http://www.kitaplik.org/gulu nun-soldugu-aksam.html
DARAĞACINDA ÜÇ FİDAN

NĐHAT BEHRAM
DARAĞACINDA ワヌ FĐDAN
:::::::::::::::::
NĐHAT BEHRAM
1946 yılında Kars'ta doğdu. On siir kitabı yayınlandı. Yayınlanmıs
yirmi kitabı bulunmaktadır. ヌesitli yapıtları yabancı dillere
evrilmistir. -Halkın Dostları-, -Militan- ve -Gney- dergilerini
ıkaranlar arasındadır. Yazdıklarından tr 12 Mart dneminde
2 yıl tutuklu kaldı. 70'li yıllarda bir sre gazetecilik
yaptı. 12 Eyll dneminde Bakanlar Kurulu kararıyla T.C. vatandaslığından
ıkarıldı. Uzun yıllar yurdundan uzakta yasamak
zorunda kalan Behram, 17 yıllık politik srgnlkten sonra
1996 yılında yurduna dnebildi.
:::::::::::::::::
ĐヌĐNDEKĐLER
Sunu
Uğruna lme gidilen sey kendini karanlıkta bir
ısık gibi hissettirir
Bu gnler ki
Trkiye'de karanlık bir dnem ve Deniz, Yusuf, Hseyin'in
dısarda son gnleri
Deniz Gezmis, -Mahkeme diye byle bir yerde bulunmaktan
utan duyuyorum- dedi
Tutanaklar (1)
Ortak savunmalarına -ezenlere karsı verdikleri mcadelelerde
len tm ezilenlere selam olsun- diye basladılar
Gecenin Glgelerinde Ayrılık
N. Ağırnaslı Đnn'ye -Korkarım bu kan gl onu dktrenlerle
birlikte, susanları da boğar- dedi
ワ Dağa Ağıt
6 Mayıs'ın ilk dakikalarında Deniz, Yusuf ve Hseyin'in
hcreleri aıldı... Zincire vuruldular...
Tutanaklar (2)
Telaslanmıslar, Deniz'in ayağındaki zinciri aamıyorlardı...
Deniz glmsyordu.
Kanayan ワzmler
Yusuf odasından alınırken -Deniz'in sesini duydum- diyordu...
ヨlm Nerden ve Nasıl Gelirse...
Yan yana yasamıs, yan yana lmslerdi, ama yan yana
gmlmeleri engellendi
Ah, ardı ardına kenetlenen lm
Yusuf Aslan son mektubunu Senato'nun idamları onayladığı
gn yazmıstı...
Yalnız Değiller...
Sinan'la Hseyin'in arkadaslığı kavga iinde basladı, son ana
kadar aynı duyguyu tasıdılar...
Yasamak Adına
Kurtulus haberlerinin, lm haberleriyle birlikte geldiği
gnlerdi; Ulas dst Đstanbul'da...
MBG Baskanı Fahri ヨzdilek infazlara taraftar değil, fakat
umutsuzdu...
Bahardı (ĐĐ)
Hseyin Filistin dnsnde ağır iskencelerden gemis fakat
tek szck konusmamıstı...
Yusuf'un kararlılığı ve cesareti polisi saskına evirmisti...
Yusuf' un yarasına, vurulduktan on bir saat sonra
bakıldı.
Bahardı (Đ)
-Asma-yı bir eğlence konusu yapmıslardı, hcrede bir isiyi
gnlerce sehpaya ıkardılar...
Dvse Dvse Yrnecek
Bir anda Denizlerin, Yusufların, Hseyinlerin mezarları insanla
kaynastı... Sıralar halinde, binler, on binler -saygı durusu-nda
bulunuyordu...
1'inci THKO davası ve sonularına iliskin grsler
Fasist uygulamaları, tarih kimsenin gznn yasına bakmadan
değerlendirecektir...
Siyasal yargılamalarda hkm verenler oğu kez hem davacı
hem de yargı durumundadırlar
Asıl yargılama; 6 Mayıs 1972 safak vakti halkın vicdanında
yeniden baslamıs ve devam etmektedir
Verilen lm cezası, uygulayıcılara onur vermeyecek bir biimde
adalet tarihine geecek acılı bir rnek olacaktır...
Hkm verilmesine ve cezanın infaz edilmesine rağmen
kamuoyunda kabul edilmiyor, tartısılıyorsa o dava
kapanmamıstır
12 Mart dneminde hukuk kuralları alabildiğince hie sayılmıstır
Ali Elverdi grevinin ne olduğunu AP'den milletvekili olduktan
sonra kamuoyuna aıklamıstır...
Askeri grevleri yanında politik grevler de yaptığını syleyen
Elverdi hakkında kovusturma aılması gerekir
22 kisilik Adalet Komisyonu'nda idama karsı gelen tek ye bendim.
Đkisi 25, biri 23 yasında olan bu gen lmden kurtulamaz mıydı?
12 Mart'ın kendine zg hukukla bağlantısı olmayan zel bir yeri
vardır
Đdam hkmyle sonulanan bu davaya yneltilen elestiriler
gsteriyor ki, kanunun değistirilmesi bir gerekliliktir
Đdamlarla ilgili tarihi bir belge
Yeniden kendi sehrimde
:::::::::::::::::
SUNU
Deniz Gezmis, Hseyin Đnan ve Yusuf Aslan yakın tarihimizin
simgelesmis adlarından dr. Bilindiği gibi bu
gen -12 Mart Dnemi-nin karanlık gnlerinde, 6 Mayıs
1972 sabahı darağacına ıkarıldılar.
12 Mart'ın hukuk anlayısının bir gstergesi ve sonucu
olan bu infazlar yıllardır kamuoyunun vicdanını rahatsız
etmis ve etmektedir. 12 Mart darbecileri bu gencin
muhalif etkinliklerine son vermek, onların birer mitos olma
potansiyellerini engellemek amacıyla yasamları ve son
dnemlerine iliskin her seyi bir sis perdesi altında tutmaya
alıstılar. Đnfaz haberini veren spikerin, -haberi okurken sesi
titredi- diye isten uzaklastırılması, dnemin baskı ve sansrnn
boyutları hakkında fikir verir.
1976 yılının Mayıs'ında, gencin darağacında canverislerinin
drdnc yılında, bu sis perdesi -Darağacında ワ
Fidan-ın yayımlanmasıyla aralandı. Deniz Gezmis, Yusuf Aslan
ve Hseyin Đnan'ın yasamları, son gnleri, son szleri aynı
kusağın sair ve yazarı Nihat Behram'ın kaleminden kamuoyuna
yansıdı.
Bu yapıt aynı adla (Darağacında ワ Fidan) belgesel anlatı
tarzında on sekiz gn sren bir dizi yazıdan sonra kitaplastırılmıstır.
Dizinin yayını sresince hemen her gn ağır
cezalık dava ve toplatma konusu edildiğini ayrıca bir not olarak
dsmeliyiz. Kitaplasan yapıt ağır baskılara uğradı. Yasaklandı;
yedinci basımının kursun dizgileri baskı makinesinden
sklerek el konuldu.
1980 Darbesi, kitap stndeki baskıyı daha da koyulastırdı.
Yazarı hakkındaki ağır ceza davaları sıkıynetim mahkemelerine
devredildi.
1980 yılında yurtdısına ıkmak zorunda kalan yazar tam
17 yıl srecek politik srgn hayatı yasadı.
Behram'ın bu yapıtı 1988 yılında -Yrekleri Safakta Kıvılcımlaradıyla
yeniden yayımlandı. Ama basına yine aynı
seyler geldi: Yasal dayanağa gerek grlmeksizin matbaa ve
yayınevi baskınları, el koymalar.
Bu arada uzun sre verilen hukuk mcadelesiyle kitap
hakkında beraat kararı ıktı.
Nihat Behram 1996 yılında 17 yıllık srgn yasamından
sonra yurda dnd. Yazar kitap ile ilgili 16 yıl nce verilen
tutuklama kararlarına dayanılarak gzaltına alındı, ancak
beraat kararının kanıtlanması sonucu serbest bırakıldı.
ヨyksn kısaca anımsattığımız -Darağacında ワ Fidanyine
okurunun karsısında. Belgesel ynyle yakın tarihimizin
bir blm hakkında kamuoyunu bilgilendireceğine
inandığımız bu kitap, ideolojik tasarımların dısında okura
sunulmaktadır. ワlkeler alkantılı yıllarını, hukuku ve demokrasiyi
gzeten, crmleri, kıskırtmaları, ynlendirmeleri
dıslayan sivil tarih belgeciliğiyle değerlendirerek asarlar. Bu
srete bizzat belgeler kadar, arastırmacı yazar emeğine dayanan
belgesel anlatılar da ısık tutarlar.
Kitabın kendi mcadelesini ieren belgelere dayalı yeni
blmyle bir yayıncılık hizmeti verdiğimize inanıyoruz.
Okurlar, yakın tarihimizin simgelesmis adının yksn
izleme hakkına sahiplerdir.
Adnan ヨzer-Hasan ヨztoprak
:::::::::::::::::
UĞRUNDA ヨLワME GĐDĐLEN SEY KENDĐNĐ KARANLIKTA BĐR ISIK
GĐBĐ HĐSSETTĐRĐR...
ヨyle bir an vardır ki, bir can, bir duygunun simgesi olur.
Btnlesir o duyguyla. Anlamı derinlesir.
ヨlmle ikiye blnmek istenen bir seydir bu. Kimisi yasatmanın
saflarında kenetlenir, kimisi ldrmek iin pusuya
yatar; en karanlık yollarını arar can almanın.
Tarih byle olusagelmistir. Bir bakıma yasama arzusuyla,
lmn arpıstığı yerdir dnya. Toplum yasalarının anlamı
da bunun iinde dğmldr. Kimisi o dğm zlmesin ister;
kimisi zlsn dğm, toplum ferahlasın diye, can vermeyi
gze alır...
Sinsiliğin, ıkarın, acının, alığın, acımasızlığın, korkaklığın,
bencilliğin, agzllğn, kallesliğin, smrnn... kolgezdiği
bir dnyada her gn binlerce bebek doğmakta. Sefkate,
merhamete, doymaya muhta; ıkarsız, drst bir titreyis
tasıyan ocuklar. Ve onların byk kesimini alık beklemektedir;
kalleslikler, acılar, smr... Ve ilerinden bazıları dsnmeye
baslar. Dsnr ve dsndke yiğitlenir, korkusuzlanır,
bilinlenir... Eğilir halkının acılarına. Umut verir.
Halkın umudu bir nehre benzer. Ve o nehri besleyen sular
vardır.
Đste lm arayıcılar, bu nehrin n kesilsin. isterler; n
kesilen nehir derinlesir, tasar; kurusun isterler bu nehir, sularını
gzbağında bulandırırlar, fakat bakarlar ki, dağ su
olur, gzyası irilesir, dağlasır; nehre doğru yuvarlanır. Dağ
diplerinde ve dağ diplerini omuzlaya omuzlaya kprr gider
o nehir...
Nice isimsiz yiğitler dsmstr bu dvste. Ne var ki, oğalan
acının da bir tasma anı vardır. Canlanır. Kimisi onun
soluğu kesilsin ister, kimisi daha gr yasasın diye canını canına,
sesini sesine katar. O an, umudun hesap anıdır.
Bir yanda halk vardır; bir yanda halkın cevherine kk salmıs
asalaklar. Bir yanda halkla varolan duygular; bir yandan
halkın duygularına kurulan pusu.
Đnanları uğruna lmn esiğinde bklmeden duranları,
varolalı beri tanır dnyamız. ヌnk bazı ller dnyanındır.
Hemen her lkede yasandı bu, yasanıyor, daha kim bilir
ne kadar yasanacak.
Bir zamanlar Sacco ile Vanzetti lmn karsısında bekletildi.
Dnyanın kılmıstı onları, yasadıkları sey. Amerika'da
elektrikli sandalyede can verdiler. Halkın sevgisi stlerinden
eksilmedi. ヌoğaldılar.
Đspanya'da altı gencin dklen kanı daha kurumadı. Onları
da dnyanın kılmıstı simgeledikleri sey. Kursuna dizildiler.
Halkın bağlılığı varlıklarında dalgalandı. Milyonlarca
basıldı resimleri. Bir ucundan bir ucuna dnyaya uzanıp
uyudular.
Bilinir, nice isimsiz lnn omuzlarında ykseldi Vietnam'da
zafer. Ve zaman zaman tmnn adına dikilerek lmn
karsısında bazı isimler, simgesi oldu bu lkenin. Gen
elektrik isisi Nguyen Van Troi bunlardan biriydi...
Doğduğunda savas vardı; lkesi yağmalanıyordu. Ve yağmacılar
yerli eteleri drt bir yanı tutmustu. Halkı yıllardır
direnmekteydi emperyalizme ve usaklarına karsı. Nguyen
dnyaya baktıka kendine geldi. Halkın saflarına katıldı.
Amerika Savunma Bakanı McNamara'nın ldrlmesi grevini
verdi ona mcadelesi. Girisimi basarısızlığa uğradı. Vietnam'daki
azgın smrgeci gleri denetlemeye gelen McNamara, lmden kıl
payı kurtuldu. Nguyen yakalanmıstı. Đskencelerden geirildi.
Troi'nun devrimci bilinci, yurtsever duyarlılığı, kararlılığı bir
an bile geri basmadı. ワstelik halk dsmanlarının elinden kamak,
mcadeleye katılmak iin her fırsatı değerlendirdi. Đki kez
ellerinden sıyrıldı. Fakat ayağı kırılmıs, basaramamıstı. Yeni bir
fırsatta yine kaacağını sylemekten ekinmedi; bir de eylemlerinin
su değil, halkına bir borcu olduğunu sylyordu. Bu iki szden
baska tek sey alamadılar ağzından. Kursuna dizileceği gn
beklemeye basladı.
Yakalandığmda yirmi gnlk karısı, pamuk isisi Quyen,
umut ısığının snmemesini dileyen bir duyguyla, acı iinde
Saygon sokaklarında dolasırken, gazete satan ocukların birden
parlayan ığlıklarıyla irkilmisti: -Son baskı, yazıyor... bir
telefon konusması bir hayatı kurtarıyor...-
Telefon Venezuellalı gerillalardan geliyordu. Yani dnyanın
bir baska ucundan. Gerillalar kaırdıkları bir Amerikalı
albayın hayatına karsılık, Nguyen'in hayatını istiyorlardı.
Yani Nguyen'in kisiliğinde umudu...
Quyen ne Venezuella'yı duymustu ne de kocasını kurtarmaya
alısanları tanıyordu. Saskınlık ve sevin iinde, yaslı
ve bilgili tanıdık bir isiye kosarken, Saygon sokakları da bir
anda hareketlenmisti. Karanlık altında bir senlik fısıltısı esiyordu.
Quyen değis tokus sırasında giysin diye, kocasının tek
giysisini fıralayıp bohalarken, kocasından gelen bir mektup,
onun her seyden habersiz olduğunu gsteriyordu. Quyen
daha da heyecanlanmıstı. Nguyen mektubunda -idamımdan
sonra karıma iyi bakın- diyordu. Quyen sevinli haberi kocasına
iletmek iin zindana seğirmis, orada olağanst gvenlik
nlemleriyle karsılasmıstı.
Satılık, kukla Saygon ynetimi Venezuellalı gerillaları aldatmıstı.
Nguyen'i saldık deyip kursuna dizmislerdi.
Nguyen ldrldğnde yirmi yasındaydı. Onun ldrldğ
zindan, Saygon ynetiminin en sıkı korunan zindanıydı.
Fakat bir grup devrimci, akla durgunluk veren bir basarıyla,
zindana girip, Nguyen'in kursuna dizildiği direğin dibinde
gsteri yaptılar.
Satılık Saygon ynetimi, yeni Nguyenlerle karsı karsıyaydı.
Artık karısı Quyen de devrimin bir neferi olmustu.
Bugn siyasal nitelikteki cinayetler, dnyada alabildiğine
yaygındır. ヨlm kimi zaman ansızın gelir. Kimi zaman lmle
yargılanır, beklenir ve sonunda bir duvarın dibine, elektrikli
sandalyeye ya da darağacına doğru yrnr...
25 Temmuz 1968'de Vedat Demircioğlu'nun ldrlmesiyle,
Trkiye'de de hızlanmaya baslayan siyasal cinayetlerin
sayısı bugn yzlerin stne ulasmıstır. Yani sekiz yıldır,
yasları yirmi bese değmeyen bir kusak lmle susturulmaya
alısılıyor.
6 Mayıs 1972'de idam hkm giyip darağacında can verdiklerinde,
Deniz, Yusuf ve Hseyin'in yasları toplamı, o gne
dek len arkadaslarının sayısının altındaydı.
Vedat ldrldğ gn Deniz, ワniversite Merkez Binası'ndan
Sultanahmet'e doğru yryen kalabalığın nndeydi.
Kavgasına adını kanıyla yazdırdığı ilk yıllardı. Yediği taslardan
sarsılacak kadar ince, gen; geri dnmeyecek kadar gzpekti...
Gnlerin lm haberleriyle geldiği bir dnemdi. Yasadığı
kısacık hayatında, en yakın arkadaslarının bir bir dssne
tanık oluyor, bu onu derinden etkiliyordu. Kavgasına lm
haberleri iinde hazırladı kendisini.
ワ de inanlarının yolunu kendi grsleri doğrultusunda
belirginlestirdikleri ve bir araya geldikleri zaman, bir gn
lebilecekleri olasılığını biliyorlar ve bunu hi sorun etmiyorlardı.
Birlikte birok kez lme gidip geldiler. Bastan beri aileleri
ve yakınlarını, bir gn baslarına gelebilecek olana karsı
hazırlamaya alısıyorlardı.
Kyne geldiği bir gn stne rttğ yorganın kısa gelmesi
karsısında, anasının eğilip Hseyin'i perek -ワzlme
oğlum, yarın yorganını uzatırım- dediğini anlatıyor babası.
Hseyin, -Benim iin byle bir zahmete girmeyin, belki bu,
eve son gelisimdir- demisti...
Yusuf, daha dısarda olduğu gnlerde, babasına yazdığı bir
mektupta kendisini unutmaya alısmalarını istiyordu.
Duygulu, gzpek, sakacı kisiliğle Deniz, ilk arkadas lmnn
acısını tattığı 25 Temmuz 1968'den drt yıl sonra; cesareti,
dayanıklılığı ve kararlılığıyla hareket iinde belirginlesen
Yusuf ve ağırbaslılığı, az z konususu, bilgisiyle belirginlesen
Hseyin'le birlikte 6 Mayıs 1972'de darağacına doğru yrd...
Cumhuriyet tarihinde solun, infazı can karsılığı olan ilk
hkm giyisiydi bu. Onlar darağacının glgesinde aylarca
bekletildiler.
Son tutuklanıslarıyla baslayan servenleri, hareket iinde
değisik bir gerilim olusturdu. Arkadasları iin Deniz, Yusuf
ve Hseyin'in kurtarılması kendi hayatlarından daha
fazla nem kazanmıstı. ヌnk onların kurtarılmalarındaki
anlam, sıradan bir grnmn dısına tasmıstı. Varlıklarından
ok, simgeledikleri sey ne fırlamıstı.
ヨlmlerini bekledikleri gnlerde, dısarıda kendileri iin
can verenleri duyuyorlar, bu durum onları son derece etkiliyordu.
Deniz, saatlerce arkadaslarının resimlerine bakıyor;
Yusuf, byk bir buruklukla hcresinde sabırsızlanıyor; Hseyin
-hareketin kendilerinin kurtarılması biiminde odaklanmamasıgereğini
arkadaslarına iletmeye alısıyordu.
Bir an vardır, uğruna lme gidilir. Kendi inanları doğrultusunda
Deniz, Hseyin ve Yusuf bunu yasadı. Đnanlarının
siyasal yorumu; bıraktıkları mirasın genislemesine ve
derinlemesine değerlendirilmesi tarihin sorunudur. Ne var ki
onların son tutuklanmalarıyla baslayan ve asılmalarıyla sonulanan
bir yargılanmanın stnden kolayca geilemiyor.
Evet, onlara biilen hkm infaz edildi, fakat varolan yasalar
karsısında suları, hkmle uyum halinde miydi?
Onların inandıkları yolun değerlendirilmesi, ne kadar tarihin
sorunuysa, onların yargılanıs biiminin değerlendirilmesi
de, o kadar bugnn sorunudur...
ヨLワLERĐMĐZ...
Her sabah
her sabah
o kusursuz acının kollarında
o kusursuz acının kollarında pstğm gkyz artık
ırpınan yreğimi yatıstırmıyor. Ve onun
koparıp dizginlerini
uarcasına boylu boyunca
sakınmasız arpısı
heyecanlandırıyor beni.
...
Bir sere kmesinin konması karsıki dala
belki hibir seydir,
ama sevgilimin mektubunda bir kus resmi
beni coskulandırabilir.
Milyarla yıldız arasında tanırım onu
nk seyredince gzellesir sevginin ısıltısı
binlerce gzm var
binlerce safak halindeyim
anlamak istediğim seyin karsısında,
nk anlamak zorundayım;
her sevin kolayca ele gemez
insan her acının sahibi değildir,
gkyz ve nehirler olmasa toprak da anlasılmaz
ve hayatın kararı kesin:
son ana kadar onuru koruyanlar yasayacak
sylenecek son sz kahramanca olmalıdır.
...
Vurgunum
inceliğinim senin
eyy
yapraklarda bir kus hafifliğinde srp giden titreyis
vurgunum
bir nehri besleyen suların uyumuna,
taslara hırsla vurusuna dalganın
...
ヨlm seni yanıltmasın...
Nasıl ki yığılır yzne gecenin karanlığı
gzlerinle bir basına kalırsın
lm ylesine gzularında,
savun, kavustur yreğini
minicik bir ieğin bile kkleri
yasamak hırsıyla uykusuzdur.
...
ヨlleriniz...
Đste Stevan Flipovi.
Bir kahraman.
Fasistler sarmıs evresini.
Sehpada.
Boynunda ip.
Ve o son nefesiyle dalayıp ciğerini
bir bıak gibi vuruyor kelimeleri disleri arasından
haykırıyor : -Kahrolsun fasizm; Yasasın mcadelemiz.-
...
Stevan Flipovi
onurun bekisi
direnmenin...
...
ヨlm seni yanıltmasın...
bir bir dsn yasayanları,
alnını korkusuzca kaldır
kimin yanındasın
yerin neresi
ve senin en aresiz anında
tek silahın nedir?
...
ヨlm seni yanıltmasın...
Usanma hayata yarasan sesi aramaktan
her kusun palazlandığı bir yuva vardır,
her dal gnesin ve rzgarın avularında
kendi hevesince boyanır;
nk yasaması gerekiyor bir seylerin
bir seylerin bir seylerin: senin olan
...
Bak: kollarını bağlıyorlar
son defa bakıyor dnyaya Nguyen Van Troi
birazdan gğsn paralayacaklar
ama kan onu geriletmiyor
baslıyor sarkısına:
-Yasasın Ho Chi Minh; Yasasın Vietnam...-
...
Damarlarım damarlarına bağlı yaralarından
nk ldrlmek istenen benim de sevincimdir
Nguyen onun siperi...
...
Bir buğday tanesi midir
aynı titreyisle
toprağa dser dsmez kıpırdayan
o sarkı... bir buğday tanesi mi?
...
ヨllerimiz...
Sesleri dnyamız kadar bilge.
Birazdan kalkacaklarmıs gibi
uzanıp bir sipere
koyulasan..
ヨllerimiz...
Bakısları
umaya hazırlanan bir kartal kadar evik,
vurgunum
gizleyemem.
...
Sen bağrımı amansızca zorlayan siyahlık
unutma
ldrmekten daha kuvvetlidir lebilmek
N. Behram
:::::::::::::::::
BU GワNLER KĐ...
Đste yzleri ne kadar net
dostun da, dsmanın da
...
Ve ilk kalkısı tozların doğacak fırtınada
denizi costuran dalganın ilk alkanısı
...
Oy, sancıyla kavrulan ten
bir canı ortak tasımadaki deryalı nabız
oy, mert bir bulusmanın gzlerde parlayısı
hesapsız hurdasız iletilen heyecan
...
Ve kusursuz ırpınıslarla
hayata bağlanısın ilk atakları
dpedz, arpa arpa
gnesin ve toprağın dostluğuyla,
oğalan vahsetin
zulmne, iğrenliğine karsı
halka adanısın
ilk atakları
...
Artık
przsz bakısımızdaki hzn
kaybedisten değil,
acıyla da olsa
bayırlardaki yuvalarından
sıyrılarak uan yavru kuslarda
coskunun yaralarla bezenisidir
Onların kalbini pyoruz ağlayıslarda
N. Behram 1971
:::::::::::::::::
TワRKĐYE'DE KARANLIK BĐR DヨNEM VE DENĐZ, YUSUF, HワSEYĐN'ĐN
DISARDA SON GワNLERĐ
12 Mart'la baslayan dnem Trkiye'nin stndeki karartıyı
daha da yoğunlastırmıstı. Szde -sz zgrlğ, dsnce
zgrlğ- denen sey, artık szde bile değildi. ヨzellikle
1967-68'lerden sonra giderek yaygınlasan toplumsal, ekonomik ve
siyasal huzursuzluk, 12 Mart'la birlikte, tek taraflı olarak,
bu kez sıkıynetim uygulamalarıyla srdrlmeye baslandı.
Yıl be yıl sıramalarla gelen bu gerginlik, mcadele biimlerinde
de karsılıklı olarak ok esitli boyutlara varmıstı. Artık
tutuklanmalar, ldrlmeler, iskenceler her gnn haberleri
arasındaydı. Sıkıynetimin kendi iindeki ilk acemiliği
sonunda, birok Sıkıynetim Mahkemesi, nceden (ve bilinen
yntemlerle) bnlunan suluları, yargılamaya basladı. Bu
mahkemelerden bir oğu, sanıkları -lm istemi-yle yargılıyordu.
ヨlmle yargılanmak da sıradan bir yargılama biimi
olmustu. Trkiye'deki, siyasal yargılama tarihinde ender uygulanmıs
maddeler, bu dnemde gnlk istekler arasındaydı.
Yzlerce sanığın lmle yargılanısına tanık olundu. Bunlardan
nn, Deniz, Yusuf ve Hseyin'e verilen hkm infaz edildi.
ヌesitli siyasal sulardan aranan Deniz Gezmis,
16.3.1971'de Gemerek'te yakalanmıs. 18.3.1971'de tutuklanma
kararı verilmisti. 5.4.1971'de tutuklanma kararı verilen,
Yusuf Aslan da Deniz'le birlikteyken Sarkısla'da yakalanmıstı.
23.3.1971 tarihinde Pınarbası'nda yakalanan Hseyin
Đnan 24.3.1971 tarihinde tutuklanmıstı.
Bu son tutuklanıslarıydı nn de. Daha nce, zellikle
Deniz basta olmak zere, birok kez tutuklanmıslardı. Hele
1968-71 dneminde; iinde Deniz olsun olmasın, her hareketten
sonra Deniz hakkında arama, tutuklama kararı verilirdi.
ワ de esitli cezavelerinde kalmıslardı daha nceleri;
iskencelerden geirilmislerdi. Hseyin'e, Filistin dns yakalandığı
Diyarbakır'da ok ağır iskenceler uygulanmıstı. Yine
de istenilen ifadeler alınamamıstı.
Bu son tutuklanıslarıydı. Bu tutuklanıslarıyla baslayan
servenleri, lmleriyle sonulandı. Tutuklanma ncesinde
bunu de biliyordu. Artık hareketleri bir baska boyuta
varmıstı. ヨğrenci hareketi olmanın stnde bir anlam tasıyordu.
12 Mart Muhtırasıyla birlikte eylemleri de yoğunluk
kazandı. Bir sre sonra Ankara'dan ayrıldılar. Sarkısla'ya
doğru yola ıktılar. Elazığ yresinde bir kprde kendileriyle
birlikte Ankara'dan ayrılan Sinan'la bulusacaklardı, Nurhak
Dağları'ndaki barınaklarına gideceklerdi. Sarkısla'da bir
kusku zerine evrildiler. Đsteseler ellerindeki otomatik silahlarla
kendilerini evirenlerden bir anda sıyrılabilirlerdi.
O gne dek silahlarını ldrmek iin ateslememislerdi...
ヨldrme duygusu onları her zaman tedirgin etmisti. ヨzellikle
en yakın arkadasları Sinan, bu konuda alabildiğine titiz
davranırdı...
Drt Amerikalıyı esir alıp kaırdıklarında Sinan da, Deniz
de, Yusuf da ellerindeki tutsakları ldrmek zorunda kalabileceklerini
dsnmek bile istemiyorlardı... Sinan, byle
bir olasılık aklına dsmesin diye srekli uzak duruyor, konusmalara
katılmıyordu. Deniz, -bunlar nesnel olarak lm
haketseler de, znel olarak susuz insanlar- diye dsnyordu.
Amerikalıları esir aldıklarının ertesi gn, ilerinden birinin
gizlice karısına yazdığı mektubu yakaladılar. Amerikalı
karısına, -artık grsmeyeceğiz- diye yazmıstı. Deniz mektubu
okurken olduka hznlenmisti. Mektubu yakalatan
Amerikalı avussa, ok korkmus, Deniz'e -karısının hamile
olduğunu- sylyordu. Deniz -zlme grsrsnz- diye
avutmustu onu.
Đste aynı duygu Sarkısla'da Deniz'in iini kaplamıstı.
ヌevrilmislerdi ve kamaları gerekiyordu. Yeri ve gğ atesleyip
dndler. Dndklerinde ilk kursunu Yusuf yedi arkadan.
Deniz, dsen Yusufa kostu. Bakıstılar; Yusuf; Deniz kasın
istedi; o Yusuf'u kaırmak istedi. Hayatları saniyelerle evriliydi.
Bakıstılar ve Deniz sıyrılıp katı...
Deniz seğirtirken iinden bir yanı kopmus gibi duyuyordu
Yusuf'u. ヨnnde araba duran bir kapıyı aldı. Kapıyı aan
kadına kocasını ağırmasını syledi. Kadın ansızın kapıyı rtnce,
silahını kilide doğru alıstırdı.. Deniz'in hi istemediği
bir sey olmus, kapının br yanındaki kadın yaralanmıstı.
Kocası geldi. Arabaya bindiler. Deniz arabanın ynn,
Yusuf'un kendinden koparıldığı yana evirdi. Orada bir iki
tur attı. Ve dısarı doğru -Yusuf, Yusuf- diye seslendi. Kendi
sesi ve motor grlts dısında bir ses alamıyordu. -Yusuf'u
ldrdler- diye geirdi iinden. Yzndeki izgiler gerildi.
Metin ve kararlı olması gerektiğini mırıldandı kendi kendine.
Metin ve kararlı olmak onun ilk genliğinden beri en temel
niteliğiydi.
Arabasını aldığı Assubay Đbrahim Fırıncı'ya, Sarkısla dısına
ıkmasını syledi. Gemerek'e doğru yneldiler, Assubay'a
karısının yaralanmasından duyduğu znty belirtip,
tedavisi iin para verdi. -Su bes yz lirayla tedavi ettirin.
Korkmayın bankanın parası değil, harlığımdan veriyorum.
Bu 10 lira da bana yeter- demisti.
Yolda iki kez barikatla karsılastılar. Silahına sarılıp ikisinden
de sıyrıldı. ヨldrmek amacıyla ateslemedi silahını.
ヌevredekilerin ayakları dibine ve basları stne doğru yn
veriyordu kursunlara. Deniz keskin nisancıydı. Kosarken
uzakta kk bir hedefi ilk atısta vurabilirdi.
Gemerek'e yaklastıklarında bir benzin istasyonu evresinde
yolun kesilmis olduğunu grd. Belediye hoparlrnden
bir ses srekli ortalığı ınlatıyordu. Deniz'in Gemerek
ynnde geldiğini duyuruyor, herkesi -bu kanun kaağınınyakalanması
iin seferber olmağa ağırıyordu.
Deniz bundan sonraki anısını hcresinde Niyazi Ağırnaslı'ya
syle anlatmıstı:
-Uzaktan, bir benzin istasyonunun yakınında yolun kesildiğini
grnce direksiyonu tarlalara doğru kır dedim. Biraz
sonra aradabadan indim, kamaya basladım. Bu arada, etraftan
sesler, anonslar geliyordu. Bir kalabalık drder beser
kisilik gruplar halinde bana doğru sokuluyordu. Elimdeki
makineliyle etrafa, yere, havaya doğru ates atım. Kalabalık
kaıstı. Đlerinden bir sivil kaamadı. Onu yakaladım. Kimsin
ne istiyorsun benden? diye sordum. Ayaklarıma kapandı.
Beni ocuklarıma bağısla yiğidim, diye yalvarıyordu. Omuzuna
ayağımla vurdum. Kalk abuk defol yanımdan dedim. Belediye
baskanıymıs. Kalktı ve kamaya basladı...-
Deniz bir sre tarlalara doğru yn aldı. Seğirtti ve nne
gelen bir ukura girdi. Silahında iki mermisi kalmıstı. -Biri
kendime, biri hedefe- diye geirdi iinden. Gz gkyzne
takıldı. Kısacık gen mr bir geldi, bir gitti gz nne.
Mermilerden kendine ayırdığını kalbine sıkmayı geirdi iinden.
Bir an ince bir duyguyla sarsıldı.
-Kalbe girecek bir mermi... Kalbinden giren bir mermiyle
intihar...-
Sanki soyut bir seyler vardı kalbe sıkılan mermiyle lmede.
Deniz bunu dsnrken duygulanıyordu. ヨlm kalbinden
olsun istemiyordu. Kendini beynine saplanacak bir kursunla
ldrmek daha somuttu. Dsnceleri beyni ve kalbi
arasında gidip gelirken, yakınlasan seslerle irkilip doğruldu.
Yukarı baktı. Yukarda yalnızca gkyz grnyordu. O anda
vazgeti kendini vurmaktan -Đskence acıları unutulur- diye
geirdi iinden. Yasamaya olan inancı baskın geldi.
-Teslim ol- diye bağırıyorlardı.
-Sonunda lm de olsa konusmam,- diye mırıldandı; -iskence
acıları unutulur, dik yasamak iz bırakır hayatta...-
Bu onun son yakalanısıydı.
Yakalayanların tmnden uzundu boyu. Byk bir telas
iindeydiler. Yere bıraktığı silahını kaptılar hemen. Deniz
Yusuf'u geirdi aklından. Bir yandan onu ld sanıyor, bir
yandan yasıyor olması umudunu tasıyordu iinde. Gemerek'ten
Kayseri'ye, oradan da Ankara'ya getirildi. Devrin
Đisleri Bakanı'nın karsısına ıkarıldı. Onun sorularına gereken
yanıtı verdi. Tutuklanıp Merkez Cezaevi'nde hcreye konuldu.
Avukatı Niyazi Ağırnaslı uzun bir uğrastan sonra
onunla grsmeyi basardı. Deniz grsme yerine getirildiğinde
ilk sz -Yusuf sağ mı?- oldu.
Yusuf vurulup dstğ buzlamıs yerde, iki saate yakın
uzandı durdu. ヨylece beklettiler. Sonra gtrmek iin aldılar.
Yarı baygındı. Bir yandan vuruyorlardı. Darbeler indike
ayılıyor, sonra yine kendinden geiyordu. Bir binaya getirip
yatırdılar. -Kimsin?- diyorlardı. Yusuf'un, yarı baygın gzlerinden,
Deniz'in grnts geiyordu. -Belki yakalanmamıstır,
ismimi sylememeliyim...- diye kendine dis geiriyordu.
Odaya getirilen fotoğraflar arasında onu tanıdılar. -Bu
Yusuf Aslan- diye bağırırlarken, seslerinde hem gizli bir korku,
hem gizli bir sevin vardı. O sırada odaya giren biri Gemerek'te
Deniz'in yakalandığı haberini getirdi.
Grevliler Yusuf'u soymuslardı. Yaralı vcudundan hala
kan sızmaktaydı. Akıp gtryordu gcn.
Yusuf uzun sre ıplak kaldı. Bu ıplaklık keskin soğuk
altında bir de zatrree bulastırdı ona. Ve komaya girdi.
Hseyin, Deniz ve Yusuf'tan iki gn sonra, Ankara'dan
ayrılacaktı. Denizler'in Sinan'la bulusup, Nurhak Dağları'ndaki
barınaklarına varmalarından sonra, Hseyin onlara katılacaktı.
Deniz ve Yusuf'un Sarkısla'da evrildiklerini, Deniz'in
Gemerek'te, Yusuf'un Sarkısla'da vurularak yakalandığını
Ankara'da, saklandığı yerde ğrendi. Onların yakalanmıs olması
Hseyin'i ok etkiledi. Hseyin'in ok sakin bir kisiliği
vardı. Bir olay karsısında ilk tepkisi nedir, kolay kolay anlasılmazdı.
Deniz'in heyecanlı ve coskulu olusuna karsılık, Hseyin
daha ok sakin ve dsnceliydi. Fakat Denizler'in yakalanması
karsısındaki etkilenisi, bakıslarında birden kendini
gstermisti. Yine de kararlı sakinliğini yitirmemisti. Konusmalarıyla,
evresinde umudu sarsılmaya yz tutabilecekleri
yatıstırıyordu. Ağzından ilk ıkan sz bir panik havasında
olmanın tam tersine yatıstırıcı ve toparlayıcıydı.
Sadece Yusuf'un sağlığı hakkında kaygılanıyordu. Ona
yaralıyken iskence yapabileceklerini dsnyordu. Fakat
Yusuf'un ok dayanıklı olduğunu sylyordu. Onun daha nceki
bir yakalanısında ağır iskenceler altında suu, bulunan
silahı kabullenmeyip, istedikleri ifadeyi vermediği iin, serbest
bırakıldığını dsnyordu. Bu kez de konusmayacağına
inanıyordu.
Denizler'in yakalandığı ilk andan itibaren onları kurtarabilmenin
yollarını dsnmeye basladı. Yakalanma olayı Hseyin'in
Ankara'dan ayrılısını geciktirdi. Ankara'da bir yurtta
kalıyordu. Denizler'in yakalanısından bir hafta sonra Ankara'dan
ayrıldı. M. Nakipoğlu ile birlikte Pınarbası'na geldi.
Gece yarısı, dayısının evine dayandı. Uzun bir yoldan geliyordu.
Saatlerce yrmslerdi daha nce. Son derece yorgundular.
Bir odaya ekilip uyudular.
Sabaha karsı vurulan kapının grltsyle uyandı Hseyin.
Bir an tedirgin davrandı. Sonra dedesinin sesini duydu.
Kapıyı atı. Karsısında dedesi duruyordu. Đlerde, arkasında
bir iki grevli vardı. Hseyin birden irkilip ieri girmek istedi.
Dedesi ona evrenin ok sıkı sarıldığını, kurtulamıyacağını,
kamaya alısırsa vurulacağını, msademenin kylye
zarar vereceğini sylyor, teslim olmasını istiyordu. Hseyin
dedesine aradan ekilmesini, kurtulabileceğini syledi. Dedesi
yalvarır bir sesle ona ldrleceğini, teslim olmasını ğtlyordu.
Hseyin dsnd, dsnd ve teslim oldu. Grevliler hemen
atılıp onu bağladılar.
Dısarı ıktığında dayısı, -drt grevli ve dedesinden
baska kimseyi gremedi. ヌok sonra dayısının, onu ldrlecek
korkusuyla gidip -evimde- diye ihbar ettiğini, babasından
ğrendi.
Hseyin kendisini ihbar ettikleri halde, hibir zaman dedesi
ve dayısına intikam duygusu gtmedi. Hatta onlara acıdı
da. Ve arkadaslarına onları hain saymamalarını, bir gn
onların da her seyi anlayacağını syledi. Đerlediği tek sey
ok az sayıda; -drt kisinin kendini teslim almasıydı.
-Kurtulabilirdim- diyordu. Yakalanmasında onu inciten tek sey
buydu.
Deniz, Yusuf, Hseyin yakalanmıs ve tutuklanmıslardı.
Yusuf hastanede, Deniz ve Hseyin cezaevinde hcrelerinde
mahkeme gnlerini beklemeye basladılar...
:::::::::::::::::
DENĐZ GEZMĐS -MAHKEME DĐYE BヨYLE BĐR YERDE BULUNMAKTAN
UTANヌ DUYUYORUM- DEDĐ
-Deniz Gezmis Davası- diye anılan 1'inci THKO durusmalarına
16.7.1971'de Altındağ Veteriner Okulu binasında baslanmıs;
9.10.1971'de, yani iki ay on gn sonra karara bağlanmıstı.
Mahkemenin vardığı sonu, yirmi bes sanıktan on sekizinin
lmle cezalandırılısıydı.
Askeri Yargıtay 2'inci Dairesi'nce -asli fail- sayılmıs ve
haklarındaki hkm onanmıs, diğerleri hakkındaki karar
bozulmustu.
1 No'lu Sıkıynetim Askeri Mahkemesi, Yargıtay'ın kararına
uymadı ve ilk hkmn tekrarladı. Daha sonra dava
dosyası, Askeri Yargıtay Daireler Kurulu'nda incelendi. Ve 2'inci
Daire'nin kararı onandı. Yasalar gereği bu kez mahkeme zorunlu
olarak Yargıtay Daireler Kurulu'nun kararına uydu.
Sanıkların avukatları, temyiz etti. Sonuta karar As. Yargıtay
2'inci Dairesi'nce onandı.
Đs meclise kalmıstı. Meclis, Yargıtay'ın, dolayısıyla mahkemenin
son kararını onayladı. Aynı gnlerde Đsmet Đnn,
grsmelerde usule aykırılık olduğu gerekesiyle Anayasa
Mahkemesi'nde -kararı iptal- davası atı. Anayasa Mahkemesi
kararı usul ynnden bozdu.
T.B.M.M. ikinci kez grsmelerinde -infaz- kararı onandı.
Ve Cumhurbaskanı Cevdet Sunay da onaylayınca, karar hemen
Resmi Gazete'de yayınlandı.
Denizgilin hakkında grlen davanın kronolojik sıralaması
kısaca byle.
