepimiz hatırlamaktayız.

Kamuoyunu tek taraflı olusturmak iin radyo ve televizyon

fasist ideolojinin emrine verilmis, onlarca sayfa tutan iddianameler

radyodan gnlerce okutulmus, buna karsılık yargılananların

sorgu ve savunmalarından tek kelimeyle sz edilmemistir.

Gazeteler kapatılma tehdidi altında tutulmus, tarafsız

grev yapmaları engellenmistir.

Durusmaları izleyip, basın, radyo ve televizyona haber

kaynaklığı yapan Anadolu Ajansı muhabiri; bazı sıkıynetim

savcılarıyla grsp, ancak onların onayını aldıktan ve

onların istediği biime soktuktan sonra, durusmalar hakkında

bilgi vermistir.

Durusmaların aıklığına rağmen, durusma salonuna sadece

sınırlı sayıda sanıkların yakınları, stelik her gn yerine

getirilmesi ne kadar zor, adeta eziyet teskil eden usullerle,

alınmıstır.

Kararların meclislerde grslmesinde, egemen sınıf

partilerinin onları bir an nce asmak iin gsterdikleri istahlı

tavır, toprak ağası yaslı bir senatrn konusmasında dile

gelen; -bunları yargılamaya bile gerek yok, hepsini kursuna

diziverelim, olsun bitsin- yolundaki hukuk ve adalet anlayısı

ve mahkeme baskanının bugnk demeleri; davaya neyin

damgasını vurduğunu herhalde ortaya koymaktadır.

Btn bunlar, hepimizin gz nnde olan ve resmen belgelenen

gereklerdir. ワ genci sehpaya gndermek iin, kapalı

kapılar ardında olup bitenler de, sphesiz namuslu insanlarca

ortaya konulacak ve bir gn mutlaka ğrenilecektir.

Đnfazlardan gnmze 4 yıl gemesine rağmen, ilk defa;

-DENĐZ GEZMĐS DAVASINA YENĐDEN BAKILABĐLĐR

MĐ?- sorusunun ortaya atılmasının; -hukuk-, -adalet-, -vicdanve

-ağdas insan- gibi bazı mefhumlara yrekten inananlar

karsısında da, bu szckleri kisisel ıkar ve yasamlarının

birer aracı olarak grenler karsısında da; namuslu olmanın

gereğinin yerine getirildiğine olan kesin inancımızla

birlikte;

Bizce, asıl yargılama; onları asanların, davanın ve sonularının

bittiğini, kapandığını sandığı anda; 6 Mayıs 1972 safak

vakti, halkın vicdanında yeniden baslamıstır.

Gerekler gnısığına ıktıka, dava hakkında son ve kesin

hkm, en yce yargı; halkımız verecektir.

:::::::::::::::::

VERĐLEN ヨLワM CEZASI UYGULAYICILARA ONUR VERMEYECEK BĐR BĐヌĐMDE

ADALET TARĐHĐNE GEヌECEK ACILI BĐR ヨRNEK OLACAKTIR...

Hasan Basri AKGĐRAY

CHP Đstanbul Milletvekili

Aslında, hakimlik gerekten zor ve zor olduğu kadar da

kutsal bir uğrastır. Anadolu'da, halen geerliliğini koruyan

-Hakim, peygamber postunda oturan kisidir- sz, bu niteliği

en gzel biimde anlatan bir halk deyisidir.

Ne var ki, adalet tarihi, zellikle olağanst hallerde

olusturulan mahkemelerin, bu kutsal uğrasıyı glgeleyen, kisisel

ya da, politik ıkarlarının tutsağı olarak zulme varan

adaletsiz kararlarla doludur. 1789 Fransız Devrimi'nin, insan

kasabı ve giyotinci olarak nitelenen ve nl bir hukukunun

deyimi ile, -marangoz hatası yznden krsde bulunanve

sonunda tutsağı olduğu giyotinde bası koparılan savcı

Fouquier-Tinville'i bu konuda tipik bir rnek olarak gsterebiliriz.

Đnsanlık adına vnmek gerekir ki, her toplumda ve her

dnemde zulme, adaletsizliğe karsı savas veren yrekli ve erdemli

dsnrler, hukukular olmustur. ヨrneğin, 18'inci yzyıl

sonlarına doğru, Montesquieu, Rousseau ve Beccaria gibi nl

dsnr ve cezacılar seslerini ykseltmisler ve bu yrekli

abaları sonunda, yasa koyucular, su ile ceza arasındaki

dengeyi sağlayıcı yasalar yapmak zorunda kalmıslardır. Daha

anlasılır bir deyisle, su ve ceza arasındaki oran, ta 18'inci

yzyılda sağlanmıs bulunmaktadır.

Aslında T.C. Yasası da, bireye oranla, devleti daha ok koruyucu

hkmler tasımasına karsın, su ve ceza orantısını

olduka adaletli koymustur. Ne var ki, ceza yasalarında, bu

dengenin korunmus olması yeterli değildir. Uygulayıcıların

da aynı konuda duyarlı olmaları gerekir. Kanımca, Deniz

Gezmis ve arkadaslarına verilen lm cezası, su ile ceza

arasındaki oranın en ağır sekilde bozulması konusunda, uygulayıcılara

onur vermeyecek biimde adalet tarihine geecek

acılı bir rnek olacaktır. Bir hukuk adamı, hatta sade bir

Trk vatandası olarak bundan znt duymamak olanaksızdır.

ワ gen adamın servenine, yakın gemiste hep birlikte

tanık olduğumuza gre, yaptıkları eylemleri burada saymaya

gerek grmyorum. Simdi belleklerimizi tazeleyip, yaptıkları

eylemleri anımsayarak T.C. Yasası'nın onlara uygulanan

146//1 maddesi ile, teki iki maddesini okuyalım:

Madde 146//1: -Trkiye Cumhuriyeti Teskilatı Esasiye Kanunu'nun

tamamını veya bir kısmını tağyir ve tebdil veya ilgaya

ve bu kanun ile tesekkl etmis olan BMM'yi iskata veya

vazifesini yapmaktan men'e cebren tesebbs edenler idam

cezasına mahkum olur.-

Madde 168: -Her kim 125, 131, 140, 147, 149 ve 156'ıncı maddelerde

yazılı crmleri islemek iin silahlı cemiyet ve ete

teskil eder, yahut byle bir cemiyet ve ete amirliğini ve kumandayı

ve hususi bir vazifeyi haiz olursa on seneden asağı

olmamak zere ağır hapis cezasına mahkum olur.-

Madde 171: -125, 131, 133, 146, 149 ve 156'ıncı maddelerde

yazılı crmlerden birini veya bazılarını hususi vasıtalarla

islemek zere, birka kisi aralarında gizli ittifak ederlerse

bunlardan her biri asağıda yazılı cezaları grr.

1) (...)

2) Bu ittifak 146, 147'inci maddelerde gsterilen crmlerin

icrasına mteallik ise drt seneden on iki seneye kadar ağır

hapis cezası verilir.-

Simdi bu maddeleri okuduktan sonra, derinlemesine bir

hukuk bilgisine sahip olmasak bile, kafasında beyin, gğsnde

yrek tasıyan insanlar olarak dsnelim. Bu maddelerden

hangisi ile ceza verilmesi adalettir?

Bes-on gen adamla, birka silah, bir miktar dinamit lokumu,

konserve kutusu ve karpit ile anayasayı ihlal, Millet

Meclisi'ni iskat olanaklı mıdır? Banka soymak, adam kaırmanın

anayasayı ihlal ile ilgisi nasıl kurulabilir? Ve nasıl,

nasıl, su ile ceza arasındaki oran bu denli temelinden yıkılarak,

yasamlarının en coskulu ağında krpe insan ipe

gnderilir?

Kuskusuz sulu idiler, ama lm cezasını gerektirecek kadar değil.

Bes-on gen anlasmıs, belki gizli ve silahlı bir ete ya da

cemiyet kurmuslardı ve bu kurulus 146'ıncı maddedeki anayasayı

ihlal suuna mteallik olabilirdi. Ama bu davranısları,

tıpatıp ve kesinlikle 168'inci maddenin kapsamına girer ve ona

gre cezalandırılırlardı. O zaman lm yerine en ok verilecek

cezanın, 24 yıl ağır hapis olması gerekirdi.

Sulu idiler. 146'ıncı maddedeki suu islemek zere, yani

anayasayı ihlal iin, zel aralarla donatılmıs, birka kisi anlasarak

gizli birlik kurmus olabilirdi. Ama o zaman bu eylemlerinin

cezası lm değil, 171'inci maddeye gre en ok 12 yıl

ağır hapis olması gerekirdi.

Nitekim, kisiliklerini yakından tanımakla onur kazandığım

Askeri Yargıtay'ın değerli yelerinden hakim tuğgeneral

sayın Kemal Gke ve hakim Alb. Sayın Nahit Salıoğlu da,

aynı inanda bulunmuslar ve sanıkların 146//1 ile değil 168'inci

madde ile cezalandırılmalarını ve ayrıca, hafifletici neden

kabul ederek, 59'uncu madde ile cezalarından indirme yapılması

gerekesi ile onama kararına aykırı oy kullanmıslardır.

Grldğ gibi, en katı hukuk mantığı ve en acımasız bir

ceza adaleti ile davranılsa bile, lm cezası adaletsizdir, yanlıs

hkmedilmistir.

Bu ceza sosyal ve insancıl aıdan da hukuk kurallarına

aykırıdır, hatalıdır. Sundan ki, ceza yasamızda, cezayı azaltıcı

takdiri nedenler kabul eden bir 59'uncu madde vardır. Hakimler

bu maddeyi dilediği nedenlerle uygulamak suretiyle cezadan

indirme yapabilirler. Bu indirme lm cezalarında, sresiz

ağır hapse evrilmek biiminde uygulanır. Bu madde, hakimlere

tanınmıs en son insancıl bir yetkidir. Hangi madde

ile ceza verilirse verilsin, hakimlere huzur, sululara teselli

verecek bir olanaktır bu. Ne yazık ki, kararda bu olanaktan

da yararlanılmamıstır.

ヨlme mahkum edilen gencin, khnemis bir dzene

baskaldıran, emperyalizme karsı halk savası veren ve bu konuda

genliğe ğtte bulunan Mustafa Kemal'in ocukları olduğu,

O'nun sz ve davranıslarının, gen, coskulu yreklerde

yaptığı etki dsnlmemistir. Tm eylemlerinde, can kaybından,

en zor kosullarda bile, titizlikle kaındıkları, gerek

mahkemede, gerek eylemlerinde takındıkları merte davranısları,

sularını kabule kadar varan drstlkleri hi gz

nne alınmamıstır. Oysa, bunlardan sadece bir tanesinin

varolması halinde bile 59'uncu madde uygulanarak hi olmazsa

lm cezasından kurtarılmaları yasal bir imkandı. Ama hayır,

ilahlar kurban istemislerdi bir kez... ve de kurban verilecekti.

Yanıt 2) Mahkeminin, ağdas ceza adaletine kesinlikle

ters dsen sz konusu kararının olusmasında 12 Mart ile

baslayan anti demokratik ortamın etkisi bulunduğu kuskusuzdur.