Davanın gerek kendi iinde, gerek dısında, dnemin yapısına
bağlı olarak bir baska grns daha vardı. Denizler yakalanıp
ilkin Ankara'ya getirilmisler, daha sonra Kayseri'ye
gtrlp ayrı ayrı hcrelere kapatılmıslardı. Gerek bu duruma,
gerekse uygulamalarla iliskin olarak avukatları (Sakir
Keeli ve Halit ヌelenk) 3 Nisan 1971'de bir dilekeyle itirazda
bulundular.
Ne bu itiraz, ne de uygulamalara iliskin diğer itiraz ve girisimler
hibir sonu vermedi. Hatta yle durumlar oldu ki,
adeta mahkemeye resmen -lm hkm-, -telkin ve tavsiyeediliyordu.
27 Eyll 1971'de Ankara Sıkıynetim Komutanlığı'nın yayınladığı
49 No'lu bildiri bunun bir kanıtıydı. Yine avukatlar
29 Eyll 1971'de Nihat Erim'e uyarı telgrafı ektiler. Bir tutuklu
olan Yusuf Aslan'ın yaralı yatağında zincire vurulması,
sanıkların mahkeme salonunda dvlmeleri gibi olaylar
karsısında da gerekli merciler, avukatların ve sanık yakınlarının
basvurmaları karsısında her zamanki gibi suskunluğu
setiler.
21 ve 22 Ekim 1971 gnlerinde Trkiye radyoları, Đzmir
Sıkıynetim Komutanlığı'nın 26 sayılı bildirisini tekrarlıyordu.
Davanın srmekte olduğu bir sırada yayınlanan bu bildiride
-verilmis kararların infaz islemine baslanacağı su gnlerdeniliyordu.
Mahkeme haberlerine sansr uygulanıyordu.
Oysa davayı ters ynde etki altında bırakacak her trl
haber ve yayın sağ basında yer alıyordu.
Gerek avukatların, gerek sanık yakınlarının bu islemelere
karsı ırpınıslarının bir sonu vermemesi bir yana, avukatlara
da sanıkmıs gzyle bakılmıs ve hatta savunmalarında
geen bir szcğn su olduğu gerekesiyle davanın onbir
avukatı hakkında T.C.K 266'ıncı maddesi gereğince dava aılıp,
Ankara 3 No'lu Sıkıynetim Mahkemesi'nce er ay hapse
mahkum edilmislerdi.
16.7.1971'de baslayan 1'inci THKO davasının mahkeme baskanlığında
Tuğgeneral Ali Elverdi, durusma hakimliğinde
Yarbay Ahmet Tetik, ye hakimliğinde Binbası Mehmet Turan,
iddia makamında ise Binbası Keramettin ヌelebi ve Yzbası
Baki Tuğ bulunuyordu.
1'inci THKO Davası'nın avukatlarından Zeki Oru Erel, o
gnle ilgili anılarını syle anlatıyor.
-16 Temmuz 1971 gn Askeri Veteriner Okulu'nun evresinde,
avlusunda elleri makineli tfekli pek ok komando
askeri; verilecek komutla her an ates etmeğe hazır bir durumda
bekliyorlar.
Topu yedek subay olarak bulunuduğum askerlikten yeni
dndğmden; askerin ve basındakilerin ruh halini ezbere
biliyorum. Binanın iindeki nlemler; dısarıya kıyaslanmıyacak
lde. Kesinlikle syleyebilirim ki; hibir askeri birlikte
birinci derecede alarm verilmeden bir bina bu denli korunmaya
kalkılamaz.
ワstmz, basımız, antamız, kısaca her yerimiz aranarak,
dıs kapıdan gidiyoruz. Sanki sanık mdafiileri değil, tutuklanıp
cezaevine yeni konulan sanıklarız. Sphesiz o zaman,
bu islemin -doğal bir nlem- olduğunu dsnyoruz.
En ktmserimiz; bunu, olsa olsa isgzarlık olarak değerlendiriyor.
Sıkıynetim Mahkemeleri'nin avukatlar iin bile bir
cezaevi, oradaki tm grevlilerin ise; birer gardiyan olduğu
konusunda, hibirimizin bir bilgisi, grgs ve deneyi yok
daha.
18 Temmuz 1971 gn saat 9.00'da; binbir glkle -dinleyici-lik
olanağına kavusmus yargılananların yakınları, 18
kisinin idam istemiyle grlecek bir davayı izlemek zere
gelmis yerli ve yabancı basın mensupları, baskanlığını,
bugn artık kim olduğu bilinen Ali Elverdi, durusma yargılığını
Alb. Ahmet Tetik, ye yargılığını Yb. Mehmet Turan'ın
yaptığı mahkeme heyeti, yargılanacakları savunacak ok sayıda
avukat; durusma salonunda, sessiz, yerlerini almıs bekliyorlar;
henz salona getirilememis yargılanacak olanlar.
Bekleyis 10 dakika srd, 20 dakika srd, yarım saat
srd; gelen yok.
Durusma usuln bilenler iin belki garip olacak. Fakat,
gerekten; savcı hazır, basın hazır, mahkeme heyeti hazır,
avukatlar, dinleyiciler hazır. Ama, yargılanacaklar tm bu
-hazır-lara karsın, tam 45 dakikadan beri salonda yoklar. Kısaca;
herkes yerini almıs 45 dakikadır onları beklemekte.
Nihayet saat 10'a doğru, ok uzaklardan! Nasıl bir radyonun
sesi kulağın duyabileceği en dsk dzeyde aılırsa, ancak
o kadar duyabilecek bir ses tonunda, devrimci marslar
duymağa basladı -hazır-lar.
Giderek sesler yakınlastı, grlesti, netlesti; szckleri bile
aık ve kesin olarak seebiliyoruz artık... Beklenenlerin
geldiğinden hi kimsenin sphesi yok; sphe, yalnızca durusma
salonuna nasıl gireceklerinde.
Girisi anlatamam. Byle bir olayı anlatmada, -duygusal
bir kisi olmamak- iin ne kadar aba harcasam, itenlikle belirtmek
isterim ki gerekten anlatamam.
Biraz nce asağıda bir grlt kıyamet koptu; belli ki iyice
bir arbede var. Sonradan ğrendiğimize gre; sıkıynetimin,
otomatik silahlı grevliler tarafından, her birinin sağ eli
diğerinin sol eline, bosta kalan sağ ve sol eller de iki ayrı komando
askerine kelepelenen ve bylece ikiser ikiser askeri
ambulanslara konulan Deniz, Yusuf, Hseyin ve arkadasları
ambulanslardan inip, yukarı ıkarlarken, elleri kolları zincirli
kelepeli durumda, -vatan kahramanları- tarafından
dipiklenip, susmaları buyrulmus. Đste demin szn ettiğim,
grlt, patırtı ve kıyamet bu yzden kopmus...
Tutuklunun mahkemeye -bağımsız- olarak alınması yasa
hkmndendir. Biz avukatlar, salonun giris kapısına gre
sağ dipde olduğumuzdan, kelepelerin zlmesini gremedik.
Fakat, anahtar seslerinden bunu anlıyor ve ayrıca yasa
hkmn bilmemizin yardımıyla, kesinlikle seziyorduk.
Gepgen, hayatlarının baharında, pervasız; bizleri heyecandan,
mahkemeyi teskil edenleri ne yapacaklarını bilememekten
karmakarısık eden bir havada girdiler ieriye. -Sudurulunca,
askeri yargılama usulne gre, mahkemeye gvenleri
olup olmadığı soruldu. Buraya bir parantez amak istiyorum:
Savunma yntemine uygun olduğu sanıldığından, benim
de dahil olduğum avukatlarca; anayasaya aykırılığı ne kadar
aık bile olsa, sanıkların mahkemeye karsı, pesinen ters bir
tutum almamaları istenmisti.
Durusma yargıcı soruyordu:
-Mahkemeye itimadınız var mı?-
Cemil oğlu, 1947 doğumlu, Erzurum Ilıca Mahallesi, ヨzn
ky nfusunda kayıtlı, Hukuk Fakltesi son sınıf ğrencisi
Deniz Gezmis:
-Mahkemeye asla gvenim yoktur. Mahkeme diye byle bir
yerde bulunmaktan utan duyuyorum.-
Durusma yargıcı soruyordu:
-Mahkemeye itimadınız var mı?-
Besir oğlu, 1947 doğumlu, ヌekerek ilesi Kussaray ky
nfusuna kayıtlı Ankara ODTワ fizik blm 2'inci sınıf ğrencisi
Yusuf Aslan.
-Mahkemeye gvenim yoktur.-
Durusma yargıcı soruyordu;
-Mahkemeye itimadınız var mı?-
Hıdır oğlu 1949 doğumlu Kayseri Sarız ilesi, Baheli Mahallesi
Nfusuna kayıtlı ODTワ'den ayrılma Hseyin Đnan:
-Mahkemeye gvenim yoktur. Sıkıynetim Mahkemeleri'ni
yargı organı olarak kabul etmiyorum.-
Ve Hseyin mahkeme ve dava konusundaki dsncelerini
sorgusunda, aıklamaya devam ediyor:
-... 50 yılın btn hesabını 20 genten soruyorlar. Bununla
da kalmayarak, daha ileri gidiyorlar; ayda esi grlmemis
zamların, vergilerin, hayat pahalılığının ve reformları
engelleyen parti ve bakanların stne rt ekilerek, dikkatler
bizim zerimize toplanıp, biz, bu 20 gen topun ağzına srlyoruz.
Đddianameyi okuduğum zaman, cezanın sua değil,
suun cezaya uydurulmaya alısıldığını grdm. Cezamızı;
biraz nce bahsettiğim pazarlık tayin edecektir. Byle bir
pazarlığın bize reva greceği cezayı bağımsız yargı organlarından
ıkarmak zor olduğu iin, Sıkıynetim Mahkemeleri'ne ıkartılıyoruz.
Haklı olarak belirtiyorum; iddia makamını muhatap olarak
almıyorum ve mahkemeyi bağımsız yargı organı olarak
kabul etmiyorum. Karanlık gnler yasadığımız Erim iktidarı
dneminde szlerimizin halktan gizleneceğini biliyorum. Fakat,
hrriyetlerimizin alındığı bu ortamda, konusma fırsatı
bulmak dahi nemlidir. Cezamızın baska organlar tarafından
verileceğini de ok iyi biliyorum.
Cumhuriyet tarihinde ilk defa 20 gen idam talebiyle yargılanıyor.
... Erim iktidarı 3 aylık politikası ile; sanayiciler ve byk
tccarlar hari, Trkiye halkını; alığın ve sefaletin esiğine
getirmistir. Bu tehlikeli uygulamayı rtbas etmek iin 20 genci
topun ağzına srmek yetmeyecektir!
Tarih, asıl suluları affetmeyecektir!
Asıl sulular kurtulsa dahi onları koruyanlar tarih nnde
er ge hesap vereceklerdir.
Bu mahkemenin sonucu adli bir skandal olabilir. Fakat,
mahkemenin sonucu ne olursa olsun dediklerimiz gereklesecektir!
... Ta ki vatanı Amerika'ya satanlar ve gericilerin sonu gelene
kadar, bu kavga biz olmasak da devam edecektir!
Yurtsever analar var olduka devam edecektir! Kısaca;
anaların rahmine el atılamıyacağına gre, mutlaka devam
edecek ve basarılacaktır!-
Bu gerilim iinde baslayan durusmalar, sonuna dek aynı
gerilimde srd. Hem de lmn esiğinde, geri bakmadan
durabilmenin duyarlığıyla...
:::::::::::::::::
TUTANAKLAR (Đ)
Sen kalbini savunurken dsmana uluorta
bağrından alkıs benzeri bir grltyle ykselerek
sehri beyaz bir rtyle kaplıyor iindeki duygular
...
Sen kalbini savunurken
habire gğsnde yumruklanan dnya
nemli duvarlarında hcrelerin
kanayan parmakların izleri gibi
...
Bilemem
hatıralar mı artık
seni
karanlık bir sokakta unutulmus
sessiz gzyasları mı gizler
...
Akarsular kadar berraksın oysa
adımların
kayalıklar kadar grkemli senin
N. Behram 1971
:::::::::::::::::
ORTAK SAVUNMALARlNA -EZENLERE KARSI VERDĐKLERĐ MワCADELELERDE
ヨLEN TワM EZĐLENLERE SELAM OLSUN- DĐYE BASLADILAR...
Đddianameye syle girmisti savcı:
-1968 yılı Trkiyesi'ndeki kıpırdanıslar gzle grnr bir
durum arzettiği halde, gaflet, korku, kurnazlık ve ihtiras ierisinde
bekleniyor, skunetle karsılanıyor, devamında fayda
umuluyor, samimi ve gereki bakıslarla karsılanıyordu. O
gnlerden bu gne gelindi; basiretliler geleceği grdler, gizli
yneticiler kayboldular, kurnazlar lzumlu dersi hafif geistirerek
aldılar, gafiller uyandılar, korkaklar hala yerlerinde
muhterisler umduklarını bulamadılar: Trk milleti uyanıktı...-
Savcı iddianamesi sonunda yirmi bir sanık hakkında
146//1'den lm cezası istiyordu.
Deniz, Yusuf ve avukatları 16.7.71'de mahkemeye gvensizliklerini
bildirmisler ve bu istek reddedilmisti.
Davanın avukatları yaptıkları savunmada, Trkiye'nin
yapısı, siyasal, toplumsal, ekonomik bunalımın nedenlerini
uzun uzun anlatmıslar, sanıkların sularıyla istenilen ceza
arasındaki oransızlığı belirtmislerdi. Avukatların savunmalarında
su bulunmus ve haklarında dava aılmıstı.
Deniz Gezmis ve arkadasları ortak bir savunma hazırlamıslardı.
Savunmalarına syle baslamıslardı:
-... Đinde bulunduğumuz sartlar, genis bir savunma yapmamızı
ve sahıslarımızda zincire vurulmak istenen bilimi ve
gerekleri savunmamızı gerektiriyor.
Amacımız, aleyhimize verilecek cezayı nlemekten ok,
doğruluğuna inandığımız doğa ve toplum kanunlarının, insanlık
tarihine nasıl yn verdiğini aıklamaktır.
Toplumların tarihi, ezenler ve ezilenler arasındaki mcadelelerin
tarihidir. ヌağımıza kadar bu mcadelelerde ezilenler
daima yenilmislerdi. Fakat 20'inci yy. tarihimiz, ezenlerin
barbarlığına ve btn baskılarına rağmen ezilenlerin kurtulusuna
sahne olmaktadır.
Gnmzde ezenleri temsil eden ve ıkarı uğruna yoksul
ulusları boyunduruğu altında tutan EMPERYALĐZM'dir. Đnsanlık
tarihi gericiliğin, barbarlığın ve vahsetin son kalesi
olan emperyalizmin de sonunu mjdeliyor.
Btn ezilen uluslar, emperyalizme her gn darbe stne
darbe vuruyorlar. Asırlardır ezenlere karsı mcadelelerde hayatlarını
feda edenlerin abaları bosa gitmemistir. Dnyamız
zafer trklerini sylemek zeredir...
Ezenlere karsı verdikleri mcadelelerde, len tm ezilenlere
selam olsun...
Dnyanın ve Ortadoğu'nun en eski devletlerinden biri
olan Trkiye, hala kalkınamamıs olup, yarı bağımlı durumdadır.
Bir avu sermaye evresi Amerikan doları uğruna ulusumuza
ihanet etmis ve bağımsızlığımızı yabancılara ticaret
konusu yapmıslardır. Yurdumuzun bağımsızlığı iin giristiğimiz
bu kavgada Kurtulus Savası'mızda sehit olanların onurlarını
ve ulusumuzun kaderini korumaya kararlı olduğumuzu
bildiriyoruz.
Kurtulus Savası'mızın tm sehitlerine selam olsun.
...
ヌağımıza damgasını vuran en gl silah bağımsızlık ve
kurtulus savaslarıdır.
Emperyalizme karsı verdikleri mcadelelerinde baslarını
eğmeden kahramanca savasan tm ezilen uluslara selam olsun.
Đsiler, kyller, ğrenciler ve tm yurtseverler gericilere
kahramanca karsı koymuslar ve bu uğurda birokları sehit
olmustur.
Emperyalizme ve onun emrindeki usaklara karsı verdiğimiz
kutsal bağımsızlık kavgamızın sehitlerine selam olsun...-
...
Ve Denizler uzun savunmalarını su szlerle tamamladılar:
-Sayın Savcı,
1- Amerikan emperyalizmi gayri millidir.
2- Ona ortaklık edenler ulusumuza ihanet etmislerdir.
3- Emperyalizme karsı mcadele su değildir, silahlı mcadele
ise anayasayı ihlal değildir.
4- Gayri milli olan emperyalizm ve ortaklarının smrs,
anayasaya aykırıdır.
Buna gre iki sey var:
1- Eğer belli bir hata sonucu, iddianame ve mtalayı hazırladınızsa,
dikkatli olunuz; idamını istediğiniz kisiler kasaplık
koyun değildir ve siz savcısınız...
2- Yok eğer yaptığınızın bilincindeyseniz; yolunuz aık
olsun.-
Denizler'in savunmalarını tamamlamaları ve hkm gnyle
ilgili anılarını Avukat Zeki Oru Erel syle anlatıyor:
-Savunmaların sonuna gelmistik.
Msterek savunmayı, arkadasları adına, Deniz, Yusuf,
Atilla Keskin ve Hseyin okumuslardı. Savunmanın son blmn,
zaman zaman yazılı metne bakarak, fakat, genellikle
mealen yapan Hseyin, mahkeme heyetinde, gerek anlamda
tam bir etki yaratmıstı. O kadar bilimsel ve iten konusmustu
ki; durusma yargıcı Ahmet Tetik renkten renge giriyor,
ye Mehmet Turan da olduka etkilenmis grnyordu.
Ancak ok dikkatli bir gzlemle anlasılabilecek, ie dnk
paniğine rağmen, Mahkeme Baskanı Ali Elverdi hi
renk vermemeğe alısıyordu.
Mahkemenin bu grnmne bakan biz avukatların byk
oğunluğu, hibir idam kararı ıkmayacağını ummaya
baslamıstık.
Deniz'i yakalandıktan sonra, Ankara Adliyesi'ne getirilisinde
grms ve ilk defa Ankara Cezaevi'nde tanısmıstım.
Yusuf'la ilk karsılasmam, ancak mahkeme salonunda olmustu.
Hseyin'i ise, daha 1965 yılından, ğrenciliğinden, ok yakından
tanıyordum. Bu bakımdan onunla yakınlığımız --ama,
sadece bu nedenle-- biraz daha fazla idi. Bende daha yıllarca
nce ok zeki, bilgili, tutarlı ve kararlı bir insan izlenimi
bıraktığını aıkca belirtmek isterim.
Savunmalar bitip, dava karara kaldığı gnlerden birinde
Av. Halit ヌelenk ve Av. Niyazi Ağırnaslı ile birlikte, grsmek
zere, Mamak Askeri Cezaevi'ne gitmistik. Cezaevi Mdr
M. K. Saldıraner ve birka subay, assubay ve erin nezaretinde,
cezaevi mdrnn odasında; Yusuf, Hseyin ve Deniz'le
grsyorduk. Genellikle herkes birbiriyle konusmasına
rağmen; Deniz, Halit ヌelenk'in, Yusuf, Niyazi Ağırnaslı'nın;
Hseyin de benim yanımda oturuyordu. Hseyin bana:
-Sence karar ne ynde ıkabilir?- diye sordu. Ben:
-Her trl olabilir. Bu sorunun en iyi cevabı durusmanın
basında sen, kendin verdin; Sıkıynetim Mahkemeleri yargı
organı değildir, bu mahkemenin sonucu adli bir skandal olabilir
dedin. Bu sznn doğruluğunu, ben de, aynen kabul
ediyorum. Yargı organı olmayan yerden her sey ıkabilir.-
Ama, Hseyin byle st kapalı, genel anlam tasıyan cevaplarla
yetinecek kisilerden değildi. Benden, gerek kisisel
dsncemin ne olduğunu kesin bir sekilde, tekrar sordu. Ben de:
-Bunlar, benim grsme gre; halkın zerinde baskı ve
terr yaratmak amacıyla sizin davada ve diğer davalarda
yargılananlardan toplam 10-15 kisiyi yok etmek isteyebilirler.
ヨrneğin, sizin davayla ilgili olarak, nce mahkemeden 8-10
idam kararı ıkarmak, bunun bir kısmını Askeri Yargıtay'da
onamak ve sonra da halka dnp; -ne yapalım, kurtara
kurtara ancak bu kadar kurtarabildik- demek istiyebilirler,-
dedim. Bu szlerim zerine, o kendine zg durusuyla
bakıp:
-Gerekten byle iğren bir taktiğe basvurabilirler,- dedi...
9 Ekim 1971 gn gelip attı. Bugn hkm verilecekti.
Askeri Veteriner Okulu'un evresinde, avlusunda ve iinde
her zamankinden ok daha fazla nlem alınmıs; sadece
tank, top getirmemisler, o kadar. Askeri ambulanslar orada;
park yerine ekilip konulmus. Demek, haklarında hkm verilecekler
getirilmisler.
Artık olağan duruma gelen, stmzn basımızın, anta
ve evraklarımızın aranıp taranmasından sonra, dıs kapıdan
giriyoruz. Binanın girisinden baslayıp, merdivenlere, koridorlarda
sren ve durusma salonunda -sanıklar blme-sinde
son bulan, onlarca komando erinin yan yana ve karsı karsıya
dizilmesiyle meydana getirilmis; yani insandan meydana
getirilmis ince, patika gibi bir yol var. -Patika-dan geip, durusma
salonuna giriyoruz. Yusuf, Deniz, Hseyin ve arkadasları
salonda gene yok. Halbuki, asağıda ambulansları grmstk.
Savunduğumuz kisilerin, birbirinden ayrı ayrı,
mahkemenin alıstığı binanın bitisiğindeki ana tamir depolarının
esitli yerlerine konulmus olabileceğini, aklımızın kenarından
bile geiremiyoruz o anda.
Mahkeme salonunda, hepimizin dikkatini derhal eken;
ama cevabını bir trl bulamadığımız, byk bir gariplik
var. Tahta parmaklıklarla evrili; yargılananların tmn
rahata alan, iinde her zaman 20-25 iskemlenin bulunduğu
-sanıklar blm- iyice kltlms. Oraya, bugn, sadece 3
iskemle koymuslar. Halbuki hakkında hkm verilecek en az
20 kisi var.
Bir trl yanıtını bulamağımız garipliğin nedenini, biraz
sonra, orada bulunan herkes gibi, biz de ğreneceğiz.
Komando erlerinden olusan -patika yol-un iinden, nce
Deniz'le Yusuf'u getirdiler. Arkadaslarının nerede olduğunu
bilmedikleri belli. Hatta bize bakıp, gzleriyle soruyorlar.
Biz de bilmediğimizi belirten hareketlerle cevap veriyoruz.
Durusma Yargıcı Ahmet Tetik:
-Anayasayı tebdil, tağyir ve ilgaya... T.C.K.'nın 146//1'inci
maddesine... ヨlm cezasına... Tahfife mahal olmadığına...
Deniz; hi beklemeden, dimdik, yumruğu sıkılı, kolu havada
bağırıyor.
-YASASIN BAĞIMSIZ TワRKĐYEYusuf,
aynı sekilde:
-YASASIN BAĞIMSIZ TワRKĐYESonra
Hseyin, Atilla ve diğerleri..
Ama grevliler, genlere son szleri syleme fırsatı vermemeye,
hepimizin gzleri nnde durusma salonunda, sıkılı
yumruğu havaya kalkan her birinin zerine ullanıp, yakapaa
dısarı atmaya basladılar...-
Haklarındaki hkm dinlemeye salona ilk giren Deniz'le
Yusuf, dısarı ıkınca birbirlerine -vatan sağ olsun- diyerek
sarılmıs ve sonra kelepelenip gtrlmslerdi.
Artık celseler bitmisti. Beklemeye basladılar. Dısarda arkadasları,
yakınları, avukatları onları kurtarmak iin ırpınıyordu.
Gnler ilerledike beklemenin gerilimi de ok genis
alanlarda derinlesti. Đnanlarından hibir dn vermeden
beklediler.
:::::::::::::::::
GECENĐN GヨLGELERĐNDE AYRILIK
Karlı dal ularında kımıldayan ay mı
kabuğunun altında
ığlık ığlığa ısıldıyor tomurcuklar
yıldızlar mı dklyor gkten kırlara
...
Geceyle
sel sularında alkanan yapraklar kaybolur
artık grnmez omzuna serpilmis benekler
bayırlardan asağlara doğru derinlesen karanlık
rzgarla ıslık alar kayalıklar boyunca
...
ヌiğdem telleriyle bezenmis yastığın ıslak
uykuna renkler topluyor dalgın dolasan kelebekler.
motor ve ayak sesleriyle ırpınırken sokaklar,
ıssız bucaksız tarlalarda basaklar nasıl da titrek
...
Kanla beklediğim sarkılarda gelisen sevgilim
belki de kalbinde dğmlenen
lme giderken duyduğum glmseyistir
bakarsın seninle artık grsemem
alnına vuran ısığı
sakın kaybetme geceleri.
N. Behram 1972
:::::::::::::::::
N. AĞIRNASLI ĐNヨNワ'YE -KORKARIM BU KAN GヨLワ ONU DヨKTワRENLERLE
BĐRLĐKTE, SUSANLARI DA BOĞAR- DEDĐ...
1 Numaralı Sıkıynetim As. Mahkemesi'nde 1'inci THKO Davası
sonulanmıs ve 18 gen hakkında idam kararı verilmisti.
Gelismeler sonucunda artık, kamuoyunda Deniz, Yusuf ve
Hseyin'in asılacakları sylentisi almıs yrmst. Avukatlar
son girisimlerde bulunuyorlardı. Bu dnemde Niyazi
Ağırnaslı, Đnn'yle bir grsme yaptı. Ağırnaslı Đnn'yle
grsmesine iliskin anılarını syle anlatıyor:
-Bizim endisemiz, bu genle ilgili kararın onanacağı
merkezindeydi. Doysa As. Yargıtay'da, Bassavcılık tetkikindeydi.
Đnn'y ziyaretim bu safhada oldu. 1933-1946 yılları
arasında T.B.M.M.'de zellikle son yıllarda Bte Komisyonu'nda
memurken, basbakanlığı, cumhurbaskanlığı dnemlerinde
sayın Đnn'nn, bana karsı bir gz asinalığı vardı.
1961 seimlerinde C. Senatosuna Ankara Senatr olarak
girdikten sonra kendileriyle iliskilerimiz oldu. Altı yıl sren
senatrlğm sırasında konusmalarına, T.Đ.P adına yaptığım
girisimlere daima ilgi duyar, Parlamento kulislerinde koluma
girip benimle konusarak dolastığı olurdu. C. Senatosundan
ayrıldığım zaman da -parlamentonun alıskan yelerinden
birisiydi. Yeni bir ses getirdi. Onu setirmek iin girisimde
bulunalım, kendisiyle konusup bana haber getiriniz.-
diye eski CHP bakanlarından bir arkadasımla bana mesaj
yollamıstı. Btn bu iliskilerden cesaret alarak telefonla
Mevhibe Hanımefendi aracılığıyla istediğimiz randevuyu kabul
etti. Pembe Ksk'n giris katındaki kk salonda 55 dakika
sren bir konusma yaptık. Daha doğrusu beni dinledi ve
ara sıra bir iki cmleyle konusmaya yn verdi. Ben bu konusmaya
18 gen aleyhine ıkan idam kararından duyduğumuz
endiseyi belirterek basladım.
-Telaslanma Ağırnaslı, ben ortada bir idam furyası grmyorum.
Olsa olsa 3-5 kisi hakkında bir kesin hkme varılır.
Onları da biz meclislerde hallederiz- demisti.
-Pasam, parlamentonun yapısı bu umudu besleyici nitelikte
değil sanıyorum. Đsin sosyopolitik, sosyo-ekonomik nedenlerini,
bu olayları hazırlayan ortamı, dıs ve i etkenleri
yeterince bilen ka kisi olduğunu bilemiyorum, amma bizzat
sizin partiniz de bile byle msfik ve hosgrl bir davranısa
karsı ıkanlar olacağını sanıyorum,- dedim.
-Eveet...- dedikten sonra -o halde ne yapabiliriz?- diye ilave
etti. O sıralarda gzlerindeki rahatsızlık nedeniyle, katarakt
ameliyatı iin Paris'e gidecekleri duyulmustu. Bir olup
bittiden endiseliydik.
-Siz, ilk Talat Aydemir olayında -kan dklmeden silahı
teslim ederseniz koğusturma atırmam, amma sizi emekliye
sevkettiririm.- diye Talat Aydemir'e mesaj gndermis ve bu
sznz parlamentoda da tekrarlamıstınız. Birincide koğusturma
aılmadı, bunu biliyoruz. Sizden baska kimsenin
gc yetmezdi koğusturma atırmamaya, dedim. Glmsedi.
-Bu genlerin devleti devirecek, anayasayı yok edecek gte
olduklarını sanmıyorum. Konu herhalde Yargıtay'da titizlikle
incelenecektir inancındayım..- gibi bir mesajınız yeterli
olur, dedim. -Bu, adalete mdahale olmaz mı Ağırnaslı?- deyince
de; -Pasam, sıkıynetim komutanlarından bazıları,
basta Faik Trn, bildiriler yayınladılar ve infazların ok
yaklastığı su gnlerde... diyerek adalate aıkca yn verme abası
gsterdiler. Biliyorsunuz infaz deyimi sadece idamlar
iin kullanılıyor. Sizin salt adaletin gereklesmesi istikametindeki
uyarmanız, adalete olumlu ynde mdahale olur
inancındayım, elbette bunun seklini siz takdir buyurursunuzcevabını
verdim. Bunun zerine de: -Amma ben Yargıtay'dan
kimseyi tanımıyorum ki- dedi. -Pasam sizin bu gen
insanları tanımanız olanaksız elbette. Amma memleketin Đsmet
Pasası bir tanedir. Onu herkes tanır ve ondan gelecek
telkinlere ve uyarılara dost dsman kulak kabartmak zorunluğunu
duyar.- yanıtını verdim. Glmsedi. Ben de durup bir
sey sylemesini bekledim. -Sen konusmana devam et Ağırnaslı
seni dikkatle dinliyorum- demekle yetindi. Sonradan
bazı girisimlerde bulunduğunu duyduk, amma karanlık gler
kamuoyunu ylesine yanıltarak hazırladılar ve olaylar
yle gelisti ki korkulan sonu 6 Mayıs 1972 gecesi sabaha
karsı gereklesti.
Đnn'yle grsmemiz sırasında anayasayı ihlalin Trkiye'de
kez sz konusu olduğunu; bunlardan birinin devleti
yneten oğunluk partisi iktidarına, ikincisinin Silahlı Kuvvetler'in
bir blmne ait olduğunu, bunlarda vasıtaların yeterli
ve maksadı istihsale elverisli olduğunu, T.H.K.O. davasında
durumun ok farklı bulunduğunu aıklamaya alıstım.
Siyasi cinayetlere, failleri bulunamadığına gre iktidarı su
ortağı, hatta asıl sulu saymanın zorunlu olduğuna değindim.
-Mesruluğunu yitiren bir iktidara karsı direnme hakkını
kullananları sorumlu saymak gtr. Genliğin taptaze ve
gr kanı durmadan glleniyor pasam. Korkarım bu kan gl
bir gn onu dktrenlerle birlikte susanları da boğar.- deyince,
Đnn'nn kasları atıldı. -Stn i stn- diye sehpaya
konan st bardağını isaretledi. -Siz Trkiye'de zgrlk
demokrasiye doğru ilk olumlu adımları atan insansınızdiyerek
konusmayı yumusattım. ヨzgrlk demokrasi karsıt
fikirlerin birbirine tahammln gerektirir. Devlet, kaba
kuvvete karsı tarafsız bir uyanıklık gsterse, bazı dsncelerin
meclisten, hatta lkeden kovulması iin lin olayları dzenlemese
lkenin 12 Mart ortamına gelmesine gerek olmazdı...-
filan gibi szler syledim. Hibir sz alamadan Đnn'nn
yanından ayrıldım, amma yine de Đnn'nn bir seyler
yapacağı umudu bende uyanmıstı. Sonradan bazı girisimlerde
bulundu da. Anayasa Mahkemesi'ne atığı iptal davası,
infazı 50 gn kadar geciktirmis oldu, ama byk yerler isgal
etmis bazı kk kisilerin hıncı, isbirliki sermayesinin devrimci
eğilimleri sindirme abaları, acımasızca kmst
memleket ufkuna bir kez. Đnn'nn Deniz Gezmis'i -Hukuk
okuyormus, kaıncı sınıfta?- -ヌok akıllı ocukmus diyorlar,
doğru mu?- -Đngilizceyi iyi biliyormus yle mi?- gibi soruları
zihnimizi karıstırdı. Arkadaslarla yaptığımız değerlendirmelerde
Hseyin'le Yusuf'un lm cezalarının meclislerde mr
boyu hapse evrileceğinden ve Deniz'in cezasının onanacağından
kusku duyar olmustuk...-
Gn, gn kovaladı. Zaten mahkemelerde tıkanmıs olan
yasalar, mahkeme sonrası basvurmalarda da, kendini aynı
nitelikleriyle srdrd. Denizler bir sarkı syleme ncesi
duyarlığıyla, hcrelerinde dnn izini tasımadan beklediler.
Gn gn kovaladı. Mayıs geldi dayandı. Artık avukatları
son grsmelerini yapıyorlardı. Niyazi Ağırnaslı son grsmesini
syle anlatıyor:
-Son ziyaretimiz infazdan birka gn nce Zeki Oru
Erel'le birlikte olmustu. Hala bazı mitlerin bulunduğundan,
cumhurbaskanının vetosundan bahsettiğimizi gren Deniz
Gezmis -Yok ağbey- demisti, -bizim asılma kararımızı ok nceden
vermislerdi zaten, bunu hep syledik. Dileriz ki biz
bos yere lms olmayalım ve vatan satıcılarının oyunları anlasılsın
yoksul halkımızca. Bosa lms olursak iste o zaman
yazık olur.-
Gzlerimi gizlemek zorunda kaldım ve sustuk. Kısa bir
sre sonra,
-Bizi TAYLAN ヨZGワR'n yanına gmdrn ve infazlar
sırasında mutlaka bulunun. Burjuvazinin paavra gazeteleri,
korktular, dstler, bayıldılar gibi onurumuzu kırıcı yayın
yapmaya alısır. Duruma avukatlarımız tanık olmalılar,- dedi.
Grsme hcrelerine tek tek geliyorlardı. Hseyin Đnan'a
-Hadi sen br hcreye ge de Yusuf'u greyim- dedim bir
ara. Durup bir sey sylemek istedi. Sonra dudağı hafife aralanmıs
olarak ıktı hcreden. Yusuf'un dudaklarında acı bir
glmseme vardı. ワnde de korkudan hi eser yoktu. Gler
dengesinde henz uyanısı tamamlanmıs halkın karsısında
dıs smrden pay alan sermayenin ağır bastığının, bu
ağırlığa kurban edileceklerinin bilincindeydiler.-
Avukat Zeki Oru Erel ise son grsmesiyle ilgili anısını
syle anlatıyor:
-Mamak Askeri Cezaevi'nde, arsamba gnleri sadece tutuklu
yakınları grs yapabilirler. Haftanın bu gn; yani
arsamba gn, avukatlar mvekkilleriyle grstrlmezler.
3 MAYIS 1972 ヌARSAMBA...
Bir gn nce, 2 Mayıs 1972'de senatodan idam kararları
onaylanıp, ıktı.
11 gndr DENĐZ, YUSUF, HワSEYĐN alık grevini srdryorlar.
Greve basladıkları gn, greve gitmelerinin nedenlerini
belirten yazılı metni; cezaevi yneticileri, btn abalarımıza
karsın bize vermedi. Mamak Askeri Cezaevi'nde
kanunsuzluk, asıl; yasallık, istisna olduğundan bu konunun
zerinde fazla durmağa gerek yok sanıyorum. Bu durumda
de szl olarak, bize; alık grevine gitmelerinin nedenini
syle aıkladılar.
-Dısardaki gelismelere bakılırsa, mzn idamı kesin
gibi grnyor. Ayrı ayrı kapatıldığımız hcrelerimizde, Trkiye
isi sınıfı ve halkımız iin yapabileceğimiz son eylem,
ancak bu olabilir.-
3 MAYIS 1972 ヌARSAMBA. Bu tarih; sphesiz kisisel
olarak benim iin, zel bir anlam tasımaktadır. Zira; onları
en son grdğm gn: 3 Mayıs 1972 ヌarsamba gndr.
2 Mayıs'ta senatodan idam kararları ıkınca; savunmayı
stlenen biz 11 avukat, bir mucize dısında, idamların nlenmesinden
umudumuzu kesmistik. Dava sresince n de
yakından tanıma fırsatını bulmus olan bizler; onların lm
karsısında en ufak bir tereddt gstermeyeceklerini kesinlikle
biliyorduk. Bu konuda, hibirimizin en ufak bir sphesi
yoktu. Ancak, 11 gndr alık grevinde olduklarını da biliyorduk.
11 gnden beri sren alık grevinin, en sağlıklı kisiyi
bile, -fizik- olarak nasıl halsiz dsrebileceği kolaylıkla
tahmin edilebilir. Bu nedenle, alık grevine son vermelerini
kendilerine nermeye karar verdik. Đste, bu neriyi iletmek
zere 3 Mayıs 1972 ヌarsamba gn Mamak Askeri Cezaevi'ne gittik.
Onları mutlaka asmaya kararlı olanlar da alık grevinden
son derece tedirgindiler. Grev sresince, her gn, ilerinde
profesrlerin de bulunduğu Glhane Askeri Tıp Akademisi'nden
bir doktorlar heyeti cezaevine gelip muayene ediyor, 24
saatlik hcredeki yasamları; her yarım saatte bir, cezaevi ynetimince,
yazılı olarak saptanıyordu. Bu nedenle, grs yasağına
karsın bizi cezaevine aldılar.
Basta cezaevi mdr olmak zere 5-6 grevli, basımızda
dikilmis, Hseyin, Yusuf ve Deniz'le yaptığımız konusmayı
dinliyorlar. Sze Halit ヌelenk basladı:
-Biz, infazların durdurulması iin, hala, ciddi abalar sarfediyoruz.
Ancak, bu abalar sonu vermezse infazlar gereklesebilir.
Đnfazlar gereklestiği takdirde, biz avukatlar; sizin
infaz yerine sağlıklı ve rahat bir sekilde gidebilmeniz iin, alık
grevine son vermenizi neriyoruz. Sphesiz, bu konuda
karar sizindir.-
ヨneriye cevap iin bizden bir saat sre istediler. Ama, on
dakika kadar sonra Deniz, glerek geri geldi ve syle dedi:
-ヨnerinizi kabul ediyoruz. Sizlerden en az bir kisinin, infazlarda
mutlaka bulunmasını istiyoruz. Ancak, fasizm; bizlerle
ilgili halka yalan syleyebilmek iin, sizleri infaz mahallinde
bulundurmayabilir. Eğer byle bir durum olursa,
btn arkadaslar kesinlikle emin olsunlar ki, bir devrimciye
yakısır sekilde gideceğiz.-
Kendisine infazlarda iki avukatın bulunacağını, bu ynde
btn tedbirleri aldığımızı sylyoruz. Benimle rahat, kendinden
ve arkadaslarından kesinlikle emin bir havada biraz
daha grstkten sonra; konusmayı, gene Deniz bitirdi:
-SĐMDĐLĐK HOSヌAKALIN. ĐNFAZLARDA BULUSURUZ!-
Evet mayıs gn gn ilerliyordu. Ve sanki lm bekleyen
onlar değildi. ヨyle gen, yle meraklı bekliyorlardı hcrelerinde.
Son anlarına dek yasamayla, yurtlarıyla, insanlarla ilgili
seyler dsyordu akıllarına.
Deniz Yusuf ve Hseyin'le son grsmesine iliskin anılarını
Avukat Orhan Đzzet Kk syle anlatıyor:
-Yapabilecek her sey yapılmıs, sonu belli olmustu. Đnfazlarla
ilgili maddelik yasayı meclis onaylamıs, cumhurbaskanı
imzalamıstı. Her an infazların yapılması bekleniyordu.
Her de hcrelerindeydiler. 6 Mayıs'tan bir-iki gn nce
(tam hatırlayamıyorum) tutukevinden avukat istendiği haberi
geldi. Gittim. Tek tek yle de grstm (bu onları son
grsmd). Đnfazlarla, dısarıdaki politik ortamla ilgili bazı
seyler sordular. Tam ayrılacağım sırada Hseyin, Toprak ve
Tarım Reformu ヨn Tedbirler Yasa Tasarısı'ndan bir tane elde
edip kendisine getirmeye alısmamı rica etti. Tasarının
kylye ne getirip gtrdğn ğrenmek istiyordu. (O sırada
basında ve kamuoyunda sz konusu tasarı tartısılıyordu.)
Donup kalmıstım. Her an lme gtrlmesini bekleyen
bir insan, o zamana kadar hcresinde, adı reform olan bir
toprak yasasını okumak istiyordu. G toparlandığımı, hemen
sehre dndğm, bir yerlerden aldığım teksir ya da gazete
kpr benzeri bir tomar kağıdı geri gtrp ieriye yolladığımı
hatırlıyorum.-
Orhan Đzzet, Hseyin'in istediği seyleri getirmis fakat
kendisi grsememis, elden ieriye yollamıstı. Kprler ieride
Hseyin'e verilmisti. Hseyin gtrleceği ana kadar
-Toprak ve Tarım ヨn Tedbirler Tasarısı-nı inceledi. Notlar
dst kenarına, satırların altını izdi...
Ve Deniz de ve Yusuf da... Halkın hayatını dsnerek vardılar
Altı Mayıs'a...
:::::::::::::::::
ワヌ DAĞA AĞlT
Alığın
ıplaklığın acısı mı genisliyor
dalları
meyvaya ağıran rzgar mı
...
Dalgın bir kusun tsnden
sevdiğinin kalbine dsen asık mı
yağmuru emen toprak mı derinlesiyor
...
Yas mı tutmalıyım onurlu lme
halkın gzlerini dolduran izgilere
umudu mu ağırmalıyım
...
Ah, gidiyor iste gidiyor gz gre gre
sıcak titreyisi varlığını hayata adamısların
gidiyor
fkenin haykırısları
yasalarıyla gidiyor kahredisin
zulmn ve iğrenliğin buyruklarıyla gidiyor
toprağa dsen bakımsız yapraklar gibi değil
azarlanmıs ocukların kederiyle değil
doğusun ve sevmenin feryadıyla gidiyor
lm donatan arkadaslarım
...
Ah, gidiyor iste gidiyor gz gre gre
durutarak gndzleri geceleri
durutarak adanmıslığı, mertliği yceliği
damıtıp sevdalarına
nefesi toprağa asılamaya gidiyor arkadaslarım
...
Bulutlar da hafif mi kar taneleri kadar
zgrlğn borcu mu deniyor
...
Yaralar mı aılıyor yoksulluğa
ezilmisliğin isyanı mı sesleniyor
...
Ah, gidiyor iste gidiyor gz gre gre
birer rzgar uğultusu bırakarak yanan atese
N. Behram Mayıs 1972
:::::::::::::::::
6 MAYIS'IN ĐLK DAKĐKALARINDA DENĐZ, YUSUF VE HワSEYĐN'ĐN
HワCRELERĐ AヌILDI... ZĐNCĐRE VURULDULAR...
1972 Mayıs'ının 5'inci gn Resmi Gazete'de bir kanun yayınlandı.
-Đnfaz-a iliskindi. Kanun yayınlanmıstı fakat hkml
vekillerinin 2.5.1972 ve 4.5.1972 tarihlerinde verdikleri
iki ayrı -karar dzeltme- istemine henz bir yanıt gelmemisti...
Kanunun yayınlandığı gn, hkml vekillerinden Ersen
Sansal ve Mkerrem Erdoğan, Mamak Cezaevi'ne geldi. Denizlerle
grsmek istediklerini bildirdiler. Beklemenin sonu
gelmiyordu. Saat 17.00 olmustu. Hala grsememislerdi. Ayrılmak
zorunda kaldılar.
Ve yavas yavas karanlık kt. Đlerleyen dakikalar 6 Mayıs'a
devirdi gn. Artık Mayıs'ın 6'sıydı...
Ankara'nın gğnde ılınmaya direnen bir gece yarısı.
Ege'nin ve Akdeniz'in ılınmıs rzgarı u vermis Ankara'da.
Ege'de dallar yırtılmıs. ヌieğe durmus tomurcuklar. Akdeniz'de
ilk turfandalar dirilmeye baslamıs. Ilınan hava, uzansın
istiyor Anadolu'ya. Ankara'da dğmlenmis. Durmus.
Burulmus. Bu bahar gecesinde Ankara sisli. Suskun. Susturulmus.
Yağmur yağıyor Sivas'ta. Yamalarda beyazlıklar baslıyor
Doğu'ya doğru. Kar daha ekilmemis. ヌektikleri, ekilir cinsten
değil Doğulunun. Binlerce can, kulağını Ankara'ya dikmis.
Karanlık altında bir haber bekliyor havadan.
Kar daha ekilmemis. Ankara'ya vuruyor serinliği.
Ankara'da dal fidan; ellerinde bıkılarla gelenlerin
ayak seslerini dinliyor.
Yeni bir gnn ilk dakikaları. Demir topuklar ınlatıyor
betonu. Sokakların gzleri yumuk. Geceleri sokağa ıkması
yasaklanmıs Ankaralıların. Binlerce gz uyanık ev ilerinde,
aık, bekliyor... aylardır yoldaki haberi, lm haberini... An
an beklenen uykusuzluk gelip irkiltti krpecik bedenleri.
Mayıs'ın 6'sıydı. Safak skmeden, gerilemeden karanlık,
gn ykselmeden, darağacına ıkacaktı Deniz, Hseyin, Yusuf.
Grevliler doldurmustu her yanı. Sanki bir seylerden bir
seyleri kaırıyorlardı. Telas iindeydiler.
Gvenlik kuvvetlerinde btn izinler kaldırılmıstı. Bes
kisi lmle yz yze getirilmeyi bekliyordu. ワnn durdurulacaktı
yreği. Đkisi avukattı; durdurup yreklerini, darağacında
kisiyi seyredeceklerdi.
Saat 00.30 olmustu ki, Halit ヌelenk ve Mkerrem Erdoğan'ın
evleri nnde grevliler belirdi. Arabaları gelmisti,
bindiler...
Yollar bombostu. Semtlerinden ayrılıp Merkez Cezavi'ne
doğru yneldiler.
Ankara'da Mamak Askeri Cezaevi ok sayıda kuvvetle
evrilmisti. Tanklar ve ember ember gvenlik grevlisiyle,
yksek dereceden gvenlik grevlileri ve yksek rtbeli subaylar,
sağa sola gidip geliyorlardı. Telsizlerle srekli olarak
komut alınıp veriliyordu. Cezaevinin ii dısı projektrlerle
aydınlatılmıstı.
Bir ara bir telsiz komutu btn bekleyenleri harekete geirdi.
Grevliler Mamak Askeri Cezaevi iinde Deniz'in bulunduğu
hcreliklere doğru yneldiler. Kaldıkları hcrelerin
birer birer kapıları aıldı. Gidecekleri haberi verildi.
Yusuf ve Hseyin daha nce yazdıkları son mektuplarını
koyunlarına koymuslardı. Grevliler ilkin, hcresinde Deniz'i
ayaklarından zincire vurdular. Ellerini arkadan bağlayıp
dısarı ıkardılar. Zincirler yrmesini engelliyordu. Bir
grevli zincirleri kaldırarak yrmesine yardımcı oluyordu.
Dısarda her biri iin ayrı bir zırhlı araba bekliyordu. Deniz
hcresinden ıkarılmıs, koridordan geiyordu. Koğusların
kapılarının aıldığı koridora geldiğinde, haykırarak kapalı
kapılar ardındaki arkadaslarına veda etti. Ve grevliler
arasında zırhlı arabaya doğru yrd.
Arabaya bindirip kapılarını kilitlediler.
Yusuf ve Hseyin de aynı sekilde alındılar ve aynı yerde
haykırıp, arkadaslarına veda etmelerinden sonra, ayaklarından
zincire vurulmus, elleri arkadan bağlanmıs bir durumda
zırhlılara bindirildiler.
Yeni bir telsiz komutuyla zırhlılar harekete geti. Mamak
Askeri Cezaevi'nin karanlıkta buruk sessizliği, arabaların
grlts uzaklasınca daha da yoğunlastı. Ve gz gz kapalı
gkyznn altında bkld kaldı. Uzaklasan sesler ierdekilerin
kulaklarında ağır ağır donuklasıp ınlamaya dnst.
Arabalar arka arkaya Merkez Cezaevi'ne yanastılar. Bir
sre kosusmalar, konusmalar ve hazırlıklardan sonra birer
birer zırhlıların kapıları aıldı.
Deniz'i basgardiyan odasına getirdiler. Yusuf ilerde bir
baska kk odaya, Hseyin avukatlarla mahkumların grsme
odasına getirildi.
Basgardiyan odası avluya bakıyordu. Zifiri geceyi, Ankara
Merkez Cezaevi'nin ısıkları kendi gcnde elmisti. Avludaki
darağacına, alaca karanlık altında ısık vuruyordu. Deniz,
yz pencereye dnk olarak oturtulmustu. Grevliler
omuzlarından tutuyordu. Ayakları hala zincire vurulmus, elleri
bir daha zlmemek zere arkadan bağlanmıstı.
Basgardiyan odasında asağı yukarı, yirmi-otuz yksek
dereceden grevli vardı. Cezaevi grevlileri, merkez komutanları,
gvenlik grevlileri, Tevfik Trng, Đnfaz Savcısı
Sami Uğur ve diğerleri...
Deniz son mektubunu nceden hazırlamamıstı. Son
mektubunu darağacının karsısında yazdıracaktı. Bir zabıt
katibi ve daktilo getirttiler.
Sigara ieceğini syledi. Bir grevli Deniz'in sigarasından
bir tane ağzına koyup yaktı. Bir iki nefes ektikten
sonra geri aldı. Deniz istedike veriyordu.
Darağacına bakarak son mektubunu yazdırmaya basladı:
Merkez Cezaevi
Baba
Mektup elinize gemis olduğu zaman aranızdan ayrılmıs
bulunuyorum. Ben ne hadar zlmeyin dersem yine de
zleceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu metanetle karsılamanı
istiyorum, insanlar doğar, byr, yasar, lrler,
nemli olan ok yasamak değil, yasadığı sre iinde fazla
seyler yapabilmektedir. Bu nedenle, ben erken gitmeyi normal
karsılıyorum, ve kaldı ki, benden evvel giden arkadaslarım
hibir zaman lm karsısında tereddt etmemislerdir.
Benim de dsmeyeceğimden sphen olmasın, oğlun
lm karsısında aciz ve aresiz kalmıs değildir, o bu yola
bilerek girdi ve sonununun da bu olduğunu biliyordu, seninle
dsncelerimiz ayrı, ama beni anlayacağını tahmin
ediyorum. Sadece senin değil, Trkiye'de yasayan Krt ve
Trk halklarının da anlayacağına inanıyorum. Cenazem
iin avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya
da bildireceğim. Ankara'da 1969'da len arkadasım Taylan
ヨzgr'n yanına gmlmek istiyorum. Onun iin cenazemi
Đstanbul'a gtrmeye kalkma, annemi teselli etmek
sana dsyor, kitaplarımı kk kardesime bırakıyorum,
kendisine zellikle tembih et, onun bilim adamı olmasını
istiyorum, bilimle uğrassın ve unutmasın ki, bilimle uğrasmak
da bir yerde insanlığa hizmettir, son anda yaptıklarımdan
en ufak bir pismanlık duymadığımı belirtir, seni, annemi,
ağabeyimi ve kardesimi devrimciliğimin olanca atesi ile
kucaklarım.
Oğlun DENĐZ GEZMĐS
Deniz basgardiyan odasında son mektubunu yazdırmaktayken,
dısarda stleri basları didik didik, don, orap, ayakkabı
iine kadar arandıktan sonra avukatları Halit ヌelenk
ve Mkerrem Erdoğan ieri alındılar.
Đlkin infaz savcısı Sami Uğur'la karsılastılar. Savcı onlara
son -kararı dzeltme istemleri-nin red olunduğunu szl olarak
iletti. -Hukuki btn formaliteler tamamlandı- dedi...
Avukatlar basgardiyan odasına getirildiler. Deniz onları
grnce glmsedi ve -Hosgeldiniz- dedi. Metin bir grns
vardı. Saı traslıydı.
Bir ara infaz savcısı Sami Uğur, Deniz'e doğru eğilerek
-Nasılsınız?- dedi. Deniz -ヌok mutluyum ve rahatım- diye
yanıtladı. Ve devamla mektubunun tamamlandığını syledi...
Mektubu infaz savcısına verdiler. Avukatları, Deniz'e bir
arzusu, diyeceği olup olmadığını sordu. Deniz onlara -Cezaevindeki
btn arkadaslarımı benim tarafımdan pn. Onlara
ve dısardaki btn devrimci arkadaslara selam ve sevgilerimi
syleyin. Her ikiniz de idam sehpasına nasıl gittiğimize
tanık olun ve bunu anlatın- dedi.
Avukatlar, Deniz'in yanından ayrılıp Yusuf'un olduğu
odaya geldiler. Zincire vurulmus ve bağlı bir durumda oturan
Yusuf'un, avukatları grnce, yzn bir glmseme kapladı
ve onlara -hosgeldiniz- dedi. Arkasından -Babam infazı biliyor
mu?- diye sordu. Avukatlar -Biliyor- dediler. Yusuf -Ne
durumda?- diye srdrd. Avukatlar -Metin ve soğukkanlıdiye
yanıtladılar.
Avukatlarının bir diyeceği olup olmadığını sormaları zerine
Yusuf, -ヌok iyiyim!- dedi. Ve su szleri ekledi -Biz inanıyoruz
ki, bu mcadele bizim lmemizle son bulmayacak...-
Kısa bir suskunluktan sonra Yusuf avukatlarına -Son bir kez
Deniz'i grmek istiyorum- dedi.
Đnfaz savcısı Yusuf'un bu sz zerine -Buna ne lzum
var- diye araya girdi. Avukatlar -Đdam hkmllerinin son
arzularının yerine getirilmesi bir gelenektir, bunda bir sakınca
yoktur, her nn de birbiriyle grstrlmeleri gerekirdiye
direttiler.
Yusuf odasından alınarak Deniz'in yanına getirildi.
Sanki, gnlerce sren lm orucundan, ıkan onlar değildi.
Sanki, az sonra darağacında can verecek olan onlar değildi.
Uzun bir hasretlikten sonra bulusan iki kardes gibi kucaklastılar.
ヨpstler. Dizleri ayaklarındaki zircirleri zorladı
bir an. Omuzları arkalarından bağlı kollarını zorladı bir
an. Sessiz bakıslarla veda ediyorlardı birbirlerine. Đkisi de
birbirlerine, yapacakları seylerden emin bir duyguyla bakıyorlardı.
Ayları, yılları tutmustu arkadaslıkları, daha nce birok
kez birlikte lme gidip gelmislerdi.
Simdi bu son yolculuklarından bakısları, saniyelerle sınırlıydı.
Bakıstılar... Bir mr boyu kadar uzun bir bakıs... Ama
bir kelebeğin mr kadar bile değil...
Birlikte -Tamam- der gibi grevlilere baktılar. Yusuf dnd,
grevlilerin arasında zincir sıkırtılarıyla odasına doğru
yrd...
Bu sırada avukatlar Hseyin'in olduğu odaya ynelmislerdi.
:::::::::::::::::
TUTANAKLAR (2)
Tuzlu suda yarası pisen ayak
ve pasıyla kelepenin incelen bilek kemikleri
yıllarca tasınsa da
ıplak etin altında acısı donuklastı
...
Ve ter
ve ipekten dklen uyku
ve halka halka aılan bahar sabahları
kırılan kaburgaları
gkkusağıyla sardı
...
Dostlarından gelen haberler
meraktan bir ps seli doldururken gvdene
gururla ykselen bakısını
toprağa dsrmek iin
dsman bosuna abaladı
...
Artık denizlerdeki dalgalar kadar azgın
ayırlar kadar ferahsın
Yreğin askla rselenmis bir kerre senin
N. Behram 1972
:::::::::::::::::
TELASLANMISLAR, DENĐZ'ĐN AYAĞIlNDAKĐ ZĐNCĐRĐ
AヌAMIYORLARDI... DENĐZ GワLワMSワYORDU.
Avukatlar Hseyin'in olduğu odaya girerlerken bir albayla
karsılastılar. Albay -Dini telkin istemiyorlar- dedi. Bunu
anlamlı bir sesle sylemisti. Mslman olmadıklarını ağrıstırmak
istiyordu.
Avukatlar -Bu sadece onların bileceği bir is- dedi. Albay
-Tabii siz de bilirsiniz,- diye aynı sezdirmeyi, bu kez avukatlara
yneltti.
Aylardan mayıstı. Gnlerden Mayıs'ın 6'sı. -Hıdırellezgn
diye yazıyor takvimler, -Alaam, Samsun, Geyikasan
Hıdırellez gn... Karacabey, Bursa Hıdırellez senlikleri...-
Halkın her yıl sevgili gibi karsıladığı bir gn. Dargınların barıstığı,
ocukların, canlıların, doğanın senlendiği, armağanlar
alınıp verildiği bir gn.
Yerlesmis Đslam geleneğine gre Hıdır ve Đlyas peygamberlerin
her yıl bulustuklarına inanılan gn. Đnanısa gre
lmszlğe erismis bu iki peygamberin bulusmaları, kutlanarak
anılır.
Avukatlar Hseyin'in bulunduğu odaya girecekken duydukları
bu szle sinirlenmislerdi. Hseyin babasını dsnyordu
odada, Hıdır'dı babasının adı, Hıdır Đnan.
Aylardan mayıstı. Gnlerden Mayıs'ın 6'sı. Đnanısa gre
lmsz peygamber Hıdır baba baharın mustulayıcısıdır.
Bastığı yerde gller aılır, blbller tsmeye baslar, baharın
bereketi hissedilir... O gn sarkılar syleme gndr.
Kızlar evliliğe niyet tutar. Hastaların iyilesme umudu dirilir,
tazelenir. Canlıların canı yakılmaz. Karıncaların bile incinmesinden
sakınılır. Đyilik gndr Mayıs'ın 6'sı. Hıdırellez,
halkın gndr...
Avukatlar albaydan geip Hseyin'in bulunduğu odaya
girdiler. Hseyin de Deniz ve Yusuf'un durumundaydı. Birka
grevli omuzlarından tutmaktaydı.
Avukatlarını grnce byk bir mutluluk ve derin bir glmsemeyle
-Hosgeldiniz- dedi. Avukatlar ona bir arzusu
olup olmadığını sordular. -Bir arzum yoktur. Sizlere ok tesekkr
ederim.- dedi.
Sonra Hseyin avukatlarına -Babam Ankara'da mı?- diye
sordu. Avukatlar Ankara'da olduğunu sylediler. Hseyin
-Nasıl?- diye srdrd sorusunu.
-Đyi ve seninle iftihar ediyor- diye yanıtladı avukatları.
Bu arada avukatlar grevlilere Hseyin'in de arkadaslarıyla
vedalastırılmasını hatırlattılar.
Hseyin aynı sıcaklık ve canlılıkla Deniz ve Yusuf'la odalarında
birer birer kucaklastı. Zincirleri ve bağları, nn
de bu vedalasma anında gvdelerine alabildiğine ağırlık veriyordu.
Omuzları ve baslarının hareketiyle birbirlerine sokuluyorlardı.
Hseyin nce basgardiyan odasında Deniz'le, sonra yandaki
diğer odada Yusuf'la, konusacak ok seyleri olan, ama
ayrılmak zorundaki insanların can sevinciyle bakıstı. Hibir
sey sakadan değildi. Fakat yasayan glmseyislerinde, ocuksu,
sakacıl bir incelik vardı.
Bir birlikteliğin, yasamadaki son karsılasmaları da bylece
bitti. Hseyin grevliler arasında bekleme yeri olan, avukatlarla
mahkumların grsme odasını getirilip sandalyesine oturtuldu.
ワ de ilkin kendisinin asılmasını isteyen bir duygu tasıyordu.
Onları darağacına ıkmak değil, darağacına ıkacak
arkadaslarını seslerden, kıpırtılardan dinlemek zorunluluğu
incitiyordu. Fakat bu son deneylerine de dik duruyorlardı.
Saat 01.00'i geiyordu.
Bu ara avukatlar Deniz'in bulunduğu odaya dndler.
Deniz ayakları zincirli, elleri arkadan bağlı bir durumda
darağacına bakan pencereye karsı oturduğu yerden yazdırdığı
son mektubunu tamamlamak zereydi. Onun bitirmesini
beklediler.
-... Son anda yaptıklarımdan en ufak bir pismanlık duymadığımı
belirtir, seni, annemi, ağabeyimi ve kardesimi devrimciliğimin
olanca atesiyle kucaklarım... Oğlun Deniz Gezmis.-
Mektup tamamlanmıstı.
Đnfaz savcısı Sami Uğur, Deniz'e sokulup, elindeki basılı
kağıttan idam kararının zetini okuyup; bir diyeceği olup olmadığını
sordu. Deniz, kararın kendisine ait olduğunu, bir
diyeceği olmadığını belirtti.
Savcı grevlilere -zincirleri zn- dedi. Bir grevli yarı
telaslı, yarı ekingen bir tavır iinde, elindeki anahtarla zincirlerin
kilidini kurcalamaya basladı... Aamıyordu. Elindeki
anahtar kilide uymuyordu. Bunun zerine basgardiyan birka
anahtar daha verdi. Kilidi yine aamadılar.
Bu durum odadakilerde yeni bir sabırsızlık havası estirmisti.
Kendi kendine sylenenler vardı.
On bes dakika kadar beklenildi. Birisinin -Zincirleri zmeye
lzum yok, zincirleriyle ıkarılsın- dediği duyuldu. Đnfaz
savcısı Sami Uğur -Bunlar efendi ocuk, prangayı zelimdiye
karsılık verdi ve -Kilidi kim kilitlediyse acele bulunkomutunu
verdi.
Adamı bulup getirdiler. Ve zincirler zlebildi. Deniz zincirlerini
zen adama -Postallarımın bağını bile bağlamaya
vakit bırakmadan beni apar topar buraya getirdiler. Sehpada
bu haliyle postallarım ayaklarımdan dsecekler. Onları
bağla..- dedi. Grevli, Deniz'in postallarını bağladı.
Bu arada Deniz'e, beyaz bezden dar bir idam gmleği giydirdiler.
Ayaklarına kadar uzandı...
Gitme vakti gelmisti.
Deniz avukatlarına dnerek veda etti. ヌevresini acı bir
glmsemeyle szd ve avludaki sehpaya doğru metin adımlarla
yrd.
Đdam gmleğinin dar olması ve ellerinin bağlı olması nedeniyle
sehpaya destekle ıktı. Sehpada ayaklı bir tabure
vardı. Deniz ona da ıkıp ilmiği boynuna kendisi geirmeye
alıstı.
Đlmiği boynuna geirdiğinde, seyredenlerden bazıları, cellada
baslarıyla tabureyi ek isareti veriliyordu. Deniz birden,
safağı daha skmemis bu bahar sabahının, serin sessizliğine
doğru yankı veren bir sesle bağırmaya basladı:
-YASASIN TワRKĐYE HALKININ BAĞIMSIZLIĞI, YASASIN
MARKSĐZM-LENĐNĐZMĐN YワCE ĐDEOLOJĐSĐ, YASASIN
TワRK VE KワRT HALKLARININ BAĞIMSIZLIK
MワCADELESĐ, KAHROLSUN EMPERYALĐZM!-
ヌevredeki grevliler telaslandılar. Deniz'in son szcğ
bitmemisti ki, cellat aceleyle tabureyi altından ekti. Ciğerinden
ykselen son szcğ tasıyan nefes, dudağına varamadan,
gırtlağında tıkandı.
Taburenin ekilmesiyle Deniz bosluğa yığılmıstı. Fakat
onun uzun boyunu cellat hesap edememisti: Deniz'in ayakları
taburenin altındaki masaya arptı. Hemen masayı da ektiler.
Saat 01.25'i gsteriyordu.
Gardiyan, imam ve sivil personel, gelenek gereği saygı
durusunu gemisti. Avukatların yzlerini derin bir hzn
doldurmustu. Denizgili lme mahkum eden 1 No'lu Sıkıynetim
Mahkemesi'nin Baskanı Tuğgeneral Ali Elverdi, elleri
arkasında; ağzında sigara Deniz'i seyrediyordu. Ankara savcısı
Fazıl Alp, Tevfik Trng, Sami Uğur, yksek rtbeli
birok subay, gardiyanlar, sivil grevliler, imam, avukatlar
doktor infazda hazır bulunmustu. ヨzellikle imamın asırı derecede
duygulandığı grlyordu. Đnfaz savcısı Sami Uğur,
kendince espriler yapıp yine kendi glyordu.
Deniz'in gğsne, karar zetini ieren bir beyaz karton astılar.
On dakika kadar sonra, grevli doktor gmleğini sıyırıp
nabzına baktı. Deniz'in nabzı arpıyordu. Beklediler...
On-on bes dakika sonra nabza tekrar bakıldı. Deniz'in
nabzı durmamıstı. Bekliyorlardı. Deniz ipin ucunda bir dal
gibi, alaca havada ağır ağır dnyordu. Sadece bası ve postalları,
uzun ince beyazlığın iki ucunda, iki gri noktaydı.
Gemerek'te yakalandığı gn kalbi ve beyni arasında dolastırdığı
lm duygusu, onu darağacında, boynunda bulmustu.
Elli dakika ylece kaldı.
02.15'de ipi kestiler.
:::::::::::::::::
KANAYAN ワZワMLER
Elleri bağlı, bilekleri
gzleri aık... kan yok gzkapaklarında
yalnız gevseyen bir omurga, kırılan ayna paraları
...
Yalnız gevseyen bir omurganın
salara bulasan ıslaklığı
cansız sarkısı bir gvdenin
...
Hayır, bağırmak iin vakit erken
geceyi blmeliyiz geceyi...
halkın ırpınıslar biriktiren karanlığını,
gl yapraklarında yağmur taneleri gibi
lm sabırla tasımalıyız bağrımızda
...
Isık kırılıyor --nasıl olsa kırılacaktı--
oksarken gvendiğimiz hayat
karanlıklara alısarak baskaldırdı
bulut gibi tasınan pankartlarla
olgun meyvalardan fıskıran suyla
acının ve akmayan gzyasının sırrıyla
ah, bir ter gibi gitgide soğuyan kansız ller
kanayan zmleri gryorum
kanayan zmleri
yasadığımız bağ evlerinde
bağ evlerinde
N. Behram 1972
:::::::::::::::::
YUSUF ODASINDAN ALINIRKEN -DENĐZ-ĐN SESĐNĐ DUYDUM- DĐYORDU...
Deniz darağacından indirilip gtrlrken, Yusuf'u odasından
ıkardılar. Basgardiyan odasına getirdiler. Gelirken
-Deniz'in sesini duydum- diyordu. Deniz'in oturmus olduğu
sandalyeye bu kez Yusuf'u oturttular.
Ayaklarındaki zincirler zld. Kendisine hkm okundu.
Bir diyeceği olup olmadığı soruldu. -Bir diyeceğim yok
karar bana aittir- dedi.
Doktor ağırdılar. Yusuf -Hibir seyim yok, sanki komada
olsam asmayacak mısınız? dedi.
Bu arada Yusuf babasına yazdığı ile kyndeki akrabalarına
ve ky halkına yazdığı son mektuplarını avukatlarının
almasını istedi. Yusuf son mektuplarını drt gn nce cezaevindeki
hcresinde yazmıs, koynuna koymustu.
Mektupları infaz savcısı aldı. Yusuf -Mektuplarını yerlerine
verecek misiniz?- diye sordu. Đnfaz savcısı -Elbette vereceğiz,
bize gvenin yok mu?-, diye yanıtladı. Yusuf glmseyerek,
-Niye gvenim olsun?- diye karsılık verdi...
Yusuf'un babasına yazdığı son mektubu syleydi:
Salı
2.5.1972
Sevgili Babacığım...
Bu mektubu aldığın zaman ben ebediyen bu dnyadan g
etmis olacağım. Ne kadar sarsılacağını tahmin ediyorum. Bir
buuk seneden beri benim yzmden nasıl znt iinde olduğunuz
malum. Bu son olayı da metanetle karsılamanızı sadece
dileyebiliyorum.
Babacığım, bu olayda da annemin ve Ycel'in senin tesellilerine
ve desteklerine ihtiyaları ok. Bunun iin ne hadar
metin olursan, hem senin sağlığın iin, hem de onlar iin o
kadar iyi olur. Elbette ki, yıllarca emek verip yetistirdiğin bir
oğulun, birgnde ldrlmesi kolay gğslenecek bir olay değildir.
Fakat siz benim ne iin, kimlere karsı mcadele verdiğimi
biliyorsunuz. Ben bu aıdan rahat ve vicdan huzuru
iinde gidiyorum. Sizlerin de bu bakımdan rahat ve huzur
iinde olduğunuzu ve olacağınızı biliyorum.
Babacığım, annemin ve Ycel'in senin desteklerine muhta
olduklarını yukarda sylemistim. Onları rahat ettirmek
iin btn gcn kullanacağından zaten eminim. Babacığım
burada sunu ilave edeyim ki, Ycel'in hastalığından kendimi
sorumlu hissediyorum. Ycel iin her seyinizi ortaya koyacağınız
konusunda da kuskum yok. Ablamlar iin syleyeceğim,
fazla zlmesinler. Olayın sarsıntıları getikten sonra
normal hayatlarını devam ettirsinler. Mehtap'a ne diyeyim...
Benim iin her zaman bol bol pn.
Babacığım cezaevinde kalan arkadasları arasıra yoklarsan,
hallerini, hatırlarını sorarsan ok memnun olurum. Her
biri oğlun sayılır. Dısarda bizler iin uğrasan dostlarımı ve
dostlarını hibir zaman unutmayacağını biliyorum.
Mektubum burada biterken sizi, annemi, Ycel'i, ablamı,
Aziz ağabeyi, Mehtab'ı hasretle kucaklarım babacığım... Sağlıcakla
kalın.
HOSヌAKALIN
T. Yusuf Aslan
Yusuf'un babasına yazdığı bu son mektubu yerine verilmisti,
fakat kyne ve akrabalarına yazdığı mektup yerine
verilmedi.
Yusuf'un infaz savcısına -Niye gvenim olsun?- karsılığı
daha sonra haklılık kazanmıstı.
Savcıyla bu konusması sırasında Yusuf'un beyaz idam
gmleğini getirdiler. Yusuf -Beyaz gmleği giymesem asamaz
mısınız?- diye sordu. -Usl byle- diye karsılık verdiler.
Bu ara Yusuf karsısında oturan ve evresindekilerin kendisine
-mdr bey- dediği birine (Birinci Sube Mdr'ne)
-Yine iskencelere devam ediyor musunuz?- diye sordu. Mdr
birden irkilip, -Biz yle bir sey yapmayız- diye yanıtladı.
Yusuf glmseyip basını hafife bkerek, -Peki elektrik iskencesi
nasıl gidiyor?- dedi. Mdr yine -Bizde byle bir sey
yoktur- diye yanıtlayınca, Yusuf, mdre -Sizin ocuğunuz
var mı?- diye sordu. -Bir kızım var- diye karsılık verdi mdr.
-Nerede okuyor?- diye sorusunu srdrd Yusuf; mdr
de -Okula gitmiyor, daha kk bir kız- dedi. Daha sonra
mdr Yusuf'a ODTワ'de hangi blmde okuduğunu sordu.
Yusuf -Fizik blm ikinci sınıfta idim- diye yanıtladı.
Yusuf'un konusmasındaki rahatlıktan onun idam edilecek
biri olduğunu unutmustu sanki mdr. -Đkinci sınıfta idimdeyisi
birden havayı etkiledi.
Daha sonra Yusuf'a avukatları -sigara ier misin?- diye
sordular. -Son bir defa ieyim- diye yanıtladı.
O ara tuvalete gitmek istediğini syledi. Đnfaz savcısının
izniyle tuvalete gtrdler. O tuvaletteyken savcı -Dikkat etsinler,
orada pencere vardır- diye seslendi.
Yusuf tuvaletten dndğnde, infaz savcısı -Yusuf'u bekletmeyelimdedi.
Beyaz gmleği giydirdiler.
Yusuf avukatlarıyla vedalasıp, gler bir yzle idam sehpasına
doğru yrd. Masaya ve tabureye ıktı. Đlmiği boynuna
geirmisti ki gr bir sesle bağırarak syle syledi:
-BEN HALKIMIN BAĞIMSIZLIĞI VE MUTLULUĞU
ĐヌĐN SEREFĐMLE BĐR DEFA ヨLワYORUM. SĐZLER, BĐZĐ
ASANLAR SEREFSĐZLĐĞĐNĐZLE HER GワN ヨLECEKSĐNĐZ.
BĐZ HALKIMIZIN HĐZMETĐNDEYĐZ. SĐZLER AMERĐKA'NIN
HĐZMETĐNDESĐNĐZ.. YASASIN DEVRĐMCĐLER
KAHROLSUN FASĐZM..!-
Yusuf bağırırken seyredenler arasından biri aceleci bir
sesle -Sehpaya vur, sehpaya vur, sehpaya vur- diyordu. Celladın
hareketleri abuklastı. Yusuf ayağıyla tabureye vurmaya
alısırken cellat onu altından ekti, sonra masayı da aldı.
Yusuf'un da son szcğ ağzında kalmıstı. Bosluğa akılmasıyla
birlikte disleri kenetlenmis, adeta son szcğ ısırarak
sylemisti...
Saat 02.25'i gsteriyordu.. Aynı kisiler onu da aynı sekilde
seyrettiler... Ağır ağır dnyordu ipin ucunda. Sonra bir
kle halinde durdu. Sadece esintiyle idam gmleğinin uları
uusuyordu...
02.50'de ipi kestiler...
Az sonra Hseyin, Merkez Cezaevi'ndeki avukatlarla
mahkumların grsme odasından alınıp, basgardiyan odasına
getirildi. Deniz ve Yusuf'un daha nce oturtulduğu sandalyeye
oturtulup, ayaklarındaki zincirler zld.
O sırada avukatları, Hseyin'e sigara vermek istediler.
Hseyin imeyeceğini syleyip tesekkr etti.
Bir ara infaz savcısı Hseyin'e, -Sarız'ın iinden misiniz,
kynden misin?- diye sordu. Hseyin -Sarız'ın iindenim,
siz Kayseri'nin neresindensiniz?- dedi. Đnfaz Savcısı -Kayseri'nin
iindenim- diye karsılık verdi.
Ve savcı bu konusmadan sonra, hakkındaki idam kararını
Hseyin'e okuyup, sordu: Hseyin -Karar bana aittir, bir
diyeceğim yoktur- dedi. Bu ara Hseyin daha nce hcresinde
babasına yazdığı kısa mektubunu alıp, babasına vermelerini
syledi... bu son mektubunda Hseyin sunları yazmıstı:
-Babama, Anneme, Kardeslerime ve yakın arkadaslarıma,
Syleyecek fazla sz bulamıyorum.
Bir insanın sonunda karsılasacağı tabii sonu bildiğiniz
sebeblerden dolayı erken karsıma ıktı.
ワznt ve acınızı tahmin ediyorum.
Đleride durumu ok daha yakından anlayacağınız inancındayım.
Metin olunuz.
ワznt ve acılarınızı unutmaya alısınız.
Btn varlığımla hepinize kucak dolusu selamlar, sevgiler!..
Yazılacak ok sey var, fakat hem mmkn değil, hem de sırası
değil...
Candan selamlar...
Hseyin Đnan
Hseyin son mektubunda da yasadığı srece ağır olan, az
konusan kisiliğini srdrms, kısa bir mektup bırakmıstı.
Đnfaz savcısının mektubu almasından sonra Hseyin,
avukatlarına dnerek -ayağımda bu beyaz lastik papular
var, ayakkabılarımı giymeme fırsat vermediler, ullanırcasına,
adeta havalandırarak apar topar getirdiler, babama syleyin,
bu lastikleri grdğ zaman, ayakkabısı yokmus diye
zlmesin. Hcrede kalan ayakkabılarım, Askeri Cezaevi'ne
hediyem olsun- dedi..
O sırada infaz savcısının -Hseyin'i bekletmeyelim- dediği
duyuldu. Hseyin'e beyaz idam gmleği giydirildi.
Hseyin avukatlarına veda etti ve evresine dnerek -Bu
mcadele bizimle bitecek mi?- dedi..
Daha sonra beyaz gmleği iinde sehpaya doğru dik ve
metin adımlarla yrd. Sehpaya ıktı, tabureye ıkmadı.
Son szlerini tabureye ıkmadan, ilmiği boynuna takmadan
bağıracaktı.. Aceleci sesin sahibine adeta, sessizce oyun bozanlık
etmisti...
Hseyin saat sabahın 03.00'nde, safağın skmeğe sabırsızlandığı
bir sırada, son karanlığında gecenin, sehpanın stnde
bağırarak karanlığa karsı sunları syledi:
-BEN SAHSĐ HĐヌBĐR ヌIKAR GヨZETMEDEN, HALKIMIN
MUTLULUĞU VE BAĞIMSIZLIĞI ĐヌĐN SAVASTIM.
BU BAYRAĞI BU ANA KADAR, SEREFLE TASIDIM. BUNDAN
SONRA BU BAYRAĞI TワRKĐYE HALKINA EMANET
EDĐYORUM. YASASIN ĐSヌĐLER, KヨYLワLER VE YASASIN
DEVRĐMCĐLER, KAHROLSUN FASĐZM...!-
Bu son szlerinden sonra Hseyin, boynunu ilmiğe geirdi
ve ayağının altındaki tabureyi bir iki tekmeyle devirip,
kendi infazını yaptı.
Đnce dal bedeni bosluğa dst... Đleri geri sallanıp dnd...
Deniz ve Yusuf'la bir kez daha bulustu...
:::::::::::::::::
ヨLワM NERDEN VE NASIL GELĐRSE...
Hava nasıl da puslu
bulutlar yumak yumak yığılmıs ağalara
incecik boynundan szlen ter
karısırken bğrnden fıskıran kana
yle derin yle berrak ki
stelik: ayır kuslarının gzleri kadar
...
Pusudan gvdene alaka sokulmuslar
dehset a kurtlar gibi ellerinde --sinsi ve kirli--
...
Oysa
onların gremediği bir sey var
kanınla yıkadığın toprağa
kalbinden rzgara usulca iliserek
savrulan isyan filizleri
N. Behram 1972
:::::::::::::::::
YAN YANA YASAMIS, YAN YANA ヨLMワSLERDĐ, AMA
YAN YANA GヨMワLMELERĐ ENGELLENDĐ
5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a bağlayan saniyelerde Deniz, Yusuf ve
Hseyin'in babaları, sokakları kulaklarında acı ınlamalarla
dinlediler. Ankara'da -sokağa ıkma yasağı- vardı. 3-4-5 Mayıs
gnleri Hseyin'in babası Hıdır Đnan, Deniz'in babası Cemil
Gezmis ve Yusuf'un babası Besir Aslan, bir gzleri kr
edilecekmiscesine, son ırpınılarıyla bakıyorlardı. Baktıkları
her nokta kararmıs, infazlar artık kesinlesmisti... ワ de birbirinden
daha az konusmaya alısıyordu. ヌocuklarının hayat
kardesliği, babayı Ankara'da omuz omuza getirmisti. ワ
de halktan insanlardı...
5 Mayıs aksamı, sabah bulusmak zere vedalasıp ayrıldılar.
O sabah oğulları asılacak baba, Ankara'nın karanlık
sokaklarına doğru, ayrı yne uzaklastı. Hıdır Đnan bir yakınlarının
evinde, Cemil Gezmis bir otelde kalıyordu. Besir
Aslan'ın evi Ankara'daydı. Sabah otelde bulusacaklardı.
ヌocuklarının bu son gecelerinde, ıkmanın yasak olduğu
Ankara sokakları, evvelki gnler gibi, ıssız ve grltsz değildi.
Gece ilerledike sehirlilerin sesleri evlere sinmis, Ankara'da
bir baska grlt ınlamaya baslamıstı.
Zaman zaman hızla bir resmi araba geiyor; zaman zaman
uzaktan uğultular geliyordu...
ワ de, bir ara bosanacak gibi oluyor, sonra oğullarıyla
yaptıkları son grsmelerini dsnp, metin olmaya alısıyorlardı.
ワ de bir ara bozulacak gibi oluyor, oğullarının
yargılandıkları gnleri dsnyor, netlesiyorlardı. ワ de
bir ara kahredecek gibi oluyor, gemis gnlerin anılarıyla
kahırlarını dindiriyorlardı.
ヨlm ve ayrılık duygusu, bu niteliğiyle, kendi tesellisini
de getiriyordu. Yapılacak tek sey onların lmediğini dsnmekti.
ワ baba da bunu yaptılar...
6 Mayıs sabahı gk sancılanırken, saat 04.00 sıralarında
grevliler Deniz'in babasını almaya geldiler. Onların gelisleri,
o ana kadar, Deniz'in babasının yreğindeki soyut titreyisleri;
soyut titreyisler halindeki dsleri bir anda donuklastırdı.
Ondan sağ olarak aldıklarını, ona cansız olarak vereceklerdi...
O ana kadar onun saymadıkları sey, artık onundu.
Aralarında dısarı ıktı ve arabalarına bindi...
Bir sre sonra Deniz'in babasının kaldığı otele Hseyin'in
babası geldi. Otele girdi ve orada, yarı uykulu beklemekte
olan otelciye Cemil Gezmis'i sordu. Otelci az nce gtrldğn
syledi. Biraz ileri ıkmıstı ki, otelin nne bir polis
arabası yanastı. ヌabuk abuk ieri girip otelciye bir seyler
sylediler. Otelci onlara Hıdır Đnan'ı isaret etti. Hıdır Đnan'la
karsılıklı sylenecek hibir seyleri yoktu. Hıdır Đnan da onların
yanına sokuldu ve otelden uzaklastılar...
Araba bir sre Ankara'nın dısına doğru yol aldı. Mezarlıklar
Mdrlğ'ne geldiler. Hıdır Đnan, orada Cemil Gezmis,
Besir Aslan ve Deniz'in abisi Bora dısında tanıdık kimse gremedi.
Fakat oda olduka kalabalıktı. Sonra Karsıyaka Mezarlığı'na geldiler.
Hıdır Đnan oğlunu grmek istediğini syledi. -Mdr
Bey-in izniyle, yanına 3-5 polis verilerek oğlunun olduğu blme
gnderildi.
Deniz, Yusuf ve Hseyin yıkanılmak zere yan yana uzatılmıslardı.
ワzerleri rtlyd, fakat Deniz uzun boyuyla belliydi.
Hıdır Đnan sırayla nn de yzn atı ve birer birer
alınlarından pt. ヌelik gibi sertlesen alınları altındaki izgiler,
ince bir glmseme halinde sakaklarından yanaklarına
doğru uzanıyordu. Yasayan insan kokuları, daha gvdelerinden
uzaklasmamıstı. Yine de Hıdır Đnan'ın dudakları, alınlarında
ince bir iz bırakmıstı. Bu onları son gren gz, onlara
son yaklasan dudak ve insani soluk oldu.