Gerekten bu olağanst dnemin ilk hhmet baskanı,

Trkiye radyolarından, -suluların basları balyozla ezilecektir.-

szleri ile ilk engizisyonist hkm vermisti. Anayasanın

132'inci maddesindeki -... Hibir organ, makam, merci veya

kisi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve

hakimlere emir ve talimat veremez. Genelge gnderemez,

TAVSĐYE VE TELKĐNDE BULUNAMAZ.- yasaklanmasına

bakılmaksızın bir basbakan tarafından bu telkinin yapılması,

sıkıynetim komutanlıklarınca, birifingler yapılmak, bildiriler

yayımlanmak yolu ile genlerin sulu olduklarının kanıtlanması

abası, yasalara gre karar veren askeri hakimlerin

grevden alınmaları gibi tutam ve davranıslar, mahkemenin

kararına etki yapan somut olaylardır. Bu etki sonucudur

ki, hakimler, anayasamızın 132'inci maddesindeki: -Hakimler

grevlerinde bağımsızdırlar. Anayasaya kanuna, hukuka

ve vicdani kanaatlarına gre hkm verirler.- kuralına uyacakları

yerde, 12 Mart ile baslayan ve yaratılan ve yukarda

szn ettiğimiz davranıslarla olusan ortamın etkisi altında

hkm vermek zorunda kalmıslardır. Yanlıs ve adaletsiz karar

verilmesinden en byk etki bu ortamdır.

Yanıt 3) Deniz ve arkadaslarının davasına yeniden bakılabilir

mi? Hukuk deneyimi ile, muhakemenin iadesine yasal

olanak var mıdır? Kanımca vardır. Sundan ki, ceza muhakemeleri

usul yasasının 327'inci maddesinin 3'nc bendi su hkm

koymustur. -Bizzat mahkum tarafından sebebiyet verilmis

kusur mstesna olmak zere, hkme istirak etmis olan hakimlerden

biri aleyhine ceza tatbikatı ve kanuni bir ceza ile

mahkumiyeti istilzam edecek mahiyette olarak vazifelerini

ifada kusur etmis ise- davanın yeniden grlmesi olanaklıdır.

Birinci soruya verdiğimiz yanıtta belirttiğimiz gibi, sanıkların

eylemleri hibir yorum ve tereddde meydan vermeyecek

biimde 146//1 maddeye uygun değildir. Hele, T.C. yasasında

sanıkların eylemlerine uyan bir 168 ve bir 171'inci madde

varken, 146//1'inci maddeye gre hkm verilmesi, doğal olarak,

hkm veren hakimlerin grevlerini ktye kullanmak suretiyle

kusur isledikleri, sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle

hukuki yorum ya da inan farklılığı gerekesi de olayda sz

konusu olamaz.

Kaldı ki, savunma avukatlarının, rnek mahkeme kararları

ve nl cezacıların bilimsel grslerine dayalı savunmalarında

bu durumu aıklığa kavusturmalarına karsın, yanlıs

ceza maddesi uygulanması, uygulayanların, inanları gereğinden

ok pesin hkml olmaları ile aıklanabilir. Byle

bir davranıs ise, sz geen 327'inci maddedeki, -vazifeyi ifada

kusurdur.- Bu nedenle de ortada, ceza tatbikatını istilzam

eden bir eylem var demektir. 1803 sayılı af yasası karsısında

hakimlerin, bu eylemleri nedeniyle ceza koğusturması yapmaya

yasal olanak bulamadığından, sululuğun, muhakemenin

iadesi istemini inceleyecek mahkemece dsnlmesi gerekecektir.

Aslında, grevi ktye kullanmanın, hakim hakkında

ceza uygulamasını gerektirecek nitelikte olması, muhakemenin

iadesi iin yeterlidir. Hkm verilmesine gerek yoktur.

Kaldı ki, bu konuda fazla bir kanıt aramaya, ya da yasa

hkmlerini zorlamaya gerek de yoktur. En sağlam kanıtı,

Sıkıynetim Mahkemesi'nin lm cezasını veren Hakimler

Kurulu Baskanı Ali Elverdi, daha geen gn bir gazetede yayımlanan

anılarında, -... ben komnistleri temizlemek iin

bu grevi kabul ettim,- seklindeki sz ile vermis bulunmaktadır.

Hkme katılmıs bir hakimin bu kast altında grev alıp

hkm vermesi, o hakim hakkında ceza koğusturması yapılmasına

yeterlidir. Bu nedenle hi dsnmeden, Deniz Gezmis

davasının yeniden grlmesine yasal olanak vardır, diyebilirim.

:::::::::::::::::

HワKワM VERĐLMESĐNE VE CEZANIN ĐNFAZ EDĐLMESĐNE RAĞMEN KAMUOYUNDA

KABUL EDĐLMĐYOR, TARTISILIYORSA O DAVA KAPANMAMISTIR

Avukat ERSEN SANSAL

-Yargılama-, insanoğlunun en ilgin buluslarından biridir.

Dava, sonu bakımından -adaleti gereklestirme- eylemi olmalıdır.

Belki bir yargılama sonunda verilen kararın, sadece

sanığın kararı olduğu dsnlebilir. Ancak ulasılan karar,

bir beraat kararı ise bu yargılanana olduğu kadar, yargı hakkını

kisiler eliyle kullanan yargılayana da bir aklanma kazandırır.

Đste, mahkeme kararlarında -kamu adına-, -ulus

adına- gibi ibarelerin kullanılmasının bir nedeni de budur.

Eğer bu karar bir mahkumiyet kararı ise, bunu yalnızca sanığın

kararı sayıp gemek ok eksik kalır. -ヨnemli olanın bir

yargılama yapılmıs olmasıdır- denilip geilmesi halinde, adalet

adına verilen bu mahkumiyet kararı, adaleti gereklestirme

(!) isini yapanların boynuna asılan yafta olarak kalır. Hele

bu karar, bir idam kararı ise...

Ve bu tr davalar, aradan ne kadar zaman geerse gesin

kapanmaz. Bir dava hkmle biter, ancak byle davalar bitmez.

ヌnk bir dava, hkmn verilmesine ve cezanın infaz

edilmesine rağmen, kamuoyunda kabul edilmiyor, tartısılıyorsa

o dava kapanmamıstır. ヌnk davanın sanıklarının

idam edilmelerine rağmen, sulamalar hala devam ediyorsa

o dava kapanmamıstır. Sulamalar srdke savunmalar da

srer gider ve bunun kadar haklı bir sey olamaz. Ve bu dava,

-lm cezası- gibi, en azından insan hayatını ilgilendiren bir

dava ise, insan hayatını savunmak srer gider.

6 Mayıs sabahı, gen devrimci, idam sehpasında can

verdiler.

Deniz Gezmis, Yusuf Aslan ve Hseyin Đnan haklarında

aılan dava, Ankara 1 Numaralı Sıkıynetim Askeri Mahkemesi'nde

16.7.1971 tarihinde baslamıstı. Davanın iddianamesinde

syle deniyordu:

-... O zaman iktidar edenlerinden birinin, bu zaman iktidar

edenlerine tavsiyesi kulaktan kulağa fısıldanıyordu:

Genliği blnz!... Yetkililer korkaklık... kurnazlık iinde seyirci

kalıyorlar, gene sylentilere gre bir gruba yardımcı oluyorlardı...

Genler artık kendi sorunları yanında memleket

meseleleri ile de ilgileniyordu. Anadolu hala a, hala kaynaklar

tahrik edilemiyor, hala fırsat esitliği verilmiyor, hala mirimiranlıktan

kalma mtegallibe ve bir gnde milyonlar vuranlar

mağara halkı ile aynı yurt sathında yan yana yasıyordu.

Pahalılık gene basıbos gidiyor, karsılıklı saygı tarihe karısıyor,

az alısıp ok kazanan kisiler treten lke oluyorduk.

Halkın yarı nisbeti aydınlanmak syle dursun okuyup yazmayı

bile ğrenememisti. Đdareciler gene 'nurlu ufuklar' nutukları

ile karın doyurmaya devam ediyorlardı...-

Đddianame devam ediyordu:

-... Trkiye'de zamanın getirdiği irkin politikacılar, muhteris

politikacılar; ıkarcılar ve utanmaz adamlar vardı. Her

biri ayrı ynde faaliyet gsterirken iktidar gayesinde birlesiyorlar

onu elde edebilmek iin basvurmadıkları sekil kalmıyordu...-

Ne gariptir ki; bu cmlelerin yer verildiği iddianame ile

sulananlar, davanın sanıklarından ibaretti ve istenen ceza

da -idam- idi.

Đki buuk ay kadar sren dava sonunda Sıkı Ynetim Mahkemesi,

9.10.1971 tarihinde Deniz Gezmis, Yusuf Aslan ve

Hseyin Đnan ile birlikte 15 sanığın daha lm cezasına

arptırılmalarına karar verdi.

Sanıklar hakkında uygulanan madde, Trk Ceza Kanunu'nun

nl 146'ıncı maddesi idi. Bu madde: Kanunun gerek yapısı,

gerekse dznlenme biimi ierisinde, kanunun sistemine

ve ruhuna yabancı garip bir maddedir. ヨrneğin suun islenmesine

iliskin bir genel kasıt yeterli grlmeyip, -zel

kasıt- aranmıs olmasına rağmen, idam gibi bir cezanın ngrldğ

maddede bunun unsurlarının neler olduğu belirtilmemistir.

Oysa bu denli ağır ve ağdısı bir cezanın yer aldığı

bir dzenleme, aık ve net bir sekilde belirtilmek gerekir.

Maddedeki fiil, bir tesebbsten ibaret olarak gsterilmistir.

Bylece sanıktaki kastın, asli fiile mi, yoksa tesebbse mi ynelik

olduğu dahi aıklık kazanmamıstır. Fiilin bir -rgt suu-mu

olabileceği ya da bireyler tarafından da islenilebilir

olup olmadığı tereddtlerine maddenin cevap veremediği gibi;

fiilin icra safhalarında bir ayırım yapılmadığı bakımından

da uygulamaya aıklık getirecek nitelikte bulunmadığı, maddenin

byk eksiklikleridir. Đcra baslangıcının nereden sayılacağı,

suun islenme vasıtaları ve bunların elverislilik niteliği,

keyfi uygulamaları ortadan kaldıracak sekilde aıklığa

kavusturulmamıstır. Btn bunlar, 146'ıncı maddenin, kanunun

sistem ve anlayısı ierisindeki yabancılığının kanatlarıdır.

Dava sırasında, sanıklara bu maddenin uygulanabilip uygulanamayacağı

hakkında byk bir tereddt belirmisti. Bu

konudaki spheler, Askeri Yargıtay'ın kararlarına dahi yansımıstır.

Gerekten de, Sıkıynetim Mahkemesi'nin kararı

Askeri Yargıtay'da Deniz Gezmis, Yusuf Aslan ve Hseyin

Đnan dısındaki sanıklar aısından bozulurken; iki ye, bu

sanık hakkında dahi -... sanıkların eylemlerinin T.C.K.'nın

146'ıncı maddesine değil, 168'inci maddesine uygun dstğ ve

haklarında hafifletici neden kabul edilerek 59'uncu maddenin uygulanması

gerektiği...- gerekesi ile, karara muhalefet serhi

koymuslardı. Gene Askeri Yargıtay Daireler Kurulu, davanın

diğer sanıkları hakkında verdiği kararda; bir sanık hakkında

T.C.K.'nın 169'uncu maddesinin uygulanmasını ngryordu.

Bu madde ise, bir nceki 168'inci maddeye bağlı bir suu dzenlemektedir

ve davanın diğer sanıklarının sorumluluğunu

168'inci madde kapsamında dsnme karinesine dayanır. Bu suretle

karar, 146'ıncı maddenin uygulanmasına iliskin olarak byk

bir yara almıstı.

Sıkıynetim Komutanlığı nezdinde kurulmus Sıkıynetim

Askeri Mahkemesi'nde bunlar savunulmus olmakla birlikte,

Ankara Sıkıynetim Komutanlığı'nın yayınladığı 49 numaralı

bildiride, -... Bu suluların bir an evvel cezalandırılarak layık

oldukları cezaları grmeyi btn kamu arzu etmekte...-

denildikten sonra, savunmaların -bizzarur- dinlenildiği belirtilmekteydi.

Đzmir Sıkıynetim Komutanlığı tarafından

yayınlanan 26 numaralı bildiride ise, -... infaz islemlerinin

baslamak zere olduğu bu gnlerde...- denilmekteydi ve bu

bildirinin yayınlandığı tarihte henz Yargıtay'daki savunmalar

yapılmamıstı bile.

Kısaca -Anayasayı ihlal- diye adlandırılan 146'ıncı maddede

yazılı suun, kanunda belirli bir dzenlemeye tabi tutulmamıs

olması, uygulamada ve dsnce alanında, madde hakkındaki

tartısmaların yoğunlasmasına neden olmustur. Bugn

genellikle kabul edildiğine gre, madde, anayasal grev

ve yetkileri kullanma durumunda bulunanlara islenebilecek

sular iin uygulanabilir; anayasayı yrtme grevine sahip

olmayanlar tarafından bu su islenemez. ヨrneğin yargı organlarının

kararlarına uymamanın, 146'ıncı maddedeki suu

olusturduğu birok hukuku tarafından ifade edilmistir. Đskence

sularının ya da milletvekillerine oylarını kullanmaları

ve yasama grevlerini yerine getirmeleri konusunda esitli

sekillerde etki yapılmasının, 146'ıncı madde kapsamında

olacağı belirtilmistir. 146'ıncı maddenin daha nce Adnan Menderes

ve Talat Aydemir olaylarında da uygulandığı hatırlandığı

zaman, aynı maddenin gerekten Deniz Gezmis, Yusuf

Aslan ve Hseyin Đnan haklarında ne derece uygulama alanının

olacağı olduka terddtl kalır. Ancak 12 Mart dnemi

uygulamaları 146'ıncı maddeye eskisinden farklı, baska bir

anlam getirmistir. Bu da, maddede yazılı suun siyasal maksatlarla

islenmesidir. Ancak bu, maddenin uygulama alanını

daraltmak amacı ile değil, tam aksine temelinde siyasi inan

bulunması nedeni ile -dsnce suu- kapsamında genisletmek

amacı ile yapıldığından, maddenin alanında ve kapsamında

bir değisiklik yaratılmıstır.

Daha mahkeme baslarken, davanın ilk celsesine sanıklar

getirildikleri sırada, bir sanık, basına copla vurularak yaralanmıstı.

Bir baska sanığın da durusmaya sedye ile getirilip

gtrldğ davada, gene bir diğer sanık da durusma salonundan

omzundan dipiklenmisti. Avukatların ve durusmaya

alınabilen az sayıdaki dinleyicilerin stleri, tepeden tırnağa

sıkı bir sekilde ve her defasında aranıyordu. Durusma salonu,

sanıklara ve avukatlara drt taraftan evrilmis namlularla

bir savas alanını andırıyordu. Avukatların durusma salonuna

kabul edilmek iin avukat olmaları, vekaletname almıs

bulunmaları yeterli değildi, ayrıca daimi tasınması gereken

bir kart bulunmazsa bunlar geerli olmuyordu. Dinleyicilik

zel bir kart sınırlamasına bağlanmıstı. Yargılama aleniyetinden

bahsedilemezdi. Dava devam etmekte iken, davanın

11 avukatı hakkında -ordunun manevi sahsiyetine ve askeri

savcıya hakaret- sularından dava aılıp avukatlar mahkum

ediliyor savunma dokunulmazlığı zedeneliyordu. Cezaevinde

avukatların mvekkilleri ile grsmeleri sebebi ile

avukatlar hakkında sorusturma aılıyordu.

Bir yandan cezaevinde de aynı tarihte esitli baskılar ortaya

ıkıyor; bunlarla birlikte esitli direnisler, alık grevleri

vs. devam ediyordu. ヨte taraftan politik dzeyde de baska

tutumlar grlmekteydi. Zamanın Basbakanı Nihat Erim,

sanıklara ve yakınlarına seslenerek, onları nedamete ağırıyordu.

Ne gariptir ki; yurtseverin -anayasayı ihlal- suu ile

idam edildikĐeri sırada basbakan olan Nihat Erim, aynı anayasayı

-Bu bizim iin lkstr- diyerek tadil ettiriyordu. Gene

bir dnemde gen devrimci -anayasayı ihlal- suundan

idam edilirlerken aynı dnemde yapılan yargılamalarda byk

etkisi grlen anayasa değistirilip, rneğin -tabii hakimilkesi

kaldırılıyordu. Ve gene -anayasayı ihlal- suunun hkmllerinin

lm cezalarının infazı hakkındaki kanun, aynı

anayasaya aykırı olduğundan Anayasa Mahkemesi'nce iptal

ediliyordu.

ヨlm cezalarının kesinlesmesinden sonra, ilk kez 1790

imza ile kamuoyunda lm cezalarının ağdısı niteliği kınandı.

Daha sonra buna birok bildiriler de eklendi.

Yargılamalar sresince mahkeme baskanı olan Tuğgeneral

Ali Elverdi, dava bittikten bir sre sonra emekli olup

AP'ye girerken bir beyanat vererek, grevde iken -politik hizmetleryaptığını

aıklamıstı. Bu hizmeti, daha sonra milletvekili

olması ile taltif edildi.

Toplumların tarihi, sınıf mcadelelerinin tarihinden ibarettir.

Bunlar kimi zaman mutlu, kimi zaman da acı yıldnmleri

olarak tarihteki yerlerini alırlar.

Ve 6 Mayıs 1972 sabahı Deniz Gezmis, Yusuf Aslan ve Hseyin

Đnan, tashihi karar isteklerinin reddi hakkındaki karar,

avukatlarına tebliğ bile edilmemisken idam edildiler.

:::::::::::::::::

12 MART DヨNEMĐNDE HUKUK KURALLARI ALABĐLDĐĞĐNE

HĐヌE SAYILMISTIR...

Avukat Alp KURAN

Trk tarihinde, Seluklular ve Osmanlılar dahil, yasalar

ve hukuk 12 Mart dneminde olduğu kadar hibir zaman iğnenmemistir.

Bu dnemde, gerek Sıkıynetim Mahkemeleri'nin

kurulusunda ve dağılısında, gerek yargıların ve savcıların

bu mahkemelere atanıs ve grevden alınıslarında, gerek

sanıkların sorgulanmalarında, gerekse yargılanmalarında

hukuk kuralları alabildiğine hie sayılmıstır.

Hukuk dısı 12 Mart Muhtırası'na hizmet eder grnts

altında, birtakım fasizan gler, yalnız 12 Mart tarihinde yrrlkte

olan yasaları iğnemekle kalmamıslar; hukuk dısı

sorgulamalar ve mahkumiyet kararları elde edebilmek iin

yasalarda ve hatta anayasada istediklerı değisiklikleri

yaptırabilmislerdir. Ancak bu fasizan gler, yasalara kendi

getirdikleri değisiklik hkmlerini de yetersiz bulmuslar, oğu

kez bunlarla dahi kendilerini bağlı saymamıslardır.

Gzaltı sresiyle ilgili yasa ve anayasa değisiklikleri ve

uygulamaları bunun en belirgin kanıtıdır.

12 Mart Muhtırası'nın verildiği tarihte, gzaltı sresi 24

saattir. Yani sanığı polisin ve gvenlik kuvvetlerinin elinde

24 saatten fazla tutma olanağı yoktur. Anayasa kesin mahkeme

hkm olmadıka hi kimsenin zgrlğnden yoksun

bırakılamayacağı hkmn koymustur. Sanığın tutuklanmasını

yargı kararına bağlamıstır. Yasalar sanığın ilk sorgusunun

polis ya da gvenlik kuvvetleri tarafından yapılmasını

yasaklamıs, bu yetkiyi savcılara vermistir. Savcı 24 saat

iinde sanığın sorgusunu yapacak ve yargı nne ıkaracaktır.

Durum bu iken, 12 Mart dneminde, susuz insanlardan

iskenceyle sululuk ikrarı almak iin, yargılama usul yasasında

gzaltı sresi, anayasaya aykırı olarak, 24 saatten 30

gne ıkarılmıs; bu 30 gnlk srenin byk bir blm organlara

elektrik vermek dahil her trl iskenceye ayrılmıs,

geriye kalan kısmı da iskence izlerini yok etmekte kullanılmıstır.

Yasada yapılan bu değisiklikten sonradır ki, gzaltı

sresinin 24 saatten fazla olamayacağını bildiren anayasa

hkmn değistirmek yoluna gidilmis; bylece yasalar

anayasaya uygun olarak ıkarılmak gerekirken, anayasa, yasa

değisikliklerine uydurulmak istenmistir. Yapılan anayasa

değisikliğinde gzaltı sresi 15 gn olarak belirlendiği ve

herkes ncelikle anayasa hkmlerine uymak zorunda olduğu

halde; sıkıynetim makamları 30 gnlk gzaltı sresini

uygulamaya ve iskenceleri uzatmaya devam etmislerdir.

O dnemde yalnız kendilerine -anarsist- adı takılan

silahlı genler değil, 12 Mart Muhtırası ile sapkasını alıp

giden Basbakan Demirel, onun yerine gelen partilerst

hkmetler, parlementoda bu hkmetlere ve anayasa ile

yasa değisikliklerine oy vermek zorunda bırakılan siyasal

partiler, cumhurbaskanlığı seimleri de hukuk dısı baskılara

ve islemlere uğramıstır.

Bu dnemde, silahlı eylemlere girisen genler yanında, bu

tr eylemlerle uzaktan yakından hibir ilgisi bulunmayan

yazdıkları kitaplardan tr birok bilim adamı, sanıkları

Sıkıynetim Mahkemeleri'nde savundukları iin hukukular,

eviri yapan aydınlar, sanatılar da hukuk dısı yollardan

tutuklanmıs, mahkum edilmek zere sanık sandalyesine

oturtulmustur.

Hukukun bylesine ve bu boyutlarda iğnendiği bir ortamda,

bu dnemin sıkıynetim sanıkları da elbette bu uygulamadan

fazlasıyla nasiplerini almıslar, hukuk dısı sorgulamalardan

ve yargılamalardan geirilmislerdir.

12 Mart dnemi savcılarının ve sorgulama makamlarının

pek ok sulamalarının asılsız ve hukuk dısı olduğu sonradan

anlasılmıstır. Tutuklama kararlarından oğunun

hukuksal nedenlere değil, siyasal amalara dayalı olduğu

aıka ortaya ıkmıstır. Binbir glk iinde gereklestirilen

1973 genel seimlerinden sonra verilen mahkeme kararları

bunun kanıtıdır. -Sabotaj Davası- adıyla anılan davanın iddianamesi

ve bu davada verilen beraat hkm bunun en

belirgin rneğidir. Eğer 1973 seimlerinin getirdiği ortam olmasaydı,

tertipilerin elinde, -Sabotaj Davası- ile birlikte,

daha pek ok davanın susuz sanıklarının Sıkıynetim Mahkemeleri'nde

en ağır cezalarla mahkum edileceklerinde kusku yoktur.

Đste hukuksuzluğun bylesine egemen olduğu bir dnemde,

silahlı eyleme giristikleri ve bu yoldan anayasal dzeni

cebren değistirmeye tesebbs ettikleri gerekesiyle, gen

--Deniz Gezmis, Yusuf Aslan ve Hseyin Đnan-- idam edilmislerdir.