Hıdır Đnan yıllar sonra oğlunu ancak bu sekilde, bu kadar
yakından ve iten pebilmisti. Polisler onu seyrediyordu. Hala
oğlu ile kendisi arasında duruyorlardı. Anlasılıyordu ki, bu
insan ancak yeraltında bakıslardan uzak kalabilecekti.
Oysa zaman gsterdi ki, toprak altında da rahat bırakılmadılar.
Gelen ziyaretileri alınıp gtrlyor, adeta ziyaretleri su
sayılıyordu...
Hıdır Đnan ilkin Deniz'i, sonra Yusuf'u ve sonra oğlu Hseyin'i
alınlarından pms; onlara doğru bakarak -vatan ve
bağımsız Trkiye sağ olsun- demis ve rtlerini bir daha aılmamak
zere yzlerine rtmst...
Artık saat ilerlemis, vakit aydınlığa varmıstı. Cemil Gezmis
bir an nce llerin gmlmesini isteyen grevlilerle tartısıyordu.
Oğlunu Đstanbul'a gtrmek istiyordu. Onun son
mektubu daha kendisine verilmemisti. Deniz'in nereye gmlmek
istediğini bilmiyordu.
Grevlilerden sylenenler vardı. Yksek dereceden bir grevli
-Hadi yahu, sabahı uykusuz ettik- demisti.
Deniz'in babası, sabahın da uykusuz olduğunu ona hatırlatmıs,
grevli susmustu...
Yusuf'un babası Cemil Gezmis'e -gel bu ocukları ayırmayalım,
birlikte yasayıp birlikte ldler, onları birlikte gmelimdiyordu.
ヌıkıp mezarlığı gezdiler. Sonunda Cemil Gezmis fazla ısrar
etmedi. Ve Yenimahalle Belediyesi'nden mezar yeri almaya
gittiler.
Grevlilerle uzun uzun tartısıyorlardı. ワnn de babası,
oğullarının yan yana gmlmesini istiyordu. Mezarlıklar
Mdr ise -aynı mezarlıkta olsun, fakat ayrı ayrı blgelerde
yer vereceğiz- diyordu. Onların -ocuklarımızı ayırmayacağızısrarı
karsısında, Mezarlıklar Mdr -emir byle- demek
zorunda kalmıstı.
Sonunda Deniz, Yusuf ve Hseyin'in, aralarında baska
mezarlar olması kaydıyla, aynı sırada gmlmelerine izin verildi.
Birlikte yasayan, birlikte len Deniz, Yusuf ve Hseyin'in,
birlikte gmlmesi de, -emir byle- olduğu iin engellenmisti.
Mezar yerleri alındıktan sonra, Cemil Gezmis imam getirilmesini
istedi...
ヌocuklarının kendilerine -tren yapılmamak zere teslimedildiği
hatırlatılarak, bir an nce gmlme isleminin
yapılmasını sylediler...
Cemil Gezmis -imamın gelmesinin tren olmadığını; elbette
davul-zurna getirmeyeceklerini; zaten kendilerinden
baska, llerinin orada kimseciği olmadığını; kendilerinden
korkmamalarını- hatırlattı.
Bir grevli Cemil Gezmis'e -Onlar asılma ncesinde imam
istemediler- demisti. Cemil Gezmis ise bu grevliyi -Neden
istesinler, gnahları mı vardı ki?- diye yanıtladı.
Sonra ocuklarını gmme islemine hazırlandılar. Mezarlık
polis ve grevlilerle doluydu. Olduka kalabalıktılar. Đlerde
gruplar halinde duruyorlardı.
Cemil Gezmis, Besir Aslan, Hıdır Đnan ve Deniz'in abisi
llerinin nnde namaz kılmaya hazırlanıyorlardı. Bir ara
Cemil Gezmis arkasındaki polis kalabalığına dnerek -iinizde
abdesti olan yok mu?- diye anlamlı bir sesle sordu. Tek kıpırtı
gelmedi o yandan. Cemil Gezmis'in sz beklenmedik
bir konuk gibi almıstı kapılarını. Zaten bastan beri srekli
olarak, beklenmedik bir sey oluverecekmis tedirginliğiyle
seyrediyorlardı...
Deniz'i babası ve abisi kucaklayıp, kollarıyla mezarına
yerlestirdiler. Ve sırayla Yusuf'u... Hseyin'i...
Đlerde, değisik kselerde Mahir yatıyordu... Saffet... Niyazi...
Hdai...
Artık mezarlıktan ayrılma vakti gelmis, onlarla birlikte
oradan, kalabalık da uzaklasmıstı. Mezarlığı arkada bırakacak
tepeyi dnerlerken, geriye dnp baktılar. Uzaktı; ocuklarının
mezarları grlmyordu. Fakat bazı memurların grevleri
orada srmekteydi...
Ankara'ya dnp, ocuklarının son emanetlerini toplayacaklardı.
Đnfaz savcısı kendileriyle grsecekti.
Gidip, asılma sonrası zerlerindeki esyaların doldurulduğu
torbaları aldılar.
Đnfaz Savcısı Hıdır Đnan'la grsms, ona -Basın sağ olsun,
bu kadar infazda bulundum, bunca mert adam grmedimdemisti.
Bu arada Hseyin'in stnden ıkan 21 lira 95
kurusu babasına veriyordu. Ayrıca Hseyin'in lmeden kendisine
bir mektup bıraktığını syleyip onu da verdi. Hıdır
Đnan -Savcı Bey, demisti, Hseyin'in bu gne gelmesi onun
mertliği sonucudur, mert yasadı, mert ld... Bu vereceğiniz
parayı almazdım ama, onu lene kadar saklayacağım iin alıyorum...-
Savcı daha sonra Yusuf'un babasına, oğlunun asılma ncesinde,
kolundan ıkarılan Rigi marka saati ve 17 lira 50
kurusu verdi. Ayrıca Yusuf'un lmeden yazdığı iki mektuptan,
kyne ve akrabalarına olanını alıkoyup, babasına hitaben
yazdığını Besir Aslan'a verdi.
Besir Aslan br mektubun da verilmesi iin ok ısrar etmis,
fakat mektup verilmemisti.
Đdamlar sırasında tutulan -ヨlm Đnfaz Zabıt Vakası-nda
-... Yusuf Aslan tarafından, daha nce babasına ve btn akrabalarına
hitaben yazdığı iki adet mektup, savcı yardımcısı
Sami Uğur'a verildi ve bunların babasına her ikisinin de teslimi
istendi...- diye resmi kayıta gemis olmasına rağmen,
-btn akrabalarına- hitaben yazdığı mektup hala yerine verilmemistir.
ヨlm ncesi, bir insanın yazdığı veda mektubunun, hangi
kanun maddesince yasaklandığı belli değildir. Bugn mahkemelerde
mektupların su delili bile sayılmadığı aıkken,
Yusuf son mektubuyla da sulanmıs, takibata uğramıstı.
ヨlmnn hemen ertesinde yeni bir yargılanmadan geiriliyordu...
Savcının mektubu -kesin olarak- veremeyeceğini bildirmesi
zerine, Besir Aslan ısrarından vazgeti. Yalnız bir kere
okutup dinledi...
Yusuf bu son mektubunda kyne ve akrabalarına veda
ederken, emperyalizme karsı srdrlen mcadeleyi halkın
durumunu, smry anlatıyor, gelecek gnlere olan umudunu
belirtiyor, fasizmi lanetliyordu...
ヌırpınarak sabaha varmıs bir gecenin karanlığı, aydınlıkla
elinirken, Ankara'da sokağa ıkma yasağı da sonulanmıstı...
Đnfaz haberi, ilk bltenlerle Ankara'da, bir utan bir
uca Anadolu'ya yayıldı...
O gn 6 Mayıs'tı, Halkın -Hıdırellez- gn. Toprağa tohum
atılırdı Hıdırellez'de... Halk inancında toprağın bereket
vakti diye bilindiği bir gnd...
:::::::::::::::::
Ah, ardı ardına kenetlenen lm
ah, hıncı sabırla bezeyen sır
yazmadaki sırması ağlayısın tırnaklara oturan kan
...
Ey yangınlarda patlamaya hazırlanan merak
ey iimi eksi sularla alkalayan bas dnmesi
ıssız ıpıssız bosluğu aysız gecenin
lmle yasamak arasındaki serit
naneler, kekikler, ebegmeleri
ve sifalı bulutu kaynar kkrt deresinin
ekiyor altımdan nemli dseğimi
...
Ah, yrekleri toprağa saplanan arkadaslarım
ah, oğlakların, tayların, buzağların
acı otlarla kararan damakları
(aksamları barut kokusuyla dnsem de odama)
sancısı: aresiz seyrettiğim lmn
Ah, bir kere daha kederliyim
ah, ılgın bir askın kollarında incelen bıak
seni perek bilemeliyim
N. Behram
:::::::::::::::::
YUSUF ASLAN SON MEKTUBUNU SENATONUN ĐDAMLARI ONAYLADIĞI GワN YAZMlSTI...
6 Mayıs'ı Ankara byk bir sessizlik iinde geirdi. Ana
caddelerde, sokak aralarında, okul nlerinde, duraklarda hznl
insanlar kadar, gvenlik nlemleri de gze arpıyordu.
Đkiser er sivil-resmi gvenlik grevlileri dolasıyor, grevleri
gereği, incelen bakısları izliyorlardı.
ヨlm hangi nitelikte olursa olsun, yine de kendi ağırlığıyla
gelir. Ve o gn Ankara'daki lm, ağlamayı dahi yasaklayan
cinstendi. Haberi ilk veren spiker, huzurundan edildi.
Mezarlığa ilk giden gen tutuklandı. Sokakta ilk bağıran bir
kadın, alınıp gtrld.
Ve binlerce insan yeraltı yatağında akan bir dere gibi,
iinde yasadı duygularını.
Deniz, Yusuf ve Hseyin'in anaları: Deniz, Yusuf ve Hseyin'in
babaları, kardesleri de o sabah, duyguları ilerine bastırılmıs
olarak yasadı.
Sabahın ilk saatiyle birlikte evlerini grevliler evirmisti.
O gn dahi, dostlarıyla aralarına kara glgeler devrildi.
ワ gencin babaları btn gn ırpındı durdu Ankara'da.
Deniz, Yusuf ve Hseyin'i lmn karsısında olduğu gnlerde
savunan avukatlar, lmlerinden sonra babalarına, son
grevlerini yapmanın acı telasındaydılar.
Avukat Zeki Oru Erel, Deniz, Yusuf ve Hseyin'in, darağacında
ldrldkleri gnle ilgili anılarını syle anlatıyor:
-5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a bağlayan gece, evde sabaha kadar
uyumadan bekliyorum. Sokağa ıkma yasağı devam ediyor.
Sabah saat 05.00'te telefon alıyor; telefonda, yakından tanıdığım,
Yusuf'un babası Besir Aslan:
'Zeki bey, biz mezarlıktan telefon ediyoruz..'
Telefonu, Deniz'in babası Cemil Gezmis alıyor:
'Zeki bey, bizim buradaki isler iin herhangi bir yardıma
ihtiyacımız yoktur. Buradaki isleri biz kendimiz grebiliriz
ve esasen grmekteyiz. Ancak; ocuklar lmeden nce bize birer
mektup bırakmıslar. ヨğrendiğimize gre, mektuplar infaz
savcısında imis. Sizi aramamızın nedeni; mesai saatinde
bulusup, mektuplarımızı almak iindir. Bir yer ve saat kararlastırıp,
mektuplarımızı alalım.'
Yer ve saat kararlastırıp telefonu kapıyoruz.
Artık, onların aramızdan ayrıldığını ğrenmis bulunuyorum.
Hem de babalarından!..
Evden ıkıp, doğruca, infazlarda bulunacağını bildiğim,
arkadasım Av. Mkerrem Erdoğan'ın evine gidiyorum. Evde
5-10 kisi daha var. Haliyle, acı haberden hepsi allak-bullak
olmus. Mkerrem ise; iki saat ncenin etkisiyle donmus kalmıs,
yzmze anlamsız bakıyor. O'na olanları, hemen simdi,
aynen anlatılmasını; Deniz'in, Yusuf'un, Hseyin'in, lm
karsısında takındıkları tavrı tesbit etmek istediğimizi sylyoruz.
Đnfazları tekrar yasayarak, aynen anlatıyor. Ve szlerini
syle bağlıyor:
'Size serefimle temin ederim ki; ocuklar 2 saat nce idam
olmadılar. Hi tartısılmayacak biimde, bu bir devrimci eylemdi.'
6 Mayıs 1972 sabah saat 9.00'da Ankara Adliye Binası'ndayız.
Deniz, Hseyin ve Yusuf'un mektuplarını almak iin,
babalarıyla birlikte, Đnfaz Savcısı Sami Uğur'un odasına ıkıp,
gelis nedenimizi sylyoruz. Sami Uğur'un, mektupları
vermemek iin, o gn takındığı tavrını hala unutamam. ヌocuklarını
daha birka saat nce kaybetmis olan babalara; istemeseler
bile mektupları vermekte kanunen zorunlu iken,
gereği sylemiyor.
-Ben mektupları sıkıynetime verdim (!)-
Hepimizde son derece gergin bir hava, Ankara Savcısı Fazıl
Alp'e gidiyoruz. Mektupları, ne pahasına olursa olsun, almadan
buradan ayrılmayacağımızı, bu yzden ıkabilecek
olayların sorumluluğunun bize ait olmayacağını, kesinlikle,
belirtiyoruz. Fazıl Alp durumun farkında; infaz savcısını ağırtıp
gerekli talimatı veriyor, biraz nce kendisinde mektupların
bulunmadığını syleyen Sami Uğur'dan, mektupları
alıyoruz...-
Yusuf iki mektup bırakmıstı; biri babasına, diğeri akrabalarına.
Akrabalarına yazdığı mektubu vermediler. Ancak, verilmeyen
bu mektup infazlarda bulunan avukatlar ve babası
tarafından okundu. Bu metin; okuyanlarca, hemen o gn; yani
6 Mayıs 1972 gn, yazılı olarak saptandı. Av. Zeki Oru
Erel'den edindiğimiz bu metinde Yusuf syle diyor:
2 Mayıs 1972
Mamak-Askeri Cezaevi
Btn Akrabalara,
Bu mektubumu okuduğunuz zaman, artık aranızda olmayacağım.
Mektubumu, senatonun idamlarımızı onayladığını
ğrendiğim anda yazıyorum. Sundan emin olmalısınız ki; bu
gne kadar davama olan inancım sarsılmamıstır. Sehpaya
gidene kadar da en ufak bir sarsılma olmayacaktır.
Ben, halkımın kurtulusu, Trkiye'nin tam bağımsızlığı
iin savastım. Sizler beni tanıyorsunuz. Bir yıldan beri, bu
bir avu smrcler, vatan satıcıları, isbirlikiler; ellerindeki
btn imkanlarla, bizi dısardan yardım gren, beyinleri
yıkanmıs, vatan haini, dısardan emir alan, blc, anarsist
diye tanıtmaya ve halkımızdan bizi koparmaya alıstılar. Bu
bir avu azınlığa gre vatanseverlik; vatan satmak, yabancılarla
isbirliği yapmak, NATO'yu, Amerika'yı savunmak, 6'ıncı
Filo'yu ağırlamak, milyonlarca kylnn geimi olan hashas
ekimini elinden almak, isinin grev hakkını engellemek.
Amerika'ya ve emperyalizme hizmet etmektir.
Biz bunlara karsı ıktık. Bunun iin; biz vatan haini, onlar
vatansever oldular.
Bizi, bu mcadelemizden dolayı, gya adil mahkemelerinde
yargılayan ve yine adil kurumların eli ile asacak olanlar
bilmelidirler ki; biz halkımızın kurtulusu ve Trkiye'nin bağımsızlık
mcadelesi uğruna, serefimizle bir defa leceğiz. Bizi
asanlar ve astıranlar ise; her gn bin defa leceklerdir.
Son szm: Yasasın isiler, kyller! Yasasın Devrimciler!
Yasasın halkımın kurtulusu ve bağımsızlığı iin savasanlar!
Yasasın tam demokratik Trkiye'nin kurulmasından yana
olanlar!
Kahrolsun emperyalizm! Kahrolsun Sunay, Erim, Tağma,
fasist koalisyonu.
T. Yusuf Aslan
:::::::::::::::::
YALNIZ DEĞĐLLER...
Saydam ve ıslak lm
eğer boyunlarına geirilen ilmikten
gkten bir fırtınayı koparır gibi
koparacaksa ciğerlerini
nefesimi onlara vereceğim
kalbimdeki yasayan tıpırtıyı
gzlerimi onlara vereceğim
oyarak kirpiklerimle dnyada
acıya ve fkeye dair btn grntleri
...
Urgan
demir yollarında
fabrikalarda
gn boyunca ığlığın dinmediği
sehrin uzak semtlerine dolusan isilerin,
pamuk seline yaprak yaprak dklen
ttnde
zeytinde
fındıkta
am denizinde ormanların
ve verimsiz dzlklerinde kurak toprağın
alığın an ekisini
tırnakla
terle
susturmaya alısan yoksul kylerin
gzlerinde parlamaya baslayan
umut iin dğmlendi
...
Saydam ve ıslak lm
eğer boyunlarına geirilen dğmden
dkecekse krlerin alfabesini
yumruğumu onlara vereceğim
yasayan yumruğumu
ağzımı onlara vereceğim
yeryznn btn mert lleri iin
toplayarak kanlı kelimeleri
N. Behram 1971
:::::::::::::::::
SiNAN'LA HワSEYĐN'ĐN ARKADASLIĞI KAVGA ĐヌĐNDE BASLADI, SON ANA
KADAR AYNI DUYGUYU TASIDILAR...
Mustafa Yalıner mahkemedeki sorgusunda -ワ yiğit vatansever
arkadasım, gzlerim nnde, yaralı yaralı kursunlanırken...-
diyordu.
Szn ettiği arkadasları Sinan Cemgil, Kadir Manga ve
Alpaslan ヨzdoğan'dı. Yalıner aynı olayda yaralı olarak ele
geirilmisti... Yedi kisiydiler. Denizgil yakalanalı iki ayı gemisti...
Onları kurtarabilmenin girisimindeydiler.
Karaha Geidi yresindeki, Amerikan Radar ワss'n basacaklardı.
Đhbar sonucu, Đnekli Ky yakınlarında evrildiler...
Deniz'in Gemerek'te, Yusuf'un Sarkısla'da yakalanısları,
Akadağ Nurhak Dağları'ndaki karargahlarında onları beklemekte
olan Sinangili derinden etkilemisti...
Bir sre neler yapabileceklerini dsndler. Yirmiden
fazla arkadastılar. O sıra Hseyin, Ankara'dan ayrılmıstı. Sinangil'le
irtibat kurmaya alısıyordu.
Sinan'ın bulunduğu blge Hseyin'e yabancı değildi. Blgeyi
birlikte gezip, tanımıslardı. Fakat gerek yeni kosullar,
gerek iki nemli arkadaslarının yakalanmıs olusu ve evredeki
sıkı nlemler, bağlantılarını glestirmisti.
Daha sonra Hseyin'in de, Pınarbası'nda yakalanısı, Sinangil'i
nemli bir unsurdan daha yoksun bırakıyordu.
Sinan'la Hseyin'in arkadaslıkları, Sinan'ın Hseyin'i
kavga iinde grmesiyle baslamıstı. Hseyin 3-4 polisin arasında,
dsp kalkıp boğusuyordu... Onun gzpekliği ve dvskenliği
Sinan'ı bir anda etkilemisti.
Ortalık yatıstığında, tanıstılar. Hseyin yeni bir ğrenciydi.
ODTワ'ye gelmisti. Sinan onu arkadaslarıyla tanıstırdı.
Hseyin kısa zamanda ODTワ'de adından en ok sz ettiren
biri olmustu.
Bir gerilim iinde baslayan arkadaslıkları, sonuna kadar
byle srd. Simdi Hseyin ierdeydi ve Sinan onu kurtarmak
iin dvsyordu.
Ankara ve Nurhaklar arasındaki bu kopukluk Đstanbul'da
da kendini gsterdi. Denizgil'in yakalanısı, Đstanbul'da da
aynı etkiyi bırakmıstı...
ヨmer Ayna, sonradan sınırda ldrlen Avni Gkoğlu ve
bir arkadasıyla birlikte Kadıky'de vapura bineceklerken,
gazetecilerin -Deniz Gezmis yakalandı- diye bağırmasıyla,
birden duraklamıs ve hemen aldığı gazeteden haberi yutarcasına
okumustu. Cihanlar'la bulusup konusmustu. Onlar
arasında da arkadaslarının kurtarılması sorunu n plana
gemisti.
Bağlantı sağlamak zere Alpaslan ヨzdoğan Đstanbul'a
gelmis, ヨmer ve Cihan'la bulusmustu. Kendilerinin Nurhaklar'da
Amerikan Radar ワss'n basacaklarını, Cihanlar'ın
da Đstanbul'da es eylem koymaları gereğini sylemisti.
Cihanlar Đstanbul'da kararlastırılan tarihlerde bir konsolosluk
basmaya, ya da konsolos kaırmaya alısacaktı. Alpaslan
Đstanbul'dan, Nurhaklar'a dnp, Sinangile durumu iletti...
31 Mayıs 1971'de karargahlarından, Sinan'ın ynetiminde,
gn doğmadan yedi kisi Đnekli Ky'ne doğru yola ıktılar.
Ve radar ssne yakın bir yerde dinlenme sırasında, saat
05.30'a gelirken yapılan bir ihbar sonucu evrildiler. Aynı
gnk olaydan sağ ıkanların deyimiyle, Sinanlar -vurma
kastı gtmeksizin- atese, atesle cevap verdiler. ヌatısma sonunda
arkadasları ldrld.
Sinan, Kadir ve Alpaslan'ın ldrldğn, karargahtakiler
radyodan ğrendiler. Bir sre dsnp, gruplar halinde
esitli ynlere ekilmeye karar verdiler.
En yakın arkadaslarından nn ldrls, Deniz, Yusuf
ve Hseyin'i alabildiğine zmst. Bu znt giderek yerini
fkeye bıraktı.
Deniz sorgusunda fke ve zntyle harmanlanan bir
duyguyla syle diyordu:
-Biz Amerikalılara acımıs serbest bırakmıstık. Sinan da
aramızdaydı, sonradan dağıldık. Sinan Cemgil Nurhak Dağları'nda
yaralandı. Silah kullanamaz haldeyhen kasti olarak
ldrld. Alpaslan ve Kadir de aynı sekilde ldrld... Biz
Sarkısla'da teshis edildik, ancak burada isteseydik bizi teshis
edenleri silah kullanamaz hale getirirdik, fakat bunu asla
yapmadık, bu yola basvurmadık. Arkamızı dndğmz sırada,
bu yola basvurmadığımız kimseler tarafından ates aıldı... -
Akadağ'dan bir muhtar, Deniz'in babasına, Sinan'la ilgili
bir anısını anlatmıstı. Muhtar, Sinan'a -gelin sizi Suriye'ye
geireyim, kurtulun- demisti. Bu sz Sinan'ı sinirlendirmis
-Arkadaslarımız, lm eli kolu bağlı beklerken, bizim elimiz
kolumuz aık, kurtulmaya alıstığımızı mı sanıyorsun?-
demisti.
Sinan'la baslayan lm haberleri yeni isimlerle srp gitti.
Đerde, hcrelerinde Deniz, Yusuf ve Hseyin'i bir an olsun
bırakmadı. ヨlm haberleri durmadan tekrarladı kendini.
Đstanbul'da, Unkapanı Ziraat Bankası soygununda ヨmer
yakalanmıs, giderek Cihanlar ele gemisti.
Yakalanmalarından, -emniyette geen gnler-inden sonra,
Maltepe Askeri Cezaevi'nde toplanmaya basladılar.
Dsnceleri tasarıları orada da aynı ağırlığıyla kendini
srdrd. Yalnız bu kez, bir fark vardı. Kurtulmak ve kurtarmak
gerekiyordu. Bu bir an olsun akıllarından ıkmadı.
Srekli olarak kama planları kuruyorlar, dsen hareketlerinin
serpilmesi iin kurtulmak ve Denizler'i kurtarmak
gerektiğini vurguluyorlardı.
ヨnceleri insaatlarda alısmıs olan ヨmer, srekli olarak
duvarları, yeri inceliyor, bir seyler dsnmeye alısıyordu.
Bu gnlerde tnel fikri atıldı. Đlk ikna olan Cihan'dı. ヨmer
toprağın tnel iin elverisli olduğunu sylyordu. Uzun zaman
planlarını yaptılar.
Sonunda tneli kazmaya karar verdiler. Đdareden tuvaletlerin
temizliği iin, tuzruhu getirmek istediklerini bildirdiler.
Byk bir heyecan ve gizlilik iinde kazıma baslama gnn
beklediler. Bir sre, tuzruhu biriktirdikten sonra, betonun
delinme gn gelip attı.
Aralarından bir kısmının, byk koğusta eğlence dzenleyip
herkesi bir yere toplayıp, grlty sağladığı bir sırada,
tnelin kazılacağı byk odada, tuzruhu betona dkld. Beton
kelek gibi olmus, gevsemisti.
Diğer koğustakiler grltden tr keser darbelerini
duymadılar. ヨmer betonu delmis, toprağı ıkarmaya baslamıstı
bile. Artık tek sorunları kalmıstı; gizlilik iinde, yorulmaksızın
alısmak.
Sabahlara kadar, soğuk, ıslak tnel iinde sırayla alıstılar.
Tnel kazımını bilenlerin sayısını, bir sre sonra, gvendikleri
kisilere gre arttırdılar.
Daha sonra Mahir'de aynı cezaevine geldi. Ortak savunma
hazırlığı iin getirmislerdi. Uzun aylardır hcredeydi.
Alık grevinden yeni ıkmıstı. Fakat sasılacak bir biimde,
kısa zamanda toparlandı ve kendine geldi.
Tnel ilerledike kaabileceklerine inanları da oğaldı,
somutlandı. Bir kısmı daracık tnele girip alısıyor, bir kısmı
onların amurlanan giysilerini yıkıyor, ertesi gne hazırlıyordu.
Tnelden ıkan suyu ve toprağı tuvaletlere tasıyorlardı.
Toprakları yığabilmek iin, tuvaletlerden birini kapatmıslardı.
Tnel iin kablolarla ısık, tencerelerle toprak tasıma sistemi
kurmuslardı.
Diğer tutukluların dikkatlerini dağıtabilmek iin, soba
basında trkler sylyor, eğlenceler tertipliyorlardı. ヨzellikle
Cihan Laz trkleri syleyip oynuyor, bu sekilde hem
iindeki sevinci yasıyor, hem soba basında grev yapıyordu.
Tnel tamamlandığında, beser kisilik grubun ıkmasına
karar verilmisti. Đlk ıkıs denemesinde, dıs duvar dibine
ge gelmisler, askerlerin devriyesi baslamıstı. Saat 06.00 olmustu.
Tam bu saatte geliyordu devriyeler.
Cuma gnk bu basarısızlık, ıkacak gruplardan birini
eksiltmisti. Cumartesi gn de, son anda ıkılamamıs, geri
dnlmst.
Artık tek grubun ıkması gerekiyordu.
Pazar gn Cihan, ヨmer, Ulas, Mahir, Ziya arkadaslarıyla
vedalasıp, ilerinde giysileri olan naylon torbalarıyla, birer
birer tnele girdiler.
Koğustakiler soluklarını keserek beklediler. Dakikalar
lm anı ağırlığıyla yryordu. Hepsinin kulağı tetikteydi.
Tetiğin alısabileceğinde... Ve ok zor gelen, kısa bir zaman
sonra, ilk rahat soluklar alındı. Bir saat gemisti ki, geride
kalanlar ikiser ikiser tuvaletlere, odalara gidip diğer tutuklulara
belli etmeden sevin gideriyorlardı.
Yeni bir umut belirmisti... Kapıları tutup, ierde direnis
baslattılar. Ankara'daki cezaevlerinde direnis vardı. Direnislerinin,
onlarla dayanısma anlamında olduğunu sylediler.
Gerek amaları mahkumların sayım saatini geciktirmekti...
ヨlm haberlerinin, kurtulus haberleriyle birlikte geldiği
gnlerdi. Kaıs byk mansetlerle bir anda btn yurdu
kapladı.
Haber, Ankara Mamak Cezaevi'ne geldiğinde, alık grevi
ve direnis vardı. Koğuslar ilk haberi radyodan aldılar ve herkes
bir anda bağrısmaya basladı. Hemen herkes birbirine
-Susun, kim kamıs adlarını duyalım- diyor ve bir ağızdan
edilen bu sz, yoğun bir grlt yapıyordu.
Mamak'ta bir anda gvenlik nlemleri alınmıstı. Koğuslar
alık grevini bıraktı. Direnisi kaldırıp senliğe basladılar.
Deniz bir anda uarılasmıs; Yusuf sabırsızlığını bu kez sevin
adına yasıyor; Hseyin; -Simdi dısarda bir varlık sayılabiliriz
artık- diyordu.
Kaıs gnlerinde, de, ilk grsmelerine ısıldayan gzlerle
ıkmıstı...
:::::::::::::::::
YASAMAK ADINA
Doldurdu gırtlağını kalbinden esen rzgar
Dağıldı sessizce yaralarına
Kalbin ki susarak neler syledi
En gzel siirler bile uzaktı ona
...
Simdi uykusunda kıpırdayan ocuklar
Rzgarlarınla uusan kar gibidir
Ve dalgın gzlerin sefkatle aralanıp
Kelebekler dkyor onların titreyen kanatlarına
Uzanıp gidiyorsun belli belirsiz
Bir tutam kan sıcak nefesiyle dostların
Kakl gibi kıvrılıyor alnında
Snglenmis bahar kadar dokunaklısın
Snglenmis bahar kadar incelen hayal
Tanımsız duygularla katıldı sana
Glmsedin papatyadan rlms bayırlar gibi
Kuslar doldu koynuna glmserken
Hasretin derinlestiği anda
Kapıstılar kabaran bağrındaki dehseti
...
Đste derelerin kıyısında sevisen serelerin
Arılar topluyor sevinlerini
Oynarken glgesinden rkyor sincap
Sabahın bosluğuna serpildi kırlangılar
...
Đste yayla serin boylu boyunca
Kan sıcak
Ses yankı veriyor mağara nnde
...
Yıldız dkmek isteyene zorlu dağlar var
N. Behram 1971
:::::::::::::::::
KURTULUS HABERLERĐNĐN, ヨLワM HABERLERĐYLE BĐRLĐKTE
GELDĐĞĐ GワNLERDĐ; ULAS DワSTワ ĐSTANBUL'DA...
Ve gnler geti... Ulas dst Đstanbul'da... Cihanlar, Mahirler
gn be gn tetik stnde beklesti; tetik ardında uykusuz
geirdiler geceleri... Koray dst Ankara'da... Ardından
Kızıldere... Hdai, Saffet, Mahir, Cihan... dstler...
Gnlerin lm ve kurtulus haberleriyle geldiği dnem
ağırlastı. Yasamak btn ağırlığıyla sindi Deniz'in, Yusuf'un,
Hseyin'in iine...
Kızıldere'de kan aktığını, radyodan dinlediler. Ertesi gn
saatlerce gazetelere diktiler gzlerini.
Uzaktan bakan grevlilerin, kendilerini grp sevinebileceklerini
dsenerek, acılarına da gsterissizlik verdiler. Dayanmak
gerektiğini sylediler. Ve ilk onlar oldu, znts
asırılasan arkadaslarını onaranlar.
Kızıldere olayından sonraki ilk grsme gnnde, grsleri
onları, uzaktaki bir seyleri dsnrken buldular. Dsnceliydiler,
fakat dikliği yine de elden bırakmıyorlardı.
Bu ilk grsmesinde -Ana, ana- demisti Deniz, ziyarete
gelen anasına; -sanki srek avına ıkmıslar, ne canlar dst
bak, ne yiğit canları... duydun mu, grdn m olanları...- ve
babasına -ヨlenlerimize yakısan bir biimde olmalıyız- demis,
hibir af girisiminde bulunmamasını rica etmisti.
Aynı gn Hseyin grsme yerinde babasına; -Bu bir yakalama
değil, katliamdır- diyordu.
O gnler avukatlarına da hibir af girisiminde bulunmamalarını,
tekrar tekrar rica etmisler -af istemiyoruz- diye bir
dileke vereceklerini sylemislerdi.
Bu acının da altından kalktılar. Yine, kendilerine moral
vermek iin grse gelenlere moral veren onlardı.
Son gnlerine kadar byk bir ısrarla kitap istiyorlardı.
En yeni haberleri, yayınları merak ediyorlardı.
ヨzellikle romanlara meraklı olan Deniz en son babasından
Tolstoy'un -Savas ve Barıs-ını istemisti.
Yakınlarının onlarla son grsmeleri, alık grevlerinin 12'inci
gnne rastladı.
12 gndr lm orucuna yatmıslardı. Ve lm orularının
nedenlerini aıklamıslardı. Bu onların lmleri dısında son
eylemleri oldu...
Dısarda, idamların bir an nce infazı iin yoğun bir alısma
vardı. Bir an nce meclisten gesin ve sonulansın diye
uğrasılıyordu. Tam bu sırada, 18 Nisan 1972'de, Deniz, Yusuf
ve Hseyin hcrelerinde lm orucuna basladıklarını aıkladılar.
ヨlm orucuna baslama nedenlerinden elde edebildiklerimiz sunlardır:
-1) Son getirilen zamlar ve hayat pahalılığı ile fakir
emeki halkımızın zaten son derece g olan hayat sartlarını,
ıkarcıların menfaati uğruna daha da dayanılmaz hale getirmistir.
2) Halka dnk olan 1961 Anayasası, elbise değistirir gibi
değistirilmis, bununla da yetinmeyerek halkımıza anayasamızca
tanınan hakları tamamen ortadan kaldırmak iin,
yeni anayasa değisikliğine gidilmek istenmektedir.
3) Sıkıynetim Mahkemeleri'nde, MĐT ajanlarına mahkemelerin
temsilcileri grnts verilmek istenmis ve -ANARSĐSTdeyimi
ile devrimcilerin katline gidilmis ve aynı nedenle
siyasi cinayetler islenmistir.
4) Bizim bugn hcrelerinde kaldığımız Mamak Askeri
Cezaevi'nde bulunan diğer tutuklu arkadaslarımızdan bir veya
birkaı her gn -Mahkemeye gtryoruz- denilerek
MĐT'in iskence odalarına gtrlp ağ ve insanlık dısı iskenceye
tabi tutularak, yapılan iskencenin btn belirtileri
stlerinde olarak geri getirilmektedir.
5) Btn bu yasadısı, ağdısı ve insanlık dısı uygulamaların
halkımız ve ilerici aydınlar tarafından bilinmemesi ve
duyulmaması iin basına sansr konulmus, basın ancak sıkıynetiminin
izin verdiği haberleri verebilecek duruma getirilmistir.
Btn bu nedenlerle 18.4.1972 tarihinden itibaren
-ヨLワM ORUCU-na basladık. Bu davranısımızın ktlkleri
sona erdirmeyeceğini biliyoruz. Ancak, halkımıza ve onun
haklarına cezaevi hcrelerine sahip ıkıp onu savunacak tek
hareketimiz -ヨLワM ORUCU-nu srdrmek olacaktır.-
ヨlm orucunda kararlı olusları, yneticileri de telaslandırmıstı.
Đnfazda bir aksilik ıkmasından korkuyorlardı. Yakınlarına,
onları vazgeirmeleri iin ok ısrar ettiler. Đerde
koğuslardaki arkadaslarından onlara -alık grevini bırakma
ağrısı- yapmalarını istediler.
Bu isteği, ierdeki arkadasları, Denizgil'le son bir grsme
fırsatı saydılar. Grevlilere Deniz, Yusuf ve Hseyin'i ikna
edebileceklerini sylediler.
Grevlilerin kabul etmesi sonucu, aralarından kisi seerek,
yanlarına yolladılar. Bylece arkadasları son kez Denizler'le
bir araya geldi ve onlara haber getirdi, haber gtrd,
konustu, vedalastılar...
ヨlm orularının 12'inci gn, aynı zamanda grsme gnyd.
Deniz'e babası ve kardesi Hamdi gelmisti. Yusuf ve
Hseyin'in babaları da oğullarının ziyaretisiydi...
Deniz grsme yerine, dal gibi geldi. Yorgun fakat neseliydi.
Babası kemerinin bes delik geride olduğunu sylyordu.
ヨlmlerinden bir hafta nceydi, bu son grsmeleri. ヨlmden
hi konusmamıs ve hatta canlı, esprili anılar anlatmıstı.
Yusuf grsme yerine geldiğinde ok soğukkanlıydı. Alık
grevi onu hi etkilememisti. Babasına, dayanıklı olduğunu,
kendisi iin zlmemesi gerektiğini sylyordu.
Besir Aslan -Sen syle oğlum, seni dinleyeyim, ıkmayan
canda mit vardır. Ama yine de hazırlıklı ol- demisti.
Yusuf'sa -Biz zaten hazırlıklıyız, tahminimizde yanılmıyoruzdiye
yanıtlamıstı. Babasından herhangi bir af girisiminde
bulunmamasını rica etmis, -sizin mitlendiğiniz insanlar
bize karsıdır, biz sadece kendimize ve arkadaslarımıza, bizimle
olanlara gveniriz- demisti.
Hseyin aynı gn grsme yerine olduka bitkin gelmisti.
Rahatsızlığı iyice ilerlemisti. Uzun sredir midesinden rahatsızdı.
Fakat Hseyin bu rahatsızlığını hibir zaman sorun
etmemisti.
ヨteden beri arkadasları, midesi rahatsız olduğu iin ona
st verilmesini istemis, Hseyin bir ayrıcalığı olmasın diye
bunu kabullenmemisti.
ヨlm orucunun bosluğu midesini iyiden iyiye yaralamıstı.
Babası grsme yerine -karnı sırtına yapısmıs bir durumda
gelen- oğluna -oğlum, lme git, ama byle değil- demisti.
Hseyin'se babasına: -Sağlığı değilse de, moralinin ve nesesinin
yerinde olduğunu, zlmemesini- sylemis, lm
orularının sebeplerini anlatmıstı.
Hıdır Đnan oğluna -senin lmne zlmeyeceğiz; hırsız
değilsin, katil değilsin; ama sevmeyenlerimizin gzleri zerimizde,
dik git...- demisti. Hseyin'in babasına son sz -Dik
gideceğime de gvenin hibir zaman sarsılmasın- olmustu.
Yakınlarından sonra, onlarla grsmeye avukatları geldi.
-ヨlm orucuyla ilgili haberlere sansr konduğunu- sylediler.
Orucu bırakmalarını istediler.
18 Nisan'da baslattıkları alık grevini, infazlardan bir
hafta nce bıraktılar...
:::::::::::::::::
MBG BASKANI FAHRĐ ヨZDĐLEK ĐNFAZLARA TARAFTAR DEĞĐL, FAKAT UMUTSUZDU...
Avukatların, infazların durdurulması iin btn yasal girisimleri
sonusuz kalmaktaydı. ヨzellikle gerici parlamenterler
ve gerici basın bir an nce infazların yapılması iin her
trl yola basvurmaktaydı. Đnfazlar halinde byk bir -adli
hatanın- artık onarılamaz biimde isleneceğine değin grslere,
kesin bir sansr uygulanıyordu. Aynı gnlerde aydınlar,
ilerici, yurtsever, demokrat unsurlar arasında idamların durdurulması
iin aılan imza kampanyasına, binlerce kisi katılmıstı.
Tepkilerin yoğunlasmasından korkan gericiler byk
bir telas iindeydi.
Denizler'in avukatları byle bir ortamda, kararın stnde
etkili olabileceğini dsndkleri kisilerle, son bir kez daha
konusmayı deniyorlardı. Bu kisilerden birisi de Milli Birlik
Grubu Baskanı Fahri ヨzdilek'ti.
Fahri ヨzdilek'le, Deniz ve arkadaslarının avukatlarından
olan Niyazi Ağırnaslı grsmst.
Ağırnaslı bu grsmeye iliskin anılarını syle anlatıyor:
-Hseyin Đnan, Deniz Gezmis ve Yusuf Aslan'ın asılacaklarına,
hala bir trl inanmak istemiyorduk. Kızıldere'de
ヨmer Ayna, Cihan Alptekin, Mahir ヌayan ve arkadaslarının
toplu olarak katledilmis olmalarına niversitelerin, liselerin
kapıları nnde geleceğin gvencesi olan genlerin, fabrika
duvarları dibinde devrimci isilerin kursunlanmasına; katillerinin
bulunmamasına, bas katilin bilinmesine rağmen,
inanmak istemiyorduk.
Yavrularını yiyen disi kediler gibi genliğin kanını ierek
fosillesip khnemis gvdelerine zindelik kazandırabileceklerini,
yabancı efendileriyle, onların isbirlikisi sermaye evrelerine
yaranacaklarını umanların, kahpece abalarına rağmen,
inanmak istemiyorduk.
ヌnk, idamlar toplum adına, adalet adına yapılacaktı.
Ne toplumun ne de zellikle adaletin yasalara uymayan bu
cinayetleri, iine sindirebileceğine kesinlikle inanmıyorduk.
Bu nedenlerle ben, sayın Fahri ヨzdilek'i de evinde ziyaret
ettim. Değerli dostum beni karsıladı, ziyaretimin sebebini bile bile.
-Pasam, dedim. Siz Sunay'la sınıf arkadasısınız. Bunu sizden
ğrenmistim. ヨlm cezalarına iliskin yasayı VETO etmesine
onu uyarmanız iin ricaya geldim. Sizden, hayatımda
ilk ve belki de son kez bir dilekte bulunuyorum. Bu, yanlıs ve
siyasi bir karar oldu. Đse duygular ve sınıfsal ıkarlara hizmet
amacı da karıstı. ヌok yakında, bu adli skandal hukukular
arasında, daha sonra da kamuoyunda tartısılmaya baslanacaktır,
amma neye yarar ki ok gecikilmis olur. Bu konuda
gstereceğiniz abayı zellikle gen kusaklar unutmayacaktır.-
-Milli Birlik Grubu'nun ve benim bu konudaki eğilimimi
biliyorsun. Bu genleri bu tr eylemlere iten asıl sebepleri de
biliyoruz. Amma byle bir mdahalenin yararlı olacağı inancında
değilim. Hem de bu genlerin generaller iin -babaları
belirsiz-, dedikleri duyulmus. Bu nasıl sylenir?- dedi.
-Pasam bu, karanlık maksatların tam bir uydurmasıdır.
Herkesin bir babası olur. Kendi iradeleri dısında fizyolojik
bir olaydan dolayı insanlar sulanamazlar. Bu idrak ve grs
iinde olan genlerin byle bir sulamada ve kınamada bulunmalarına
kesinlikle olanak yoktur, dedim ve ekledim:
Pasam hatırlarsınız: Cumhurbaskanı seiminde yan yana
oturuyorduk. Siz oyunuzu yazmıs ve katlamıstınız. Bos oy
pusulasının benim nmde durduğunu grnce bana -niin
yazmıyorsun?- diye sordunuz. Ben de -elim bir trl varmıyor.
Gvenemiyorum bu zata- demistim.
-Sunay benim sınıf arkadasımdır. Ben kefil oluyorum,
yaz. Zaten baska alternatif de yok.- dediniz.
ヨnmzdeki sırada oturan iki Milli Birlik Gurubu yesine
-Pasamın kefaletine gvenerek oyumu veriyorum, vebali
kendilerinin- dedim ve oyumu yazdım. (Hatta krsden inerken
Blkbası elimden tutup -Oy verdin mi?- diye sordu ve
-Biz vermiyoruz- diye de ekledi.
Bu kısmı Pasa'ya sylemedim. Sayın Blkbası'yla ikimiz
arasında geti.)
ヨzdilek Pasa, -evet hatırlıyorum-. Ben verdiğim oydan
dolayı ok pismanım, amma simdi is size dsyor. Bu gen
insanın hayatı sz konusu olunca ve stelik sularla takdir
edilen ceza arasında yasal ve vicdani aıdan denge de kurulamayınca,
bu mdahaleyi sizden isteme hakkı doğuyor. Bir
kısım insanlar 27 Mayıs'ın intikamını da alma abasındalar.
27 Mayıs 1960'da bu genler ortaokul ğrencisiydiler pasam.
Cumhurbaskam parti liderlerine de etki yaparak kanunu
VETO edebilir ve idamlar mr boyu hapse evrilirse bu, sizin
hizmetlerinize hi unutulamayacak bir yenisini eklemis
olur, dedim.
-Bir deneyelim Niyazi. Fazla mitli değilim ya.- dediler.
Đliskilerinden ve Milli Birlik Grubu'nun topluca abasından
da olumlu bir sonu alınamadı, amma biz bu abaları
Ahmet Yıldız'ın C. Senatosu'ndaki grup adına yaptığı konusmayı,
Sami Kk'n bir gnde kez; enfarktsl kalbi ile
merdivenlerimizi tırmanıp bize haber ulastırdığını, babaları
teselli ettiğini, Sayın Haydar Tunkanat'ın aıklamalarını,
Suphi Karaman dostumun yrekten gayretlerini unutamayız.
ワ, fidan gibi gencin asılmasının drdnc yılında, -Ben
bu mahkeme baskanlığını komnizmin kkn kazımak iin
zerime aldım- diyebilen szde tarafsız bir mahkemenin baskanını,
byk bir istahla Millet Meclisi'nde ve C. Senatosu'nda
-daha ok idam bekliyorduk- diyerek sınıflarına yaranma
gayretine dsenleri ve bu arada Nahit Salıoğlu, Remzi Sirin,
Kemal Pasa gibi davranısları, kararları ve muhalefet
serhleriyle adaletin itibarını korumaya alısan hakimleri ayrı
ayrı anıyoruz. Zaman, kimlerin lmszlestiğini, kimlerin
daha nefes alırken, havyar yiyip viski yudumlarken, l bulunduğunu
elbette ok yakında saptayacaktır.-
Deniz'in babasıyla konusmam sırasında, bir ara bir doktordan
szetmisti. Ankara'ya Denizgil'in mezarlarına gideceğini,
Yusuf'un babasını, Niyazi Ağırnaslı'yı greceğimi sylemistim.
Cemil Gezmis bir an durmus ve -Mezarlara gittiğinde
Deniz'in doktorunun mezarına da uğrasın- demisti.. Kendisine,
-Deniz'in doktorunun kim olduğunu- sorduğumda
-Niyazi beyin iyi arkadasıydı, o anlatır- diye yanıtlamıstı.
Sadece ODTワ'deki bir olayda Deniz'in basından yaralandığını;
o zaman kendisini bu doktorun tedavi ettiğini sylemisti.
Deniz babasına, bu doktora olan saygısını sık sık belirtirdi.
Ankara'da Niyazi Ağırnaslı'ya -Deniz'in ok sevdiği bir
doktor varmıs- dediğimde, bir sre hi konusmadan durdu.
Denizlerin grntleriyle dalgalanan gzlerine, belli ki,
yeni bir grnt daha dsmst. Yine aynı duygulu sesiyle,
ağır ağır sunları anlattı:
-Dr. Paruğ Erdilek, devrimci bir operatr arkadasımdı.
ヌocuklar 6 Mayıs 1972 gn asıldılar. Hemen her gn muayenehanesine
uğrardım Paruğ Erdilek'in.
-Bu yasta fidan gibi ocuklar, bylesine acımasızca asıldı
da l toprağı saılmıs gibi susuluyor- diyordu ve hi iine
sindiremiyordu idamları.
Birok yaralı gencin kursunlarını ıkarmıs, yaralarını
sarmıs; devrimci genlere daima bir baba sefkati gstermisti.
Kızı Nese, benim kızımla beraber gzaltına alınmıstı. Kızını
ziyarete geldike bizi de mutlaka grmeye alısırdı.
Trafik kazasındaki kırıktan kalma bir iltihaplanma ile
sağ bacağım vakit vakit siser, morarır, ağrılar beni yryemez
hale getirirdi. Hemen Paruğ'a uğrardım. Ufuneti yarıp
akıtır. Yaraya fitil koyar, pansuman yapıp beni yolcu ederdi.
Devamlı kosturmak zorundaydık. Hafta srmez bacağım bir
baska yerden yine iltihaplanırdı. Durusma safahatını benden,
gn gnne sorar izlerdi. Burjuvazinin sağırlığına hırınlanır,
kfrederdi.
ヌocukların idamından 5 gn sonra sokak ortasında dsp
ld. Onlara ok yakın bir yere gmld. Esi Sevin hanım
Denizler'in mezarının rneğini yiğit kocasına da yaptırdı.-
:::::::::::::::::
BAHARDI (ĐĐ)
Onlar, onlar kurtulabilseydi eğer
--stelik can verildi bunun iin
paralanıp dsld,
szlesildi, kosuldu, ırpınıldı...
ne mahpusluk, ne ayrılık incitir ii
dayanılmaz olurdu
ne sususlar, ne keder blebilirdi derinliği
...
dkld, en kıvırcık tyleri st kuzularının
arpa arpa yemislere dkld dalularından
bir kus yuvası,
dkld, kahramanca sylenen trklerden
oluk oluk kan
...
onlar, onlar kurtulabilseydi eğer
olur olmaz baslayan her konusmada
kaynak atesinden sırayan demir lavları
sabahı yutkunusla tıkmazdı boyunlara
...
yolundular daha ok baslarındayken yolun
en krpe, en diri filizleri ezildi glmseyisin,
sınanır, yol aranır
avu avu tasınırken halka aydınlık
elmelendi sekisi
koparıldı bağırlardan bir demet ısık
...
dkld, yzlerce yesillik sanki,
sedef gagasından yanar gibi dkld
tsleri sakanın,
dkld ykselen omuzların rpertisi
yayıldı sabrın kreklerine
...
onlar, onlar kurtulabilseydi eğer
--hayata
uzak yasayanlar
bunu bilmezler--
varlıkları gzlerden dudaklardan sezilecekti.
...
(Hangisine alısılır acının syleyebilirim simdi.
hangisi korunda ısıtır deprestirir insanı;
hangi sevin basıbostur --artık biliyorum--
hangisinin o yıldırım kkleri acılardan beslenir)
N. Behram 1972
:::::::::::::::::
HワSEYĐN FĐLĐSTĐN DヨNワSワNDE AĞlR ĐSKENCELERDEN GEヌMĐS,
FAKAT TEK SヨZCワK KONUSMAMISTI...
Hseyin'in babası, oğlunun kkken kusları ok sevdiğini
sylyor. Onun ev stne aktığı sandıkta, iki gvercinini
byk bir titizlikle beslediğini, uurduğunu, kendine alıstırdığını
anlatıyor.
Hseyin'in babasının kk bir dkkanı vardı. Fakat Hseyin,
dkkana, ok az uğruyordu. Bu ise, hi mi hi bağlığı
yoktu. ヌoğunlukla kırlarda gezer, bir seyler dsnr; kendi
kendine bulduğu seyleri incelerdi.
Okul sınavlarında alıskan bir ğrenciydi. Babası, hi olmazsa
ders sonlarında dkkana gelmesini istiyor, Hseyin'se
-Ben tccar olmak istemiyorum- diyordu.
Đki oğlan, drt kız kardesi vardı.
Lise sıralarına geldiğinde, babası -artık bydğn,
kardesleri gibi kendisine yardım etmesini, dkkana sahip
ıkmasını- istemisti. Hseyin'se ocukluğundaki tepkisini,
bu kez dsnceyle birlestirmis; yine babasına -Ben bu dzenin
adamı olamam bese aldığınızı ona satıyorsunuz, bu bana
uygun değil- demisti.
Sonraki yıllar Hseyin, Sarız'dan ayrılmıs, Ankara'ya
ODTワ'ye gelmisti.
Hseyin'in lise sıralarında kltr ve sanat alısmalarına
yatkınlığı ve sevgisi vardı. ヨzellikle tiyatroya karsı byk
bir eğilimi vardı. Devrimci bir oyun yazarı olmak istiyordu.
Kendince senaryolar tasarlıyor ve yazmayı deniyordu. ODTワ'ye
girdiği 1966 yılıyla birlikte, militan enerjisi hareket
iinde kendini gnısığına ıkardı. Ve artık btn devrimci eylemlerde
aktif olarak yerini aldı. Bir dakikasını bile bos geirmeyisi,
srekli okuyusu, btn eylemlerde n safta olusu
ona arkadasları arasında saygın bir yer kazandırmıstı.
Babası Đstanbul'a mal almaya giderken, ona uğrar, grsrd.
Ankara'ya geldikten sonra, artık memleketine uğramaz
olmustu. Bir seferinde babası onu, okulunda bulmus,
-oğlum, demisti, bayramlar, kurbanlar geiyor; anan, ablaların
zlyor, niye evine gelmiyorsun?-
Hseyin babasına uzun uzun bir seyler anlatmıs, sonunda
-eve gelemem- demisti. -ヌnk kendimi adadığım bir dava
var, ilerde en ağır cezanın verileceğini biliyorum, gelmememin
sebebi budur. Beni simdiden unutmaya alısın, kendinizi
hazırlamıs olursunuz.-
Bir gn babası Sarız'da radyodan, Antep yolu zerinde Filistin'den
dnenlerin yakalandığını dinlemis; isimler arasında
-Hseyin Đnan- da gemisti.
Hıdır Đnan hemen Antep'e gidip, savcıyı bulmustu. Savcının
-Yakalananlar Diyarbakır'a gnderildiler- demesi zerine,
Hıdır Đnan Diyarbakır'a gemisti...
Vilayete gidip, oğlunu grmek istediğin bildirdi. Vali -Oğluna
tek fiske vurulmadığını, sağlığının yerinde olduğunubildirmis,
fakat grsmenin imkansız olduğunu sylemisti.
Hıdır Đnan ok ısrar edince, kendisini Emniyet Mdr'ne
yolladılar. Oradaki yetkililer de, Hıdır Đnan'a, Hseyin'in
sağlığının iyi olduğunu, fakat grsemeyeceklerini sylediler.
Mahkemeyi beklemesini istediler.
-Oğlumu hi olmazsa karsıdan greyim- diye ok ısrar etmis,
ısrarları sonusuz kalınca ertesi sabah 04.30'da gelip
beklemeye baslamıstı.
O gn mahkemeye ıkacaklarını duymustu.
Beklemenin sonu yoktu.
Taksicilerden biriyle konusurken yakalananların 04.00'te
cezaevinden alındıklarını ğrendi. Cezaevi ve adliye birbirine
yakındı. Ve bir avukat buldu. Avukat ieri girip, bir sre
sonra ıktığında -ocukların ayakta duramadıklarını- syledi.
Hıdır Đnan saat 12.00'ye dek orada bekledi. Bu sırada her
birinin kolunda iki polis; ocuklar srlenerek dısarı ıkarılıyordu.
Đlk 8-9 kisi ıkmıstı ki, iki polis arasında, kapıda Hseyin
grnd. Babasıyla gz gze gelince ne atılmak istemis,
-Babam gelmis- diye bağırmıstı. Polisler bırakmadılar.
Hıdır Đnan'sa -oğlum zorlanma, pesinden gelirim, sen git- demisti.
Sonra cezaevinde Hseyin'le grsebildi. Hseyin -ok dvldklerini,
kendisinde ve arkadaslarında hayır bırakılmadığınısylyordu.
Aynı olayda, Sinan'la birlikte Nurhaklar'da
ldrlen Kadir Manga da vardı.
Hseyin babasına, Vali Ali Rıza Yaradan'ın kendisine -gel
bu isten vazge, ne istersen veririz, bize yardımcı ol...- diye,
ajanlık nerdiğinı anlatıyor -Vali'ye gerekli yanıtı onun szlerini
halka aıklayarak vereceğim- diyordu.
Nitekim Hseyin bunu aıklamıs, Vali Ali Rıza Yaradan
da alelacele basında tekzip etmisti.
Diyarbakır'da yattığı gnler, babası ona grsmeci gidiyordu.
Bir seferinde, ona aldığı i amasırlarını getirmis ve
-Burada fanila, amasır ok pahalı- demisti. Hseyin o zaman
babasına -Simdi anladın mı ocukluktan beri senin dkkanına
neden gelmediğimi; bizim mcadelemiz bunlarla iste;
sen de aynı isi yapıyorsun, bese alıp ona veriyorsunuz, fakir
fukarayı smryorsunuz- demisti...
Hseyin Diyarbakır'dan ıktıktan sonra yine uzun sre
kaybolmustu.
Hseyin'in son tutuklanısında, artık baba oğul karsılıklı
olarak, bunun bir lm tutuklanısı olduğunu biliyorlardı.
Bir grsme ncesinde, bir grevli, cezaevi kapısında grsmecilere
-Bizim szmz dinlemiyorlar, onları ikna
edin, bir af dilekesi versinler; yaptıklarımızın yanlıslığını
anladık, pismanız desinler, o zaman idamdan kurtulabilirler...-
demisti.
Hıdır Đnan bunları syleyen grevliye, -Onlar byle bir nedamet
iine girerlerse, biz veli olarak hakkımızı helal etmeyizdiye
karsılık vermisti. Bunun zerine aynı grevli -Siz
veliler, canavarca, ocuklarınızın sehpada sallanmasında razı
oluyorsunuz da, birer dilekeyle reisicumhurdan af dilemeye
razı olmuyorsunuz...- diye sylenmisti.
Hıdır Đnan af dileme nerisine karsı ıkarken af da dilense,
onların yine asılacaklarını dsnmst. Fakat af dilenirse;
ellerinde onları kk dsrc kozları olacaktı...
Grsmeye girdiğinde, dısarıda olanları Hseyin'e anlatmıs,
Hseyin babasını byk bir mutluluk ve glmseyisle
dinlemisti, -Bize de geldiler, bosverin, stnde durmayın- demis,
babasına en ufak bir af girisiminde bulunmaması dileğini
tekrarlamıstı.
Hseyin'in bu szne rağmen, Yargıtay'da 18 idam hkmnn
bozulması yanında, Deniz, Yusuf ve Hseyin'inki kesinlesmisti
ki; birer baba olarak Hıdır Đnan ve Besir Aslan
dayanamayıp, 12 Mart ncesi sağlık bakanlarından, Kayseri
AP Milletvekili Vedat Ali ヨzkan'a gitmislerdi.
Onun da Kayserili olduğunu dsnp, -belki bir bilgi alabilirizdiye
hesaplamıslardı. Meclis salonunda kendisini grmsler
-Biz Yusuf ve Hseyin'in babalarıyız, ocukların
idamları Yargıtay'da onaylandı; sizin partinizin ne gibi bir
fikri var- demislerdi.
Vedat Ali ヨzkan onlara -Biz 18'inin de Yargıtay'dan gemesini
bekliyorduk, artık bu kesindir- diye karsılık vermisti.
Vedat Ali ヨzkan'ın bu sz zerine, Yusuf ve Hseyin'in
babaları -Eğer memleket dzelecekse, idam edilsinler, vatan
sağ olsun- deyip ayrılmıslardı.
Yine bir seferinde, Hseyin'den habersiz olarak babası,
Memduh Tağma'ın karısına bir bayan yollamıs, ocuklarının
durumu hakkında bilgi almak istemisti... Tağma'ın karısı
kendisiyle grsmeye gelen bayana -3 kisi değil, 3 milyon
gitmeli ki bu memleket kurtulsun- demisti...
Deniz'in Gemerek'te yakalanısı sırasında ocukluğunun
gzleri nnden bir serit gibi gemesi bosuna değildi. Sarkısla
onun aynı zamanda ocukluğunun izlerini tasıyan bir ileydi.
ヌocukluk gnleri Sarkısla'nın sokaklarında gemisti.
ワ kardesin ortancasıydı. Babası Cemil Gezmis orada ğretmendi...
Duygulu, hasarı, sıcak kanlı, gzn budaktan esirgemeyen,
ince, naif bir ocuktu. Daha o yaslarında, yediği her lokmada,
bir lokma yiyeceği olmayanları dsnr, tıkanırdı.
5-6 yaslarındaydı ki, ilenin en yoksullarından birok arkadas
edinmis, onlarla her seyini paylasıyordu... En ufak bir
mal tutkusu yoktu.
Babası mahallenin esnafına, aydan aya deme yapar, anası
ve kardesleri ay boyunca, erzağı veresiye alırlardı.
Deniz'in anası, byk oğlu Bora'yı her gn fırına ekmek
almaya gnderirdi. Deniz ve Bora birbirlerine ok benziyordu.
Bir keresinde fırıncı, Denizgil'in eve her gn, birka ekmek
aldığına dikkat etmis, durumu merak edip, bunca ekmeği
ne yaptıklarını babasına sormustu.
Sonradan anlasılmıstı ki, Deniz kendisine ok benzeyen
abisi yerine, fırına gidiyor ve ekmekleri alıyordu. Đzlediklerinde,
Deniz'in aldığı ekmekleri, yoksul arkadaslarına dağıttığını
grmslerdi.
Yine bir gn evlerine gelen bir komsu kadın, -Deniz'in
plkte, millete maas dağıttığını- sylemisti. Hemen evden
ıkan anası baktı ki, Deniz bir tasın stnde evresindekilere
para dağıtıyor. Ayaklarına da anneannesinin ayakkabılarını
giymisti. Sonradan anlasıldı ki; aydan aya emeklilik
maası alan anneannesinin parasını almıs ve onun ayakkabılarını
giyerek, mahallenin yoksullarına maas dağıtmaya
gitmisti.
Deniz annesinin geldiğini grnce rkms, fakat yaptığı
isin yanlıs olduğunu syleyenlere hibir zaman inanmamıstı...
Yasının biraz daha byk olduğu ilkokul sıralarında,
yasıtlarının ok stnde bir bilgilenme ve zeka tasıyordu.
Kendince CHP'li olmus, kitaplarına altı ok iziyordu. Aynı
dnemlerde, okul sıralarında ektirdiği bir resminde ellerinin
6 parmağını havaya kaldırarak poz vermis, hocasını telaslandırmıstı.
O yıllar bir baska baskı yıllarıydı...
Annesi Deniz'in bir gn evden katığını ve Sivas'a gelen
Đnn'y grmek iin, Đnn'nn kaldığı eve gittiğini anlatıyor.
Daha Sivas'ta ortağreniminde olduğu gnlerde, dsnceleri
ve devrimci grsleri, konusmaları nedeniyle baskılara
uğradı. Bu baskılar Deniz'in liseden ayrılmasıyla sonulandı.
Sivas'tan Đstanbul'a gelip Haydarpasa Lisesi'ne kaydoldu.
Deniz bu ilk genlik gnlerinde devrimci bir militan olmaya
baslamıstı artık. ヌocukluğundan beri iinde srklediği dsnceleri
olgunlasmaya baslamıstı.
Lise son sınıftaydı ki, Đstanbul'daki devrimci hareketler
iinde yerini alıyordu. Aynı gnlerde Haydarpasa Lisesi'nde
de zerindeki baskılar yoğunlasmaya basladı. Kıbrıs'ın, ancak
emperyalizmin gdmnden sıyrılmasıyla kurtulabileceğini
ve bağımsız bir devlet olabileceğini savunan bir kompozisyon
yazması stndeki baskıları daha da yoğunlastırdı ve
Deniz, Haydarpasa Lisesi'nden de uzaklastırılmıs oldu.
O gnlerden sonra btn ilerici devrimci hareketlerde en
nde yrd.
Bir ara arkadaslarıyla Filistin'e gitti ve Ortadoğu'daki
Arap halklarının mcadelesini yakından izledi ve katıldı.
ヨzellikle ailesini hi zmemeye alısır, onlara karsı sevgisinde
asırı bir zen gsterir, anasına byk saygı duyardı.
O yıllarda yoğunlasmaya baslayan ğrenci hareketleriyle
birlikte sık sık tutuklanmaya basladı. Ve sondan nceki tutuklanısında,
askere gtrlecekken, grevliler elinden kurtulup
Ankara'ya geldi... ODTワ'de kalmaya basladı. Ve bir daha
bırakmamak zere silah kusandı.
Sonuna kadar da yle gitti...
:::::::::::::::::
YUSUF'UN KARARLILIĞI VE CESARETĐ POLĐSĐ SASKINA ヌEVĐRMĐSTĐ...
Yusuf'un ocukluğu kylerde geti. Kisiliğinin en belirgin
yanları olan korkusuzluk ve dayanıklılık, daha 3-4 yaslarında
kendini gstermisti. Herkesi hasta eden havalarda, sapasağlam
sokağa fırlardı. Szn geiremediği yerde dvsr
ve ok ender ağlardı.
Gnlk yasamında, kendi halinde ve son derece uysaldı.
Yeni tanıdığı insanları byk bir dikkatle inceler ve ilk sezgileri,
oğunlukla onu yanıltmazdı. Sevdiği insanlara karsı
saygılı, efendi; kızdıklarına karsı hırın ve huysuzdu.
Damarına basılmadıka sinirlenmez, sonuna kadar hosgry
elden bırakmazdı. En belirgin zelliklerinden birisi
de kendinden kkleri koruyusuydu.
Yozgat'ın ヌekrek kazası, Kussaray kynde yasadıkları
sıralarda, bir gn babasını, anasını ve kardeslerini byk bir
tehlikeden kurtarmıstı.
5-6 yaslarındaydı. Anası, babası, kardesiyle birlikte değirmene
gidiyorlardı. O yrenin en iri ve azgın kpeklerinden
biri yolları stnde yatmaktaydı. Kpeğin nnden byk
bir tedirginlikle gemislerdi ki, hayvan birden saldırdı. ヌocuklarını
kurtarma duygusuyla Besir Aslan ne fırlamıs ve
kpekle karsı karsıya gelmisti. Kpek babanın zerine atılmıs
ve koluna enesini kenetlemisti. Kpeğin boğazına sarılmaya
alısan Besir Aslan, bir yandan da oluk ocuğuna
uzaklasmaları iin bağırıyordu.
Yusuf kamamıstı. Kpeğin babasına saldırmasıyla birlikte,
o da kpeğe ynelmis ve yasının btn gcyle bir yandan
bağırıyor, bir yandan elindeki değnekle kpeğe vuruyordu.
Yusuf'un gzpekliği, garip bir sekilde kpeği rktmst...
ヌocukluktan ıktığı gnlerde abisiyle birlikte kahveye giderler
ve gren herkes Yusuf'un daha byk olduğunu sanardı.
Ağırbaslılığı evrede byle bir izlenim bırakıyordu. Olur
olmaz herkesle arkadaslık kurmuyor, hibir zaman ciddiyeti
elden bırakmıyordu.
Yusuf liseyi bitirince ODTワ'ye girdi. ヌalıskan ve basarılı
bir ğrenci olmasına karsın, dsncelerinde gerici, tutucu
ideolojinin kosullanmaları vardı. Fakat Yusuf, iten yrekten
bir yurtseverdi. ヨzndeki bu yapı onun tutucu ideolojinin
kosullanmalarından kısa zamanda sıyrılmasını sağladı. Devrimci
ğrencilerin haklılığını kısa zamanda kavradı ve onların
saflarına katıldı.
Daha ODTワ 1'inci sınıfta olduğu gnlerde tutuklanmıstı. Bu
onun ilk tutuklanısıydı.
Kıbrıs sorunu iin Trkiye'ye gelmis, grsmelerde bulunan
Amerikan temsilcisi, devrimci ğrencilerce protesto ediliyordu.
Alan birbirine girmis, polis ğrencileri dağıtmaya alısıyordu.
Yusuf daha yeni bir ğrenciydi. Harekete aktif olarak
katılmamıstı.
Hava birden gerginlesmis ve alanda atısma baslamıstı.
Yusuf bir ğrenciyi polislerin dvdğn grms, dayanamayıp
ne fırlamıstı. Ve bir anda kendini ğrenciler arasında dvste
bulmustu. Damarına basılmıstı artık.
Toplum polisleri Yusuf'u yakalayıp gtrdler...
Bu olay onun iindeki yurtsever zn, devrimci bilinle
perinlesmesini sağladı. Kısa zamanda birok temel kitabı,
zmleyerek, yutarcasına okudu. ODTワ Sosyalist Fikir Kulb'ne
ye oldu. Ve artık Trkiye'nin neresinde bir eylem
varsa, Yusuf da oradaydı. Hareket iinde belirginlesmis, nde
yryen bir militan olmustu.
Onun polis karsısında, iskenceler karsısındaki tavrı ve
dayanıklılığı, inancının ve cesaretinin bir kanıtıydı. Yılmak,
yorulmak, sızlanmak bilmeyen bir yapısı vardı. Dayanıklılığı,
cesareti ve kararlılığı iskencecileri saskına eviriyordu.
Ortadoğu'da, Arap halklarının siyonizme ve emperyalizme
karsı yrttkleri mcadeleyi, sıcaklığı iinde değerlendirmek
ve katılmak iin gittiği Filistin'den dnsnde yakalandığı
zaman, Yusuf'a gnler geceler boyunca korkun iskenceler
yapılmıs, stnde Filistin gerilla giysileri olmasına
karsın sulamayı kabullenmemis; ne istenilen ifadelerin altını
imzalamıs ne de arkadaslarının adını vermisti.
Devrimci saflara katılısından son gnne dek bu zelliği
zedelenmedi.
Aktif bir militan olarak dvstğ gnlerde, ailesi onu
ok ender gryordu. Bir gn bir mektup almıstı ondan babası,
Yusuf mektubunda syle diyordu:
Sevgili Anneciğim,
Babacığım, Kardeslerim
Sizlerden ayrılalı 3 ay kadar bir zaman geti. Bu zaman
zarfında sizleri ne kadar sevdiğimi anladım. ワ ay hep sizi
dsndm. Sizleri ve evimizi ok zledim. Ama ne yapayım ki
sartlar beni sizden ayırmaya zorluyor. Polis Ankara'dayken
beni takip ediyordu.
Herhangi bir kazaya kurban gitmemek iin Ankara'dan
ayrıldım.
Simdi bu mektubu aldığınız zaman Ben Almanya'da olmus
olacağım. Orada bir arkadasım vasıtasıyla gzel bir is
buldum. Orada bir mddet kalmayı dsnyorum. Sizleri
ok zdğm bunun iin benden nefret ettiğinizi biliyorum.
Fakat siz benden nefret etsenizde, ben sizi sevmekte devam
edeceğim. Kt bir is yapmadığımı, doğru yolda olduğumu
gelecekte anlayacaksınız.
O zaman simdi utandığınız benden gurur duyacaksınız.
Almanya'da size adres veremiyorum. Bunun esitli sakıncaları
var. Fakat devamlı kart atacağım. Sizlerin sıhhati hakkında
devamlı bilgi alıyorum. Benim iin hi merak etmeyin,
zlmeyin. Sıhhatliyim, mektubuma son verirken bulusma
dileğiyle hepinizi hasretle kucaklarım.
Sizleri ヌok Seven
YUSUF ASLAN
Besir Aslan mektubu alınca olduka telaslandı. Hemen
oğlunun arkadaslarına gitti. Onlara ısrarla Yusuf'u sordu,
bulmalarını, grsmek istediğini syledi.
Arkadasları bir sre sonra Besir Aslan'a -Bulamadık- dediler.
Besir Aslan uzun sre Almanya'dan mektup bekledi. Fakat
yine de iine kurt dsms, oğlunun Ankara'da olabileceğini
dsnmekteydi.
Bir gn. ODTワ'ye gitti ve Yusuf'u aramaya basladı. Sonunda
Yusuf'u buldu. Grsp, konustular.
Yusuf ona -Bir aksilik ıktığını, pasaport alamadığınısyleyip,
zlmemesi iin babasını avutmustu.
Besir Aslan oğlunun kendini lmne bir seye adamıs olduğunu
somut olarak hissetmis ve Yusuf'un geri dnmeyen
kisiliğini bildiği iin, acıyla burkulmustu.
Olaylar hızla birbirinı izledi!. Aynı gnlerde Besir Aslan
Yozgat'ta radyodan bir banka soygunu haberi dinlemis, haberde
soyguna katılanlardan birinin -Hadi Yusuf kaalımdediği
bildirilmisti. Soygunda bir istasyon sefi ldrlmst.
Besir Aslan son derece telaslanmıs, zlms ve hemen oğlunu
aramaya gelmisti. Onu bulamadı. Fakat ODTワ'de Hseyin'le
karsılastı. Hseyin'in oğlunun can arkadası olduğunu
biliyordu.
Besir Aslan, Hseyin'e, oğlunun nerde olduğunu sormus
Hseyin'se ona -Amca ben de senin gibiyim, nerde olduğunu
bilmiyorum- demisti.
Besir Aslan, Hseyin'le oğlunun yakınlığından dayanak
bulup ısrar ediyordu. Artık onun ağzından sz alamayacağını
anlayınca -Hseyin oğlum, bu nedir, Yusuf adam mı ldrd?-
diye sormustu. Bu sz Hseyin'i bir anda değistirmis,
gzlerini ateslendirmisti. Sert bir tonla -Amca, demisti, biz
istasyon sefi vurmayız. Byle bir seyi aklından ıkar. Gnahsız
hibir kimseyi vurmayacağımıza andımız var. Biz halk
dsmanlarına karsı dvsyoruz. Yusuf'u tanımıyor gibi konusma.-
:::::::::::::::::
YUSUF'UN YARASINA VURULDUKTAN ON BĐR SAAT SONRA BAKILDI...
Hseyin'in szleri Besir Aslan'ı bir anda yatıstırmıs ve
zntsn zmst. Artık ğrenmek istediğini ğrenmisti.
ヨnemli olan buydu. Đi rahatlamıstı. Son olarak Hseyin'e
-Saklanacaksa saklayayım, yardıma ihtiyacı varsa edeyim...-
demisti. Hseyin, Yusuf'un bir ihtiyacı olduğunu sanmadığını,
sağlığının yerinde olduğunu syleyip, bosuna zlmemesini
istemisti.
O gn evine dnen Besir Aslan, gazetede Đlhan Seluk'un
bir yazısını okumus, ii daha da rahatlamıstı. Đlhan Seluk
yazısında, bu soygunların adi sular olmadığını, siyasi nitelikte
olduklarım sylyordu. Oğlunun adi sulu, hırsız, katil
olmadığı inancı canlılık kazanmıs ve onu ferahlatmıstı.
Hseyin'le grstğnde Mart'ın 3'yd. Đki gn sonra
ODTワ'de byk bir atısma ıkmıstı.
O gnden sonra olaylar Ankara'da zincirlemesine genisledi.
Ve ayın 16'sında radyodan oğlunun Sivas'ta yakalandığı
haberini aldı. Radyo, Yusuf Aslan'ın vurularak ele geirildiğini
bildirmisti.
Besir Aslan hemen Sivas'a hareket etmis ve oğlunun yattığı
yere gitmisti. Yusuf ağır yaralı ve hasta olarak yatıyordu.
Yaralanıp dstğ yerde buzlar stnde saatlerce bekletilmisti.
Daha sonra da soyundurulmus, saatlerce soğukta bırakılmıstı.
Babasını grnce -Đyiyim, zlmeyin- dedi. Yatağında
zincire vurulmus bir durumda yatıyordu. Ağır ağır konusuyor,
vurulduktan on bir saat sonra yarasına bakılmaya baslandığını
anlatıyordu. Kısa zamanda iyileseceğine sz veriyor,
adeta sancısının stne yryordu. Son olarak babasına
Deniz'i sormus, kendisine sık sık Deniz'den haber getirilmesini
istemisti.
Yusuf, Hseyin ve Deniz, Ankara Mamak Cezaevi'nde
hcrelere konulmuslardı. Hcrelerinde de birbirleriyle konusmanın
yollarını bulmuslardı. Hcrelerinin duvarlarından
tuğla ıkarıp delik amıslardı. Hcrelerinin tepesindeki delikten
bağırarak birbirlerine haber iletiyorlardı.
Bir kck hcreye binlere merakı sığdırmıslardı. Habire
okuyorlar, dnyadan haber soruyorlardı.
Son gnlerine kadar arkadasları onları kurtarmaya abaladı.
3 Mayıs'ta bir uak kaırılmıs, 4 Mayıs'ta Eken'i kaırma
girisiminde bulunulmustu. Birincisinin sonucu bugn hala
karanlıktadır. Trk hkmetiyle, Bulgar hkmetinin grsleri
ne nitelikteydi...? Bulgar hkmetiyle yapılan grsmelerin
resmi belgeleri aıklanmadıka da bu sorun karanlıkta kalacaktır.
Eken'i kaırma girisimi, ardında Niyazi'nin hayatını bıraktı.
Kimi ller vardır, gvdesinde kursunlarla gmlr.
Niyazi de byle girdi toprağa.
Son gnlerine kadar lm haberleri dinledi Denizler. 6
Mayıs'ta bu duyguyu yenmeye gittiler.
Gitme ncesinde Hseyin, arkadaslarına haber iletmis ve
lmlerinden sonra kesin olarak, herhangi bir boykot, alık
grevi, isyan yapmamalarını; sonucu olgunlukla karsılamalarını
istemisti.
Mamak'ta arkadasları Hseyinler'in bu son vasiyetine
uydular ve gerek 5 Mayıs gecesini, gerek 6 Mayıs gnn knt
ve hırınlık izi tasımadan geirdiler. En ufak taskınlıkta
bulunmadılar.
Grevliler o gn cezaevinde isyan olabileceği dsncesiyle
olağanst nlemler almıslardı. Onların ierde hırınlasacağını
sanıyorlardı. Ve sık sık, gelip koğuslara bakıyorlar,
mahkumların her gnk olağanlıkları iinde olusları ve metanetleri
karsısında saskına dnyorlardı. Bu grnt, isyandan
daha etkili olmustu. ヨnlemini alamayacakları, hesap
edemeyecekleri bir sonula karsı karsıya bırakmıstı grevlileri.
Hseyin'in vasiyeti, yeni bir eylem gibi yasanmıstı Mamak'ta.
Saat 01.00'den sonra, saatlerce cızırdayan bir radyo, kaaklık
gnlerimizde saklandığımız odanın, o gece tek uğultusuydu.
Uğuldamıs, ınlamıs; gnle birlikte bir ses, stmze doğru
yuvarlanmaya baslamıstı. Saatlerce sren ınlama boyunca
Denizler'in can vermekte olduğunu bilmekteydik. O ses, o
dsnceyle birlikte paslı bir seyleri, sivriltip bilemekteydi.
Zaman zaman koynumdan -Hayatımız ワstne Siirler-in
msvettelerini ıkarıp odadaki arkadaslarıma okumak istiyor,
sonra yine koynuma koyuyordum.
Đlk haberler, koparıp gtrd Deniz'i, Yusuf'u, Hseyin'i...
Dısarı ıktık..
Dısarda aynı gn, aynı dnya, aynı insanlar. Ve ilk kez o
gn anladım, bir odanın, bir evin, bir sokağın, bir sehrin bir
insana dsmanca bir acı verebileceğini...
Ağır akan bir kalabalık iinde Taksim'e doğru yrms ve
bir ara grldeyen motorsiklet sesleriyle irkilmis, sarsalanmıstım.
Bir anda, evremin polislerle dolu olduğunu grms,
kamaya davranma ncesi bir saskınlıkla bir polise -Bir sey
mi var?- diye sormustum.
Polis byk bir kaygısızlık ve rahatlıkla (aklımda kaldığı
kadarıyla) -Karayolları emniyet gn-, -Uluslararası bir
bayram- gibisinden bir seyler sylemisti.
Sonra yoldan motorsikletleri stnde gsteri yapan trafik
polisleri getiler...
Đerdeki arkadaslarda olanaksızlıkların sağladığı metanet,
dısarda yerini, bir sey yapamamıs olmanın sululuk ve
hırınlık duygusuna bırakıyordu.
Ve Đbrahim paralanıp dst Aksaray'da. Dik, dayanıklı
gvdesi, bir kle halinde asfalta yayıldı.
Elindeki bombalar, sesini beklenmedik bir anda bosaltmıs,
en yakınındaki insanın, Đbrahim'in kulaklarını tıkamıstı.
Đlk grlt bir dumanla birlikte ykselip dalga dalga
uzaklasırken, Đbrahim elini beline atmıs, silahına davranmak
istemisti. Kolu gitmiyordu. Omzundan asağı doğru sallanıyordu.
ヨbr koluna dayanıp dikilmek istedi, omzundan
asağısı onu dinlemiyordu sırtını kaldıramıyordu yerden.
Karnına bir seyler batıyordu. Eğilip, ısırıp ekmek istedi.
ヌekmek istediği, dislerine değen sey, ayağının etinden fırlamıs
kemiğiydi... Ve dağıldı... uyustu beyni... kendinden geti...
Đbrahim ayıldığında, artık iki kolu ve bir bacağı gvdesinde
yoktu. ワ organı eksilmisti gvdesinden. ヌevresinde yığınla
polis bekliyordu. Daraağacında ldrlen arkadasını
dsnd... Polislere bir dumanın arkasındaymıslar gibi
bakıp, olanca gcn toplayarak, kesik kesik -Kafam gvdemde,
bu bana yeter- dedi... ve yine bayıldı...
:::::::::::::::::
BAHARDI (Đ)
Oyarken yuvasını yarlara kartal
elik tırnaklarıyla kopardığı kayalar
ısık, kanat ve hırslanısı
toplayıp kıvılcımlarına
nasıl ağıltıyla inerse dipsiz uurumlara
sular arasına gizlediği rzgarı balabanlar
kalkarken nasıl bırakırsa sazlara
yzn yleydi baharda
...
halkların
dnyayı kaplayan yakarısları
ve mahpuslar
ve lmlerini bekleyen arkadaslar
ınlayıp duruyordu kulaklarında
...
...bahardı
yana yakıla duyulan
ilk tsleriydi kusların...
avaz avaz bağırılan szler gibi
kınsız adımlarınla
yryorken sen
(asfaltı zorlayıp duruyorken mayıs toprağı)
vurdumduymaz, lgn, aldatılmıs
kahrolmus insanların
doldurduğu caddelerden
ykselen uğultular
avuta eritilen bir para buzun
nasılsa ie saldığı sızı
adımların altına ylece serpiliyordu
...
...bahardı
kıpırdayıp duruyordu sakağında
incecik dumanlar altında hava...
...
kalbini esintiler arasından vurarak yeryzne
yryordun seslene seslene azaltarak ykn
...
...bahardı
yakıyor, yarıyordu horozun gırtlağını
sabahın sisi...
...
yryordun... ki bir anda
dirseklerin, dizkapakların
ayak bileğinden mavimsi bir damar
ve rperis, ırpınıs, yas...
saıldı sehre boydan boya
...
...bahardı...
sisle birlikte kalkıyordu havaya
topraktan bir ten sıcaklığı
N. Behram 1972
:::::::::::::::::
-ASMA-YI BĐR EĞLENCE KONUSU YAPMISLARDI,
HワCREDE BĐR ĐSヌĐYĐ GワNLERCE SEHPAYA ヌIKARDILAR...
972 sıkıynetim dnemiyle birlikte, ok sayıda insan tutuklanmıs
ve bunlar gruplara ayrılarak, esitli davaların sanıkları
sayılmıslardı.
-83'ler Davası- -Dev-Gen Davası- -THKO Davası- ... gibi.
Ve bu dava sanıklarımn oğu -idam istemi-yle yargılanıyorlardı.
Bir anda yzlerce sanığın idam istemiyle yargılanısına tanık
olunmustu.
Đdam istemiyle yargılamaların; yargılayanlar, yargılananlar
ve gvenlik kuvvetleri zerinde ayrı ayrı yansımaları vardı.
Haklarında ağır sulamalarla arama kararları verilen sanıkları
yakalayan grevliler; ya da yakalanmıs bir sanığın
hcrede basında bekleyen nbetiler, o insanlara -kesin olarakidam
edilecek gzyle bakıyorlardı. Ve bu oğu zaman,
gizli sorgulama yerlerinde aık aık syleniyor, idamdan kurtulmaları
iin hainlik yapmaları neriliyordu.
ヌok sayıda insanın idamla yargılanması, sanıklar stnde
idamın sıradan bir ceza olduğu duygusu bırakıyordu. O
kosullar o duyguyu doğurmustu. Ve zaten birok insan -l
olarak ele geirilerek- bu cezaya mahkum olmustu bile.