Bu durum, sz geen idam cezalarının hukuka uygun

olup olmadığı sorusunu daha ilk gnden akıllara ve vicdanlara

yerlestirmistir. Yazıya dklmese, herkes kendi kendine

ve yakınlarına bu soruyu sormaktadır. Đstesek de istemesek

de toplumsal gerek budur.

Kaldı ki, yukarıdaki soruyu sormayı haklı gsterecek baska

olaylar ve mahkeme kararları da vardır. Bir kere, Deniz

Gezmis, Yusuf Aslan ve Hseyin Đnan gibi ve aynı amalarla

ayrı trden silahlı eylemlere girisen baska genler de olmustur.

Fakat onlar hakkında idam cezası verilmemis, infaz edilmemistir.

Đkincisi Đstanbul 1 No'lu Sıkıynetim Mahkemisi'nin

-Anayasayı ihlale tesebbs- suu hakkında verdiği gerekeli

karardır. Đstanbul 1 No'lu Sıkıynetim Mahkemesi, sz

konusu kararına silahlı bes-on kisinin; giristikleri eylem ne

olursa olsun, Devletin uakları, tankları, deniz filoları karsısında

anayasayı ihlal suunu islemelerine olanak bulunmadığını;

nk bunda hibir basarı sansı bulunmadığını, bu

nedenle ortada Ceza Hukuk deyimiyle -islenemez subulunduğunu

bu durumda olsa olsa --Trk Ceza Kanunu'nun

146'ıncı maddesine giren ve idamı gerektiren anayasayı ihlale

tesebbs suu değil-- ok daha hafif bir cezayı gerektiren

-Trk Ceza Kanunu'nun 146'ıncı maddesini ihlale hazırlık

suu-nun islenmis olabileceğini (T.C.K. mad. 168) ortaya koymustur.

Bu gerekten dsndrc ve gerekesi itibariyle

inandırıcı kararından sonra ise, Đstanbul 1 No'lu Sıkıynetim

Mahkemesi btn hukuk kurallarına aykırı olarak lağvedilmistir.

ヨrnekleri oğaltmak mmkndr.

Bir lkede yalnız btn vatandasların değil, yabancıların

dahi, yrrlkteki hukuk kurallarına gre gvence iinde

yasamaları ve bir su thmeti altındaysalar hukuk kurallarına

gre yargılanmaları en doğal hakları olduğuna gre,

yukarıda beri belirttiğimiz bu olgular karsısında, Deniz Gezmis,

Yusuf Aslan ve Hseyin Đnan'ın idamlarının hukuka uygun

olup olmadığını saptamak zere, tek yasal yol olarak,

-Deniz Gezmis davasına yeniden bakılabilir mi?- sorusu akla

gelmektedir.

Bu soru ortaya atılırken, giden canların geriye gelmeyeceği

bilinmektedir. Fakat Deniz Gezmis, Yusuf Aslan ve

Hseyin Đnan'ın idam kararları eğer haksız ise, bir daha lkemizde

haksız ve onarılmaz idam cezaları verilmemesi iin,

bu soruyu ortaya atmakla bir yurttaslık ve insanlık grevi

yerine getirilmis olmaktadır.

Hemen belirtelim ki, yrrlkteki hukuk kurallarına ve

dzene gre, Deniz Gezmis, Yusuf Aslan ve Hseyin Đnan'ın

susuz olduklarını ve cezasız kalmaları gerektiğini savunmuyoruz.

Yrrlkteki yasalar karsısında, bu gencin

giristikleri eylemlerle su islediklerinde kusku yoktur. Sorun

bu gencin sulu olup olmadıkları değil, verilen ve uygulanan

cezanın sua ve hukuka uygun olup olmadığını saptamaktır.

:::::::::::::::::

ALĐ ELVERDĐ GヨREVĐNĐN NE OLDUĞUNU AP'DEN MĐLLETVEKĐLĐ OLDUKTAN

SONRA KAMUOYUNA AヌIKLAMISTIR...

Avukat Mkerrem ERDOĞAN

ワ gen arkadasın asılmasından tam iki ay sonra gzlerim

bağlı olarak getirildiğim Kontr-Gerilla karargahında

madeni sesi ının ten ve kendisine -albayım- denilen zat

demisti ki:

-Onların isi yakalandıkları zaman bitmisti.-

Bu zatın bu aıklaması o anda, bizim Sıkıynetim Askeri

Mahkemeleri'nin kurulusu, isleyisi ve yelerinin atanmasıyla

ilgili olarak sahip olduğumuz ve yargılama sırasında ileri

srdğmz dsncelerin teyidi anlamını tasıyordu.

Ancak, btn bunlara karsın, hukuku olmanın kosullandırmasıyla

Askeri Mahkeme'nin 18 gencin idamına imza

atacağını ve kalem kıracağını beklemiyorduk. Bir bankanın

soyulmasının, 4 Amerikalı erin kaırılmasının Trkiye Cumhuriyeti

Anayasası'nı tebdil, tağyir ve ilga edeceğini bir

hukukunun anlaması ve kabullenmesi olanak dısı bir seydi.

Davanın politik niteliği dahi bu eylemlere TCK.'nın 146'ıncı maddesinin

uygulanmasına yetmezdi. Ne var ki nceden saptanmıs

sonuca varabilmek iin anayasa ve ceza hukuku ilkeleri

bir tarafa itilmis, su ile ceza arasında akıl almaz oransızlık

tasıyan bir karar verilmisti.

Su ile ceza arasındaki bu oransızlığın nedenini bir ırpıda

tanımlamak olanaksızdır. Bu konunun her bir yn

siyasetbilimciler, sosyologlar, ekonomistler ve tarihilerle

psikologlar tarafından ayrı ayrı incelenmelidir. ヨzellikle bir

psikolog, bu oranı bozanlar arasında, ok ilgin prototipler

bulacaktır.

ワ gen insanın asılmalarından sonra infaz tutanağı

dzenlenip, tutanak ilgililer tarafından imzaladıktan sonra

idam cezalarını veren Askeri Mahkeme Baskanı Ali Elverdi

bize dnerek (Halit ヌelenk'e ve bana):

-Bizler grevimizi yaptık,- demistir.

Grevinin ne olduğunu da Adalet Partisi'nden milletvikili

seildikten sonra Trk kamuoyuna aıklamıs bulunmaktadır.

Namuslu gazetecilik anlayısının bir rn olan bu rportaj

ile halkımızdan ısrarla gizlenen gerekler halkımızın bilgisine

sunulmustur. Sphesiz halkımız bu gerekleri en doğru

sekilde değerlendirecektir. Đnfazları anında bizim yanlarında

olmamızı isterken ONLAR'ın da umudu bu idi.

Deniz Gezmis davasına yeniden bakılabilir mi? sorusunun

cevabı kuskusuz Ceza Yargılama Usul Yasası'nın dar

kuralları ierisinde aranmayacaktır. Bu dava halkımızın yreğinde

6 Mayıs 1972 sabahından beri -derdesti ryet-tir.

Bu sasmayan ve yanılmayan yargı, elbette, nihai

kararını verecektir.

:::::::::::::::::

ASKERĐ GヨREVLERĐ YANINDA POLĐTĐK GヨREVLER DE YAPTIĞINI

SヨYLEYEN ELVERDĐ HAKKINDA KOVUSTURMA AヌILMASI GEREKĐR

Avukat Orhon ĐZZET KヨK

1'inci THKO Davası sonunda verilen kararlar, teknik anlamda

hukuka aykırı, yanlıs kararlardı. Olayda, 146'ıncı maddenin

ğeleri kesinlikle mevcut değildi ve adı geen maddenin bu

davada uygulanması olanaksızdı. Bu maddenin uygulanabilmesi

iin zellikle yasanın ngrdğ, kasıt, icra baslangıcı

ve elverisli vasıta gibi ğeler yoktu ve bunlar olmadan hkm

verilemezdi. Bunlar, davanın savunması sırasında uzun

uzun anlatılmıs, elestirilmistir. O nedenle, savunmanın

burada yeniden zetlenmesinin bir yararı bulunmamaktadır.

Pratik nem tasıyan sorun sudur: Bulunduğumuz noktada,

davaya yeniden bakılması istenebilir mi? Yasal deyimle

yargılama yenilenebilir mi?

Kuskusuz, Deniz Gezmis, Hseyin Đnan ve Yusuf Aslan'ın

idam edilmis olmaları, byle bir isteme engel değildir. Ancak

yargılamanın sanık lehine yenilenebilmesi ve bunun istenebilmesi

iin yasa bazı kosulları gerekli grmektedir.

CYUY'nın 327 ve 353 sayılı yasanın 228'inci maddelerinde 5

madde halinde dzenlenen bu kosullardan, konumuz

bakımından ncelikle ikisi, tartısılabilir bir nitelik tasımaktadır:

1) Gerekten, CYUY'nın 327'inci maddesinin 3'nc fıkrasına (353

Sayılı yasanın 228'inci maddesi: C) gre:

-Hkmlnn kendisi tarafından sebebiyet verilmis olan

kusur dısında, hkme katılmıs olan hakimlerden biri aleyhine

ceza kovusturmasını ve kanuni bir ceza ile hkmllğ

gerektirecek nitelikte olarak grevini yapmada kusur

etmis- olmak, yeniden yargılama istemini gerektiren nedenlerden

biridir.

Biliyoruz ki, 1'inci THKO Davası'na bakan mahkemenin

hukuku olmayan baskanı Ali Elverdi, emekli olduktan sonra

AP'ye girmis ve giris treninde yaptığı konusmada,

sıkıynetim dneminde -askeri grevleri yanında politik

grevler de yaptığını- sylemistir. Elverdi'nin benzer itirafları,

daha sonra baska konusmalarda da srms ve bunlar

kamuoyuna yansımıstır.

Yargılama, bir -askeri grev- değildir, hukuki bir grevdir.

Oysa Elverdi bundan sz etmemekte ve yaptığı isleri askeri

ve politik olarak ikiye ayırmakta, yle sınırlamaktadır. Su

hale gre Elverdi, mahkemelerde -politik- grev yapmıstır,

yani zel bir -politik-siyasal- grevle orada bulunmustur.

Yargılık grevini siyasal bir grev nedeniyle yrtmek ve bu

amala kullanmak ise yasadaki deyimle, ilgili hakkında

-ceza kovusturmasını- ve sonunda -hkm giymeyi- gerektirecek

bir eylemdir.

Geri Elverdi bu yzden -hkm giymis- değildir. Ama

yasa, -ceza kovusturmasını ve hkmllğ- gerektirmeyi

yeterli bulmaktadır.

ヨte yandan bu durumun ispatı da gereksiz hale gelmistir.

ヌnk itiraf bizzat Elverdi'den gelmektedir. Ortada -ikrarvardır.

ヨzet olarak, yargılamayı yapan ve hkm veren mahkemenin

baskanı, orada politik grevle bulunduğunu ikrar

ve itiraf ettiğine gre yasanın 327//3'nc maddesi erevesinde

yargılamanın yenilenmesi gerektiği konusu ciddi olarak tartısılmalıdır.

ヨte yandan, Cumhuriyet Savcılığı'nın, bu ikrarı

değerlendirerek Elverdi hakında ceza kovusturması aması

da bizce gereklidir.

2) Aynı yasanın 5'inci (353 S.Y E) fıkrasına gre:

-Yeni olaylar ve yeni deliller ileri srlp de bunlar yalnız

basına veya daha nce irad edilen delillerle birlikte gznnde

tutuldukları takdirde, hkmlnn beraatini veya daha

hafif cezayı gerektiren kanun hkmnn uygulanması ile

hkmllğ gerektirebilecek nitelikte olursa...- yine yargılamanın

yenilenmesi istenebilir.

Bu konuda yapılacak arastırmalar ve davanın btn

mdafileriyle yapılacak temaslar sonunda elde edilebilecek

ya da saptanabilecek bir delil ve belge sz konusu olursa yargılamanın

yenilenmesi iin basvurma yolu her zaman aıktır.

Bu konudaki yeni delil ya da belgenin tek ya da ok olması

nemli değildir. Hi kuskusuz bu konu, genis bir hazırlık ve

alısmayı gerektiren bir istir. Ama yasanın buna olanak verdiği

de bir gerektir.

:::::::::::::::::

22 KĐSĐLĐK ADALET KOMĐSYONU'NDA ĐDAMA KARSI GELEN TEK ワYE BENDĐM

Mevlt OCAKヌIOĞLU

Niğde eski CHP milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu eski yesi

Kim ne derse desin, apı ne olursa olsun, son senelerde

genlik, talebe ve isi hareketleri, halka dnklğ nisbetinde,

her trl usul ve vasıta kullanarak, --bu vasıtaların en etkeni

din olmustur-- i ve dıs smr talana karsı, bas kaldırmayacak,

hakkını soramayacak, bu benim kaderim, o'nun

kısmeti diyecek kadar zavallılasmıs, beyni uyusturulmus,

gecekonduların ky-kentlerin sakinleri, yoksul ilekes, amma

bu vatanın z ve bağlı insanlarını halk kitlelerinin uyandırmak,

hakkını sorar ve arar, kıpırdanır, konusur hale getirmek

gibi ok kutsal, ok insancıl ok yurtsever davranıslardır.

Bir gerektir, bir zamanların, suskun, uyusuk insanları,

fakir halk yığınları, bugn --son birka yıldır-- konusu, ister,

direnir, ekisir hale gelmistir. O bombalar, o soyguncular, o

kaırmalar o boğusmalar, kyde, kentte, gecekonduda sefil ve

perisan, ama Allah'a ok skrle kıfafi nefs eden insanlarımızın

kulağını ve gzn Ankara'ya, Đstanbul'a, soyguna,

smrye, hakka, hukuka evirmistir. ワlkede ne olup bittiğine

merak sardırmıstır. Bu ok byk bir asama.

Bu hal senede milyonlarca lafla, arka sıvazlıyarak, rsvet

vererek, sermaye ve soygun dzeninin gereklerine uyarak,

iine girerek, vergi kaırarak, yoktan vergi iadesi nasiplenerek,

sahip olanların hosuna gitmiyor, gitmez de. Belesiliğe,

vurguna, soyguna, talana alısmıs, uyanısı ve uyanısa

nayak olanlara ağır saldırılara uğratmak, elden gelirse yok

etmek bas aredir.

Đste fidan da --Ben bunlara delikanlılar demistim.

Adalet Komisyonu'nun infazı onaylayan kararına muhalefet

serhimde-- bu sebeple leceklerdi, ldrldler. Kıpırdayana

gzdağı olarak ldrldler.

Anayasa dibacesinde lkede yasayan btn fertlerin,

kaderde, kıvanta, tasada ortaklığını emreder. Devlete halkı

belli bir lde insanca bir hayat seviyesine getirmekle

ykml sosyal devlet niteleğini vermistir.

Bu hareketlerin iinde olanlar, anayasanın bu emirlerini

uygulamaya davet ediyorlar. Yasal yollardan, demokratik

usullerle, ilk genlik hareketi, byle idi, sermaye ve sermayeye

dayalı hkmet, birtakım karsı hareketlerle samimi,

iyi niyetli, yasalara dayalı davranısları neticede kana buladı,

sua yneltti.

Bu olayın grsldğ sırada Millet Meclisi Adalet

Komisyonu ワyesi olduğum iin, konuyu daha teferruatlı dosyası

zerinden inceledim. Dikkatimi bir mhim nokta ekti.

O konuyu baslık yaptım. Bunu izahta belirtmede meselenin

iyzn gsterme bakımından byk yararı var:

KARARIN BĐR YERĐNDE SヨYLE YAZILMIS (Đdam kararının)

-Sanıkların ve mdefaiilerinin Trkiye'nin bugnk ortama

gelmesinin ve olayların gerek msebbiblerinin politik

iktidar ve emrindeki, militanlar oldukları, bunlara karsı

ıkanların mesru mdafa halinde bulundukları yolundaki

beyanları bu hadisede Trk Ceza Kanunu'nun 51'inci maddesinin

tatbikini talep eder, istikametteki savunmaları haksız

tahrik messesindeki, hukuki unsurlardan, mahrum

bulunduğundan, hukuki ynler itibariyle, kabule ayan

grlmemis, bu detaylı elestiri ve iddialar hakkında mahkememiz

kisisel grslerini mahfuz tutmus, messese olarak

bunların zerinde hkm vermeyi kamu vicdanına, tarihe,

Trkiye Byk Millet Meclisi'nin takdir yetkisine bırakmayı

uygun grmstr.-

Bu paragrafı koymakla hakimler gya halka, tarihe karsı

sorumluluktan, kendilerini kurtarmak istemektedirler. Bilmektedirler

ki, bu hareketlerde, T.C.K.'nın 146'ıncı maddesini ilgilendiren

bir vasıf ve mahiyet yok. Banka soygununun ayrı,

adam kaırmanın ayrı, polis kulbesini kursunlamanın ayrı

ve 5-10 senelik hapsi gerektiren, cezalar var. Amma ilahlar

kurban istiyor. O gnk hakim zmre, bozuk dzen kurban

istiyor. O dzenin mahkemesi de bu kararı verecektir. Kusurumuza

bakmayın demek istemektedirler. Kisisel grsn

var da hi olmazsa T.C.K.'nın 59'uncu maddesini uygulayıp idamı

mebbet hapse evirmen, en tabii hakkın. Takdirine giren

hakkın olmadı.

Sizin idam kararınıza byk Trk milleti ne are bulabilir.

Tarih ne are bulur, meclisin tesekkln biliyorsunuz,

mahkememizi grevli kılan, sizi oraya tayin edenler oğunlukta;

bunu bilmezsiniz. Bu zr m, hakim beyler? Muhakkak

ki idamı isteyen meclis grupları iinde halka dnk milletvekilleri

vardı. Ancak gruplarına, yaslandıkları dzene

karsı gelemediler. Karsı gelseler kendileri de tasfiye edilirlerdi.

Haktan yana, adaletten yana olmak zordur. Byk fedakarlıklar

yreklilik ister.

22 kisilik Adalet Komisyonu'nda, idama karsı gelen tek

ye bendim. Genis muhalefet serhim, Millet Meclisi'nin

10.3.1972 gndeminde okundu. Bana yan bakanlar oldu, komnist

diyenler oldu, amma ben hukuktan adaletten yana

olmamın iftiharı, huzuru iinde oldum, olmakta da devam

ediyordum.

ヌok gezdim Anadolu'yu. Hakimlik yaptım, avukatlık yaptım,

politik alısmalarım oldu, halka karıstım, sıkıntıları,

dertleri, ileyi, her trl yoksulluğu grdm. Bu ilenin bitmesi

gerektiğine inanmaktayım. Bu uğurda mcadele edenleri

takdir etmekteyim.

Deniz Gezmis, Yusuf Aslan, Hseyin Đnan'ın idam kararları

zerinde iadei muhakemeye gidilebilir mi?

Gidilir elbet, amma onların, davalarına hizmet ettikleri,

halk iktidarının kurulmasına bağlıdır. Bu netice, bu delikanlının

nasıl bir yasadısı takdir ile idam edildiklerini izah

edebilirdim sanırım, bunlar Anadolu'nun bağrından, kylerden

yetisip gelmis yavrulardı. ワlkenin, Trk halkının maruz

kaldığı hizmet yoluna bylece girmislerdi, ruhları sadolsun.

:::::::::::::::::

ĐKĐSĐ 25, BĐRĐ 23 YASINDA OLAN BU ワヌ GENヌ ヨLワMDEN

KURTULAMAZ MIYDI?

Avukat Faik MUZAFFER AMAヌ

Konuya genel aıdan bakıldığında:

1) 353 sayılı (Askeri Mahkemeler Kurulusu ve Yargılama

Usul kanununa gre, yalnız Sıkıynetim Askeri Mahkemeleri'nde

değil, yargı grevlerini olağan dnemlerde de

yapan btn askeri mahkemelerde hakimler; hakimlik

gvencesinden yoksundur. ヨrneğin, bu hakimlerin terfileri;

idari sicil stlerince verilecek sicile bağlıdır. (Madde: 12)

Atanmaları, yer değistirmeleri; Milli Savunma Bakanı ile

Basbakanın msterek kararnamesiyle olur. (Madde: 16) Askeri

hakimler; Milli Savunma Bakanı tarafından disiplin

cezalarıyla cezalandırılabilir. (Madde: 29)

Bylece, hakimlik gvencesinden yoksun hakimlerden

kurulmus olduklarından btn askeri mahkemeler, kurulus

bakımından anayasaya aykırıdır.

Olağanst dnemlerde grev yapan Sıkıynetim Askeri

Mahkemeleri, bu konudaki itirazları Anayasa Mahkemesi'ne

gtrmekten ekinmislerdir. Grevlerini olağan dnemlerde

de yapan teki Askeri Mahkemeler arasında, konuyu

Anayasa Mehkemesi'ne gnderecekler bulunabilir. Bu nedenle,

her Askeri Mahkemede, davanın esidi ne olursa olsun,

sanıklar ve varsa mdafileri; 353 sayılı kanundaki hakimlik

gvencesine aykırı hkmlerin anayasaya aykırılığını ileri

srp konunun Anayasa Mahkemesi'ne gnderilmesini istemelidirler.

ヌnk, askeri mahkemelerde, mahkemelerin bağımsızlığı

ve hakimlik gvencesi ilkeleri gereklesmedike, kamuoyu;

bu mahkemelerden ıkan hibir kararı, tam bir gvenle

karsılayamayacaktır.

2) En iyisi, lm cezalarının bsbtn kaldırılması ise de

bu ceza yrrlkte kaldığı srece yasama organı; lm

cezalarının yerine getirilmesine iliskin kanunların yrrlk

maddesini suna benzer biimde dzenlemelidir:

-Bu kanun, yayımından 90 gn sonra yrrlğe girer. Bu

sre iinde kanunun iptali iin Anayasa Mahkemesi'ne basvurulması

halinde kanunun yrrlğe girmesi iin Resmi

Gazete'de yayımlanması beklenir.-

ヨlm cezalarının yerine getirilmesine iliskin kanunlar,

yayımı tarihinde yrrlğe girecek olurlarsa bunlar, uygulamada

Anayasa Mahkemesi'nin denetiminden kaırılmıs olurlar.

Bu sylediklerimiz, Ankara Sıkıynetim Komutanlığı 1

Numaralı Askeri Mahkemesi'nin 9.10.1971 gn ve E:

1971//13, K: 1971//23 sayılı kararıyla lm cezasına arptırılan

Deniz Gezmis, Yusuf Aslan ve Hseyin Đnan'ın lm

cezalarının yerine getirilmesi konusuna uygulandığında:

25 Mart 1972 gnl Resmi Gazetede yayımlanan 17 Mart

1972 gnl 1576 sayılı (Deniz Gezmis, Yusuf Aslan ve

Hseyin Đnan'ın lm cezalarının yerine getirilmesine dair

Kanunun) yrrlk maddesi syle idi:

-Bu kanun yayımı tarihinde yrrlğe girer.-

Ancak CHP, kanun daha yayımlanmadan ve yrrlğe

girmeden, bu konunun iptali iin Anayasa Mahkemesi'ne

basvuracağını bildirmis ve basın da konu ile ilgilenmis

olduğundan, lm cezalarının yerine getirilmesi geciktirildi.