Yavas yavas davalar sonulanmıs bazı mahkeme yargıları
kalemlerini kırmaya baslamıstı.
Bilindiği gibi, ilerleyen zaman iinde mahkemelerin verdiği
-idam- hkmleri, st mahkemelerde bozulmus fakat
bunlardan birinin; Ankara 1 No'lu Sıkıynetim Mahkemesi'nin
18 idam hkmnden 3', Deniz, Yusuf ve Hseyin haklarında
verilen hkmler onaylanmıstı.
Bir de, o dnemde bazı davalar vardı ki, sanıkları dzmece
olarak bir araya getirilmis; olaylarla hibir ilgisi olmayan
bu insanlar ok ağır sulamalarla yargılanmaya baslanmıstı.
Onlara maddi iskencelerin yanısıra, ok ağır manevi iskenceler
de uygulanmaktaydı.
ヨzellikle byle davaların sanıklarına -idam edileceklerininpsikolojisi
bir karartı gibi kmst.
Devrimci bir gemisi olan tutuklularda -idam- istemi fazla
bir etki yapmıyordu; hatta Denizgil gibi lmn karsısında
dnsz bir duyguyla dikilmekteydiler. Fakat o dnemde
ldrlme olasılığının kerttiği saf, masum insanlara da
tanık olundu.
Sanıklarının tamamı dzmece bir biimde bir araya getirilmis
olan -Sabotajlar Davası- bunun tipik bir rneğiydi.
Birbirleriyle ilgisiz birok kisi (zellikle isiler) toplanmıs ve
ağır iskenceler altında -yangınlar ıkarmıs olmayı- -gemi batırmıs
olmayı- kabul etmislerdi.
-Sabotaj Davası- iin toplanan susuz insanlar, iskence
gnlerinden sonra Harbiye Hcrelikleri'ne kilitlendiler.
ワ adım boyunda, iki adım eninde; tepesinde tel rgl, el
ii kadar bir deliği olan mezarlardı bu hcreler.
Her hcrenin duvarında -kendi kendinle de olsa konusmanın,
sarkı sylemenin, gazete okumanın, radyo dinlemenin,
yazı yazmanın, gndzleri uyumanın, ziyaretiyle grsmenin...
yasak- olduğuna iliskin bir komut asılıydı. Serbest
olan tek sey soluk almaktı. Oksijeni azalmıs bir akvaryumdaki
balıklar gibi o da...
Hcrelerin tepesinde sabaha dek devriyeler gezmekteydi.
Ve hcrelikler yerin altında bir mahzen iindeydi.
-Sabotaj Davası- sanıkları, cezaevine gitmeleri ncesinde
aylarca bu hcrelerde bekletildiler.
Aynı gnlerde, Denizgil'in idamı sonucundaki protesto
bombalanmalarıyla ilgili olduğum iddiasıyla tutuklu bulunduğum
cezaevinde, bir hadise sonunda hcre cezası almıs ve
arkadas Harbiye Hcrelikleri'ne getirilmistik.
Yine aynı gnlerde Denizler iin siir yazdığım gerekesi
ile sıkıynetimde yargılanmaktaydım.
Gz gz hcrelerin dısında, devriyeler ve nbeti grevliler
vardı. Btn gn aralarında esitli eğlenceler dzenlenmekte
idiler...
Gelen seslerden, oğunlukla kağıt oynadıkları, fıkra anlatıp
sakalastıkları anlasılıyordu. Ve onların aralarındaki konusmalardan,
sık sık -hcrelerdeki sanıkların idam edileceklerisz
hcredekilerin kulaklarına ulasmaktaydı.
Aylardır hcrede olan ve nbeti dısında insan yz gremeyen
sanıklardan bazılarının stnde derin bir etki bırakmıstı bu durum.
Grevlilerin eğlence konularından en korkuncu, -idamcılık
oyunuydu-.
Hazırlanan senaryo gereği bir nbeti yksek sesle, szgelimi
-komutanım 45 nolu esirin idam kararı geldi- diyor ve o
hcre aılıp tutuklu dısarı ıkarılıyordu.
Daha sonra sanığa beyaz gmlek giydiriliyor, son sz,
son ihtiyacı soruluyordu...
Denizler'in asılmıs olduğu bir dnemdi. Yani Trkiye'de
insan darağacında can vermisti. Ve artık asılma konusu
bir eğlence haline getirilmisti...
Son szleri sorulan bu masum insan, daha sonra, hazırlanan
ilmiğin karsısına getiriliyor. Đlmik boynuna geiriliyordu.
Ve yine senaryo gereği bir nbeti -infazın yeni bir emirle
ertelendiği- haberini getiriyordu.
Sonunda bu acı eğlencenin kahramanı olan isi; bir gece
yarısı korkun bir hıkırıkla byk bir moral kntsne
yuvarlandı.
Onun hcresinde ağlamakta olduğu bir gn hcremden
ıkarılmıs, Selimiye'ye -ワ Dağa Ağıt- siirimin yargılanmasına
getirilmistim. Denizlerin ldrlsleri karsısındaki duygularımın
hesabı istenmisti.
O gnler, kendi karanlığı iinde geti gitti.
Geen sadece gnlerdi. ヨlmse sadece biim değistirdi...
:::::::::::::::::
DヨVワSE DヨVワSE YワRワNECEK
Kardesler!
Sancıyan bir sessizlik bırakıyor geride
birer birer gidenlerimiz: kanlı, hırın, ıkarsız..
Ve artık, yetmiyor dilde ısıması,
kavranısı sığmıyor koyna;
saplanıslar istiyor elde haner,
o zifir karanlığın
gğsne gğsne saplanıslar.
...
Kardesler!
Kolları-pazuları
kırıla-ısırıla
damla damla emilen isiler iin;
assız-ısıksız,
suyu-samanı yağmalanmıs,
bezgin, dayanaksız kyller iin
ağrısan kardeslerim!
Gece yarılarına kadar grevlerden
haber bekleyenler!
Candaslarım!
...
Ucu-bucağı gze gelmek ufkuna
nefes nefese varılan bu kavganın
aslı-astarı sadece haklılıktır;
vursa da, usul usul yayılsa da kızıllığı
beyaz rtlere kursun yaralarının,
balkıyan o sesi dinleyin bağırlarından
eller stnde gidenlerimizin;
coskun ve isyankardır
ve diresken ve dvskendir onların
halkın kardesi olan yrekleri.
...
Kardesler!
Unutmayın! Yolumuz puslu-pusuludur.
Dsmanı sevindirir tkezleyen her adım.
Zorlu bir dnemete
dsmanca kaısanlar da unutulmasın.
Yreği duralatan bir zehir varsa eğer
o zehri tezelden kusmalı bu kalabalık;
duralamak hayatın yaralarıdır.
...
Bakın! Zırhlarla evirmis,
tel rgler ve tas duvarlarla halkın evresini;
doğrulsun istemiyorlar bin yıldır ezilenler.
Kardesler! Hızın, zverinin, hareketin kardesleri!
Sırdaslarım!
Bilgi ve dvskenlik
bilgi ve dvskenlik bizi bekliyor.
Nabzına kulak verin eliğin,
yağmurun, kayalığın, denizin nabzına kulak verin;
grn, nasıl nefes alıyor sevin,
sabır nasıl da arpıntılı.
...
Đste! Alınları ocukların. Barınaklarımız bizim.
Đste! Yas kundağı analar. Sessizce donatıyorlar bizi.
Đste! Gencecik anısı lenlerin. En canlı yığınaklar bize.
Đste! Ezilenler. Bayraklarımız.
...
Kardesler! Halkın kardesleri!
Yoldaslarım!
Baslayınca bu yolun onurlu yolculuğu
ancak yasamakla varılan duyguda konaklanır
ve ancak yryerek sylenir sarkılarımız,
nk adım adım derinlesti ezgisi,
bilekte, dizbağında, dudakta ateslendi.
Ve kosa-kucaklaya
ve sara-sarmalaya
ve yumruklaya-yumruklaya
haklı ve mazlum olanın uyusuk omurunu
uyarmak iin kuvvetli ve zalime karsı
nice sarp yerden geildi buraya kadar.
Ve buradan, daha da dikleserek,
dinmeden-dinlenmeden,
dise-dis
dvse dvse yrnecek...
N. Behram
:::::::::::::::::
BĐR ANDA DENĐZLERĐN, YUSUFLARIN, HワSEYĐNLERĐN MEZARLARI ĐNSANLA
KAYNASTI... SIRALAR HALĐNDE, BĐNLER, ON BĐNLER -SAYGI DURUSU-NDA
BULUNUYORDU...
Simdi hcreliklerdeki mahkemenin, senarist yargıcıları,
astıkları isinin beraat etmesi karsısında ne dsnmslerdir,
bilmiyorum.
Fakat, sanığı darağacında can vermis olan Ankara 1
No'lu Sıkıynetim Mahkemesi Baskanı Tuğgeneral Ali Elverdi,
emekli olduktan sonra AP'ye girmis ve Byk Millet Meclisi'nde
yeni grevine baslamıstır.
Onun sıkıynetimindeki gnleri ve sıkıynetim gnlerinin
sonularını kendine propaganda olarak kullanısına tanık
olduk.
Denizgil'in asılıslarının 4'nc yılında Yeni Asya Gazetesi, Ali
Elverdi'nin sıkıynetim gnlerindeki mcadelesinin byk
puntolarla reklamına basladı: -Bir ihtilali nleyen ve anarsistleri
yargılayan Ali Elverdi Pasa konustu- diye duyurusu yapılan
-Bu vatana kastedenler- isimli bir yazı dizisi yayınladı.
Sağcı Yeni Asya Gazetesi, sıkıynetim dneminin bu pasasının
yazı dizisi iin -Ali Elverdi'nin 28 Ocak 1976 gnk AP
ortak grubunda anarsik hadiselerle ilgili genel grsmede
yaptığı konusma ve basına aık olarak esitli yerlerde verdiği
konferanslardan- derlenmis olduğunu sylyor ve pasanın
hayatındaki en byk reklam konusunu tekrarlıyor: -Bilindiği
gibi Ali Elverdi; Deniz Gezmis, Yusuf Aslan ve Hseyin
Đnan isimli anarsistlerin hakkında idam cezası vermistir...-
Ali Elverdi bugn tarafsızlık zerine yemin ettiği gnlerdeki
grevinin sonularını belli bir tarafın hizmetinde kullanıyor.
Bir de savunma makamı vardı o dnem mahkemelerinde.
Geri -Savunma makamı sesini kamuoyuna ne kadar duyurabilirdi?-
Bunun tartısmasını yapmak bile komiktir. Oysa
ok sayıda avukat, davada savunma grevi almıslar ve gerek
sanıklarla grsmelerinde gerekse resmi kurumlarla iliskilerinde
tarihi bir aba gstermisler, birok olay yasamıslardı...
Her biri gerekten byk bir namusluluk rneği sergilemislerdi.
Değerli hukuku Niyazi Ağırnaslı, hayatının en zorlu
gnlerini bu dava sresince yasadı.
Onunla savunduğu insanların lm hkm giyip, darağacında
boğularak ldrlslerinin 4'nc yılında yine acı bir gnde
bulustuk, yeni lmn acısıyla harmanlanan yreğinde,
acı daha alevlendirdik...
Grsmeye gittiğim gn, Ankara'da Hakan, Burhan ve
Esari isimli devrimci gen fasistlerce kursunlanmıs,
ldrlmslerdi.
Deniz, Yusuf ve Hseyin iin geldiğim Ankara'da, Niyazi
Ağırnaslı ile aramıza bıkılanmıs yeni fidan dsmst.
Acılar birbiriyle bulusuyordu.
Uzun sre, Niyazi Ağırnaslı ile konusup konusmamayı
dsndm. Onun ok duygulu ve incelmis kisiliğinin, Ankara'daki
son olayla rselenmis olabileceğini, Denizleri hatırlatmanın
onu daha da zeceğini dsndm durdum.
Sonunda yine Denizlerin avukatlarından olan Orhan Đzzet
Kk'ten, Niyazi Ağırnaslı'ya birlikte gitmemizi istedim.
Aynı sey o gece Yusuf Aslan'ın baba ocağında da yasandı.
Sevgili anası -Yusuf-unu anlatırken televizyon o gn Ankara'da
fasistlerin ldrdğ devrimci gence iliskin haberi
veriyordu. Onlardan, Yusufların mezarına gitmemizi isteyecektim.
Đsteyemedim bunu.
Ve bir gn sonra, Ankara'yı bir ucundan bir ucuna alkalayan
bir kalabalığın arasında, Karsıyaka Mezarlığı'na doğru
yrdm. Onbinlerce insan yeni bir canı daha toprağa
vermeye gidiyordu.
Yine bahar ieklerinin dalları zorladığı bir aydı; yine Ankara'da
ve yine lyle...
Saatlerce sren bir yrysten sonra, mezarlığa dnen
yokusun basına geldiğimde, beynimde birden Cemil Gezmis'in
anlattıkları ısıldadı. Onların 6 Mayıs sabahındaki
gnlerini hatırladım.
Sonra Karsıyaka Mezarlığı kapısından mezarlığa doğru
akan kalabalık, bir anda bek bek mezarlar basında toplandı.
Bir anda Denizlerin, Hseyinlerin, Yusufların, Mahirlerin,
Hdailerin... mezarları insanla kaynastı. Sıralar halinde
binler on binler saygı durusunda bulunuyordu...
Hangi mezarın basına vardımsa tanıdık bir isim vuruyordu
gzme, mezar tasında... Mahir. Saffet.. Hdai... Ve ilerde
insan grubu... Deniz, Yusuf, Hseyin'in basındaydı...
Sırayla getiler mezarların nnden. Hakan, Burhan ve
Esari'nin resimleri ve onlara gelen elenklerin iekleri kondu
Deniz'in, Yusufun, Hseyin'in, Mahir'in, Saffet'in, Hdai'nin
stndeki toprağa...
Ve sonra, fasistlerin alaka ldrdğ Hakan'ın gen
krpe canı da toprağa; toprağın sıcaklığına; toprağın sıcaklığında
boy veren fidanlara emanet edildi...
Erdemleri rehberimiz;
Anıları yolumuza ısık olsun...
:::::::::::::::::
1'ĐNCĐ THKO DAVASI VE SONUヌLARINA ĐLĐSKĐN GヨRワSLER
(Davaya iliskin grsler 1962 Anayasası'na gre yorumlanmıstır.)
(Bu yazılar Deniz Gezmis ve arkadaslarının davasına iliskin olarak
Nihat Behram'ın sorularına, hukuk ve bilim adamlarının verdiği yanıtları
iermektedir.)
:::::::::::::::::
FASĐST UYGULAMALARI, TARĐH KĐMSENĐN GヨZワNワN YASlNA BAKMADAN
DEĞERLENDĐRECEKTĐR...
Avukat Niyazi AĞIRNASLI
ワ gen insan asıldı. Yzlercesi de 6-7 yıl iinde kursunlanıp
ldrld. Bu fasist uygulamaları tarih kimsenin gznn
yasına bakmadan değerlendirecektir kuskusuz ve o zaman
da gerek sulular tek tek gnısığında sergilenecek ve
lms olanlar bile tarihin yargısından kurtulamayacaktır.
Yrrlkteki yasalara gre bu gen insan, su islemislerdi
amma bu sularına verilebilecek cezanın ĐDAM olmaması
gerekirdi inancındayım. Trkiye'deki Ağırceza Mahkemeleri'nin
hibirinden bu genler iin idam hkm ıkmaz, ya da
en azından byle bir karar Yargıtay'dan gemezdi. Bunun
iindir ki 1 Numaralı Sıkıynetim Mahkemesi'ne ilk yaptığımız
itiraz greve iliskin oldu. -Anayasa uyarınca sanık mvekkillerimizin
tabii hakimler nne ıkarılması gerekir. Kurulusu
tabii olmayan, tayinle grev yapan kimselerin tarafsız
adaletine inanıp gvenmek mmkn değildir. Đdarenin
kontrol, denetimi altındaki bir kurulsunuz. Đktidar istediği
anda sizlerden istemediğini baska greve atayabilir, hatta
mahkemeyi ilga edebilir. Ta ki istediği biimde kararları verecek
kurulları meydana getirmis olsun. Bu nedenlerle grevsizlik
kararı vererek davaları tabii hakimlere sevkediniz,
zeti iindeki itirazları durusmalara baslamadan yaptık ve
bu mahkemelerin kuruluslarındaki anayasaya aykırılığı da
genis aıklamalarla belirterek konuyu Anayasa Mahkemesi'ne
gtrme girisiminde bulunduk. Bu isteklerimiz, doyurucu
ve ciddi gerekelere dayanmaksızın reddedildi. Bundan
sonra savunma avukatları tabii hakimler karsısındaymıs gibi
delillerin toplanmasında, savunmalarımızın zellikle hukuksal
aıdan noksansız olmasına alıstık.
HワSEYĐN ĐNAN'la arkadasları T.C.K.'nın 146'ıncı maddesine
uyan sulardan mahkemeye sevk edildiler ve bu maddenin
değisik fıkralarından hkm giydiler. 146'ıncı madde: -Trkiye
Cumhuriyeti, Teskilatı Esasiye Kanunu'nun tamamını
veya bir kısmını tağyir, tebdil ve ilgiya ve bu kanun ile tesekkl
etmis olan Byk Millet Meclisi'ni iskata veya vazifesini
yapmaktan men'e cebren tesebbs edenler...- der. Burada iki
su sz konusudur. Bunlardan birincisi anayasayı btnyle
veya kısmen tağyir, tebdil ve ilga suudur. ヌesitli vesilelerle
anayasaya saygı yrysleri dzenleyen devrimci genlerin
anayasayı tağyir, tebdil ve ilgayı kasdettiklerini kabule imkan
yoktur ve anayasanın 1971'den sonraki tağyir ve tebdilinin
sorumluluğuna da genlerin katılmadığı bilinmektedir.
Anayasanın icabi ve selbi olmak zere birincisi D.P. iktidarı,
ikincisi ise TALAT AYDEMĐR ve arkadasları tarafından ihlaline
cebren tesebbs edildiği uygulamada saptanmıstır. Kuvvetler
ayrılığı sistemi iinde yer alan g kaynağından birinin
veya her nn, yani YASAMA, YARGI, YワRワTME
organlarının vazife gremez hale getirilmesi, ya da buna cebren
tesebbs olunmasıyla suun manevi unsuruna vcut verilmis
olur. YワRワTME gcnn yargı bağımsızlığını, zellik
ve ncelikle siyasi amalarla, yok etmesi, yahut denetim altına
alması, anayasanın iktidar partisi tarafından ihlalidir.
D.P. rneğinde bu ve aynı zamanda parlemento oğunluğunun
azınlığa egemen olması gereklesmis ve birok anayasa
suu islenmistir. Parlementonun kararı olmaksızın Kore'ye
asker gnderilmesi, A.B.D. ile yapılan ikili anlasmalar, Basını,
fikir zgrlklerini tam baskı altına almayı amalayan
TAHKĐKAT KOMĐSYONU kurularak Yargı gcnn islerine
mdahale edilmesi... gibi. Talat Aydemir rneğinde ise ordu
birlikleri, parlementoya ve icra kuvvetine karsı harekete geirilmis
ve anayasanın ihlaline, hem de tam derecede tesebbs
olunmustur. Esas hakkındaki mtalaada, 18 devrimci
gencin eylemlerinin anayasayı ihlal kasdını tasıdığı iddia
edilmis ve fakat hangi eylemin bu kasda vcut verici nitelik
tasıdığından bahsedilmemistir. Su halde kasdın niteliğini belirlemekte
sanık genlerin beyanları ve savunuları ile tek tek
eylemleri değerlendirilmek gerekirdi ve bu değerlendirmede
objektif olunmalıydı. 1 No'lu THKO davasında sanık 18
gen, eylemlerini saklayıp gizleme gereği duymaksızın ve
amalarını da belirleyerek aıklamıslardır. Hatta ABD Bykeliliği'nin
ksesindeki kulbede nbet tutan polislerin kursunlanmasının,
aleyhlerine tek delil olmadığı halde bu fiili
de kendilerinin islediğini ifade edecek kadar aık yrekli
davranmıslardır. Deniz Gezmis ve arkadasları ABD'nin Trkiye'yi
ve smrdğ, yarı bağımlı hale getirdiği, bu nedenle
ABD emperyalizmine karsı savasmak gerektiği inancındaydılar
ve ne kadar zorlanırsa zorlansın bu hedefe varmak iin
koydukları eylemlerde anayasayı ihlal kasdının aranması
olanaksızdı.
1 No'lu Sıkıynetim As. Mahkemesi'nin idam kararından
hemen sonra ceza hukuk otoritesi bir profesr dostumla grstm.
Kararı -KORKUNヌ- olarak vasıflandırdı. Byk bir
adli hata islendiğini, bağımsız ve gvencelere sahip tabii hakimlerin
byle bir hkme varmaları olanaksızdı, dedi. Dava
konusu sularda gerek maddi ve gerekse manevi unsurların
noksan olduğunu, iddia edilen suu islemeğe elverisli vasıtaların
ve maddi gcn varlığını iddiaya bile olanak olmadığını,
bizim teknik savunmamız paralelinde anlattı. Bağımsızlıkları
iddia edilmese bile, mahkemeyi, bu safhada simdilik
Askeri Yargıtay'ı uyarmak iin bilimsel bir makale yazmasını
nerdim. Hatırlarlar sanırım. Bana bu hususta da sz vermisti
amma sonraları byle bir seri makaleye fırsat bulamadı.
YASAMA, YワRワTME ve YARGI kuvvetlerinin varlığını
gerektiren devlet hakimiyetinin, topları, tankları, jetleri ve
yz binlerce eğitim grms askeri ve komutanlarıyla birlikte
18 gencin tabancaları ve belki de 3-4 tfeğiyle, hem de Nurhak
Dağları'ndan yok edilebileceği kabul edilerek adalet tarihimiz
iin pek de ğnlemeyecek olan ĐDAM KARARI verilmis
oldu. Askeri Yargıtay'da Kemal Pasa'yla sayın Nahit
Salıoğlu'nun 3 gencin idam kararlarına iliskin MUHALEFET
SERHLERĐ ğnlecek değerde bilimsel ve tam anlamıyla
tarafsız ve cesur bir belgedir. Trl baskılara, tehdit
mektuplarına gğs gererek sadece vicdanlarını hareket halinde
bulunduran bu değerli hukuk adamlarını burada saygıyla
anmak isterim.
Đdam kararı aleyhine, infazların yapılmıs olmasına rağmen,
bir ĐADEĐ MUHAKEME yolunu soruyorsunuz. Đadei
muhakeminin yasal kosullarının mevcud olup olmadığı arastırılabilir
ve herhalde bu byk hatanın kamuoyunda ncelikle
ıslahı gereğine inanıyorum. T.H.K.O. davasının teknik
savunmasında en ok emeği geen Avukat arkadasım Zeki
Oru Erel'in bu konuya iliskin grslerinin kamuoyuna yansımasında
yarar grrm.
:::::::::::::::::
SĐYASAL YARGILAMALARDA HワKワM VERENLER ヌOĞU KEZ
HEM DAVACI HEM DE YARGIヌ DURUMUNDADlRLAR
Orhan APAYDIN
6 Mayıs 1972 gn safağında, yasamlarının ilkbaharında
gen adam, 25 yaslarında Deniz Gezmis ve Yusuf Aslan,
23 yasında Hseyin Đnan, Ankara Kapalı Cezaevi'nin avlusunda
darağacına ıkarıldılar ve boyunlarına geirilen iplerle
boğularak idam edildiler. Siyasal tarihimizde olduğu kadar
adalet yasamımızda da nemini koruyan ve etkilerini
srdren bu olay, Nihat Behram'ın siirsel slubuyla belgesel
bir anlatıma kavusmustur. Olayın hukuksal irdelenmesi de
bizden istenmektedir.
ワ gen adamın boyunlarına ipi geiren cellat, yargı organı
iinde yer alan bir mahkeminin, yasama organı iinde yer
alan bir mahkeminin, yasama organınca onaylanan kararını
yerine getirmistir. Biimsel aıdan cellatın boğarak ldrme
eylemi hukuka uygundur. Sokrat'ın baldıran zehiriyle ldrlmesi
de hukuka uygundu. Her safak, Sah'ın kursuna dizdirdiği
Đranlı devrimcilerin, geen yıl Đspanya'da Franco'nun
ldrttğ genlerin biimsel bakımdan hukuka uygun mahkeme
kararlarıyla yasamlarına son verilmistir. Vietnamlı
yurtsever Nuguyen Van Troi de, vatan haini bir iktidarın
kurdurduğu mahkeminin kararıyla lme mahkum edilmisti.
Demek istediğimiz su:
Siyasal yargılamalarda verilen kararların biimsel hukuka
uygunluğu, kamu vicdanını tatmin etmeye yetmemektedir.
Halkın ve tarihin hkm oğu kez mahkeme kararlarını
geersiz kılmakta mahkum edilenlerin değil, mahkum edenlerin
sulanmasına yol amaktadır.
Deniz Gezmis ve iki arkadasının idam edilmelerinde de
aynı kural geerlidir. Sulu grlenlerin eylemleriyle, verilen
ceza arasında oranın değerlendirilmesi subjektif grslerle
ve salt biimsel hukuk aısından yapılamaz. Yargılanmanın
biimlere ve yargılamayı etkileyen kosullar elbette hkmn
değerlendirilmesinde etkili olacaktır. Ama bunlar olağanst
nitelikte olmasaydı bile, tarihin akısı iinde, verilen hkmler
gene de haksız ve adaletsiz kalabilir, -sulu- grlenler
-kahraman- mertebesine ıkabilirdi.
Siyasal yargılamalarda hkm verenler oğu kez hem davacı
hem de yargı durumundadırlar. Gerekten yargıların
da siyasal, toplumsal ve ekonomik dzeni yaratan ve sregelmesini
savunan grsleri benimsemeleri mmkndr. Kendi
ideolojik anlayıslarının karsısına ıkanların yargılanmasında
(sartlandırılmıs) kafalarının etkisinde kalmamaları olanaksızdır.
Baska bir deyimle yargılar oğunlukla siyasal davalarda
tarafsız kalamazlar. Kendileri de sanıkların eylemlerinden
sikayeti ve davacıdırlar. Deniz Gezmis ve arkadaslarının
davasında mahkeme baskanlığı grevini yapan yargıcın,
politika hayatına atıldıktan sonra sylediği szler ve belirlediği
siyasal davranıs bunun aık bir kanıtını olusturmaktadır.
Olağanst bir ortamın, olağanst sayılabilecek bir
mahkemesi tarafından, olağandısı yasal yollardan yorumlarla
verdiği idam kararlarının, yargılamanın iadesi yoluyla dzeltilmesi
yolu, Deniz Gezmis ve arkadasları iin sz konusu
edilemez. Gerekten, biimsel hukuk kuralları ve prosedr,
bu davanın halkın ve tarihin kabul edebileceği bir sonuca
ulasmasına olanak veremez. Biimsel ve yrrlkte olduğu
srece, devletin zorlama gc ile geerli yasalar, tarihsel gelisme
iinde, bu geerliliklerini esasen yitirirler. Toplumsal
altyapının değisikliğine paralel olarak belirlenen hukuk ilkeleri,
kendisine ters yasaları, sonularıyla beraber, ortadan
kaldırmaktadır. Bu gelisme, yargılamanın iadesine gerek
kalmadan, zde haksız yargıları da silmekte, sulu grlenleri
kahraman, hkm verenleri ise sulu ilan etmektedir.
Deniz Gezmis ve arkadaslarının davası da hukukun bu değismez
dialektiğine bağlıdır. Verilen kararlar doğru mu, yanlıs
mı, bunun kesinlikle saptanması, tarihsel gelisme iinde
aydınlığa kavusacaktır. Yargılamayı iade ettirecek ve en doğru
hkm verecek tek hukuksal g ve yol, tarihsel gelisme
iinde aranmalıdır.
Bugn iin olayın değerlendirilmesi ise darağacında can
veren gen adamın geride bıraktıkları zerinde yapılabilir.
Bunlar nelerdir? Bu sorunun ilk yanıtını Nihat Behram
veriyor:
-Son ana kadar onuru koruyanlar yasayacak
Sylenecek son sz kahramanca olmalıdır-
Onlar, su sayılan eylemlerinin neden ve amalarını, lm
cezası tehdidi altında ve cezaevindeki hcrelerinde yazdıkları
savunmalarıyla aıklamıslardır. Bu savunmada, Trk toplumunun
tarihsel gelisimi, bilimsel llerle irdelenmis ve
lkenin bugnk sorunları kendilerine gre saptadıkları zmlerle
ortaya konmustur. Deniz Gezmis ve arkadaslarının
savunmaları, olayın bizce, bugn iin değerlendirilmesi gerekli
en nemli belgesini olusturmaktadır.
Onların geride bıraktıkları arasında bir de su vardır:
Yrekli olabilmek ve her seyi siyasal savunmaya tabi kılmak,
miting sylevleri vermek ya da yargılara hakaret etmek
değildir. Onlar, iddianameye karsı dzenledikleri ayrıntılı
savunma ile; tarihin kendileri hakkındaki hkmnn dayanağını
vermeyi basarmıslardır.
:::::::::::::::::
ASIL YARGILAMA; 6 MAYIS 1972 SAFAK VAKTĐ HALKIN VĐCDANINDA
YENĐDEN BASLAMlS VE DEVAM ETMEKTEDĐR
Av. Zeki ORUヌ EREL
-Hi kimse, tabii hakiminden baska bir merci nne ıkarılamaz.
Bir kimseyi tabii hakiminden baska bir merci nne
ıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanst
merciler kurulamaz.-
(Anayasanın, 12 Mart dneminde geirdiği gerici nitelikteki
değisiklikten nceki, 32'inci maddesi.)
Anayasanın 32'inci maddesini yukarıya almamızın nedeni;
Deniz Gezmis ve arkadaslarının davasına nasıl bir merciin
baktığını, davayı gren Sıkıynetim Mahkemesi'nin -tabii
hakim- ilkesine uygun bir merci olup olmadığını, -tabii hakimsartının
niin bir -anayasal kural- olarak dzenlendiğini,
bu davada bu kurala neden uyulmadığını, davanın ceza
adaletini gereklestirmek amacına ynelik bir dava olarak
mı grldğn, yoksa; bir politikaya hukuki kılıf geirmek
ve -hukuk-u bu politikanın aracı olarak kullanmak iin mi
yrtldğn, kısada olsa, incelemek iindir.
-Tabii hakim- kavramı; herkesin kanun nnde esitliği ilkesinden
kaynaklanır ve -kisi gvenliğinin bas sartı-nı teskil
eder. Su ve sulu belli olduktan sonra, sırf o suun, niteleğini
tayin ve suluları yargılamak iin kurulmus olan mahkemeler;
tabii mahkeme, bu mercilerde grev alan kisilerde tabii
hakim, değildir. Bu gibi mercilere -olağanst mercilerdenir.
Đste, anayasanın; -Hakların Korunmasıyla Đlgili Hkmler-i
iinde yer alan 32'inci maddesi; su ve sulu belli olduktan
sonra, o suun sulularını yargılamak iin kurulacak
olağanst mercileri kesinlikle yasaklamıstır.
Bu yasaklamaya rağmen, esasen Ağır Ceza Mahkemesi'nde
grlmesi gereken Deniz ve arkadaslarının davası, baskan
ve yeleri yrtme organınca atanan ve her an grevden
alınabilen Sıkıynetim Mahkemesi'nde grlmstr.
Bilindiği gibi, Denizlerin eylemleri; sıkıynetimin ilanından
2-4 ay nce meydana gelmis, haklarında Ankara Cumhuriyet
Savcılığı'nca sorusturmaya geilmis, dava gvenlik nedeniyle
Kayseri'ye nakledilmisti. Cumhuriyet savcıları, fiilleri
karsılıyan T.C.K.'nın değisik maddelerinin ihlali nedeniyle;
banka soymak, adam kaırmak vb. sebeplerden ceza sorusturmasını
yrtmeye baslamıslar ve sz konusu maddelerin
ihlali nedeniyle tutuklama taleplerinde bulunmuslardı.
Kısaca; T.C.K.'nın 146'ncı maddesi sorusturmanın basında
kesinlikle dsnlmemisti. Sphesiz, bu maddenin varlığından
Cumhuriyet Savcıları da haberdar idiler. Ancak; kanuni
unsurlarının yokluğu nedeniyle, 146'ncı maddenin olaya uygulanması
ceza hukuku aısından o kadar imkansızdı ki;
basta bu maddenin hi dsnlmemis olması, haliyle, anlasılabilir
bir seydir.
Deniz, Yusuf, Hseyin ve arkadaslarının T.C.K.'nın 146'ıncı
maddesi ile yargılanmalarının, bizce, ancak bir tek nedeni
vardı; o da, bu maddenin sabit cezalı olması ve lm cezası
hkmn tasımasıydı. Zira, kendilerine onlarca yıl hapis cezası
verilebilir, fakat baska hibir maddenin uygulanmasıyla
idam cezası istihsal edilemezdi.
Belirtmek gerekir ki, Deniz, Yusuf, Hseyin ve arkadasları
bu durumu hemen anlamıslardı. Durusmanın daha ilk gnnde,
bu konuda Hseyin syle diyordu:
-Đddianameyi okuduğum zaman cezanın sua değil, suun
cezaya uydurulmaya alısıldığını grdm. Cezamızı biraz nce
bahsettiğim pazarlık tayin edecektir. Byle bir pazarlığın
bize reva greceği cezayı bağımsız yargı organlarında uygulamak
zor olduğu iin Sıkıynetim Mahkemeleri'ne ıkartılıyoruz.
Haklı olarak belirtiyorum; iddia makamını muhatap
olarak almıyorum ve mahkemeyi bağımsız yargı organı kabul
etmiyorum.-
Ayrıca; davanın politik niteliğine rağmen, anayasa ve ceza
hukuku ilkelerinin de, hkmde nemli etkisi olabileceği
yolundaki avukatlarının grslerine, bence, hibir zaman katılmamıslar;
davanın, mutlaka ve sadece politik etkenlerle sonulanacağına
olan inanları hi değismemisti. Olaylar, onları haklı ıkardı.
Sphesiz, sadece zevk maddesine bakarak, davadan politik
sonular elde edilmek istendiği sonucunu ıkarmıyoruz.
Fakat, gerek yargılama sresince takınılan tavır, gerekse
yargılama dısında; anayasa ve yasaların kisiye gvence sağlıyan
hkmlerinin ayaklar altına alınmasıyla uygulanan
bir dizi fazisan tedbir ve sonu; hukuk'un ve hukukun stnlğ
ilkesinin değil; Deniz'in, Yusuf'un, Hseyin'in sahsında
halkın zerinde baskı, korku ve terr yaratmak amacına dayalı,
gerici egemen sınıfların politikasının, davaya damgasını
vurduğunu bize gstermektedir.
O dnem yasanalı daha ok olmadı, hemen hepimiz hatırlamaktayız.
Kamuoyunu tek taraflı olusturmak iin radyo ve televizyon
fasist ideolojinin emrine verilmis, onlarca sayfa tutan iddianameler
radyodan gnlerce okutulmus, buna karsılık yargılananların
sorgu ve savunmalarından tek kelimeyle sz edilmemistir.
Gazeteler kapatılma tehdidi altında tutulmus, tarafsız
grev yapmaları engellenmistir.
Durusmaları izleyip, basın, radyo ve televizyona haber
kaynaklığı yapan Anadolu Ajansı muhabiri; bazı sıkıynetim
savcılarıyla grsp, ancak onların onayını aldıktan ve
onların istediği biime soktuktan sonra, durusmalar hakkında
bilgi vermistir.
Durusmaların aıklığına rağmen, durusma salonuna sadece
sınırlı sayıda sanıkların yakınları, stelik her gn yerine
getirilmesi ne kadar zor, adeta eziyet teskil eden usullerle,
alınmıstır.
Kararların meclislerde grslmesinde, egemen sınıf
partilerinin onları bir an nce asmak iin gsterdikleri istahlı
tavır, toprak ağası yaslı bir senatrn konusmasında dile
gelen; -bunları yargılamaya bile gerek yok, hepsini kursuna
diziverelim, olsun bitsin- yolundaki hukuk ve adalet anlayısı
ve mahkeme baskanının bugnk demeleri; davaya neyin
damgasını vurduğunu herhalde ortaya koymaktadır.
Btn bunlar, hepimizin gz nnde olan ve resmen belgelenen
gereklerdir. ワ genci sehpaya gndermek iin, kapalı
kapılar ardında olup bitenler de, sphesiz namuslu insanlarca
ortaya konulacak ve bir gn mutlaka ğrenilecektir.
Đnfazlardan gnmze 4 yıl gemesine rağmen, ilk defa;
-DENĐZ GEZMĐS DAVASINA YENĐDEN BAKILABĐLĐR
MĐ?- sorusunun ortaya atılmasının; -hukuk-, -adalet-, -vicdanve
-ağdas insan- gibi bazı mefhumlara yrekten inananlar
karsısında da, bu szckleri kisisel ıkar ve yasamlarının
birer aracı olarak grenler karsısında da; namuslu olmanın
gereğinin yerine getirildiğine olan kesin inancımızla
birlikte;
Bizce, asıl yargılama; onları asanların, davanın ve sonularının
bittiğini, kapandığını sandığı anda; 6 Mayıs 1972 safak
vakti, halkın vicdanında yeniden baslamıstır.
Gerekler gnısığına ıktıka, dava hakkında son ve kesin
hkm, en yce yargı; halkımız verecektir.
:::::::::::::::::
VERĐLEN ヨLワM CEZASI UYGULAYICILARA ONUR VERMEYECEK BĐR BĐヌĐMDE
ADALET TARĐHĐNE GEヌECEK ACILI BĐR ヨRNEK OLACAKTIR...
Hasan Basri AKGĐRAY
CHP Đstanbul Milletvekili
Aslında, hakimlik gerekten zor ve zor olduğu kadar da
kutsal bir uğrastır. Anadolu'da, halen geerliliğini koruyan
-Hakim, peygamber postunda oturan kisidir- sz, bu niteliği
en gzel biimde anlatan bir halk deyisidir.
Ne var ki, adalet tarihi, zellikle olağanst hallerde
olusturulan mahkemelerin, bu kutsal uğrasıyı glgeleyen, kisisel
ya da, politik ıkarlarının tutsağı olarak zulme varan
adaletsiz kararlarla doludur. 1789 Fransız Devrimi'nin, insan
kasabı ve giyotinci olarak nitelenen ve nl bir hukukunun
deyimi ile, -marangoz hatası yznden krsde bulunanve
sonunda tutsağı olduğu giyotinde bası koparılan savcı
Fouquier-Tinville'i bu konuda tipik bir rnek olarak gsterebiliriz.
Đnsanlık adına vnmek gerekir ki, her toplumda ve her
dnemde zulme, adaletsizliğe karsı savas veren yrekli ve erdemli
dsnrler, hukukular olmustur. ヨrneğin, 18'inci yzyıl
sonlarına doğru, Montesquieu, Rousseau ve Beccaria gibi nl
dsnr ve cezacılar seslerini ykseltmisler ve bu yrekli
abaları sonunda, yasa koyucular, su ile ceza arasındaki
dengeyi sağlayıcı yasalar yapmak zorunda kalmıslardır. Daha
anlasılır bir deyisle, su ve ceza arasındaki oran, ta 18'inci
yzyılda sağlanmıs bulunmaktadır.
Aslında T.C. Yasası da, bireye oranla, devleti daha ok koruyucu
hkmler tasımasına karsın, su ve ceza orantısını
olduka adaletli koymustur. Ne var ki, ceza yasalarında, bu
dengenin korunmus olması yeterli değildir. Uygulayıcıların
da aynı konuda duyarlı olmaları gerekir. Kanımca, Deniz
Gezmis ve arkadaslarına verilen lm cezası, su ile ceza
arasındaki oranın en ağır sekilde bozulması konusunda, uygulayıcılara
onur vermeyecek biimde adalet tarihine geecek
acılı bir rnek olacaktır. Bir hukuk adamı, hatta sade bir
Trk vatandası olarak bundan znt duymamak olanaksızdır.
ワ gen adamın servenine, yakın gemiste hep birlikte
tanık olduğumuza gre, yaptıkları eylemleri burada saymaya
gerek grmyorum. Simdi belleklerimizi tazeleyip, yaptıkları
eylemleri anımsayarak T.C. Yasası'nın onlara uygulanan
146//1 maddesi ile, teki iki maddesini okuyalım:
Madde 146//1: -Trkiye Cumhuriyeti Teskilatı Esasiye Kanunu'nun
tamamını veya bir kısmını tağyir ve tebdil veya ilgaya
ve bu kanun ile tesekkl etmis olan BMM'yi iskata veya
vazifesini yapmaktan men'e cebren tesebbs edenler idam
cezasına mahkum olur.-
Madde 168: -Her kim 125, 131, 140, 147, 149 ve 156'ıncı maddelerde
yazılı crmleri islemek iin silahlı cemiyet ve ete
teskil eder, yahut byle bir cemiyet ve ete amirliğini ve kumandayı
ve hususi bir vazifeyi haiz olursa on seneden asağı
olmamak zere ağır hapis cezasına mahkum olur.-
Madde 171: -125, 131, 133, 146, 149 ve 156'ıncı maddelerde
yazılı crmlerden birini veya bazılarını hususi vasıtalarla
islemek zere, birka kisi aralarında gizli ittifak ederlerse
bunlardan her biri asağıda yazılı cezaları grr.
1) (...)
2) Bu ittifak 146, 147'inci maddelerde gsterilen crmlerin
icrasına mteallik ise drt seneden on iki seneye kadar ağır
hapis cezası verilir.-
Simdi bu maddeleri okuduktan sonra, derinlemesine bir
hukuk bilgisine sahip olmasak bile, kafasında beyin, gğsnde
yrek tasıyan insanlar olarak dsnelim. Bu maddelerden
hangisi ile ceza verilmesi adalettir?