Yayımından sonra hem biim, hem de esas ynnden iptali

iin Anayasa Mahkemesi'ne basvurulması zerine, kanun,

Anayasa Mahkemesi'nin 6 Nisan 1972 gnl, K: 1972//13,

Karar: 1972//18 sayılı kararıyla iptal edilip 7 Nisan 1972 gnl

Resmi Gazete'nin Mkerrer sayısında yayımlandı.

Anayasa Mahkemesi, kanunu biim ynnden iptal ettiğinden

-Đptal kararına gre, teki aykırılık iddialarının incelenmesine

yer olmadığına oybirliğiyle karar- vermisti.

Bu iptal kararı zerine yeniden kabul edilen 2 Mayıs 1972

gnl (Deniz Gezmis, Yusuf Aslan ve Hseyin Đnan'ın lm

cezalarının yerine getirilmesine dair) 1586 sayılı kanun 5

Mayıs 1972 gnl Resmi Gazete'de yayımlandı. Bu kanunun

da -Yayımı tarihinde- yrrlğe gireceği yazılı idi. Bu ikinci

kanun yayımlanınca lm cezaları hemen yerine getirildi.

Bylece Anayasa Mahkemesi'nin, nce sadece biim ynnden

iptal ettiği kanunun, bu kez, esas ynnden de incelenip

anayasaya uygunluğunun denetlenmesi olanağı ortadan kaldırılmıs

oldu.

Yasama organı, kanunun yrrlk maddesini, Anayasa

Mahkemesi'nin denetimini nlemeyecek biimde dzenlemis

olsaydı ACABA, Anayasa Mahkemesi; kanunu esas ynnden

de iptal etmez ve ikisi 25, biri 23 yasında olan bu gen

lmden kurtulmaz mıydı?

Bu ACABA'ya karsın lm cezalarının yerine getirilmis

olması; hangi vicdanı sızlatmaz?

:::::::::::::::::

12 MART'IN KENDĐNE ヨZGワ HUKUKLA BAĞLANTISI OLMAYAN

ヨZEL BĐR YERĐ VARDIR

Avukat Bozkurt NUHOĞLU

Deniz Gezmis ve arkadasları davasına yeniden bakılabilir

mi? Bu kararları veren mahkemelere dısardan baskı yapılmıs

mıdır? Politik etkenler kararlar zerinde ne dereceye

kadar etkili olmustur? Sorularına cevap vermek ve aıklık

getirmek kanımca bir hukukudan te her yurseverin grevi

ve de kullanılması gerekli bir hakkıdır.

Ben bu olaya bugn tasıdığım hukuki kimliğin gerektirdiği

aıdan yaklasmak istemiyorum. Bu olayın hukuki cephesini

ok değerli ve saygın hukuku meslekdaslarımız aydınlatmıslardır.

Ve bunu aydınlatmaya devam edeceklerdir.

Benim yaklasımım da son zmlemede hukuki durumu aydınlatıcı

nitelikte olacaktır. Ancak bu hukuki bakıs aısı

sadece Sıkıynetim Mahkemesi'nde yargılanan Deniz'in dosyası

ile bağlı değildir. Daha ok gerilere giden hukuki duruma

aydınlık getiren bir bakıs aısıdır. Bu bakıs aısı daha ok

egemen sınıfların -kast- unsuruna dayanacaktır.

Bizce Deniz'in asılarak idam edilmesine yol aan, sadece

son eylemleri değildir. Deniz'i ok yakından tanıyan bir kisi

olarak, onun ilk eylem gnlerinden son gnlerine kadar

geirdiği olayları kronolojik olarak anlatıp burjuvazinin kastını

(idam etme kastını) buradan baslayıp son gne kadar

getirmek gerektiğine inanıyorum.

Deniz, karsılıklı sınıf atısmalarının yer aldığı, sınıflı bir

toplum olan lkemizde son olaylardan ok daha nce egemen

gler tarafından bu cezaya arptırılmıstır. Ancak bu cezanın

infazı iin herkese bilinen son eylemleri kendilerince makul

bir gereke olarak kamuoyuna sunulmustur. Deniz adım

adım gereklestirmek istediği her hukuki ve demokratik eylemin

karsılığında, haksız sekilde her zaman hapishanenin

drt duvarı ile karsı karsıya kalmıstır. Bunun iin Deniz Gezmis

egemen sınıfların bu kinine oktan layık olmustur.

Neden? Deniz alıskan ve basarılı bir ğrenci idi. Hukuk

ğrenimine girmesi rastlantı değildi. Onun hukuk ğrenciliği

devrimciliğinden ok sonra gelir. O hukuk ğrenimine devrimci

mcadele iin ara olsun diye, inanarak karar vermisti.

Gen kafasında sisli bir sekilde belirlenen adaletli ve halktan

yana dzeni ancak demokratik yollardan hukuk ğrenimi

yaparak gereklestireceğine inanıyordu. Ancak egemen

burjuvazi, bu inanlı ve kavgacı kisiliğe bu olanağı

tanımadı.

Deniz, ğrenci genliğin mcadelesini bu sartlar altında,

inandığı mcadele biimi iinde sekillendirdi. Gnn tm ğrenci

rgtleri pasifist, neme lazımcı, kisisel shret pesinde

ve bir bakıma burjuvazinin değirmenine su tasıyan kisiliksiz

yapıda idi. Bunun iin b rgtlerle ilerici, yurtsever,

anti-emperyalist ve anti-fasist mcadele gereği gibi yapılamazdı.

Deniz hemen Hukuk Fakltesi'nde, Devrimci Hukuklular

ヨrgt'n kurdu. Arkasından daha genis bir tabana hitabeden

Devrimci ヨğrenci Birliği'ni (DヨB) olusturdu. Bilahare

bu rgt FKF (Fikir Kulpleri Federasyonu) iinde aktif rol

oynayarak bu rgt Dev-Gen'e dnstrd. Bundan sonra

Dev-Gen, genliğin anti-fasist ve anti-emperyalist rgt

haline geldi.

Genliğin her anti-fasist ve anti-emperyalist demokratik

atılımı burjuvazinin kalelerinde sonradan tamiri imkansız

gedikler aıyordu. Burjuvazi hedefini semisti: Đyi bir rgt

ve bastan asağı inan dolu olan Deniz mahvedilmeliydi.

ヌnk Deniz ve arkadaslarının mcadelesi niversite ve toplumun

diğer katlarına yayılmaya ve yansımaya baslamıstı.

ヨzellikle niversite ilerici ve devrimci izgide aktif olarak o

zamanda yerini almıstır. Syle ki, 1968-1969 ve 1970 yıllarında

Trkiye'nin esitli kentlerindeki niversitelerin sosyal

ilimlerle uğrasan yze yakın niversite ğretim yesi

esitli tarihlerde iktidara ve fasist eylemlere karsı yayınladıkları

bildirlerle bu olusumun en somut rneğini vermislerdir.

Deniz, her seyin tesinde bir eylem adamı idi. Kavradığını

mkemmel kavrar ve derhal uygulamasına geerdi. Ve derdi

ki -en iyi lider en iyi militan olandır.- O dnemin btn ilerici

yurtsever anti-emperyalist ve anti-fasist eylemlerinde o ve

arkadasları yer almıstır. Her demokratik ve haklı eylemin

sonunda Deniz Gemis haksız sekilde kovusturmaya uğruyor

ve tutuklanıyordu. (12 Haziran 1968 isgal eylemi dolayısı ile

cumhurbaskanı, basbakan, muhalefet lideri ve tm niversite

rektrleri ğrencilerin isteklerinde haklı olduklarını

belirtmislerdi.)

Byyen ve yurda yayılan demokratik ve anti-fasist eylemleri

Deniz Gezmis ve arkadaslarına bağlamak elbetteki mmkn

değildir. Ama bu eylemlere etkin katkıları olmustur.

Đstanbul'daki son tutuklanma bilindiği gibi Yıldız ヨğrenci

Birliği'nde bulunan drbnl bir tfek yznden olmustur.

Bu tfeğin Deniz'e ait olduğu iddia edilmis, sonradan aksi

sabit olmustur. Mahkeme dosyası bunun aık kanıtıdır. Bu

durumda bile Deniz 9 ay tutuklu kalmıstır. Hem de bir nceki

tutukluluğundan sonra zgrlğne kavusmasının

birinci ayı dolmadan. Deniz Gezmis'in sayısız tutuklamalarında

btn hukukuları sasırtan bir zellik vardır;

btn tutuklanmaların sonucu mahkemelerde beraattır.

Deniz Gezmis bu izgilerden geerek 12 Mart'a gelmistir.

12 Mart'ın kendine zg, hukukla bağlantısı olmayan zel

bir yeri vardır. Bu zel konumda Deniz ve arkadasları

T.C.K.'nın 146'ıncı maddesi gereğince yargılanmıs ve hkm infaz

edilmistir. 12 Mart'ın mahkeme baskanları ve yargıları

n yargılı ve taraf olan kisilerden olmustur. Đdam hkmn

veren Ankara Sıkıynetim 1 No'lu Mahkeme Baskanı Ali Elverdi

sonradan bir vesile ile aıkladığı gibi -Ben, hayatımda

askeri grevlerin dısında politik grevler de yaptım.- Sz bu

mahkemelerin niteliğini gstermesi bakımından ok ilgintir.

Ayrıca Đstanbul 3 No'lu Sıkıynetim Mahkemesi'nin 146'ıncı

maddeyi uygulamadığından dolayı lağvedilmesi de bu dnemin

hukuk uygulamasının ne olduğu konusunda insanlara

ibret verecek en ilgin olaydır.

Biz yazımızı onun ierde ve dısarda dilinden dsrmediği

dizelerle bitirmek istiyoruz:

-Delikanlım,

iyi bak yıldızlara.

Onları belki bir daha gremezsin.

Belki bir daha

yıldızların ısığında kollarını

ufuklar gibi aıp geremezsin.

...

Delikanlım,

sen ki, ya bir kse basında

Kasından kan sızarak gebereceksin.

Ya da bir devrimci gibi darağacında

can vereceksin-

Onların btn bir hayat tasıyacağım taze ve sıcak anıları

nnde saygı ile eğilirken, 12 Mart'ın btn hukuk dısı

uygulamalarının değerlendirileceği gn sabırla beklemekteyim.

:::::::::::::::::

ĐDAM HワKMワYLE SONUヌLANAN BU DAVAYA YヨNELTĐLEN ELESTĐRĐLER

GヨSTERĐYOR KĐ, KANUNUN DEĞĐSTĐRĐLMESĐ BĐR GEREKLĐLĐKTĐR

Prof. Dr. ヨztekin TOSUN

Trk Ceza Kanunu'nun 146'ıncı maddesini ihlal suundan

lme mahkum edilen ve cezaları da yerine getirilmis bulunan

kisi hakkında verilmis lm cezasının benzerleriyle

karsılastırıldığında ok ağır olduğu, bu olayda uygulanması

gerekli maddenin baska bir madde olduğu, bu bakımdan bir

hukuki yanlıslık bulunduğu dsnlmektedir.

Byle bir yanlıslık bulunduğunda, bu kisilerin yeniden

muhakemesinin yapılıp yapılamayacağı sorulmaktadır.

Bir muhakeme yapılıp btn sorusturmalar sonucunda

bir karara varılmıs ise, bu karar aleyhine bazı denetim

muhakemeleri bulunmaktadır. ヨrneğin kararı beğenmeyen

sresi iinde temyiz eder; lm cezasını gerektiren fiiller iin

bu temyiz incelemesi otomatik olarak, yani hi kimse istemese

de yapılır. Bu yollardan getikten sonra son karar

yargı durumuna girer, yani o artık gereğe ta kendisi sayılır;

artık bu kararın yeniden ele alınıp uyusmazlıkların toplum

iinde srp gitmesini nlemektir.

Byle olmakla birlikte, bazı sınırlı nedenler bulunduğu

ileri srlrse, hukukumuz yargı durumuna girmis, bu son

karara rağmen, uyusmazlığın yeniden muhakemesini kabul

etmektedir. Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu'nun 327-342'inci

maddelerinde dzenlenmis (muhakemenin yenilenmesi esittir

muhakemenin iadesi) adını tasıyan bu kurum sayesinde

yeniden bir muhakeme yapıp hukuka aykırı son kararın kaldırılması

olanağı vardır.

Mahkum ldğnde bu yola basvurmak, rneğin ana

babasına ve kardeslerine de tanınmıstır.

ワzerinde durduğumuz olayda bu yola basvurulması

olanağı bulunmadığını zannetmekteyim; nk, sylemis olduğum

gibi, bu yola kanunda aıka gsterilmis sınırlı

durumlarda gidilebilmektedir.

Đ) Sadece son kararın hukuka aykırı olması yetmez ayrıca

kanundaki nedenler bulunmalıdır.

Olayda TCK.'nın 146'ıncı maddesiyle ceza verilmesi hukuka

uygun değildir, baska bir madde ile daha hafif bir ceza verilmeliydi

diye bir fikre dayanıldığı kabul edildiğinde, kanunun

sadece yanlıs madde uygulanması durumunda bu yola gidilmesini

kabul etmediğini grmekteyiz. Ceza Muhakemeleri

Usul Kanunu'nun 327'inci maddesinde sayılmıs nedenlerden

biri bulunması gerekmektedir. Bu nedenleri kısaca grelim:

1) Durusmada kullanılmıs ve son karara etkili bir belgenin

sahte olduğu ortaya ıkmalıdır. Olayımızda byle bir

belgenin sahte olduğu biiminde bir iddia yoktur.

2) Yemin verilerek dinlenmis bir tanığın mahkum aleyhinde

gerek dısı bir aıklamada bulunması ve bunun son

karara etkili olması gereklidir. Byle bir tanık aıklamasının

gereğe aykırı olduğu ve buna dayanıldığı ileri srlmemistir.

3) Son karara katılmıs hakimlerden birinin aleyhine ceza

uygulanmasını gerektirecek nitelikte vazifesini ktye kullanmıs

bulunması, yani bir vazifeyi ihmal veya suistimal

suunu islemis bulunması gerekmektedir. Hakimlerin byle

bir su islediği hususunda bir iddia da yoktur zannediyorum.

4) Yeni deliller ileri srlmesi gerekmektedir. Yeni delil,

durusmada hi ileri srlmemis veya srlms olsa bile hi

zerinde durulmamıs delil olarak tanımlanmaktadır.

Bu nokta, dosyanın tam bilinmesi ile cevaplandırılabilir.

Byle bir delil ortaya ıktığında yeniden muhakeme olabilir;

ıkmadığında yeniden muhakeme olamaz.

ĐĐ) ヨlms kisiler iin sadece beraat etmesi gerekirdi diye

bu yola gidebilmektedir.

Bir an iin yeni delil ortaya ıktığını kabul ettiğimizde,

olayda ikinci bir kanun sınırlaması ile karsılasmaktayız.

Syle ki; kanunumuz, lms kisiler hakkında yeniden muhakeme

yapılmasını, onların sadece beraat kararı almaları olasılığında

kabul etmekte, onun dısında etmemektedir.

(CMUK. m. 339) Bu sanığın TCK.'nın 146'ıncı maddesiyle değil,

fakat daha hafif bir cezayı gerektiren baska bir madde ile

cezalandırılması gerektiği ileri srldğne gre, kanunumuzca

byle bir ceza değistirilmesi iin yeniden muhakeme

kabul edilmis değildir. Bu hkm elestirilere uğramaktadır;

fakat bylece yrrlktedir.

Demek ki, lms kisiler hakkında sadece beraat kararı

verilmesi iddiası ile bu yola basvurulabilmektedir; daha hafif

bir ceza ile mahkumiyet iin bu yol kapalıdır. Byle bir hukuka

aykırılık son karar yargı halini almıs ve sanık da lms

ise, yeniden mahkeme iin yeterli olmamaktadır. Eğer beraat

olasılığı yoksa, kanundaki nedenler bulunsa bile, son karar

yeniden ele alınamamaktadır.

Demek ki (Đ) numara altında gsterdiğimiz 4 nedenden

biri veya birkaı sz konusu olayda bulunsa bile, (ĐĐ) numara

altında gsteridiğimiz kosul gereklesmediği iin, bu yola

gidilmesi olanağı yoktur.

Ancak kanundan ıkan bu sonucun, hukukuları hi

doyurmadığı, bu yzden, bu sınırlamanın kaldırılıp, cezanın

azaltılması iin de bu yola basvurulmasına olanak sağlanmasının

doğru olacağı yolundaki elestirileri dikkate almak

gerekir.

Bu elestiriler bizi kanunun değistirilmesi ve yargılama

beraatle sonulanmıyacak olsa bile, idam edilen sanığın

davasına yeniden bakılması olanağının sağlanması gerektiği

sonucunu kabule gtrmektedir.

:::::::::::::::::

ĐDAMLARLA ĐLGĐLĐ TARiHĐ BĐR BELGE

TワRKĐYE RAPORLAR BĐRLĐĞĐ BASKANI PROF. DR.

FARUK EREM'ĐN CUMHURBASKANI CEVDET SUNAY'A

ĐDAMLARLA ĐLGĐLĐ RAPORU

ANKARA 1 NUMARALI SIKIYヨNETĐM MAHKEMESĐ

DENĐZ GEZMĐS, YUSUF ASLAN VE HワSEYĐN ĐNAN'IN

ĐDAMINA KARAR VERDĐĞĐ GワNLERDE, CUMHURBASKANLIĞI

HUKUK DANISMANI, PROF. DR. FARUK

EREM'DĐ. ĐDAMLARlN MECLĐSTE GヨRワSワLECEĞĐ

GワNLERDE FARUK EREM'DEN MワTALAASI ĐSTENMĐS,

FARUK EREM GヨRワSLERĐNĐ BĐR RAPORLA CUMHURBASKANLIĞI'NA

BĐLDĐRMĐSTĐ...

Sayın General

Cihad Alpan

Cumhurbaskanlığı Genel Sekreteri

Emir buyrulan mtalaa asağıda saygı ile arzolunmustur:

1) Usul bakımından: CHP'nin iptal sebeplerinden bir kısmı

usule dayanmaktadır.

a) Đvedilik, ncelik: Tasarının Meclis'te ve Senato'da Komisyonların

teklifi zerine ncelik ve ivedilikle kabul edildiği,

bunu teklif eden Komisyonların gereke gstermedikleri

ve karar alındığı sırada da bir gerekeye yer verilmediği

bildirilmektedir.

--Gerekten ncelikle (Đ Tzk: 74) gndemde mevcut

maddelere -takdimen mzakere istendiğinde bunun eshabı

mucibesinin dermeyan-ı sorumludur. Cumhuriyet Senatosu

Đ Tzğnde de (45) -Hkmet veya Komisyon tarafından

yazılı ve gerekeli bir istek zerine- bir tasarının nce

grslmesine karar verilebileceği aıklanmıstır.

--Millet Meclisi Đ Tzğnde (70, 71) bir tasarının -yalnız

bir defa mzakeresi ile iktifa edilmesi iin Meclis'in kabul

edeceği esaslı bir sebep olmadıka mstaciliyet kararı verilemez,

mstaceliyet kararının talebi yukarıdaki maddede

mnderi sartları muhtevi ve tahriri olmak lazımdır- denilmektedir.

Senato Đ Tzğnde de (46) -esaslı bir sebep olmadıka

ivedilik kararı verilemez- kaydı yer almaktadır.

--O halde -gereke- ve -esaslı bir gereke- kararının verilebilmesi

iin aranan bir kosuldur. Anayasamız -kanunların

yapılması-nı dzenlemistir (Anayasa 91 ve devamı). Đvedili

isler-ivedili olmayan isler ayrımı (92) kabul edilmistir. O halde

ivedilik kararı ancak kosullarına riayet edilerek, verilebilir.

b) Teklif: CHP, bahis konusu tasarının Meclise Basbakanlık

tarafından sevkini, Anayasanın 64'nc maddesine aykırı

bulmakta ve bundan evvel Adalet Bakanlığınca Meclise sevkedilmemis

olan dosyaların Komisyon kararı ile Basbakanlığa

iade olunduğunu ileri srmektedir.

c) Mnferit oylama: CHP'nin gsterdiği sebeplerden biri

de, kisi hakkındaki lm cezalarının yerine getirilmesine

dair Adalet Komisyonunca hazırlanan tasarının birinci maddesinin

her hkmly kapsadığı, bu hali ile genel kurullardan

getiği ve hkmller hakkında tek tek oylama yapılmadığı,

bu hususun -cezaların sahsiliği- ilkesine aykırı dstğdr.

2) Esas bakımından: CHP'nin esas bakımından ileri srdğ

iptal sebepleri sunlardır:

a) Parlamentonun yetkisi: Anayasanın 132'inci maddesine

gre yasama ve yrtme organları mahkeme kararlarını değistiremezler,

yerine getirilmesini geciktiremezler. Bu kuraldır.

ヨlm cezaları hakkında Meclisin vereceği karar, bunun

istisnasıdır. Bu istisnanın sebebi sudur: -... mahkememinin

nazara alamayacağı hususları dikkat nazarına alarak ve aynı

zamanda bir hayata son verilmesinin maseri vicdanı temsil

eden Parlemonto tarafından bir defa daha incelenmesi-.

b) Kanun teklifleri ve diğer kararlar: Meclis gndeminde

de, bahis konusu tasarının grsldğ aynı gnn gndeminde

baska lm cezalarının yerine getirilmesi ile ilgili Komisyon

raporları mevcuttur. Bunlar hakkında ncelik ve ivedilik

kararı alınmamıstır. Ayrıca hkmller af iin Meclise

mraacat etmislerdir. ヨlm cezasının ilgası aısından da kanun

teklifleri vardır. Bunlar hakkında henz bir karar verilmis

değildir.

3) CHP'nin iptal istemi gerekelerinin değerlendirilmesi:

Đptal isteminin usul ve esasa iliskin gerekekleri

arasında bir bağlantı grlebilir:

a) Tartısmasız kabul: Eğer ivedilik ve ncelik kararı alınmamıs

olsa idi, Meclislerde konu gereği gibi tartısılırdı. Bu

tartısma, -subut- ve -vasıf- aısından olamayacaktı. Zira

hkmler kesinlesmistir. Anayasanın Meclise tanıdığı yetki

-mahkemelerce verilip kesinlesen lm cezalarının yerine

getirilmesine karar vermek-tir. O halde btn cezalardan ayrı

olarak lm cezasının yerine getirilmesi iin Meclisin bir

karar vermesi lazımdır. Bu yetki esasında lm cezasının

yerine getirilememesi kararının verilmesinde toplanır. Mahkemelerin

değerlendirmeğe yetkili olmadıkları unsurların

Meclis tarafından nazara alınması gayesi takip olunmustur.