Bes-on gen adamla, birka silah, bir miktar dinamit lokumu,
konserve kutusu ve karpit ile anayasayı ihlal, Millet
Meclisi'ni iskat olanaklı mıdır? Banka soymak, adam kaırmanın
anayasayı ihlal ile ilgisi nasıl kurulabilir? Ve nasıl,
nasıl, su ile ceza arasındaki oran bu denli temelinden yıkılarak,
yasamlarının en coskulu ağında krpe insan ipe
gnderilir?
Kuskusuz sulu idiler, ama lm cezasını gerektirecek kadar değil.
Bes-on gen anlasmıs, belki gizli ve silahlı bir ete ya da
cemiyet kurmuslardı ve bu kurulus 146'ıncı maddedeki anayasayı
ihlal suuna mteallik olabilirdi. Ama bu davranısları,
tıpatıp ve kesinlikle 168'inci maddenin kapsamına girer ve ona
gre cezalandırılırlardı. O zaman lm yerine en ok verilecek
cezanın, 24 yıl ağır hapis olması gerekirdi.
Sulu idiler. 146'ıncı maddedeki suu islemek zere, yani
anayasayı ihlal iin, zel aralarla donatılmıs, birka kisi anlasarak
gizli birlik kurmus olabilirdi. Ama o zaman bu eylemlerinin
cezası lm değil, 171'inci maddeye gre en ok 12 yıl
ağır hapis olması gerekirdi.
Nitekim, kisiliklerini yakından tanımakla onur kazandığım
Askeri Yargıtay'ın değerli yelerinden hakim tuğgeneral
sayın Kemal Gke ve hakim Alb. Sayın Nahit Salıoğlu da,
aynı inanda bulunmuslar ve sanıkların 146//1 ile değil 168'inci
madde ile cezalandırılmalarını ve ayrıca, hafifletici neden
kabul ederek, 59'uncu madde ile cezalarından indirme yapılması
gerekesi ile onama kararına aykırı oy kullanmıslardır.
Grldğ gibi, en katı hukuk mantığı ve en acımasız bir
ceza adaleti ile davranılsa bile, lm cezası adaletsizdir, yanlıs
hkmedilmistir.
Bu ceza sosyal ve insancıl aıdan da hukuk kurallarına
aykırıdır, hatalıdır. Sundan ki, ceza yasamızda, cezayı azaltıcı
takdiri nedenler kabul eden bir 59'uncu madde vardır. Hakimler
bu maddeyi dilediği nedenlerle uygulamak suretiyle cezadan
indirme yapabilirler. Bu indirme lm cezalarında, sresiz
ağır hapse evrilmek biiminde uygulanır. Bu madde, hakimlere
tanınmıs en son insancıl bir yetkidir. Hangi madde
ile ceza verilirse verilsin, hakimlere huzur, sululara teselli
verecek bir olanaktır bu. Ne yazık ki, kararda bu olanaktan
da yararlanılmamıstır.
ヨlme mahkum edilen gencin, khnemis bir dzene
baskaldıran, emperyalizme karsı halk savası veren ve bu konuda
genliğe ğtte bulunan Mustafa Kemal'in ocukları olduğu,
O'nun sz ve davranıslarının, gen, coskulu yreklerde
yaptığı etki dsnlmemistir. Tm eylemlerinde, can kaybından,
en zor kosullarda bile, titizlikle kaındıkları, gerek
mahkemede, gerek eylemlerinde takındıkları merte davranısları,
sularını kabule kadar varan drstlkleri hi gz
nne alınmamıstır. Oysa, bunlardan sadece bir tanesinin
varolması halinde bile 59'uncu madde uygulanarak hi olmazsa
lm cezasından kurtarılmaları yasal bir imkandı. Ama hayır,
ilahlar kurban istemislerdi bir kez... ve de kurban verilecekti.
Yanıt 2) Mahkeminin, ağdas ceza adaletine kesinlikle
ters dsen sz konusu kararının olusmasında 12 Mart ile
baslayan anti demokratik ortamın etkisi bulunduğu kuskusuzdur.
Gerekten bu olağanst dnemin ilk hhmet baskanı,
Trkiye radyolarından, -suluların basları balyozla ezilecektir.-
szleri ile ilk engizisyonist hkm vermisti. Anayasanın
132'inci maddesindeki -... Hibir organ, makam, merci veya
kisi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve
hakimlere emir ve talimat veremez. Genelge gnderemez,
TAVSĐYE VE TELKĐNDE BULUNAMAZ.- yasaklanmasına
bakılmaksızın bir basbakan tarafından bu telkinin yapılması,
sıkıynetim komutanlıklarınca, birifingler yapılmak, bildiriler
yayımlanmak yolu ile genlerin sulu olduklarının kanıtlanması
abası, yasalara gre karar veren askeri hakimlerin
grevden alınmaları gibi tutam ve davranıslar, mahkemenin
kararına etki yapan somut olaylardır. Bu etki sonucudur
ki, hakimler, anayasamızın 132'inci maddesindeki: -Hakimler
grevlerinde bağımsızdırlar. Anayasaya kanuna, hukuka
ve vicdani kanaatlarına gre hkm verirler.- kuralına uyacakları
yerde, 12 Mart ile baslayan ve yaratılan ve yukarda
szn ettiğimiz davranıslarla olusan ortamın etkisi altında
hkm vermek zorunda kalmıslardır. Yanlıs ve adaletsiz karar
verilmesinden en byk etki bu ortamdır.
Yanıt 3) Deniz ve arkadaslarının davasına yeniden bakılabilir
mi? Hukuk deneyimi ile, muhakemenin iadesine yasal
olanak var mıdır? Kanımca vardır. Sundan ki, ceza muhakemeleri
usul yasasının 327'inci maddesinin 3'nc bendi su hkm
koymustur. -Bizzat mahkum tarafından sebebiyet verilmis
kusur mstesna olmak zere, hkme istirak etmis olan hakimlerden
biri aleyhine ceza tatbikatı ve kanuni bir ceza ile
mahkumiyeti istilzam edecek mahiyette olarak vazifelerini
ifada kusur etmis ise- davanın yeniden grlmesi olanaklıdır.
Birinci soruya verdiğimiz yanıtta belirttiğimiz gibi, sanıkların
eylemleri hibir yorum ve tereddde meydan vermeyecek
biimde 146//1 maddeye uygun değildir. Hele, T.C. yasasında
sanıkların eylemlerine uyan bir 168 ve bir 171'inci madde
varken, 146//1'inci maddeye gre hkm verilmesi, doğal olarak,
hkm veren hakimlerin grevlerini ktye kullanmak suretiyle
kusur isledikleri, sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle
hukuki yorum ya da inan farklılığı gerekesi de olayda sz
konusu olamaz.
Kaldı ki, savunma avukatlarının, rnek mahkeme kararları
ve nl cezacıların bilimsel grslerine dayalı savunmalarında
bu durumu aıklığa kavusturmalarına karsın, yanlıs
ceza maddesi uygulanması, uygulayanların, inanları gereğinden
ok pesin hkml olmaları ile aıklanabilir. Byle
bir davranıs ise, sz geen 327'inci maddedeki, -vazifeyi ifada
kusurdur.- Bu nedenle de ortada, ceza tatbikatını istilzam
eden bir eylem var demektir. 1803 sayılı af yasası karsısında
hakimlerin, bu eylemleri nedeniyle ceza koğusturması yapmaya
yasal olanak bulamadığından, sululuğun, muhakemenin
iadesi istemini inceleyecek mahkemece dsnlmesi gerekecektir.
Aslında, grevi ktye kullanmanın, hakim hakkında
ceza uygulamasını gerektirecek nitelikte olması, muhakemenin
iadesi iin yeterlidir. Hkm verilmesine gerek yoktur.
Kaldı ki, bu konuda fazla bir kanıt aramaya, ya da yasa
hkmlerini zorlamaya gerek de yoktur. En sağlam kanıtı,
Sıkıynetim Mahkemesi'nin lm cezasını veren Hakimler
Kurulu Baskanı Ali Elverdi, daha geen gn bir gazetede yayımlanan
anılarında, -... ben komnistleri temizlemek iin
bu grevi kabul ettim,- seklindeki sz ile vermis bulunmaktadır.
Hkme katılmıs bir hakimin bu kast altında grev alıp
hkm vermesi, o hakim hakkında ceza koğusturması yapılmasına
yeterlidir. Bu nedenle hi dsnmeden, Deniz Gezmis
davasının yeniden grlmesine yasal olanak vardır, diyebilirim.
:::::::::::::::::
HワKワM VERĐLMESĐNE VE CEZANIN ĐNFAZ EDĐLMESĐNE RAĞMEN KAMUOYUNDA
KABUL EDĐLMĐYOR, TARTISILIYORSA O DAVA KAPANMAMISTIR
Avukat ERSEN SANSAL
-Yargılama-, insanoğlunun en ilgin buluslarından biridir.
Dava, sonu bakımından -adaleti gereklestirme- eylemi olmalıdır.
Belki bir yargılama sonunda verilen kararın, sadece
sanığın kararı olduğu dsnlebilir. Ancak ulasılan karar,
bir beraat kararı ise bu yargılanana olduğu kadar, yargı hakkını
kisiler eliyle kullanan yargılayana da bir aklanma kazandırır.
Đste, mahkeme kararlarında -kamu adına-, -ulus
adına- gibi ibarelerin kullanılmasının bir nedeni de budur.
Eğer bu karar bir mahkumiyet kararı ise, bunu yalnızca sanığın
kararı sayıp gemek ok eksik kalır. -ヨnemli olanın bir
yargılama yapılmıs olmasıdır- denilip geilmesi halinde, adalet
adına verilen bu mahkumiyet kararı, adaleti gereklestirme
(!) isini yapanların boynuna asılan yafta olarak kalır. Hele
bu karar, bir idam kararı ise...
Ve bu tr davalar, aradan ne kadar zaman geerse gesin
kapanmaz. Bir dava hkmle biter, ancak byle davalar bitmez.
ヌnk bir dava, hkmn verilmesine ve cezanın infaz
edilmesine rağmen, kamuoyunda kabul edilmiyor, tartısılıyorsa
o dava kapanmamıstır. ヌnk davanın sanıklarının
idam edilmelerine rağmen, sulamalar hala devam ediyorsa
o dava kapanmamıstır. Sulamalar srdke savunmalar da
srer gider ve bunun kadar haklı bir sey olamaz. Ve bu dava,
-lm cezası- gibi, en azından insan hayatını ilgilendiren bir
dava ise, insan hayatını savunmak srer gider.
6 Mayıs sabahı, gen devrimci, idam sehpasında can
verdiler.
Deniz Gezmis, Yusuf Aslan ve Hseyin Đnan haklarında
aılan dava, Ankara 1 Numaralı Sıkıynetim Askeri Mahkemesi'nde
16.7.1971 tarihinde baslamıstı. Davanın iddianamesinde
syle deniyordu:
-... O zaman iktidar edenlerinden birinin, bu zaman iktidar
edenlerine tavsiyesi kulaktan kulağa fısıldanıyordu:
Genliği blnz!... Yetkililer korkaklık... kurnazlık iinde seyirci
kalıyorlar, gene sylentilere gre bir gruba yardımcı oluyorlardı...
Genler artık kendi sorunları yanında memleket
meseleleri ile de ilgileniyordu. Anadolu hala a, hala kaynaklar
tahrik edilemiyor, hala fırsat esitliği verilmiyor, hala mirimiranlıktan
kalma mtegallibe ve bir gnde milyonlar vuranlar
mağara halkı ile aynı yurt sathında yan yana yasıyordu.
Pahalılık gene basıbos gidiyor, karsılıklı saygı tarihe karısıyor,
az alısıp ok kazanan kisiler treten lke oluyorduk.
Halkın yarı nisbeti aydınlanmak syle dursun okuyup yazmayı
bile ğrenememisti. Đdareciler gene 'nurlu ufuklar' nutukları
ile karın doyurmaya devam ediyorlardı...-
Đddianame devam ediyordu:
-... Trkiye'de zamanın getirdiği irkin politikacılar, muhteris
politikacılar; ıkarcılar ve utanmaz adamlar vardı. Her
biri ayrı ynde faaliyet gsterirken iktidar gayesinde birlesiyorlar
onu elde edebilmek iin basvurmadıkları sekil kalmıyordu...-
Ne gariptir ki; bu cmlelerin yer verildiği iddianame ile
sulananlar, davanın sanıklarından ibaretti ve istenen ceza
da -idam- idi.
Đki buuk ay kadar sren dava sonunda Sıkı Ynetim Mahkemesi,
9.10.1971 tarihinde Deniz Gezmis, Yusuf Aslan ve
Hseyin Đnan ile birlikte 15 sanığın daha lm cezasına
arptırılmalarına karar verdi.
Sanıklar hakkında uygulanan madde, Trk Ceza Kanunu'nun
nl 146'ıncı maddesi idi. Bu madde: Kanunun gerek yapısı,
gerekse dznlenme biimi ierisinde, kanunun sistemine
ve ruhuna yabancı garip bir maddedir. ヨrneğin suun islenmesine
iliskin bir genel kasıt yeterli grlmeyip, -zel
kasıt- aranmıs olmasına rağmen, idam gibi bir cezanın ngrldğ
maddede bunun unsurlarının neler olduğu belirtilmemistir.
Oysa bu denli ağır ve ağdısı bir cezanın yer aldığı
bir dzenleme, aık ve net bir sekilde belirtilmek gerekir.
Maddedeki fiil, bir tesebbsten ibaret olarak gsterilmistir.
Bylece sanıktaki kastın, asli fiile mi, yoksa tesebbse mi ynelik
olduğu dahi aıklık kazanmamıstır. Fiilin bir -rgt suu-mu
olabileceği ya da bireyler tarafından da islenilebilir
olup olmadığı tereddtlerine maddenin cevap veremediği gibi;
fiilin icra safhalarında bir ayırım yapılmadığı bakımından
da uygulamaya aıklık getirecek nitelikte bulunmadığı, maddenin
byk eksiklikleridir. Đcra baslangıcının nereden sayılacağı,
suun islenme vasıtaları ve bunların elverislilik niteliği,
keyfi uygulamaları ortadan kaldıracak sekilde aıklığa
kavusturulmamıstır. Btn bunlar, 146'ıncı maddenin, kanunun
sistem ve anlayısı ierisindeki yabancılığının kanatlarıdır.
Dava sırasında, sanıklara bu maddenin uygulanabilip uygulanamayacağı
hakkında byk bir tereddt belirmisti. Bu
konudaki spheler, Askeri Yargıtay'ın kararlarına dahi yansımıstır.
Gerekten de, Sıkıynetim Mahkemesi'nin kararı
Askeri Yargıtay'da Deniz Gezmis, Yusuf Aslan ve Hseyin
Đnan dısındaki sanıklar aısından bozulurken; iki ye, bu
sanık hakkında dahi -... sanıkların eylemlerinin T.C.K.'nın
146'ıncı maddesine değil, 168'inci maddesine uygun dstğ ve
haklarında hafifletici neden kabul edilerek 59'uncu maddenin uygulanması
gerektiği...- gerekesi ile, karara muhalefet serhi
koymuslardı. Gene Askeri Yargıtay Daireler Kurulu, davanın
diğer sanıkları hakkında verdiği kararda; bir sanık hakkında
T.C.K.'nın 169'uncu maddesinin uygulanmasını ngryordu.
Bu madde ise, bir nceki 168'inci maddeye bağlı bir suu dzenlemektedir
ve davanın diğer sanıklarının sorumluluğunu
168'inci madde kapsamında dsnme karinesine dayanır. Bu suretle
karar, 146'ıncı maddenin uygulanmasına iliskin olarak byk
bir yara almıstı.
Sıkıynetim Komutanlığı nezdinde kurulmus Sıkıynetim
Askeri Mahkemesi'nde bunlar savunulmus olmakla birlikte,
Ankara Sıkıynetim Komutanlığı'nın yayınladığı 49 numaralı
bildiride, -... Bu suluların bir an evvel cezalandırılarak layık
oldukları cezaları grmeyi btn kamu arzu etmekte...-
denildikten sonra, savunmaların -bizzarur- dinlenildiği belirtilmekteydi.
Đzmir Sıkıynetim Komutanlığı tarafından
yayınlanan 26 numaralı bildiride ise, -... infaz islemlerinin
baslamak zere olduğu bu gnlerde...- denilmekteydi ve bu
bildirinin yayınlandığı tarihte henz Yargıtay'daki savunmalar
yapılmamıstı bile.
Kısaca -Anayasayı ihlal- diye adlandırılan 146'ıncı maddede
yazılı suun, kanunda belirli bir dzenlemeye tabi tutulmamıs
olması, uygulamada ve dsnce alanında, madde hakkındaki
tartısmaların yoğunlasmasına neden olmustur. Bugn
genellikle kabul edildiğine gre, madde, anayasal grev
ve yetkileri kullanma durumunda bulunanlara islenebilecek
sular iin uygulanabilir; anayasayı yrtme grevine sahip
olmayanlar tarafından bu su islenemez. ヨrneğin yargı organlarının
kararlarına uymamanın, 146'ıncı maddedeki suu
olusturduğu birok hukuku tarafından ifade edilmistir. Đskence
sularının ya da milletvekillerine oylarını kullanmaları
ve yasama grevlerini yerine getirmeleri konusunda esitli
sekillerde etki yapılmasının, 146'ıncı madde kapsamında
olacağı belirtilmistir. 146'ıncı maddenin daha nce Adnan Menderes
ve Talat Aydemir olaylarında da uygulandığı hatırlandığı
zaman, aynı maddenin gerekten Deniz Gezmis, Yusuf
Aslan ve Hseyin Đnan haklarında ne derece uygulama alanının
olacağı olduka terddtl kalır. Ancak 12 Mart dnemi
uygulamaları 146'ıncı maddeye eskisinden farklı, baska bir
anlam getirmistir. Bu da, maddede yazılı suun siyasal maksatlarla
islenmesidir. Ancak bu, maddenin uygulama alanını
daraltmak amacı ile değil, tam aksine temelinde siyasi inan
bulunması nedeni ile -dsnce suu- kapsamında genisletmek
amacı ile yapıldığından, maddenin alanında ve kapsamında
bir değisiklik yaratılmıstır.
Daha mahkeme baslarken, davanın ilk celsesine sanıklar
getirildikleri sırada, bir sanık, basına copla vurularak yaralanmıstı.
Bir baska sanığın da durusmaya sedye ile getirilip
gtrldğ davada, gene bir diğer sanık da durusma salonundan
omzundan dipiklenmisti. Avukatların ve durusmaya
alınabilen az sayıdaki dinleyicilerin stleri, tepeden tırnağa
sıkı bir sekilde ve her defasında aranıyordu. Durusma salonu,
sanıklara ve avukatlara drt taraftan evrilmis namlularla
bir savas alanını andırıyordu. Avukatların durusma salonuna
kabul edilmek iin avukat olmaları, vekaletname almıs
bulunmaları yeterli değildi, ayrıca daimi tasınması gereken
bir kart bulunmazsa bunlar geerli olmuyordu. Dinleyicilik
zel bir kart sınırlamasına bağlanmıstı. Yargılama aleniyetinden
bahsedilemezdi. Dava devam etmekte iken, davanın
11 avukatı hakkında -ordunun manevi sahsiyetine ve askeri
savcıya hakaret- sularından dava aılıp avukatlar mahkum
ediliyor savunma dokunulmazlığı zedeneliyordu. Cezaevinde
avukatların mvekkilleri ile grsmeleri sebebi ile
avukatlar hakkında sorusturma aılıyordu.
Bir yandan cezaevinde de aynı tarihte esitli baskılar ortaya
ıkıyor; bunlarla birlikte esitli direnisler, alık grevleri
vs. devam ediyordu. ヨte taraftan politik dzeyde de baska
tutumlar grlmekteydi. Zamanın Basbakanı Nihat Erim,
sanıklara ve yakınlarına seslenerek, onları nedamete ağırıyordu.
Ne gariptir ki; yurtseverin -anayasayı ihlal- suu ile
idam edildikĐeri sırada basbakan olan Nihat Erim, aynı anayasayı
-Bu bizim iin lkstr- diyerek tadil ettiriyordu. Gene
bir dnemde gen devrimci -anayasayı ihlal- suundan
idam edilirlerken aynı dnemde yapılan yargılamalarda byk
etkisi grlen anayasa değistirilip, rneğin -tabii hakimilkesi
kaldırılıyordu. Ve gene -anayasayı ihlal- suunun hkmllerinin
lm cezalarının infazı hakkındaki kanun, aynı
anayasaya aykırı olduğundan Anayasa Mahkemesi'nce iptal
ediliyordu.
ヨlm cezalarının kesinlesmesinden sonra, ilk kez 1790
imza ile kamuoyunda lm cezalarının ağdısı niteliği kınandı.
Daha sonra buna birok bildiriler de eklendi.
Yargılamalar sresince mahkeme baskanı olan Tuğgeneral
Ali Elverdi, dava bittikten bir sre sonra emekli olup
AP'ye girerken bir beyanat vererek, grevde iken -politik hizmetleryaptığını
aıklamıstı. Bu hizmeti, daha sonra milletvekili
olması ile taltif edildi.
Toplumların tarihi, sınıf mcadelelerinin tarihinden ibarettir.
Bunlar kimi zaman mutlu, kimi zaman da acı yıldnmleri
olarak tarihteki yerlerini alırlar.
Ve 6 Mayıs 1972 sabahı Deniz Gezmis, Yusuf Aslan ve Hseyin
Đnan, tashihi karar isteklerinin reddi hakkındaki karar,
avukatlarına tebliğ bile edilmemisken idam edildiler.
:::::::::::::::::
12 MART DヨNEMĐNDE HUKUK KURALLARI ALABĐLDĐĞĐNE
HĐヌE SAYILMISTIR...
Avukat Alp KURAN
Trk tarihinde, Seluklular ve Osmanlılar dahil, yasalar
ve hukuk 12 Mart dneminde olduğu kadar hibir zaman iğnenmemistir.
Bu dnemde, gerek Sıkıynetim Mahkemeleri'nin
kurulusunda ve dağılısında, gerek yargıların ve savcıların
bu mahkemelere atanıs ve grevden alınıslarında, gerek
sanıkların sorgulanmalarında, gerekse yargılanmalarında
hukuk kuralları alabildiğine hie sayılmıstır.
Hukuk dısı 12 Mart Muhtırası'na hizmet eder grnts
altında, birtakım fasizan gler, yalnız 12 Mart tarihinde yrrlkte
olan yasaları iğnemekle kalmamıslar; hukuk dısı
sorgulamalar ve mahkumiyet kararları elde edebilmek iin
yasalarda ve hatta anayasada istediklerı değisiklikleri
yaptırabilmislerdir. Ancak bu fasizan gler, yasalara kendi
getirdikleri değisiklik hkmlerini de yetersiz bulmuslar, oğu
kez bunlarla dahi kendilerini bağlı saymamıslardır.
Gzaltı sresiyle ilgili yasa ve anayasa değisiklikleri ve
uygulamaları bunun en belirgin kanıtıdır.
12 Mart Muhtırası'nın verildiği tarihte, gzaltı sresi 24
saattir. Yani sanığı polisin ve gvenlik kuvvetlerinin elinde
24 saatten fazla tutma olanağı yoktur. Anayasa kesin mahkeme
hkm olmadıka hi kimsenin zgrlğnden yoksun
bırakılamayacağı hkmn koymustur. Sanığın tutuklanmasını
yargı kararına bağlamıstır. Yasalar sanığın ilk sorgusunun
polis ya da gvenlik kuvvetleri tarafından yapılmasını
yasaklamıs, bu yetkiyi savcılara vermistir. Savcı 24 saat
iinde sanığın sorgusunu yapacak ve yargı nne ıkaracaktır.
Durum bu iken, 12 Mart dneminde, susuz insanlardan
iskenceyle sululuk ikrarı almak iin, yargılama usul yasasında
gzaltı sresi, anayasaya aykırı olarak, 24 saatten 30
gne ıkarılmıs; bu 30 gnlk srenin byk bir blm organlara
elektrik vermek dahil her trl iskenceye ayrılmıs,
geriye kalan kısmı da iskence izlerini yok etmekte kullanılmıstır.
Yasada yapılan bu değisiklikten sonradır ki, gzaltı
sresinin 24 saatten fazla olamayacağını bildiren anayasa
hkmn değistirmek yoluna gidilmis; bylece yasalar
anayasaya uygun olarak ıkarılmak gerekirken, anayasa, yasa
değisikliklerine uydurulmak istenmistir. Yapılan anayasa
değisikliğinde gzaltı sresi 15 gn olarak belirlendiği ve
herkes ncelikle anayasa hkmlerine uymak zorunda olduğu
halde; sıkıynetim makamları 30 gnlk gzaltı sresini
uygulamaya ve iskenceleri uzatmaya devam etmislerdir.
O dnemde yalnız kendilerine -anarsist- adı takılan
silahlı genler değil, 12 Mart Muhtırası ile sapkasını alıp
giden Basbakan Demirel, onun yerine gelen partilerst
hkmetler, parlementoda bu hkmetlere ve anayasa ile
yasa değisikliklerine oy vermek zorunda bırakılan siyasal
partiler, cumhurbaskanlığı seimleri de hukuk dısı baskılara
ve islemlere uğramıstır.
Bu dnemde, silahlı eylemlere girisen genler yanında, bu
tr eylemlerle uzaktan yakından hibir ilgisi bulunmayan
yazdıkları kitaplardan tr birok bilim adamı, sanıkları
Sıkıynetim Mahkemeleri'nde savundukları iin hukukular,
eviri yapan aydınlar, sanatılar da hukuk dısı yollardan
tutuklanmıs, mahkum edilmek zere sanık sandalyesine
oturtulmustur.
Hukukun bylesine ve bu boyutlarda iğnendiği bir ortamda,
bu dnemin sıkıynetim sanıkları da elbette bu uygulamadan
fazlasıyla nasiplerini almıslar, hukuk dısı sorgulamalardan
ve yargılamalardan geirilmislerdir.
12 Mart dnemi savcılarının ve sorgulama makamlarının
pek ok sulamalarının asılsız ve hukuk dısı olduğu sonradan
anlasılmıstır. Tutuklama kararlarından oğunun
hukuksal nedenlere değil, siyasal amalara dayalı olduğu
aıka ortaya ıkmıstır. Binbir glk iinde gereklestirilen
1973 genel seimlerinden sonra verilen mahkeme kararları
bunun kanıtıdır. -Sabotaj Davası- adıyla anılan davanın iddianamesi
ve bu davada verilen beraat hkm bunun en
belirgin rneğidir. Eğer 1973 seimlerinin getirdiği ortam olmasaydı,
tertipilerin elinde, -Sabotaj Davası- ile birlikte,
daha pek ok davanın susuz sanıklarının Sıkıynetim Mahkemeleri'nde
en ağır cezalarla mahkum edileceklerinde kusku yoktur.
Đste hukuksuzluğun bylesine egemen olduğu bir dnemde,
silahlı eyleme giristikleri ve bu yoldan anayasal dzeni
cebren değistirmeye tesebbs ettikleri gerekesiyle, gen
--Deniz Gezmis, Yusuf Aslan ve Hseyin Đnan-- idam edilmislerdir.
Bu durum, sz geen idam cezalarının hukuka uygun
olup olmadığı sorusunu daha ilk gnden akıllara ve vicdanlara
yerlestirmistir. Yazıya dklmese, herkes kendi kendine
ve yakınlarına bu soruyu sormaktadır. Đstesek de istemesek
de toplumsal gerek budur.
Kaldı ki, yukarıdaki soruyu sormayı haklı gsterecek baska
olaylar ve mahkeme kararları da vardır. Bir kere, Deniz
Gezmis, Yusuf Aslan ve Hseyin Đnan gibi ve aynı amalarla
ayrı trden silahlı eylemlere girisen baska genler de olmustur.
Fakat onlar hakkında idam cezası verilmemis, infaz edilmemistir.
Đkincisi Đstanbul 1 No'lu Sıkıynetim Mahkemisi'nin
-Anayasayı ihlale tesebbs- suu hakkında verdiği gerekeli
karardır. Đstanbul 1 No'lu Sıkıynetim Mahkemesi, sz
konusu kararına silahlı bes-on kisinin; giristikleri eylem ne
olursa olsun, Devletin uakları, tankları, deniz filoları karsısında
anayasayı ihlal suunu islemelerine olanak bulunmadığını;
nk bunda hibir basarı sansı bulunmadığını, bu
nedenle ortada Ceza Hukuk deyimiyle -islenemez subulunduğunu
bu durumda olsa olsa --Trk Ceza Kanunu'nun
146'ıncı maddesine giren ve idamı gerektiren anayasayı ihlale
tesebbs suu değil-- ok daha hafif bir cezayı gerektiren
-Trk Ceza Kanunu'nun 146'ıncı maddesini ihlale hazırlık
suu-nun islenmis olabileceğini (T.C.K. mad. 168) ortaya koymustur.
Bu gerekten dsndrc ve gerekesi itibariyle
inandırıcı kararından sonra ise, Đstanbul 1 No'lu Sıkıynetim
Mahkemesi btn hukuk kurallarına aykırı olarak lağvedilmistir.
ヨrnekleri oğaltmak mmkndr.
Bir lkede yalnız btn vatandasların değil, yabancıların
dahi, yrrlkteki hukuk kurallarına gre gvence iinde
yasamaları ve bir su thmeti altındaysalar hukuk kurallarına
gre yargılanmaları en doğal hakları olduğuna gre,
yukarıda beri belirttiğimiz bu olgular karsısında, Deniz Gezmis,
Yusuf Aslan ve Hseyin Đnan'ın idamlarının hukuka uygun
olup olmadığını saptamak zere, tek yasal yol olarak,
-Deniz Gezmis davasına yeniden bakılabilir mi?- sorusu akla
gelmektedir.
Bu soru ortaya atılırken, giden canların geriye gelmeyeceği
bilinmektedir. Fakat Deniz Gezmis, Yusuf Aslan ve
Hseyin Đnan'ın idam kararları eğer haksız ise, bir daha lkemizde
haksız ve onarılmaz idam cezaları verilmemesi iin,
bu soruyu ortaya atmakla bir yurttaslık ve insanlık grevi
yerine getirilmis olmaktadır.
Hemen belirtelim ki, yrrlkteki hukuk kurallarına ve
dzene gre, Deniz Gezmis, Yusuf Aslan ve Hseyin Đnan'ın
susuz olduklarını ve cezasız kalmaları gerektiğini savunmuyoruz.
Yrrlkteki yasalar karsısında, bu gencin
giristikleri eylemlerle su islediklerinde kusku yoktur. Sorun
bu gencin sulu olup olmadıkları değil, verilen ve uygulanan
cezanın sua ve hukuka uygun olup olmadığını saptamaktır.
:::::::::::::::::
ALĐ ELVERDĐ GヨREVĐNĐN NE OLDUĞUNU AP'DEN MĐLLETVEKĐLĐ OLDUKTAN
SONRA KAMUOYUNA AヌIKLAMISTIR...
Avukat Mkerrem ERDOĞAN
ワ gen arkadasın asılmasından tam iki ay sonra gzlerim
bağlı olarak getirildiğim Kontr-Gerilla karargahında
madeni sesi ının ten ve kendisine -albayım- denilen zat
demisti ki:
-Onların isi yakalandıkları zaman bitmisti.-
Bu zatın bu aıklaması o anda, bizim Sıkıynetim Askeri
Mahkemeleri'nin kurulusu, isleyisi ve yelerinin atanmasıyla
ilgili olarak sahip olduğumuz ve yargılama sırasında ileri
srdğmz dsncelerin teyidi anlamını tasıyordu.
Ancak, btn bunlara karsın, hukuku olmanın kosullandırmasıyla
Askeri Mahkeme'nin 18 gencin idamına imza
atacağını ve kalem kıracağını beklemiyorduk. Bir bankanın
soyulmasının, 4 Amerikalı erin kaırılmasının Trkiye Cumhuriyeti
Anayasası'nı tebdil, tağyir ve ilga edeceğini bir
hukukunun anlaması ve kabullenmesi olanak dısı bir seydi.
Davanın politik niteliği dahi bu eylemlere TCK.'nın 146'ıncı maddesinin
uygulanmasına yetmezdi. Ne var ki nceden saptanmıs
sonuca varabilmek iin anayasa ve ceza hukuku ilkeleri
bir tarafa itilmis, su ile ceza arasında akıl almaz oransızlık
tasıyan bir karar verilmisti.
Su ile ceza arasındaki bu oransızlığın nedenini bir ırpıda
tanımlamak olanaksızdır. Bu konunun her bir yn
siyasetbilimciler, sosyologlar, ekonomistler ve tarihilerle
psikologlar tarafından ayrı ayrı incelenmelidir. ヨzellikle bir
psikolog, bu oranı bozanlar arasında, ok ilgin prototipler
bulacaktır.
ワ gen insanın asılmalarından sonra infaz tutanağı
dzenlenip, tutanak ilgililer tarafından imzaladıktan sonra
idam cezalarını veren Askeri Mahkeme Baskanı Ali Elverdi
bize dnerek (Halit ヌelenk'e ve bana):
-Bizler grevimizi yaptık,- demistir.
Grevinin ne olduğunu da Adalet Partisi'nden milletvikili
seildikten sonra Trk kamuoyuna aıklamıs bulunmaktadır.
Namuslu gazetecilik anlayısının bir rn olan bu rportaj
ile halkımızdan ısrarla gizlenen gerekler halkımızın bilgisine
sunulmustur. Sphesiz halkımız bu gerekleri en doğru
sekilde değerlendirecektir. Đnfazları anında bizim yanlarında
olmamızı isterken ONLAR'ın da umudu bu idi.
Deniz Gezmis davasına yeniden bakılabilir mi? sorusunun
cevabı kuskusuz Ceza Yargılama Usul Yasası'nın dar
kuralları ierisinde aranmayacaktır. Bu dava halkımızın yreğinde
6 Mayıs 1972 sabahından beri -derdesti ryet-tir.
Bu sasmayan ve yanılmayan yargı, elbette, nihai
kararını verecektir.
:::::::::::::::::
ASKERĐ GヨREVLERĐ YANINDA POLĐTĐK GヨREVLER DE YAPTIĞINI
SヨYLEYEN ELVERDĐ HAKKINDA KOVUSTURMA AヌILMASI GEREKĐR
Avukat Orhon ĐZZET KヨK
1'inci THKO Davası sonunda verilen kararlar, teknik anlamda
hukuka aykırı, yanlıs kararlardı. Olayda, 146'ıncı maddenin
ğeleri kesinlikle mevcut değildi ve adı geen maddenin bu
davada uygulanması olanaksızdı. Bu maddenin uygulanabilmesi
iin zellikle yasanın ngrdğ, kasıt, icra baslangıcı
ve elverisli vasıta gibi ğeler yoktu ve bunlar olmadan hkm
verilemezdi. Bunlar, davanın savunması sırasında uzun
uzun anlatılmıs, elestirilmistir. O nedenle, savunmanın
burada yeniden zetlenmesinin bir yararı bulunmamaktadır.
Pratik nem tasıyan sorun sudur: Bulunduğumuz noktada,
davaya yeniden bakılması istenebilir mi? Yasal deyimle
yargılama yenilenebilir mi?
Kuskusuz, Deniz Gezmis, Hseyin Đnan ve Yusuf Aslan'ın
idam edilmis olmaları, byle bir isteme engel değildir. Ancak
yargılamanın sanık lehine yenilenebilmesi ve bunun istenebilmesi
iin yasa bazı kosulları gerekli grmektedir.
CYUY'nın 327 ve 353 sayılı yasanın 228'inci maddelerinde 5
madde halinde dzenlenen bu kosullardan, konumuz
bakımından ncelikle ikisi, tartısılabilir bir nitelik tasımaktadır:
1) Gerekten, CYUY'nın 327'inci maddesinin 3'nc fıkrasına (353
Sayılı yasanın 228'inci maddesi: C) gre:
-Hkmlnn kendisi tarafından sebebiyet verilmis olan
kusur dısında, hkme katılmıs olan hakimlerden biri aleyhine
ceza kovusturmasını ve kanuni bir ceza ile hkmllğ
gerektirecek nitelikte olarak grevini yapmada kusur
etmis- olmak, yeniden yargılama istemini gerektiren nedenlerden
biridir.
Biliyoruz ki, 1'inci THKO Davası'na bakan mahkemenin
hukuku olmayan baskanı Ali Elverdi, emekli olduktan sonra
AP'ye girmis ve giris treninde yaptığı konusmada,
sıkıynetim dneminde -askeri grevleri yanında politik
grevler de yaptığını- sylemistir. Elverdi'nin benzer itirafları,
daha sonra baska konusmalarda da srms ve bunlar
kamuoyuna yansımıstır.
Yargılama, bir -askeri grev- değildir, hukuki bir grevdir.
Oysa Elverdi bundan sz etmemekte ve yaptığı isleri askeri
ve politik olarak ikiye ayırmakta, yle sınırlamaktadır. Su
hale gre Elverdi, mahkemelerde -politik- grev yapmıstır,
yani zel bir -politik-siyasal- grevle orada bulunmustur.
Yargılık grevini siyasal bir grev nedeniyle yrtmek ve bu
amala kullanmak ise yasadaki deyimle, ilgili hakkında
-ceza kovusturmasını- ve sonunda -hkm giymeyi- gerektirecek
bir eylemdir.
Geri Elverdi bu yzden -hkm giymis- değildir. Ama
yasa, -ceza kovusturmasını ve hkmllğ- gerektirmeyi
yeterli bulmaktadır.
ヨte yandan bu durumun ispatı da gereksiz hale gelmistir.
ヌnk itiraf bizzat Elverdi'den gelmektedir. Ortada -ikrarvardır.
ヨzet olarak, yargılamayı yapan ve hkm veren mahkemenin
baskanı, orada politik grevle bulunduğunu ikrar
ve itiraf ettiğine gre yasanın 327//3'nc maddesi erevesinde
yargılamanın yenilenmesi gerektiği konusu ciddi olarak tartısılmalıdır.
ヨte yandan, Cumhuriyet Savcılığı'nın, bu ikrarı
değerlendirerek Elverdi hakında ceza kovusturması aması
da bizce gereklidir.
2) Aynı yasanın 5'inci (353 S.Y E) fıkrasına gre:
-Yeni olaylar ve yeni deliller ileri srlp de bunlar yalnız
basına veya daha nce irad edilen delillerle birlikte gznnde
tutuldukları takdirde, hkmlnn beraatini veya daha
hafif cezayı gerektiren kanun hkmnn uygulanması ile
hkmllğ gerektirebilecek nitelikte olursa...- yine yargılamanın
yenilenmesi istenebilir.
Bu konuda yapılacak arastırmalar ve davanın btn
mdafileriyle yapılacak temaslar sonunda elde edilebilecek
ya da saptanabilecek bir delil ve belge sz konusu olursa yargılamanın
yenilenmesi iin basvurma yolu her zaman aıktır.
Bu konudaki yeni delil ya da belgenin tek ya da ok olması
nemli değildir. Hi kuskusuz bu konu, genis bir hazırlık ve
alısmayı gerektiren bir istir. Ama yasanın buna olanak verdiği
de bir gerektir.
:::::::::::::::::
22 KĐSĐLĐK ADALET KOMĐSYONU'NDA ĐDAMA KARSI GELEN TEK ワYE BENDĐM
Mevlt OCAKヌIOĞLU
Niğde eski CHP milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu eski yesi
Kim ne derse desin, apı ne olursa olsun, son senelerde
genlik, talebe ve isi hareketleri, halka dnklğ nisbetinde,
her trl usul ve vasıta kullanarak, --bu vasıtaların en etkeni
din olmustur-- i ve dıs smr talana karsı, bas kaldırmayacak,
hakkını soramayacak, bu benim kaderim, o'nun
kısmeti diyecek kadar zavallılasmıs, beyni uyusturulmus,
gecekonduların ky-kentlerin sakinleri, yoksul ilekes, amma
bu vatanın z ve bağlı insanlarını halk kitlelerinin uyandırmak,
hakkını sorar ve arar, kıpırdanır, konusur hale getirmek
gibi ok kutsal, ok insancıl ok yurtsever davranıslardır.
Bir gerektir, bir zamanların, suskun, uyusuk insanları,
fakir halk yığınları, bugn --son birka yıldır-- konusu, ister,
direnir, ekisir hale gelmistir. O bombalar, o soyguncular, o
kaırmalar o boğusmalar, kyde, kentte, gecekonduda sefil ve
perisan, ama Allah'a ok skrle kıfafi nefs eden insanlarımızın
kulağını ve gzn Ankara'ya, Đstanbul'a, soyguna,
smrye, hakka, hukuka evirmistir. ワlkede ne olup bittiğine
merak sardırmıstır. Bu ok byk bir asama.
Bu hal senede milyonlarca lafla, arka sıvazlıyarak, rsvet
vererek, sermaye ve soygun dzeninin gereklerine uyarak,
iine girerek, vergi kaırarak, yoktan vergi iadesi nasiplenerek,
sahip olanların hosuna gitmiyor, gitmez de. Belesiliğe,
vurguna, soyguna, talana alısmıs, uyanısı ve uyanısa
nayak olanlara ağır saldırılara uğratmak, elden gelirse yok
etmek bas aredir.
Đste fidan da --Ben bunlara delikanlılar demistim.
Adalet Komisyonu'nun infazı onaylayan kararına muhalefet
serhimde-- bu sebeple leceklerdi, ldrldler. Kıpırdayana
gzdağı olarak ldrldler.
Anayasa dibacesinde lkede yasayan btn fertlerin,
kaderde, kıvanta, tasada ortaklığını emreder. Devlete halkı
belli bir lde insanca bir hayat seviyesine getirmekle
ykml sosyal devlet niteleğini vermistir.
Bu hareketlerin iinde olanlar, anayasanın bu emirlerini
uygulamaya davet ediyorlar. Yasal yollardan, demokratik
usullerle, ilk genlik hareketi, byle idi, sermaye ve sermayeye
dayalı hkmet, birtakım karsı hareketlerle samimi,
iyi niyetli, yasalara dayalı davranısları neticede kana buladı,
sua yneltti.
Bu olayın grsldğ sırada Millet Meclisi Adalet
Komisyonu ワyesi olduğum iin, konuyu daha teferruatlı dosyası
zerinden inceledim. Dikkatimi bir mhim nokta ekti.
O konuyu baslık yaptım. Bunu izahta belirtmede meselenin
iyzn gsterme bakımından byk yararı var:
KARARIN BĐR YERĐNDE SヨYLE YAZILMIS (Đdam kararının)
-Sanıkların ve mdefaiilerinin Trkiye'nin bugnk ortama
gelmesinin ve olayların gerek msebbiblerinin politik
iktidar ve emrindeki, militanlar oldukları, bunlara karsı
ıkanların mesru mdafa halinde bulundukları yolundaki
beyanları bu hadisede Trk Ceza Kanunu'nun 51'inci maddesinin
tatbikini talep eder, istikametteki savunmaları haksız
tahrik messesindeki, hukuki unsurlardan, mahrum
bulunduğundan, hukuki ynler itibariyle, kabule ayan
grlmemis, bu detaylı elestiri ve iddialar hakkında mahkememiz
kisisel grslerini mahfuz tutmus, messese olarak
bunların zerinde hkm vermeyi kamu vicdanına, tarihe,
Trkiye Byk Millet Meclisi'nin takdir yetkisine bırakmayı
uygun grmstr.-
Bu paragrafı koymakla hakimler gya halka, tarihe karsı
sorumluluktan, kendilerini kurtarmak istemektedirler. Bilmektedirler
ki, bu hareketlerde, T.C.K.'nın 146'ıncı maddesini ilgilendiren
bir vasıf ve mahiyet yok. Banka soygununun ayrı,
adam kaırmanın ayrı, polis kulbesini kursunlamanın ayrı
ve 5-10 senelik hapsi gerektiren, cezalar var. Amma ilahlar
kurban istiyor. O gnk hakim zmre, bozuk dzen kurban
istiyor. O dzenin mahkemesi de bu kararı verecektir. Kusurumuza
bakmayın demek istemektedirler. Kisisel grsn
var da hi olmazsa T.C.K.'nın 59'uncu maddesini uygulayıp idamı
mebbet hapse evirmen, en tabii hakkın. Takdirine giren
hakkın olmadı.
Sizin idam kararınıza byk Trk milleti ne are bulabilir.
Tarih ne are bulur, meclisin tesekkln biliyorsunuz,
mahkememizi grevli kılan, sizi oraya tayin edenler oğunlukta;
bunu bilmezsiniz. Bu zr m, hakim beyler? Muhakkak
ki idamı isteyen meclis grupları iinde halka dnk milletvekilleri
vardı. Ancak gruplarına, yaslandıkları dzene
karsı gelemediler. Karsı gelseler kendileri de tasfiye edilirlerdi.
Haktan yana, adaletten yana olmak zordur. Byk fedakarlıklar
yreklilik ister.
22 kisilik Adalet Komisyonu'nda, idama karsı gelen tek
ye bendim. Genis muhalefet serhim, Millet Meclisi'nin
10.3.1972 gndeminde okundu. Bana yan bakanlar oldu, komnist
diyenler oldu, amma ben hukuktan adaletten yana
olmamın iftiharı, huzuru iinde oldum, olmakta da devam
ediyordum.
ヌok gezdim Anadolu'yu. Hakimlik yaptım, avukatlık yaptım,
politik alısmalarım oldu, halka karıstım, sıkıntıları,
dertleri, ileyi, her trl yoksulluğu grdm. Bu ilenin bitmesi
gerektiğine inanmaktayım. Bu uğurda mcadele edenleri
takdir etmekteyim.
Deniz Gezmis, Yusuf Aslan, Hseyin Đnan'ın idam kararları
zerinde iadei muhakemeye gidilebilir mi?
Gidilir elbet, amma onların, davalarına hizmet ettikleri,
halk iktidarının kurulmasına bağlıdır. Bu netice, bu delikanlının
nasıl bir yasadısı takdir ile idam edildiklerini izah
edebilirdim sanırım, bunlar Anadolu'nun bağrından, kylerden
yetisip gelmis yavrulardı. ワlkenin, Trk halkının maruz
kaldığı hizmet yoluna bylece girmislerdi, ruhları sadolsun.
:::::::::::::::::
ĐKĐSĐ 25, BĐRĐ 23 YASINDA OLAN BU ワヌ GENヌ ヨLワMDEN
KURTULAMAZ MIYDI?
Avukat Faik MUZAFFER AMAヌ
Konuya genel aıdan bakıldığında:
1) 353 sayılı (Askeri Mahkemeler Kurulusu ve Yargılama
Usul kanununa gre, yalnız Sıkıynetim Askeri Mahkemeleri'nde
değil, yargı grevlerini olağan dnemlerde de
yapan btn askeri mahkemelerde hakimler; hakimlik
gvencesinden yoksundur. ヨrneğin, bu hakimlerin terfileri;
idari sicil stlerince verilecek sicile bağlıdır. (Madde: 12)
Atanmaları, yer değistirmeleri; Milli Savunma Bakanı ile
Basbakanın msterek kararnamesiyle olur. (Madde: 16) Askeri
hakimler; Milli Savunma Bakanı tarafından disiplin
cezalarıyla cezalandırılabilir. (Madde: 29)
Bylece, hakimlik gvencesinden yoksun hakimlerden
kurulmus olduklarından btn askeri mahkemeler, kurulus
bakımından anayasaya aykırıdır.
Olağanst dnemlerde grev yapan Sıkıynetim Askeri
Mahkemeleri, bu konudaki itirazları Anayasa Mahkemesi'ne
gtrmekten ekinmislerdir. Grevlerini olağan dnemlerde
de yapan teki Askeri Mahkemeler arasında, konuyu
Anayasa Mehkemesi'ne gnderecekler bulunabilir. Bu nedenle,
her Askeri Mahkemede, davanın esidi ne olursa olsun,
sanıklar ve varsa mdafileri; 353 sayılı kanundaki hakimlik
gvencesine aykırı hkmlerin anayasaya aykırılığını ileri
srp konunun Anayasa Mahkemesi'ne gnderilmesini istemelidirler.
ヌnk, askeri mahkemelerde, mahkemelerin bağımsızlığı
ve hakimlik gvencesi ilkeleri gereklesmedike, kamuoyu;
bu mahkemelerden ıkan hibir kararı, tam bir gvenle
karsılayamayacaktır.
2) En iyisi, lm cezalarının bsbtn kaldırılması ise de
bu ceza yrrlkte kaldığı srece yasama organı; lm
cezalarının yerine getirilmesine iliskin kanunların yrrlk
maddesini suna benzer biimde dzenlemelidir:
-Bu kanun, yayımından 90 gn sonra yrrlğe girer. Bu
sre iinde kanunun iptali iin Anayasa Mahkemesi'ne basvurulması
halinde kanunun yrrlğe girmesi iin Resmi
Gazete'de yayımlanması beklenir.-
ヨlm cezalarının yerine getirilmesine iliskin kanunlar,
yayımı tarihinde yrrlğe girecek olurlarsa bunlar, uygulamada
Anayasa Mahkemesi'nin denetiminden kaırılmıs olurlar.
Bu sylediklerimiz, Ankara Sıkıynetim Komutanlığı 1
Numaralı Askeri Mahkemesi'nin 9.10.1971 gn ve E:
1971//13, K: 1971//23 sayılı kararıyla lm cezasına arptırılan
Deniz Gezmis, Yusuf Aslan ve Hseyin Đnan'ın lm
cezalarının yerine getirilmesi konusuna uygulandığında:
25 Mart 1972 gnl Resmi Gazetede yayımlanan 17 Mart
1972 gnl 1576 sayılı (Deniz Gezmis, Yusuf Aslan ve
Hseyin Đnan'ın lm cezalarının yerine getirilmesine dair
Kanunun) yrrlk maddesi syle idi:
-Bu kanun yayımı tarihinde yrrlğe girer.-
Ancak CHP, kanun daha yayımlanmadan ve yrrlğe
girmeden, bu konunun iptali iin Anayasa Mahkemesi'ne
basvuracağını bildirmis ve basın da konu ile ilgilenmis
olduğundan, lm cezalarının yerine getirilmesi geciktirildi.
Yayımından sonra hem biim, hem de esas ynnden iptali
iin Anayasa Mahkemesi'ne basvurulması zerine, kanun,
Anayasa Mahkemesi'nin 6 Nisan 1972 gnl, K: 1972//13,
Karar: 1972//18 sayılı kararıyla iptal edilip 7 Nisan 1972 gnl
Resmi Gazete'nin Mkerrer sayısında yayımlandı.
Anayasa Mahkemesi, kanunu biim ynnden iptal ettiğinden
-Đptal kararına gre, teki aykırılık iddialarının incelenmesine
yer olmadığına oybirliğiyle karar- vermisti.
Bu iptal kararı zerine yeniden kabul edilen 2 Mayıs 1972
gnl (Deniz Gezmis, Yusuf Aslan ve Hseyin Đnan'ın lm
cezalarının yerine getirilmesine dair) 1586 sayılı kanun 5
Mayıs 1972 gnl Resmi Gazete'de yayımlandı. Bu kanunun
da -Yayımı tarihinde- yrrlğe gireceği yazılı idi. Bu ikinci
kanun yayımlanınca lm cezaları hemen yerine getirildi.
Bylece Anayasa Mahkemesi'nin, nce sadece biim ynnden
iptal ettiği kanunun, bu kez, esas ynnden de incelenip
anayasaya uygunluğunun denetlenmesi olanağı ortadan kaldırılmıs
oldu.
Yasama organı, kanunun yrrlk maddesini, Anayasa
Mahkemesi'nin denetimini nlemeyecek biimde dzenlemis
olsaydı ACABA, Anayasa Mahkemesi; kanunu esas ynnden
de iptal etmez ve ikisi 25, biri 23 yasında olan bu gen
lmden kurtulmaz mıydı?
Bu ACABA'ya karsın lm cezalarının yerine getirilmis
olması; hangi vicdanı sızlatmaz?
:::::::::::::::::
12 MART'IN KENDĐNE ヨZGワ HUKUKLA BAĞLANTISI OLMAYAN
ヨZEL BĐR YERĐ VARDIR
Avukat Bozkurt NUHOĞLU
Deniz Gezmis ve arkadasları davasına yeniden bakılabilir
mi? Bu kararları veren mahkemelere dısardan baskı yapılmıs
mıdır? Politik etkenler kararlar zerinde ne dereceye
kadar etkili olmustur? Sorularına cevap vermek ve aıklık
getirmek kanımca bir hukukudan te her yurseverin grevi
ve de kullanılması gerekli bir hakkıdır.
Ben bu olaya bugn tasıdığım hukuki kimliğin gerektirdiği
aıdan yaklasmak istemiyorum. Bu olayın hukuki cephesini
ok değerli ve saygın hukuku meslekdaslarımız aydınlatmıslardır.
Ve bunu aydınlatmaya devam edeceklerdir.
Benim yaklasımım da son zmlemede hukuki durumu aydınlatıcı
nitelikte olacaktır. Ancak bu hukuki bakıs aısı
sadece Sıkıynetim Mahkemesi'nde yargılanan Deniz'in dosyası
ile bağlı değildir. Daha ok gerilere giden hukuki duruma
aydınlık getiren bir bakıs aısıdır. Bu bakıs aısı daha ok
egemen sınıfların -kast- unsuruna dayanacaktır.
Bizce Deniz'in asılarak idam edilmesine yol aan, sadece
son eylemleri değildir. Deniz'i ok yakından tanıyan bir kisi
olarak, onun ilk eylem gnlerinden son gnlerine kadar
geirdiği olayları kronolojik olarak anlatıp burjuvazinin kastını
(idam etme kastını) buradan baslayıp son gne kadar
getirmek gerektiğine inanıyorum.
Deniz, karsılıklı sınıf atısmalarının yer aldığı, sınıflı bir
toplum olan lkemizde son olaylardan ok daha nce egemen
gler tarafından bu cezaya arptırılmıstır. Ancak bu cezanın
infazı iin herkese bilinen son eylemleri kendilerince makul
bir gereke olarak kamuoyuna sunulmustur. Deniz adım
adım gereklestirmek istediği her hukuki ve demokratik eylemin
karsılığında, haksız sekilde her zaman hapishanenin
drt duvarı ile karsı karsıya kalmıstır. Bunun iin Deniz Gezmis
egemen sınıfların bu kinine oktan layık olmustur.
Neden? Deniz alıskan ve basarılı bir ğrenci idi. Hukuk
ğrenimine girmesi rastlantı değildi. Onun hukuk ğrenciliği
devrimciliğinden ok sonra gelir. O hukuk ğrenimine devrimci
mcadele iin ara olsun diye, inanarak karar vermisti.
Gen kafasında sisli bir sekilde belirlenen adaletli ve halktan
yana dzeni ancak demokratik yollardan hukuk ğrenimi
yaparak gereklestireceğine inanıyordu. Ancak egemen
burjuvazi, bu inanlı ve kavgacı kisiliğe bu olanağı
tanımadı.
Deniz, ğrenci genliğin mcadelesini bu sartlar altında,
inandığı mcadele biimi iinde sekillendirdi. Gnn tm ğrenci
rgtleri pasifist, neme lazımcı, kisisel shret pesinde
ve bir bakıma burjuvazinin değirmenine su tasıyan kisiliksiz
yapıda idi. Bunun iin b rgtlerle ilerici, yurtsever,
anti-emperyalist ve anti-fasist mcadele gereği gibi yapılamazdı.
Deniz hemen Hukuk Fakltesi'nde, Devrimci Hukuklular
ヨrgt'n kurdu. Arkasından daha genis bir tabana hitabeden
Devrimci ヨğrenci Birliği'ni (DヨB) olusturdu. Bilahare
bu rgt FKF (Fikir Kulpleri Federasyonu) iinde aktif rol
oynayarak bu rgt Dev-Gen'e dnstrd. Bundan sonra
Dev-Gen, genliğin anti-fasist ve anti-emperyalist rgt
haline geldi.
Genliğin her anti-fasist ve anti-emperyalist demokratik
atılımı burjuvazinin kalelerinde sonradan tamiri imkansız
gedikler aıyordu. Burjuvazi hedefini semisti: Đyi bir rgt
ve bastan asağı inan dolu olan Deniz mahvedilmeliydi.
ヌnk Deniz ve arkadaslarının mcadelesi niversite ve toplumun
diğer katlarına yayılmaya ve yansımaya baslamıstı.
ヨzellikle niversite ilerici ve devrimci izgide aktif olarak o
zamanda yerini almıstır. Syle ki, 1968-1969 ve 1970 yıllarında
Trkiye'nin esitli kentlerindeki niversitelerin sosyal
ilimlerle uğrasan yze yakın niversite ğretim yesi
esitli tarihlerde iktidara ve fasist eylemlere karsı yayınladıkları
bildirlerle bu olusumun en somut rneğini vermislerdir.
Deniz, her seyin tesinde bir eylem adamı idi. Kavradığını
mkemmel kavrar ve derhal uygulamasına geerdi. Ve derdi
ki -en iyi lider en iyi militan olandır.- O dnemin btn ilerici
yurtsever anti-emperyalist ve anti-fasist eylemlerinde o ve
arkadasları yer almıstır. Her demokratik ve haklı eylemin
sonunda Deniz Gemis haksız sekilde kovusturmaya uğruyor
ve tutuklanıyordu. (12 Haziran 1968 isgal eylemi dolayısı ile
cumhurbaskanı, basbakan, muhalefet lideri ve tm niversite
rektrleri ğrencilerin isteklerinde haklı olduklarını
belirtmislerdi.)
Byyen ve yurda yayılan demokratik ve anti-fasist eylemleri
Deniz Gezmis ve arkadaslarına bağlamak elbetteki mmkn
değildir. Ama bu eylemlere etkin katkıları olmustur.
Đstanbul'daki son tutuklanma bilindiği gibi Yıldız ヨğrenci
Birliği'nde bulunan drbnl bir tfek yznden olmustur.
Bu tfeğin Deniz'e ait olduğu iddia edilmis, sonradan aksi
sabit olmustur. Mahkeme dosyası bunun aık kanıtıdır. Bu
durumda bile Deniz 9 ay tutuklu kalmıstır. Hem de bir nceki
tutukluluğundan sonra zgrlğne kavusmasının
birinci ayı dolmadan. Deniz Gezmis'in sayısız tutuklamalarında
btn hukukuları sasırtan bir zellik vardır;
btn tutuklanmaların sonucu mahkemelerde beraattır.
Deniz Gezmis bu izgilerden geerek 12 Mart'a gelmistir.
12 Mart'ın kendine zg, hukukla bağlantısı olmayan zel
bir yeri vardır. Bu zel konumda Deniz ve arkadasları
T.C.K.'nın 146'ıncı maddesi gereğince yargılanmıs ve hkm infaz
edilmistir. 12 Mart'ın mahkeme baskanları ve yargıları
n yargılı ve taraf olan kisilerden olmustur. Đdam hkmn
veren Ankara Sıkıynetim 1 No'lu Mahkeme Baskanı Ali Elverdi
sonradan bir vesile ile aıkladığı gibi -Ben, hayatımda
askeri grevlerin dısında politik grevler de yaptım.- Sz bu
mahkemelerin niteliğini gstermesi bakımından ok ilgintir.
Ayrıca Đstanbul 3 No'lu Sıkıynetim Mahkemesi'nin 146'ıncı
maddeyi uygulamadığından dolayı lağvedilmesi de bu dnemin
hukuk uygulamasının ne olduğu konusunda insanlara
ibret verecek en ilgin olaydır.
Biz yazımızı onun ierde ve dısarda dilinden dsrmediği
dizelerle bitirmek istiyoruz:
-Delikanlım,
iyi bak yıldızlara.
Onları belki bir daha gremezsin.
Belki bir daha
yıldızların ısığında kollarını
ufuklar gibi aıp geremezsin.
...
Delikanlım,
sen ki, ya bir kse basında
Kasından kan sızarak gebereceksin.
Ya da bir devrimci gibi darağacında
can vereceksin-
Onların btn bir hayat tasıyacağım taze ve sıcak anıları
nnde saygı ile eğilirken, 12 Mart'ın btn hukuk dısı
uygulamalarının değerlendirileceği gn sabırla beklemekteyim.
:::::::::::::::::
ĐDAM HワKMワYLE SONUヌLANAN BU DAVAYA YヨNELTĐLEN ELESTĐRĐLER
GヨSTERĐYOR KĐ, KANUNUN DEĞĐSTĐRĐLMESĐ BĐR GEREKLĐLĐKTĐR
Prof. Dr. ヨztekin TOSUN
Trk Ceza Kanunu'nun 146'ıncı maddesini ihlal suundan
lme mahkum edilen ve cezaları da yerine getirilmis bulunan
kisi hakkında verilmis lm cezasının benzerleriyle
karsılastırıldığında ok ağır olduğu, bu olayda uygulanması
gerekli maddenin baska bir madde olduğu, bu bakımdan bir
hukuki yanlıslık bulunduğu dsnlmektedir.
Byle bir yanlıslık bulunduğunda, bu kisilerin yeniden
muhakemesinin yapılıp yapılamayacağı sorulmaktadır.
Bir muhakeme yapılıp btn sorusturmalar sonucunda
bir karara varılmıs ise, bu karar aleyhine bazı denetim
muhakemeleri bulunmaktadır. ヨrneğin kararı beğenmeyen
sresi iinde temyiz eder; lm cezasını gerektiren fiiller iin
bu temyiz incelemesi otomatik olarak, yani hi kimse istemese
de yapılır. Bu yollardan getikten sonra son karar
yargı durumuna girer, yani o artık gereğe ta kendisi sayılır;
artık bu kararın yeniden ele alınıp uyusmazlıkların toplum
iinde srp gitmesini nlemektir.
Byle olmakla birlikte, bazı sınırlı nedenler bulunduğu
ileri srlrse, hukukumuz yargı durumuna girmis, bu son
karara rağmen, uyusmazlığın yeniden muhakemesini kabul
etmektedir. Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu'nun 327-342'inci
maddelerinde dzenlenmis (muhakemenin yenilenmesi esittir
muhakemenin iadesi) adını tasıyan bu kurum sayesinde
yeniden bir muhakeme yapıp hukuka aykırı son kararın kaldırılması
olanağı vardır.
Mahkum ldğnde bu yola basvurmak, rneğin ana
babasına ve kardeslerine de tanınmıstır.
ワzerinde durduğumuz olayda bu yola basvurulması
olanağı bulunmadığını zannetmekteyim; nk, sylemis olduğum
gibi, bu yola kanunda aıka gsterilmis sınırlı
durumlarda gidilebilmektedir.
Đ) Sadece son kararın hukuka aykırı olması yetmez ayrıca
kanundaki nedenler bulunmalıdır.
Olayda TCK.'nın 146'ıncı maddesiyle ceza verilmesi hukuka
uygun değildir, baska bir madde ile daha hafif bir ceza verilmeliydi
diye bir fikre dayanıldığı kabul edildiğinde, kanunun
sadece yanlıs madde uygulanması durumunda bu yola gidilmesini
kabul etmediğini grmekteyiz. Ceza Muhakemeleri
Usul Kanunu'nun 327'inci maddesinde sayılmıs nedenlerden
biri bulunması gerekmektedir. Bu nedenleri kısaca grelim:
1) Durusmada kullanılmıs ve son karara etkili bir belgenin
sahte olduğu ortaya ıkmalıdır. Olayımızda byle bir
belgenin sahte olduğu biiminde bir iddia yoktur.
2) Yemin verilerek dinlenmis bir tanığın mahkum aleyhinde
gerek dısı bir aıklamada bulunması ve bunun son
karara etkili olması gereklidir. Byle bir tanık aıklamasının
gereğe aykırı olduğu ve buna dayanıldığı ileri srlmemistir.
3) Son karara katılmıs hakimlerden birinin aleyhine ceza
uygulanmasını gerektirecek nitelikte vazifesini ktye kullanmıs
bulunması, yani bir vazifeyi ihmal veya suistimal
suunu islemis bulunması gerekmektedir. Hakimlerin byle
bir su islediği hususunda bir iddia da yoktur zannediyorum.
4) Yeni deliller ileri srlmesi gerekmektedir. Yeni delil,
durusmada hi ileri srlmemis veya srlms olsa bile hi
zerinde durulmamıs delil olarak tanımlanmaktadır.
Bu nokta, dosyanın tam bilinmesi ile cevaplandırılabilir.
Byle bir delil ortaya ıktığında yeniden muhakeme olabilir;
ıkmadığında yeniden muhakeme olamaz.
ĐĐ) ヨlms kisiler iin sadece beraat etmesi gerekirdi diye
bu yola gidebilmektedir.
Bir an iin yeni delil ortaya ıktığını kabul ettiğimizde,
olayda ikinci bir kanun sınırlaması ile karsılasmaktayız.
Syle ki; kanunumuz, lms kisiler hakkında yeniden muhakeme
yapılmasını, onların sadece beraat kararı almaları olasılığında
kabul etmekte, onun dısında etmemektedir.
(CMUK. m. 339) Bu sanığın TCK.'nın 146'ıncı maddesiyle değil,
fakat daha hafif bir cezayı gerektiren baska bir madde ile
cezalandırılması gerektiği ileri srldğne gre, kanunumuzca
byle bir ceza değistirilmesi iin yeniden muhakeme
kabul edilmis değildir. Bu hkm elestirilere uğramaktadır;
fakat bylece yrrlktedir.
Demek ki, lms kisiler hakkında sadece beraat kararı
verilmesi iddiası ile bu yola basvurulabilmektedir; daha hafif
bir ceza ile mahkumiyet iin bu yol kapalıdır. Byle bir hukuka
aykırılık son karar yargı halini almıs ve sanık da lms
ise, yeniden mahkeme iin yeterli olmamaktadır. Eğer beraat
olasılığı yoksa, kanundaki nedenler bulunsa bile, son karar
yeniden ele alınamamaktadır.
Demek ki (Đ) numara altında gsterdiğimiz 4 nedenden
biri veya birkaı sz konusu olayda bulunsa bile, (ĐĐ) numara
altında gsteridiğimiz kosul gereklesmediği iin, bu yola
gidilmesi olanağı yoktur.
Ancak kanundan ıkan bu sonucun, hukukuları hi
doyurmadığı, bu yzden, bu sınırlamanın kaldırılıp, cezanın
azaltılması iin de bu yola basvurulmasına olanak sağlanmasının
doğru olacağı yolundaki elestirileri dikkate almak
gerekir.
Bu elestiriler bizi kanunun değistirilmesi ve yargılama
beraatle sonulanmıyacak olsa bile, idam edilen sanığın
davasına yeniden bakılması olanağının sağlanması gerektiği
sonucunu kabule gtrmektedir.
:::::::::::::::::
ĐDAMLARLA ĐLGĐLĐ TARiHĐ BĐR BELGE
TワRKĐYE RAPORLAR BĐRLĐĞĐ BASKANI PROF. DR.
FARUK EREM'ĐN CUMHURBASKANI CEVDET SUNAY'A
ĐDAMLARLA ĐLGĐLĐ RAPORU
ANKARA 1 NUMARALI SIKIYヨNETĐM MAHKEMESĐ
DENĐZ GEZMĐS, YUSUF ASLAN VE HワSEYĐN ĐNAN'IN
ĐDAMINA KARAR VERDĐĞĐ GワNLERDE, CUMHURBASKANLIĞI
HUKUK DANISMANI, PROF. DR. FARUK
EREM'DĐ. ĐDAMLARlN MECLĐSTE GヨRワSワLECEĞĐ
GワNLERDE FARUK EREM'DEN MワTALAASI ĐSTENMĐS,
FARUK EREM GヨRワSLERĐNĐ BĐR RAPORLA CUMHURBASKANLIĞI'NA
BĐLDĐRMĐSTĐ...
Sayın General
Cihad Alpan
Cumhurbaskanlığı Genel Sekreteri
Emir buyrulan mtalaa asağıda saygı ile arzolunmustur:
1) Usul bakımından: CHP'nin iptal sebeplerinden bir kısmı
usule dayanmaktadır.
a) Đvedilik, ncelik: Tasarının Meclis'te ve Senato'da Komisyonların
teklifi zerine ncelik ve ivedilikle kabul edildiği,
bunu teklif eden Komisyonların gereke gstermedikleri
ve karar alındığı sırada da bir gerekeye yer verilmediği
bildirilmektedir.
--Gerekten ncelikle (Đ Tzk: 74) gndemde mevcut
maddelere -takdimen mzakere istendiğinde bunun eshabı
mucibesinin dermeyan-ı sorumludur. Cumhuriyet Senatosu
Đ Tzğnde de (45) -Hkmet veya Komisyon tarafından
yazılı ve gerekeli bir istek zerine- bir tasarının nce
grslmesine karar verilebileceği aıklanmıstır.
--Millet Meclisi Đ Tzğnde (70, 71) bir tasarının -yalnız
bir defa mzakeresi ile iktifa edilmesi iin Meclis'in kabul
edeceği esaslı bir sebep olmadıka mstaciliyet kararı verilemez,
mstaceliyet kararının talebi yukarıdaki maddede
mnderi sartları muhtevi ve tahriri olmak lazımdır- denilmektedir.
Senato Đ Tzğnde de (46) -esaslı bir sebep olmadıka
ivedilik kararı verilemez- kaydı yer almaktadır.
--O halde -gereke- ve -esaslı bir gereke- kararının verilebilmesi
iin aranan bir kosuldur. Anayasamız -kanunların
yapılması-nı dzenlemistir (Anayasa 91 ve devamı). Đvedili
isler-ivedili olmayan isler ayrımı (92) kabul edilmistir. O halde
ivedilik kararı ancak kosullarına riayet edilerek, verilebilir.
b) Teklif: CHP, bahis konusu tasarının Meclise Basbakanlık
tarafından sevkini, Anayasanın 64'nc maddesine aykırı
bulmakta ve bundan evvel Adalet Bakanlığınca Meclise sevkedilmemis
olan dosyaların Komisyon kararı ile Basbakanlığa
iade olunduğunu ileri srmektedir.
c) Mnferit oylama: CHP'nin gsterdiği sebeplerden biri
de, kisi hakkındaki lm cezalarının yerine getirilmesine
dair Adalet Komisyonunca hazırlanan tasarının birinci maddesinin
her hkmly kapsadığı, bu hali ile genel kurullardan
getiği ve hkmller hakkında tek tek oylama yapılmadığı,
bu hususun -cezaların sahsiliği- ilkesine aykırı dstğdr.
2) Esas bakımından: CHP'nin esas bakımından ileri srdğ
iptal sebepleri sunlardır:
a) Parlamentonun yetkisi: Anayasanın 132'inci maddesine
gre yasama ve yrtme organları mahkeme kararlarını değistiremezler,
yerine getirilmesini geciktiremezler. Bu kuraldır.
ヨlm cezaları hakkında Meclisin vereceği karar, bunun
istisnasıdır. Bu istisnanın sebebi sudur: -... mahkememinin
nazara alamayacağı hususları dikkat nazarına alarak ve aynı
zamanda bir hayata son verilmesinin maseri vicdanı temsil
eden Parlemonto tarafından bir defa daha incelenmesi-.
b) Kanun teklifleri ve diğer kararlar: Meclis gndeminde
de, bahis konusu tasarının grsldğ aynı gnn gndeminde
baska lm cezalarının yerine getirilmesi ile ilgili Komisyon
raporları mevcuttur. Bunlar hakkında ncelik ve ivedilik
kararı alınmamıstır. Ayrıca hkmller af iin Meclise
mraacat etmislerdir. ヨlm cezasının ilgası aısından da kanun
teklifleri vardır. Bunlar hakkında henz bir karar verilmis
değildir.
3) CHP'nin iptal istemi gerekelerinin değerlendirilmesi:
Đptal isteminin usul ve esasa iliskin gerekekleri
arasında bir bağlantı grlebilir:
a) Tartısmasız kabul: Eğer ivedilik ve ncelik kararı alınmamıs
olsa idi, Meclislerde konu gereği gibi tartısılırdı. Bu
tartısma, -subut- ve -vasıf- aısından olamayacaktı. Zira
hkmler kesinlesmistir. Anayasanın Meclise tanıdığı yetki
-mahkemelerce verilip kesinlesen lm cezalarının yerine
getirilmesine karar vermek-tir. O halde btn cezalardan ayrı
olarak lm cezasının yerine getirilmesi iin Meclisin bir
karar vermesi lazımdır. Bu yetki esasında lm cezasının
yerine getirilememesi kararının verilmesinde toplanır. Mahkemelerin
değerlendirmeğe yetkili olmadıkları unsurların
Meclis tarafından nazara alınması gayesi takip olunmustur.
Meclis bu takdirinde bir lm cezasının yerine getirilip
getirilmemesinde toplum aısından her trl mlahazayı ele
alabilecektir. Đste bu nedenle bir kimsenin hayatına son vermede
-ivedelik- ve -ncelik- mantıki değildir. Hukuka aykırıdır.
Anayasa, diğer cezaların aksine, bu cezanın bir defa
da, Meclis tarafından incelenmesini isterken, bunlar hakkındaki
kararın da ivedilik ve ncelikle alınabileceğini dsnms
olamaz. Zira bu bir elisme olurdu. Bir taraftan bir munzam
teminat getirilmesi, diğer taraftan aıka istical haklı
gzkmemektedir.
Meclis gndeminde ve Adalet Komisyonunda pek uzun
sredir, bekleyen infaz dosyalarının mevcut olduğu bilinmektedir.
O dosyıların hepsinin nne alınan bir dosyanın gerekli
incelemeden yoksun bırakıldığını iddia etmek haksız sayılamaz.
b) Anayasamızdaki kusur: ヨlm cezalarının yerine getirilip
getirilmemesi kararı diğer btn Devletlerde -Devlet
Baskanı-na verilmis bir yetkidir. Zira Devlet Baskanı tarafsızdır.
Tarihi bazı nedenlerle bu yetki memleketimizde Meclise
verilmistir. ヌok partili dneme geince, oğunluk partisinin
oy fazlalığı ile tarafsız tasdik makamı olmak niteliği de
kalmamıstır. Bahis konusu lm cezalarının verilmesine sebep
olan olayların kendi partilerine daha fazla zararlı olduğu
kanısını tasıyan bir kurulusun oylamada stnlğ tasdik
eylemınin toplumca isabetli kabuln imkansız kılabilir.
Đvedilik ve ncelikle baslayan taraflı tutum, bu cezalar
hakkında her trl mlahazalar ve parti disiplini dısında
vicdani kanaate gre sonuca varılması kuralına bağlı kalınmadığını
gstermektedir.
c) Mahkemenin kararı: Ankara 1 No'lu Sıkıynetim Mahkemesinin
9.10.1971 tarih ve 13//23 sayılı mahkumiyet kararının
53'nc sahifesinde aynen su satırlar yer almaktadır: -... detaylı
elestiri ve iddialar hakkında mahkememiz kisisel grslerini
mahfuz tutmus, messese olarak bunlar zerinde
hkm vermeyi, kamu vicdanına, tarihe ve Trkiye Byk
Millet Meclisinin takdir ve yetkisine bırakmayı uygun grmstr.-
Mahkemenin hkmnde yer alan bu satırların zorunlu
kıldığı lde TBMM'nin takdir ve yetkisini usuli kusurlar
nedeni ile, kullanmak olanına sahip kılınmadığı aıkca belli
olmaktadır. Kaldı ki bu satırların uyarıcı etkisi ve zellikle
-mahfuz tutulan grsler- deyimi, kamu vicdanına ve tarihe
tevdi kılınan hususlar zerinde gereken nemle durulması
icap eder. Mahkeme kararında (basılı metin, sh. 11) isaret
edilen -ekonomik rezaletler-e iliskin satırların neyi ifade ettiği
zerinde durabilecek bir merci bulunmadan bir sonuca
varmak isabetli olamaz. Mahkeme kararı, lm cezasına
adeta sarta bağlı olarak, hkmetmis intibaını vermektedir.
) Topluca takdir: Halen yargılamalar devam etmektedir.
TCK'nun 146'ıncı maddesine gre verilen ve verilecek btn kararların
bir arada ele alınması ve her sulunun durumu ayrı
ayrı incelenerek isledikleri fiillerin vahamet dereceleri
karsılastırılarak, tasdik veya ademi tasdik yetkisi bylece kullanılmalıdır.
Aksi halde zamanın gemesi, esit olmayan takdirlere
yol aabilir. Yksek Adalet Divanı ve Aydemir olayında
tasdik makamları bu imkana sahip idiler.
4) Yrtmenin durdurulması konusu: Anayasamızda ve
Anayasa Mahkemesinin Kurulusuna Ait Kanunda yrtmenin
durdurulabilmesi hususunda sarahat olmadığı iddiası
doğrudur. Fakat sarahat olmadığından, byle bir kararı
Anayasa Mahkemesinin veremiyeceği dsncesi isabetli
değildir. Yrtmenin durdurulması bir usul konusudur.
Usulde kıyas caridir. Bu nedenle Anayasa Mahhemesi bu
yola gidebilir. Esasen bu olaydaki karara -yrtmenin durdurulmasıisminin
de isabetli dsmediğini sanıyoruz. Zira
bu terim idare hukukunda bir messeseyi akla getiriyor. Burada
bahis konusu olan -infazın bekletilmesi-dir. Yrtmenin
durdurulması kararına konu olan bir idari kaza kuralları
ile -infazın bekletilmesi- arasında fark vardır. Anayasa
Mahkemesinin bu konuda vereceği karar, iadei muhakeme
talebinin kabulnde Ceza Mahkemelerinin verdiği karara
dahi, ancak ve kısmen benzemektedir. Đadei muhakemede infaz
durdurulursa, rneğin hrriyeti bağlayıcı ceza hkmls
serbest bırakılır. Bu olayda ise sadece lm cezasının infazı
durdurulmus olacaktır. O halde Anayasa Mahkemesinin
bu konuda ittihaz ettiği karar, sadece bir -tedbir kararı-dır.
Bunun iin aık hkme ihtiya yoktur. Anayasa Mahkemesine
verilen grevin yerine getirilmesini sağlayan hkmlerde
bu tedbirleri almak esasen mevcuttur.
5) Karar-Kanun tartısması: Basında rastlanan bazı grsler,
lm cezasının yerine getirilmesine iliskin tasarrufu,
Meclisin bir -karar-ı olduğu, kararlara karsı ise anayasaya
aykırılık nedeni ile dava aılamıyacağı, yolundadır. Bu tartısma,
Cumhurbaskanlığının bahis konusu tasarıyı tekrar
grsmek zere iade edip edemeyeceği sorusuna da etkilidir.
Zira aynı sekilde, Cumhurbaskanının tekrar grsme istemesi
de, yalnız kanunlar iindir.
Teskilatı Esasiye Kanunu yrrlkte iken karar-kanun
ayrımı vardı. Yukarıdaki grs ancak o dnemde haklı gzkebilirdi.
Anayasa bu ayrımı kaldırdı. ヨlm cezasının yerine
getirilmesi de bir -kanun- ile olmaktadır. Bu nedenle:
a) CHP'nin Anayasa Mahkemesine iptal iin basvurmasında
bir usulszlk yoktur.
b) Cumhurbaskanımızın yetkileri ise iki bakımdan mtalaa
olunmalıdır.
aa) Cumhurbaskanımızın yetkileri cezaların affı bakımından
belli sebeple bağlı olduğu anayasamızda aıklanmıs
bulunduğundan bu yol kapalı bulunmaktadır.
bb) Cumhurbaskanımızın bahis konusu tasarının usulne
uygun hazırlanamadığı, ivedilik ve ncelik kararlarının isabetli
grlemediği, bylesine nemli bir tarasarrufta btn
dsncelerin ortaya atılmasına olanak sağlanmasındaki zaruret
ve uygun mtalaa buyuracakları sair gerekelerle tekrar
grsme isteminde bulunmaları mmkn grlmektedir.
6) Mahkemeden karar istenmesi: Ceza Usul Kanununun
403'nc maddesine gre, bir cezanın infazı hususunda tereddt
olursa mahkemeden karar istenebilir. Kanununun bu
hkmnn lm cezasının Meclisce onaylanmasında iddia
olunan bir usulszlğn zmn de kapsayıp kapsamadığında
kesin bir kanaat izharı mmkn değildir. Meclisin bir
tasarrufunun mahkemece denetiminde bir esit yetkisizlik
grlebilir. Bununla beraber mahkemenin bu hususu mmkn
grmesi ihtimal dısı değildir.
7) Adalet Bakanlığı'nın yetkisi: ヨlm cezalarının tasdik
kanunu ıktıktan hemen sonra infazı adet halindedir. Bununla
beraber iadei muhakemeye mracaat halinde, talebin
kabul veya reddine kadar infazın bekletildiğine rnekler vardır.
Zira infaz halinde telafisi imkansız bir durum bahis konusudur.
ヨlm cezasının hemen infazında bir gelenek mevcut ise
de belli bir infaz sresi yoktur. Bylesine nemli bir konuda,
Adalet Bakanlığının mracaatların neticesini beklemeden
infaz emretmesi veya byle bir emir olsa dahi, Savcılığın ilerde
kanunsuz sayılması mmkn byle bir emri yerine getirmesi
sorumluluğu gerektirmis olabilir. -Đnsan hakları-nı
(Anayasa 2) ve bunlar arasında basta gelen -yasama hakkı-nı
(Anayasa 14) nemsiz saymak mmkn değildir.
Saygı ile mtalaa olarak arzolunur.
22.3.1972 Saat: 22.00
:::::::::::::::::
YENĐDEN KENDĐ SEHRĐMDE
En uzun gnyd mrmn
szgn, kamasan bir arzuyla
her yanım karmakarıs
yıllar ve yıllar ve yıllar sonra kendi sehrimde
yeniden yazmaya basladığım su gn...
...
Bir yanı unutulmus bir yanı taskın
bir yanı bastırılmıs bir yanı bıkın
dslerimle boğusarak uyandım
ve boğulurcasına kendi karanlığımda
saatlerce dolasıp durdum sehri..
...
Bu sehir genliğimdi benim,
asklarım, gizlerim, meraklarım,
kavusup kavusup yitirdiğim sevincim..
Kimi klhan, kimi ceylan nicesiyle kapısarak belanın
dvsrken bu sehir kurtulsun diye acılarından,
simdi, paralanmıs canlara bakarken bile sağır
acılardan zevk alan insanlar mı oğalmıs?
Kimisi yalanı kanıksamıs, kimisi suskun kalanı..
Sekin kendine vurgun, yılgın kendine esir..
Karalara, ıralara sarınmıs kiminin elinde Kur'an
kiminin elinde kırba
gğnden ufkunu kurban
gnnden gnesini hara istiyor sehrin..
Kse bucak aranırken savrulduğum sevdaların izini
dilimde sinsi sinsi yalanınca bu szler
rperdim sesten sese
bir ucundan bir ucuna sehrim kadar irkilip
sokaklardan iimdeki karmasaya ekildim..
...
Ah ki dsmdeki yerinden
oktan yitip gitmis sevdiğim,
ah ki saklımdaki zlemler sahibine yabancı,
ektiğim gl, setiğim nar gz gre gre yağmalanmıs,
kırık, kırgın, ksz kalmıs srgnde gnl,
ilendiğim hznler sakarca yaralanmıs,
ah ki ellerimi doyasıya alamadan avcuna
elmasını incecikten
zen bezen dslediği aydınlığa soyamadan
karca beyaz dalca narin
pınarlar kadar kibar
zm zm gzlerinde sevin soran bakısıyla,
derin uykusuna dalmıs baba ocağım,
uzanıp kucağında ağlayamadım..
...
En uzun gnyd mrmn
bir yanı sabır bir yanı tınmaz
bir yanı kahır bir yanı kanmaz
bir kez daha sığınarak kendi yreğime kendi sehrimde
yeniden baslıyorum yazmaya
yeniden ve yine yapayalnız..
...
ヨmrm senden zr diliyorum!
Nihat Behram Ekim 1996 Đstanbul
:::::::::::::::::
|