Meclis bu takdirinde bir lm cezasının yerine getirilip

getirilmemesinde toplum aısından her trl mlahazayı ele

alabilecektir. Đste bu nedenle bir kimsenin hayatına son vermede

-ivedelik- ve -ncelik- mantıki değildir. Hukuka aykırıdır.

Anayasa, diğer cezaların aksine, bu cezanın bir defa

da, Meclis tarafından incelenmesini isterken, bunlar hakkındaki

kararın da ivedilik ve ncelikle alınabileceğini dsnms

olamaz. Zira bu bir elisme olurdu. Bir taraftan bir munzam

teminat getirilmesi, diğer taraftan aıka istical haklı

gzkmemektedir.

Meclis gndeminde ve Adalet Komisyonunda pek uzun

sredir, bekleyen infaz dosyalarının mevcut olduğu bilinmektedir.

O dosyıların hepsinin nne alınan bir dosyanın gerekli

incelemeden yoksun bırakıldığını iddia etmek haksız sayılamaz.

b) Anayasamızdaki kusur: ヨlm cezalarının yerine getirilip

getirilmemesi kararı diğer btn Devletlerde -Devlet

Baskanı-na verilmis bir yetkidir. Zira Devlet Baskanı tarafsızdır.

Tarihi bazı nedenlerle bu yetki memleketimizde Meclise

verilmistir. ヌok partili dneme geince, oğunluk partisinin

oy fazlalığı ile tarafsız tasdik makamı olmak niteliği de

kalmamıstır. Bahis konusu lm cezalarının verilmesine sebep

olan olayların kendi partilerine daha fazla zararlı olduğu

kanısını tasıyan bir kurulusun oylamada stnlğ tasdik

eylemınin toplumca isabetli kabuln imkansız kılabilir.

Đvedilik ve ncelikle baslayan taraflı tutum, bu cezalar

hakkında her trl mlahazalar ve parti disiplini dısında

vicdani kanaate gre sonuca varılması kuralına bağlı kalınmadığını

gstermektedir.

c) Mahkemenin kararı: Ankara 1 No'lu Sıkıynetim Mahkemesinin

9.10.1971 tarih ve 13//23 sayılı mahkumiyet kararının

53'nc sahifesinde aynen su satırlar yer almaktadır: -... detaylı

elestiri ve iddialar hakkında mahkememiz kisisel grslerini

mahfuz tutmus, messese olarak bunlar zerinde

hkm vermeyi, kamu vicdanına, tarihe ve Trkiye Byk

Millet Meclisinin takdir ve yetkisine bırakmayı uygun grmstr.-

Mahkemenin hkmnde yer alan bu satırların zorunlu

kıldığı lde TBMM'nin takdir ve yetkisini usuli kusurlar

nedeni ile, kullanmak olanına sahip kılınmadığı aıkca belli

olmaktadır. Kaldı ki bu satırların uyarıcı etkisi ve zellikle

-mahfuz tutulan grsler- deyimi, kamu vicdanına ve tarihe

tevdi kılınan hususlar zerinde gereken nemle durulması

icap eder. Mahkeme kararında (basılı metin, sh. 11) isaret

edilen -ekonomik rezaletler-e iliskin satırların neyi ifade ettiği

zerinde durabilecek bir merci bulunmadan bir sonuca

varmak isabetli olamaz. Mahkeme kararı, lm cezasına

adeta sarta bağlı olarak, hkmetmis intibaını vermektedir.

) Topluca takdir: Halen yargılamalar devam etmektedir.

TCK'nun 146'ıncı maddesine gre verilen ve verilecek btn kararların

bir arada ele alınması ve her sulunun durumu ayrı

ayrı incelenerek isledikleri fiillerin vahamet dereceleri

karsılastırılarak, tasdik veya ademi tasdik yetkisi bylece kullanılmalıdır.

Aksi halde zamanın gemesi, esit olmayan takdirlere

yol aabilir. Yksek Adalet Divanı ve Aydemir olayında

tasdik makamları bu imkana sahip idiler.

4) Yrtmenin durdurulması konusu: Anayasamızda ve

Anayasa Mahkemesinin Kurulusuna Ait Kanunda yrtmenin

durdurulabilmesi hususunda sarahat olmadığı iddiası

doğrudur. Fakat sarahat olmadığından, byle bir kararı

Anayasa Mahkemesinin veremiyeceği dsncesi isabetli

değildir. Yrtmenin durdurulması bir usul konusudur.

Usulde kıyas caridir. Bu nedenle Anayasa Mahhemesi bu

yola gidebilir. Esasen bu olaydaki karara -yrtmenin durdurulmasıisminin

de isabetli dsmediğini sanıyoruz. Zira

bu terim idare hukukunda bir messeseyi akla getiriyor. Burada

bahis konusu olan -infazın bekletilmesi-dir. Yrtmenin

durdurulması kararına konu olan bir idari kaza kuralları

ile -infazın bekletilmesi- arasında fark vardır. Anayasa

Mahkemesinin bu konuda vereceği karar, iadei muhakeme

talebinin kabulnde Ceza Mahkemelerinin verdiği karara

dahi, ancak ve kısmen benzemektedir. Đadei muhakemede infaz

durdurulursa, rneğin hrriyeti bağlayıcı ceza hkmls

serbest bırakılır. Bu olayda ise sadece lm cezasının infazı

durdurulmus olacaktır. O halde Anayasa Mahkemesinin

bu konuda ittihaz ettiği karar, sadece bir -tedbir kararı-dır.

Bunun iin aık hkme ihtiya yoktur. Anayasa Mahkemesine

verilen grevin yerine getirilmesini sağlayan hkmlerde

bu tedbirleri almak esasen mevcuttur.

5) Karar-Kanun tartısması: Basında rastlanan bazı grsler,

lm cezasının yerine getirilmesine iliskin tasarrufu,

Meclisin bir -karar-ı olduğu, kararlara karsı ise anayasaya

aykırılık nedeni ile dava aılamıyacağı, yolundadır. Bu tartısma,

Cumhurbaskanlığının bahis konusu tasarıyı tekrar

grsmek zere iade edip edemeyeceği sorusuna da etkilidir.

Zira aynı sekilde, Cumhurbaskanının tekrar grsme istemesi

de, yalnız kanunlar iindir.

Teskilatı Esasiye Kanunu yrrlkte iken karar-kanun

ayrımı vardı. Yukarıdaki grs ancak o dnemde haklı gzkebilirdi.

Anayasa bu ayrımı kaldırdı. ヨlm cezasının yerine

getirilmesi de bir -kanun- ile olmaktadır. Bu nedenle:

a) CHP'nin Anayasa Mahkemesine iptal iin basvurmasında

bir usulszlk yoktur.

b) Cumhurbaskanımızın yetkileri ise iki bakımdan mtalaa

olunmalıdır.

aa) Cumhurbaskanımızın yetkileri cezaların affı bakımından

belli sebeple bağlı olduğu anayasamızda aıklanmıs

bulunduğundan bu yol kapalı bulunmaktadır.

bb) Cumhurbaskanımızın bahis konusu tasarının usulne

uygun hazırlanamadığı, ivedilik ve ncelik kararlarının isabetli

grlemediği, bylesine nemli bir tarasarrufta btn

dsncelerin ortaya atılmasına olanak sağlanmasındaki zaruret

ve uygun mtalaa buyuracakları sair gerekelerle tekrar

grsme isteminde bulunmaları mmkn grlmektedir.

6) Mahkemeden karar istenmesi: Ceza Usul Kanununun

403'nc maddesine gre, bir cezanın infazı hususunda tereddt

olursa mahkemeden karar istenebilir. Kanununun bu

hkmnn lm cezasının Meclisce onaylanmasında iddia

olunan bir usulszlğn zmn de kapsayıp kapsamadığında

kesin bir kanaat izharı mmkn değildir. Meclisin bir

tasarrufunun mahkemece denetiminde bir esit yetkisizlik

grlebilir. Bununla beraber mahkemenin bu hususu mmkn

grmesi ihtimal dısı değildir.

7) Adalet Bakanlığı'nın yetkisi: ヨlm cezalarının tasdik

kanunu ıktıktan hemen sonra infazı adet halindedir. Bununla

beraber iadei muhakemeye mracaat halinde, talebin

kabul veya reddine kadar infazın bekletildiğine rnekler vardır.

Zira infaz halinde telafisi imkansız bir durum bahis konusudur.

ヨlm cezasının hemen infazında bir gelenek mevcut ise

de belli bir infaz sresi yoktur. Bylesine nemli bir konuda,

Adalet Bakanlığının mracaatların neticesini beklemeden

infaz emretmesi veya byle bir emir olsa dahi, Savcılığın ilerde

kanunsuz sayılması mmkn byle bir emri yerine getirmesi

sorumluluğu gerektirmis olabilir. -Đnsan hakları-nı

(Anayasa 2) ve bunlar arasında basta gelen -yasama hakkı-nı

(Anayasa 14) nemsiz saymak mmkn değildir.

Saygı ile mtalaa olarak arzolunur.

22.3.1972 Saat: 22.00

:::::::::::::::::

YENĐDEN KENDĐ SEHRĐMDE

En uzun gnyd mrmn

szgn, kamasan bir arzuyla

her yanım karmakarıs

yıllar ve yıllar ve yıllar sonra kendi sehrimde

yeniden yazmaya basladığım su gn...

...

Bir yanı unutulmus bir yanı taskın

bir yanı bastırılmıs bir yanı bıkın

dslerimle boğusarak uyandım

ve boğulurcasına kendi karanlığımda

saatlerce dolasıp durdum sehri..

...

Bu sehir genliğimdi benim,

asklarım, gizlerim, meraklarım,

kavusup kavusup yitirdiğim sevincim..

Kimi klhan, kimi ceylan nicesiyle kapısarak belanın

dvsrken bu sehir kurtulsun diye acılarından,

simdi, paralanmıs canlara bakarken bile sağır

acılardan zevk alan insanlar mı oğalmıs?

Kimisi yalanı kanıksamıs, kimisi suskun kalanı..

Sekin kendine vurgun, yılgın kendine esir..

Karalara, ıralara sarınmıs kiminin elinde Kur'an

kiminin elinde kırba

gğnden ufkunu kurban

gnnden gnesini hara istiyor sehrin..

Kse bucak aranırken savrulduğum sevdaların izini

dilimde sinsi sinsi yalanınca bu szler

rperdim sesten sese

bir ucundan bir ucuna sehrim kadar irkilip

sokaklardan iimdeki karmasaya ekildim..

...

Ah ki dsmdeki yerinden

oktan yitip gitmis sevdiğim,

ah ki saklımdaki zlemler sahibine yabancı,

ektiğim gl, setiğim nar gz gre gre yağmalanmıs,

kırık, kırgın, ksz kalmıs srgnde gnl,

ilendiğim hznler sakarca yaralanmıs,

ah ki ellerimi doyasıya alamadan avcuna

elmasını incecikten

zen bezen dslediği aydınlığa soyamadan

karca beyaz dalca narin

pınarlar kadar kibar

zm zm gzlerinde sevin soran bakısıyla,

derin uykusuna dalmıs baba ocağım,

uzanıp kucağında ağlayamadım..

...

En uzun gnyd mrmn

bir yanı sabır bir yanı tınmaz

bir yanı kahır bir yanı kanmaz

bir kez daha sığınarak kendi yreğime kendi sehrimde

yeniden baslıyorum yazmaya

yeniden ve yine yapayalnız..

...

ヨmrm senden zr diliyorum!

Nihat Behram Ekim 1996 Đstanbul

:::::::::::::::::

 

site kurucusu BYMETE
 
hoş GELDİNİZZZ
Facebook beğen
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol